|
Aşk, Sevgi ve Evlilik Aşk, Sevgi ve Evlilik ile ilgili herşey . |
Seçenekler | Stil |
01-17-2009, 05:30 | #1 |
Gönül Zarfında SakLı Pulsuz MektuplaR..
Merhaba Kader'im.. Merhaba Güz Hazanının Hüzünlü Yanı.. Merhaba yüzbinlerce kelimenin tamamını tek bir kelime ile silebilecek kadar güçlü manalı kelime.. Bilemezsin sana duyduğum özlemin nasıl da bir gecenin doruk noktasında ızdıraba dönüştügünü ve bilecegini zannetmiyorum sana olan hasretin ölüm sebebim olacagını ve zannediyorum ki bilirsin ölmememin nedeninin bir gün gözlerine bakabilme umudu olduğunu... An kalbime saplıyor paslı hanceri ve benim ellerim hiç titremediği kadar titriyor.Ben seni özlüