sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > TARİH - KÜLTÜR ve SANAT > Aşk, Sevgi ve Evlilik
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Aşk, Sevgi ve Evlilik Aşk, Sevgi ve Evlilik ile ilgili herşey .

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 01-19-2009, 04:44   #31
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart



Yine geleceğim
Sen
Bilmeyeceksin

Ellerimle yüzüne dokunacağım
Gözlerine bakıp seni çok
Çok seviyorum diyeceğim
Sen duymayacaksın

Kimbilir
Hayata sımsıkı sarıldığın
Yeni bir aşk ateşinde yandığın
Yepyeni coşkular edindiğin bir anda
Belki


Yine geleceğim
Sen
Bilmeyeceksin

Ellerimle yüzüne dokunacağım
Sen hissetmeyeceksin
Yüreğindeki coşku
Mutluluğum olacak
Sen bilmeyeceksin
Farketmeyeceksin


Kimbilir
En bitkin anında
Yüreğin anılara acılara çarpmaktan yorulmuşken
Umutsuzluklar bir yorgan gibi düşlerini örtmüşken
En vazgeçilmezinden vazgeçme anında
Belkide


Yine geleceğim
Sen
Bilmeyeceksin
Ellerimle ellerini tutacağım
Sen hissetmeyeceksin
Yüreğindeki hüzün
Ölümüm olacak
Gözlerine bakacağım
Seni çok ama çok seviyorum diyeceğim
Sen duymayacaksın

Yüreğim sana yanacak
Senle bitecek
Sen hissetmeyeceksin
Bilmeyeceksin

Ben hep bir adım arkanda olacağım
Sen hiç görmeyeceksin




*********************



Geldim
Yağmurlu bir gündü
Kimbilir belkide değildi de
Yüreğim hissetmez olmuştu aydınlığı, günü, geceyi

Bana geceydi
Yağmur yağıyordu yokluğunda


Sessizce geçtim kapından
Odanın ışıkları yanıyodu
İçerde sen vardın

Usulca süzüldüm pencerenden
Uzanmıştın yatağına
O güzel gözlerin dalmıştı yine uzaklara
Kimbilir
Belki ayrılıkları düşlüyordun
içinin yanmasıydı böyle dalgınlığına sebep
Belkide yeni aşkların
Umut dolu düşleri

Hafiften gülümsüyordun
O öpmeye doyamadığım dudaklarında
Bitmeyesice bir tebessüm vardı
Geçmişin güzel anılarımıydı
Yüreğinde beliren yeni umut kırıntılarımıydı
Kimbilir neydi aklındaki

Uzandım yanına
Ellerimle yüzüne dokundum
Soğuktun her anından
Hissetmedin
Gözlerine baktım
Donuktu hiç olmadığı kadar
Görmedin
Eğildim kulağına fısıldadım
SENİ SEVİYORUM DEDİM
Duymadın

Usulca öptüm ellerini
Kalbim çırpındı
Beynim düşlerim parçalandı
Farketmedin
Yine geldim
Sen Bilmedin

Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 01-19-2009, 04:45   #32
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart




Düşler...
İz düşümleri...
Yokluğa sinmiş tüm kokular...
Perdelerin tütünle yıkanmış geceleri...
Bir ses, satırlarıyla yol boyunca, hüzünlü gerdanımdan öpmesini bilen...
usulca, incitmeden...

" Konuşmak istediğinde arayabilirsin, eğer istersen."
" Olur."


Hani bazen rüzgar inceden vurur ya bedene, titrer ve içinize çekilirsiniz.. Güçlü bir soluk gibi kıyıda bekleyen aşk silinmiştir, en tenha bakışlarla başbaşa kaldığınızı anladığınız anda... Aynanın soğukluğu, yaklaşan kış mevsiminin karbondioksit kalabalıklığında çoğalan acı kokusu ve bir mağlubun çizelgesi gibi elinize tutuşturulan acı kayıtları, teker teker dolar yalnızlığın kapakçıkları arasına...
Yürek gitmek ister... yorgun, bitkin, koşulsuz..
Sadece gitmek...
Oysa uzun bir yanılgıdır terk etmenin sancısı...
Gidenin kalana eşitlendiği ve kalanla aslında eşitlenemeyen, asla da eşitlenemeyecek olan, suale yer vermeyen, komplo ayrılıkları tütsülenir sigaradan çekilen nefesin arasına...
Kayıt defterinde mavi yolculuklar tutulur, isimsiz şehirlerin bekleyişi sanki çok eskiden kalmış bir mirasçasına...
Sahi, bir mirasın kaydı nerede tutulurdu tüm kutsanmış aşkların mahzeni böylesine vurulmuşken, parçalanmışken, yıkılmışken?
Tarih kokan ve son diye atfedilen onca vazgeçişin damardan bir bir çekilişi, tüm varoluş salgılarının azalışı, demin demlendiği vakitler...
Tutulan kayıtlar buradan mı miras kalır incinmişliğimize, küstürülmüşlüğümüze?
Ona hayır buna evet, her şeye hayır, hiçbir şeye her şey!!
Hiçlik...
Dümenin henüz kıyıdayken bilinen belirsizliği; aşkın rotasızlığının sonbahar bitişi, kış başlangıcı bakışları...


Kadınlığın...
Tüm sözcüklerin buğulu camlardan düşen ıslaklığa kendini amansızca teslim edişi...
Yanılgılarım...
Yanılırken ayağımı basıp da üzerinden kaçmadığım onurlu yenilgilerim...

Vedaları kutsuyorum, mabedin soğuk taşları arasından düşlerimi yırtıyorum...
Düşlerin de yırtıldığı bir gece şarkısı düşlüyorum(!)
Kaçılmıyor...

Amaçsızdı başlangıçlarım ve bir geceyarısı ansızın, hep böyle olmamış mıydı, fark etmeden ayak bastığım şehirlerde, sana düş'müşüm..
Eğer birgün...eğer birgün kendi canına kıyarsa dilsizliğim, içinde sana dair izdüşümleri bulacaksın...
Adım adım derin bir nefes gibi, yanılgısında geçeceksin yokluğu..
Birtek kendinle...bir tek kendinle konuşamadığın an gelince durup bakacaksın sarı sayfalara...
Üzerine eklediğin, üzerinden çıkardığın her kelime, mürekkebini akıtacak toprağına ve sen yine de anlamayacaksın!!


...
Sokak taşlarına düşer ya hesapsız bir yağmur, tene dokunur ya kaçamak bir öpüşme hatırası, sen orada kaybettin beni..
Biliyordum...
Sense bir ömür boyu bildiğimi bilmeyeceksin..
O sendin...
Tarihleri aylarla anlatılan bir karenin çocukluğunu avuçlarına aldığında, işte tam da o anda, özlemlerimizden çok uzağa, bilinmeyen bir kıyıya demirlemiştin ayrılığı...
O ayrılık ki, bizi ayrı ayrı şehirlerden toplamıştı...
Bir daha bir araya gelemeyecek şekilde...


Nişanlar...
Küller...
Limanlar ve aslında hiç gidilemeyecek adresler..


Pusulasız her yanılgının, aşkta karşılığı yok!!!
Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 01-19-2009, 04:45   #33
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart




Dinle beni yüreğim...Tıpkı yaprağın rüzgarı dinlediği gibi,toprağın yağmuru dinlediği gibi,ateşin suyu dinlediği gibi dinle...Ve hisset yüreğim hissedemediklerimizi yada hissetmeye korktuklarımızı...Hisset yüreğim bu mevsimde esen meltemleri ve söylenen sevgi ezgilerini...

Yeri geldik uzak kaldık sevda mevsimlerine...Ayrı düştük,acı çektik..Yolların ateşiyle yandık bazen...Ama yitirmedik hiçbir zaman umudumuzu...Bu yolda düşünmedik biz sonumuzu...Çünkü biliyordukki sevda mevsimine ulaşmak kolay değildi...Hele o mevsimde kalmak arşa erişmek gibiydi...Ama birgün varacağız inşALLAH...Gözyaşlarımızla güleceğiz,kanlarımızla dirileceğim sevda mevsiminde...

Sevda mevsiminde dirilmek....Nasıl olmalıydıki yüreğim nasıl dirilecektik sevda mevsiminde?
Cevabı belli galiba yüreğim;sevdalarda ölerek...Evet sevdalarda ölerek dirilcektik sevda mevsiminde...Sevdalarda ölmek içinde sevdanın sevdalısı olmak gerekirdi..Acılarda sabırlısı olmak gerekirdi...Ama maalesef unuttuk çoğu kez sabırlarımızı ve sevdiklerimizi...ve unuttuk maalesef sevgiyi bize vereni...Gezdik yeryüzünde belki dolaştık heryerinde...Ama unuttuk sormadık biz niye burdayız diye...Benimsedik çoğu zaman kendimize burayı..Oysaki nasıl paha biçilmeyen gönlümüzü bu sınırları belli dünya ile sınırladık...Nasıl ebedi yurdumuz dururken buralarda kalmayı amaçladık...Korktuk yüreğim galiba bu soruları kendimize yöneltmeye...Hep unutmayı denedik...Oysaki birgün bizide unutcaklarını düşünemedik...Düşünemedik yokluklarda kalcağımızı...Şimdi gel düşünelim yüreğim..Yokluklarda külmü olacağız yoksa ebediyete açan bir gülmü olacağız...
Bir gün kara tahtadan yazıyı siler gibi silecekler hayatımızı bu dünyadan...Günlerimize virgül değil artık nokta konacak...Ve uyanış olcağız yalancı rüyalardan gerçekler yurduna...Bu uyanış kimine aşıklar diyarının kapılarını açacak,kimilerinede yaptıklarının hesabını soracak....

Gel yüreğim şimdi senle uyanışı aşıklar diyarına olanlardan konuşalım...Ve aşıklar diyarında açan güllerden...Hani ben derim ya hep yüreğim aşık olmak kolay değil diye...Aşıklar diyarına varmak ise hiç kolay değil...Orayı haketmiş olanlar burda acılara gülümsediler,canını ve malını bu yolda hiç esirgemediler...Tek ümidi vuslat olan aşk erleriydi onlar...Gel şimdi yüreğim senle onlarda bir grup olan şehitleri anlatalım....
Umdular sevdaları en yüce olsun,istedilerki dünya barış dolsun,gözyaşların yerini mutluluklar alsın....Güneş ışıklarını bu sefer gülen gözlere yansıtsın...Bu istekle çıktılar yola...Biliyorlardı ki bu yol çetindir...Ayakları altında ateşler serilidir...Ama umursamadılar..Ateşleri sevdaları ile güle çevirdiler...Göğe her baktıklarında "zamanı gelmedimi daha" derlerdi...Bu cümle anlatıyordu aşklarını,haykırıyordu sevdalarını...Umut doluydu gönülleri...Hep bir tebessümdeydi gözleri...Anlayamazdı onları gönüllerini aşka uzak tutanlar...Anlayamazdı onları kalpleriyle kendilerine tuzak kuranlar....
Aşıklar diyarı onları bekliyordu...Onlar için süsleniyordu...Onlarda sanki bunun sevincini yaşıyorlardı...Yıldız olup gecede yağdılar...Kurşun olup insanlıktan nasibini almamış taşlara saplandılar...Güneş gibi doğup ışık saçtılar...Sanki hep özlem duydukları kokuyu alıyorlardı...
VE BİR AN İÇİN DURDU ZAMAN..ZATEN DÜŞMAN VERMEZDİKİ HİÇ AMAN...GECEYİ AYDINLATTI BİR ANDA BİR IŞIK VE ISINDIĞINI ZANNETTİ AŞIK...AMA HAREKET EDEMİYORDU SANKİ..BİR AN İÇİN SUSTU..VE DURDU ÖYLECE...BİRAZ SONRA GÖĞSÜNDEN AKAN GÜL KIRMIZIYI GÖRDÜ...GÜLÜMSEDİ"DEMEKKİ O GÜN BUGÜNMÜŞ"DEDİ VE SERİLDİ TOPRAĞA...SONRA RABBİM DEDİ EY RABBİM NE GÜZEL YOLUNDA İLERLEMEK,YOLUNDA TEBESSÜM ETMEK,YOLUNDA AĞLAMAK,VE YOLUNDA SON BULMAK......VE BİR ANDA GÖKYÜZÜNE TAKILDI GÖZLERİ....SANKİ BİR HAREKETLİLİK VARDI GÖKYÜZÜNDE...UMUDU ANDI HER SÖZÜNDE...VE VEDA EDERKEN BU DEĞERSİZ,BU YALANCI,BU HAİN DÜNYAYA BİR TEBESSÜM VARDI YÜZÜNDE...Yanına geldiklerinde ise o çoktan aşıklar diyarının bir yiğidi olmuştur...

Anladın mı şimdi yüreğim aşıkları...Biz burda daha sevdamızın edebiyatını yaparken onlar gül olup açıyorlardı aşıklar diyarında..Şimdi biz çektiğimiz acılara ne diyebilirizki...O zaman ne sözümüz olur güllerin yanında...Artık sadece onları düşünerek çalışalım yüreğim...Uzatalım elimizi kardeşlerimize silelim ağlayan gözlerini...Fethedelim yüreğim sevdamızla nice gönülleri...VE savaşalım sonuna kadar yüreği çoktan ziyan olmuşlarla...VE sunalım sevdamızı asra....

Şimdi seslenelim yüreğim cihana...Dinlesin bizi bütün dünya....Dinlesin yıldızlar,dinlesin çölde esen rüzgarlar ve dinlesin güneşin üzerine doğduğu topraklar..BU YOLA ÇIKTIK DÖNÜŞÜ YOKTUR BİLİYORUZ...VE BİZ SEVDAMIZI CANIMIZDAN ÇOK SEVİYORUZ...ŞİMDİ AŞIKLAR DİYARINDA GÜLEN YÜZLER BURDA ŞEHADET ŞERBETİNİ İÇTİLER...ÖLMEDİ ONLAR VE ASLA ÖLMEYECEKLER...VE BİLSİNKİ ZALİMLER ASLA İMAN NURUNU SÖNDÜREMEYECEKLER....BUGÜN YİĞİTLERİN BIRAKTIĞI İSLAM SANCAĞI BİZİM GÖNÜLLERİMİZDEDİR ASLA DÜŞÜREMEYECEKLER...ÇÜNKÜ HALA VARDIR VE HEP VAR OLACAKTIR AŞIKLAR DİYARINA GİTMEK İSTEYEN YİĞİTLER...

Ve yüreğim şimdi yine kimse bilmeden,gözler bizi görmeden gidelim...Gidelim yollarımızda açan güllerle ve sunalım sevdamızı sevdalı gönüllere...Gidelim yüreğim yanımıza sevdamızıda alarak ve bir umutla yaşarak....

Bak yine yavaş yavaş güneş doğuyor...Demekki yola çıkma zamanı geldi yüreğim...

Şimdi güneşi alıp arkamıza yola çıkalım yüreğim...Sevda misali devemizide alarak ve aşk ipine sımsıkı tutunarak...Gidelim yüreğim sabah olmadan....Şehir uyanmadan........

Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 01-19-2009, 04:46   #34
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart



Soluk bir kelebek kanadında düş büyütmek gibi merhaba..

merhaba; uzak ülke rüzgarlarının serinliğine bıraktığım mavi şal, merhaba sana.

Yine kağıtla, kalemle merhaba ruhumdaki yalnızlığına..

Yeni bir eklendi yaşamışlığıma , yine bir yıl biterken.

97 'nin 6. sabaha şu satırlar yazılırken ; henüz dağıtmadı güneş saçlarını ,semanın yüzüne..

Sarı siyah gökyüzü bu yüzden : arada kalmanın resmi bu olsa gerek doğanın tualinde ;sabaha inat karanlık , geceye inat aydınlık..

Loş bir gölgeyim kararsızlığında göğün, ya var ya yokum biraz sonra.

Hayatıma uzak, bir hikaye kaharamanının gözüyle baktığımda sen nasılsan ben öyleyim şimdi kendi etim içinde.. Bak..! yine görmeyeceksin biliyorum ama bak...

bakmakla görmenin arasında bir ânka havalanır biliyorsun çölden vahaya ya da bir çiçek fidelenir de büyür Ama sen yine de bak ;

samyeli saçlarında bak sevdiğim ben tükeniyorum ânka kanat çırptıkça görmenin yeşil ormanına..

Uzaktasın biliyorum; yakınken bile Kâf dağı ardında ama bildiğim bir şey daha var sevdiğim ;

seven ulaşırmış ardına dağların, seven görebilirmiş de delerek geçebileceğini dağları ,

sediğinin gözlerinin ışıltısında..

Bir yalvarış türküsü mü bu satırları yazdıran yoksa yakarış mı ;

sevdayı yürek denen deryaya hoyratça demirleyene bilmiyorum..

Bilmiyorum dedikçe ne kadar kızdığın geliyor aklıma ;

ben de hep kızdım sana beni bırakıp gidişinin ardından içten içe öfke tarttım yürek terazisinde sevgi yanında oysa, kendim için sevmiştim seni de , makyaj yapar gibi boyamıştım hatta çizmiştim seni istediğim şekilde .

Kimbilir belki bu yüzden sakladı bencilliğim seni benden ,

demiştin ya '' sana açan çiçeklerini gösterdim bahçemin; sen onları sevdin . bir de kuruyan ormanları bilsen''. Kan kırmızı karanfillerle getirirken gönül bahçenden yüreğindeki kızıl kıyameti mi anlatmaya çalışıyordu ruhun umarsız..

Oysa kuruyan ormanlarıda sevebilirdim;

sevgi büyütmez miydi çiçekleride kimbilir belki yeterince sevmediğimiz için birbirimizi yeşermez diye düşündün. Ve işte bir paradoksa yolculandık birlikte ama iki yabancıydık elele.

Yine de senle geçen zamanı düşündükçe anlıyorum ki tutunmuşuz birbirimize ama ip üstünde bir cambaz kadar güvende..

Bir parçada sen suçlusun kanımca ; kabullenmeyebilirdin boyamışlığımı seni.

Gözlerindeki yaşların , rengini yıkadığı anlarda bile susarak bizi yanılgılara bayadın.

Ikimiz yalancı çocuklar gibi kandırdık birbirimizi ,

kendimize ait olmayan yalanlarla belki de son oyunuydu çocukluğumuzun(da) ,

sen korkularına teslim ettin , ben kimliksiz egoma...

Şimdi mutsuzuz ; bir sabun kayganlığı var avuçlarımızda hayata tutunabileceğimiz pençelerimiz yok öylesine yaşayan ve ölen insanlar gibiyiz bu devinimsiz boşlukta ...

Yine de bir şansımız daha var ufacık da olsa ...
Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 01-19-2009, 04:46   #35
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart




Sen... Sen bir çiğ damlası kadar berrak;
Bir mimoza kadar hırçınsın.
Bir alev kadar keskin ve bir deniz kadar engin...
Bir hayal kadar uzak ve bir sevgi kadar tuzaksın.
Bir kale kadar sağlam ve bir kalp kadar kırılgan...
Bir yürek kadar latif ve bir aşk kadar lütûfkâr...

Sen...
Susamadan kandığım, acıkmadan doyduğum;
Susadıkça yandığım, susayıp uyandığım,
Tenine, kokuna, bilmeden alıştığım.
Tükenmeden bittiğim; bittikçe tükendiğim.
Tanımadan sevdiğim yaşamadan öldüğümsün.
Sen benim sen benim bilinmezimsin...

Oğuzhan Tanrıkulu

..
Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 01-19-2009, 04:47   #36
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart




Gözyaşlarım aydınlatıyor şehrimin karanlık sokaklarını. Ağır aksak yürüyorum hayatımın karelerinde. Kimi zaman düz yollarda sebepsizce yıkıldım, kimi zaman yıkılanları topladım yalnızlığı yavan dudaklarımla emerken. Hep gölgelerde yalnız başıma güneşin doğuşunu seyrettim. Bir yudum sevgiye tutunup kirlenmemiş umutlarımı düşledim. Sevdanın kollarında bir dirhem umut aradım durdum. Kuş tüyü yastıklarda delice yaşamak değildi benimkisi. sadece yüreğimden akan kanlı gözyaşlarımı yüreğiyle silecek bir sevda. Çok muydu bu istediklerim onu da bilemiyorum.

Yorgun savaşçı gibi acıyı emdim dudaklarımla. Herkesin gönül evinde bir acı yanıyordu biliyorum. Benim de yanıyordu. Diğerlerinden tek farkı; bedenimde acımasızca kendi yüreğimi yakıyordum. Herkes kendisine umut yollarında sevda çiçekleri ekerken, ben yüreğimi törpülüyordum yanık ağıtlarda. Yalnızlıklarda kendimi öldürüp umutlara gebe kalıyordum her sabah. Şafak ağarmadan bir bilinmezliğe yürüyordum ayaklarımı su birikintilerine çarpa çarpa. Tükettim umutlarımı yalnızlığın dar sokaklarında. Düştüm, yaralandım, yalnızlığa itildim. Ama her şeye inat umutsuzluğa pes etmedim. Diz çökmedim karanlığın arsız bedenine. Hayallerimde büyüttüm içimdeki çocuğu. Karanlıklar üşüşse başıma, gözlerimdeki aydınlığı serdim duvarlara. Büyük mutlulukların peşinde değil; bir hayalin verdiği bir tutam sevgiyle yaşadım. Süslü cümlelerin zengin satırlarında değil; fakir yüreğimin umut dolu hecelerinde sevdim hayatı. Kavuşmayı değil, hep hasretin yolları gözetledim durdum. Bencil değildim hiçbir zaman. Yüreğimi ve bedenimi, sevgilinin bir günahı için yakmaya hazırdım. Avuç içlerimde paylaşılmayı bekleyen sevda kırıntılarıyla besledim umutlarımı. Sevgilinin gelme arzularında kaç kez yetim ceylanları emzirdim. Kaç kez umuda gebe kaldım. Oysa ben, umuda doğmamışken nasıl sevda memleketinde büyürdüm? Yaşayan ölüyken nasıl sevdaya gebe kalırdım ki? Kurak topraklara sevdayı ekecek gücüm yokken nasıl sevginin umut kokan başaklarını biçebilirdim? Sorduğum sorulara yüreğimle verebileceğim cevabim bile yoktu. Sitemler, cevapsız sorular.

Heybemde zaman çeşmelerinden akan acılar ve gözlerime solan umutlar hep yan yanaydı. Ne zaman vuslata yemin etsem hançer ışıldar göğsümün derinliklerinde Bu acının ve bu kederin suçlusu kimse değildi. Tek suçlu bendim, yüreğimdi. Hiçbir zaman kaderime isyan etmedim. Ama hep içimde dövdüm kendimi. Ruhumu, yangın rengi gecelerde kendim hançerledim. Sevdaya uzanan ellerimin ayrılıklarda kör bıçaklarla kesilmeden ben kestim. Ben yama vurdum kanayan yaralarıma. İçimdeki çocuğu kendim ağlattım, kendim sildim kanlı yaşlarımı. Karanlık duvarlara çarpılmadan yüreğim, ben kanattım yeni büyümüş hücrelerimi. Kaç kez sakladım gözyaşlarımı kirpiklerimden. Kaç kez eledim yüreğimi acıların içinden. Ama hep umudun içinde sevdaya sürgün kaldım. Hep taşları yastık bilip gözyaşında esir kaldım. Sitemim kendimedir. Bu sitem kendimedir.

Yıldızlarım hep kavuşmaları andı yanık türkülerle. Yüreğimde beslediğim umut bülbülleri ise hep vuslatlara yandı. Kelimelerim mevsimlerin koynunda her gece gidenlere ağladı. Bu kadar sevmenin bedeli ayrılık olmamalıydı düşündüm hep, Belki de bunu hak ettim ben. Şöyle bir söz vardır: “ İyiliği Yaradan’dan, kötülüğü nefsinden bileceksin “ .Demek ki ayrılıkları, hak etmediğim sevdaların suçu kendimde sabittir. Suçlu aramaya gerek yok. Suçlu yüreğim ve aldığım nefestir.

Her sabah ayrılıklarla uyandı gözlerim. Yarım kaldı sevmelerim. Hep sürgün hep ölgündü cümlelerim. Yaşamak için savaşmak gerekirdi. Ve kazanmak için mücadele. Oysa ben, hep yenik başladım sevdalara. Ya erken doğmuştum umuda ya da çok geç kalmıştım Cennet kokulu sevdalara. Hep yitik kalan bendim. Sevdalar, yalnızlığa kanatlanıp bir ben kaldım şehrin karanlık gölgelerinde. Gözlerim hiç kapanmadı sevgilinin gözlerine. Sevgiyi bu kadar isterken gönlüm hep hançerleri bal diye yüreğime almamalıydım diye düşündüm durdum. Hiçbir zaman sevgilinin elinden gelmedi hançerler; kendimin yaralı yüreğime sapladığım hançerdi bu sitemler. Benimkisi ruhumla hasbi hal işte. Benimkisi kendime sitemdir. Kanatan benim, kanayan ise yüreğim. Yaşarken yalnızlığın elinden darağaçlarından ölmektense, sevdanın avuçlarında sessizce solayım. Vuslatlarım açmayacaksa gönül bahçelerimde, ektiğim filizler yeşermeyecekse düşlerimde, Neye gerek ki geceyi karanlıkta yakmak. Neye yarar ki…

Acılarıma yama vurulmayacaksa elvedası toprağa, yüreğimi bedenimden söker giderim. Küskün bir kınalı çiçek gibi boynumu bükerim baharın koynuna. Boynumu büker, isyan kelimelerini yutkunurum içten içe. Büyüttüğüm sevda çiçeklerini gözyaşlarımla yakar sonsuzluğa kanatlanırım. Yıllar düşerken avuç içlerime, ruhumun dehlizlerinde acılarımı çekerim. Dedim ya ruhumun derinliklerinde yüreğimi altında isli kazanları kurup kaynatırım acılarımı. Güneşle bulutların arasına ıslak umutları asar, kuruması için delicesine beklerim Azrail"in gelişini. methiyeler düzerim Azrail meleğine. Kendi mezarımı kendim kazar, kefensiz toprağa sarılırım. Haketmediysem umudu ve mutluluğu, sessizce gitmesini bilirim bu şehirden. Ardımda mezar taşlarına kazılı bir ismim ve ayrılıklarda sürgün yemiş yürek miras kalır zamana. Kendine sitemle dolu bir hayata kırmızı kalemle çizik atar, sonsuzlukta yanar tüm cümlelerim. Şimdi en güzeli kibritsiz tüm kelimeleri yakıp yüreğimdekileri susturmak....
Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 01-19-2009, 04:47   #37
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart




Temmuzda başlayan bir aşk'tın sen..

O zamandan belliydi belki de, yüreğimde ömrünce kalmak için değil de, kafana estikçe çekip gitmek için herşeye başlaman.. hayatımı yokuşa sürmen, değişken bir tavırla çıkman karşıma...Öncesini hiç düşünmediğim, sonrasını tahmin bile edemeyeceğim yalnızlığın bedeli belki de şimdiye kadar gördüğüm en acı tecrübe... senin kararlı ellerinde...

Bilmiyordun ki ilk an ki duygularımı.. Hatırlamıyorsun belki de... Oysa bir ömrün çerçevesine sığdırmak istediğim bir sevdaydın sen...

Kim bilebilirdi ki yüreğinde feda edebileceklerinin en başında olduğumu..
Günaydın...
Bu hayatım dedin, geldin yanıma.. Gel gitlerin arkasına sığınan ruhuna bir çok kez açtım kollarımı...Şimdi, ömrüm sensizliğin sensiz tarafını yaşıyor.. Sen ise bensiz yaşamakla, bensizliği yaşamayı çoktan aklına koymuşsun..

Artık durdum, ardından yalnızlığın ellerime bıraktığı dikenleri sıkıyorum avucumda.. kanıyorum.. inadına yenik düşüyorum sana.. sen kazandığını zannederken aslında ben bitiyorum ya da sen bitiyorsun ben de..

Yetişemedik, ya da yetemedik biz hiç birbirimize... Artık hangi rüzgâr kavuşturacak bizi.. bilmiyorum.. isterdim ki bir şans daha verelim aşka..bir olsun dileklerimiz.. . Kirlenmesin adı aşkın

Ama yoksun...
Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 01-20-2009, 06:02   #38
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart




Düştüm cümlelerimden..Susuyorum..Susuzluğuma can ver nefesinle..."

Katransı bir geceden sonra " gül " doğumlarına şahit yüreğimle akıyorum satırlara. Ağustos ayazlarına maruz kalmış kalemimi kıyılarında umut dalgalarına vuruyorum..Susuzum biliyorsun. Ve bir o kadar uykusuzum.Giydir gözlerini Harami karanlığı gözlerime.Dudaklarım çölleşmiş. Vur bulutların nemini senli cümlelerimin benli boylarına..Durma öyle..Kaldır başını (son) baharlardan. Topla gülüşlerini vadesi dolmamış zamandan. Sancıları bağladım yüreğimin yamalarına. Karanlıklarda kaldım. Susuzluktan çatlıyor yüreğim.. Çölleşmiş topraklarıma " susmalarınla " düş...Yağ üzerime bulut bulut..Sal üzerine ıslak kirpiklerini. Savur gölgelerini delice bağrı yanık göğsüme. Eğ başını göğsümün kanayan yanına..Sesini aç yüreğimin..Duy yüreğimin kuruyan çığlıklarını..Hadi sevgili..Susuzluğuma yürek susuşlarınla can ver ..Geleceğime bin kurşun sıkan kuraklığa inat sözlerim ol nadasa bırakılmış dudaklarımda...Dua dua savrul yalnızlıktan kavrulmuş denizlerime. Varlığınla düş susuzluğuma.

" Mülteciyim zamansızlığın...Adressizim...Kıyılarında yaşamama izin ver....."

Sınır dışı hallerimi bilirsin sen. Kovulmalarımı, imla bozukluklarımı..Mülteciyim zamansızlığın. Adımlarımı çektim adreslerimden..Bir bavulu bile doldurmayan ömür sahifemi düştüm satırlardan..Adressizim. Hayat yekun yetersiz. Bakiyelerim hep karanlığa bölünüyor. Menzilim sen tut beni.. Ve öyle bir sev ki beni; ölüm bile hayran kalsın sevdana. Züleyha'nın Yusuf'u sevdiği gibi sev gibi.Gözünü karat..Kapat perdelerini.Benden başka göz bilme ..Adımdan başka hiçbir cümleyi alma dudaklarına.Avuçlarına yasla uykusuz gözlerimi.Öyle bir sev ki; Leyla gibi savur dudaklarından beni mim''siz çöllerine..Susuz bırak beni...Kurusun geçmişim..Yeter ki senin yanında olsun son nefesim..Sırtlan beni geleceğimi / kız düşlerimi..Kimliğimden soyunmuş bu adamı hüviyetine al..Sahiplen adressiz ellerimi..Yalnızlık etiketini, fişlenmiş geçmişimi, Filistin askısı gören kimliksizliğimi savur tozlu raflara. İçimdeki kekeme çocuğu sev. Şefkatine al öznesiz cümlelerimi..İki dudağından gayri bir yer bilmeyeyim.. Devrildim bir kez karanlığın ayak dibine..Yaralarım Eyyub gibi kanar. Sancılarım İsa gibi sabrımı yoklar...Hadi ölümle yamamadan hüviyetsizliğimi al beni cümlelerine.Ben susayım. Kapat üzerimi sesli kelimelerinle..Dizlerim kan revan. Köklerim ise ağıt figan..Kapındayım..Kıyılarındayım...Dağınıklığımı , yarımlığımı sen TAMAMLA.. Ve sonra her şeye göğsünü gerip benim sende YAŞAMAMA izin ver..

" Sürgüle Kapılarını..Ört üzerine Umutlarını..Sen ve Ben..Biz'iz artık..."

Beni ve seni biz yaptığın için diline kepenk vurmak isteyecek rüzgarlar.Beni hayatına aldığın için karanlıklar üşüşen saçlarına..Ayazlar kıyılarına dolacak..Küfür kokan yangınlar zorlayacak kapılarını..Sana kast edecek zaman. Beni yüreğine aldın diye bıçağın keskin yüzü beklese de seni, sakın boynunu bükme kekeme gecelere.Rest çekecek ölüm..Sen beni yaşat sonu ölüm ile müjdelense de susma sen..Eteğine uzanırsa militan yüzlü karanlıkların eli sakın çekinme elini tetiğini götürmeye.Vur alnı ortasından bize uzanan ayrılıkları.

Korkma sakın. Tek bir adım atma geriye..Bu doğum sancılı olsa da vakit tamam. Gün; güle, karanlık, fecre gebedir...Dilin vurgun yese de toprağa susmak yakışmaz sevgili...Tek toprağa vurulmaz kelepçe. Hadi durma öyle..Bağır bağırabildiğin kadar.. Yaşa beni gücün yettiği kadar..

" Yüreğinin sesini biraz daha aç ;
Çünkü hiçbir " gül " topraksız....
Hiçbir hayat " umutsuz " yeşermemiştir..."
Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 01-20-2009, 06:03   #39
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart



Seni düşünerek uyandığım uykuların kuşatmasında daha yüzünü bile yıkamamış vazgeçmişliğim...
-Uyanır uyanmaz düşüncemdesin-diyen geçmiş zamanlara ait bir şarkının hissettiğimi dile getirdiğine inanıyordum ve inandığımı paylaştığım sen ,,,
İnanamadığım bir gerçekle artık yoksun!

Bu çetrefilli duygu canımı acıtmıyor şimdilerde..
Daha fena bişey yapıyor artık!
Aklımın,mantığımın ve yürekli yüreğimin gururunu incitiyor!
İncinmişlik yaşadığım ve bir kandırmışlık ile bittiğine inandığım hayal kırıklığının yaması sanıyor kendini üstelik...

Yamalı bir yürek!
Kötü mü ... Acınılası mı ...
Hiç sanmıyorum!

Benim için kocaman bir erkin simgesi,,başarmış olmaya varmanın pusulası..
Ve pusulam hep en doğruyu gösterecek kadar temiz kalpli...
Sapasağlam adımlar atacak kadar cesaretli..
Ve senden caydığından beri sevdam,iyiyi ve kötüyü kavradıktan sonra yani,
En doğru yönü seçebilicek kadar rehber kendine...

Ve sen...Ah yazık sen...
Taşıdığının kalp olduğunu sanan,hep ürkek adımları benimseyen,
Vazgeçen,kaçan,haketmeyen,aldırmayan,adamım ben diye kendini kandıran,aslında olmayan,olsada farketmeyen,hiç para etmeyen sen..

Elinde bozuk bir pusula ile doğruyu bulmayı umarak,aslında ilerlediğini sanıp kendi etrafında dönüp durmana sebep kürekler çekerek,
Kendini kandırarak yani bekliyorsun öylece..
İnandığını yol bellemekten yoksun,kendini tanımaktan aciz bekliyorsun ...
Yapabiliceğinin en iyisini yaparak yani!

Ben senden geçeli çok oldu..
Artık sen çokça yollardan geçip kendini bulmalısın!
Elindeki yüreğin gibi bozuk pusulayı at gitsin,
işe yaramadı yaramazda !

En parlak yıldızı ara ..
Bul onu!
O var ya işte o kuzey..

Ordan tahlil et şimdi kendini..
"Nerdeydim,nasıl bu tarafa döndüm..
Ne yaptım,nasıl yaptım..."

Ve bul hakettiğin kadarını ..........

Artık erer mi aklın,çizebilir misin yolunu,,
Olabilir misin hiç yoktan bir kişilik sahibi,
Diyebilir misin yürekliyim bilemem!!
Sadece ummak bile tüm bunları bir ütopyayken..
Belki bir ihtimal ..........



Gökçe ...

Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Okunmamış 01-20-2009, 06:05   #40
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart




Ardından günleri saymaz oldum sevdiğim,sen gittiğinden beri zaman durdu bilemezsin.Yokluğunun acısı doldurmuşken yüreğimi, hayalin gitmezken gözlerimin önünden ve beynim izin vermezken anıların gitmesine saatim durdu aniden... Sensizlik vakti gelip çattığında akrep durdu yelkovan anlamdıramadı olanları bir anda...

Koca bir dünyada bir ben kalmıştım hareketsiz, herkes devam ederken yaşamaya ,bir benim bedenim ruhsuzluğunun acısını yaşıyordu gidişinin ardından.

Neden gittinli sorular dolduruyordu çevremi ve ben kulaklarımı tıkıyor, gözlerimi kapatıyordum cevaplarını bir türlü bulamadığım sorulara...

Yapamadık,olmadı,denedik işte sözleri avutmaya çabalıyordu gönlümü ama gönlüm aldırmıyordu.Seviyorsan olmayacağını bilsen de tekrar tekrar yaşayacaksın diyordu bana. Olmayacağını bilsen de ,adın gibi emin olsan da yeniden deneyeceksin,vazgeçmeyeceksin... Ben hala olamazdı demeye devam ediyordum gözlerimde ki yaşlarla; istiyordum ki sussun artık,acılara dayanamıyordum, her gece karşıma çıkan sorulardan bunalıyordum bir yandan da gönlüm konuşuyordu işte...

Gönlüm takmıştı bir kere yapamadık sözüne;
İnadına denersin,inadına devam edersin ,eğer seviyorsan yapamadıklar değildir kaçış yolu diyordu.Ve ne kadar haklı olduğunu da biliyordu.. Ben de biliyordum ama elden bir şey gelmiyordu,susmak ve kabul etmek dışında.

En azından diyordum yaşadıklarımızı düşünüp, “sevdi beni biliyorum ,çok sevdi....” sözleri dolaşıyordu odamın duvarlarını.böyle düşününce mutlu oluyordum..anlık mutluluklar yaşatıyordum yüreğime ve gene anlık acılar..Ama bir anda vuran ve yıkan acılar...

Bazı zamanlar ya gelirseler doldururken içimi gene o anlık mutlulukların gebe olduğu; bazen ise kandırma kendini sözüyle silkeleniyordum gecenin üçü mü yoksa dördü mü bilmediğim saatlerde.
“Kandırma kendini diye bağırıyordum aynanın karşısında kendime. Sevmedi işte, hiç sevmedi, hiç sevmeyecek..Yeter avutma kendini... Avutarak geçmez zaman,durdurmayı da bırak onu,akrebin önüne koyduğun elini çek yelkovan sırada bekler ilerlemek ister..Sen durduramazsın hiçbir şeyi anla ve toparla... “
“Ama....”
“Aması yok sadece onda mı suç , evet gitti belki ama sende bir kez söylemedin onu sevdiğini..Şimdi neyin pişmanlığını yaşar yüreğin, neden avutur kendini..”

“Söylemedim,haklısın,söyleyemedim...Korkuyord um çünkü, uzun zamandır söylememiştim sevgimi kimseye... Gitmesinde korktum..Ona sevdiğimi söyler söylemez beni bırakmasından..

Hareketlerimle anlatmam yeter sanıyordum, yetmediğini geç anladım..Nerden bilebilirdim beni anlamadığını, gözlerimden akan sevda deryasını fark etmeyeceğini nerden bilebilirdim?”

“O zaman hiç avutma kendini,sen veriyorsun işte içindeki soruların cevaplarını..O anlamadı sen yeterince söyleyemedin ve bitti...”

“Öyle deme bana,her cevapladığım soruyla yanar bedenim..Gözlerinin içine bakamayışımın acısını bir ben bilirim.Yada acaba sevdi mi sorularının sapladığı o bıçağın kanı hala üzerinde dururken ,o bıçağı neden sakladığını ellerimin. Sorular sormak istemiyorum ben,artık zaman da önemli değil..Sadece bu acı dinsin istiyorum , böyle olmamalıydı demek değil,yapamadık hiç değil..”.
“O zaman sorma ,çek elini akrebin önünden akıp gitsin zaman..”
“O zaman bitecek mi?”
“Bitecek...”
“Yalancı,bitmeyecek sadece beden alışacak yokluğa...Çekmek istemiyorum elimi,biraz daha beklemeli akrep,biraz daha ....”
“Biraz daha....Biraz daha....Biraz daha....
Ve biraz daha da BİTTİ...
SON....
Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 13:01


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog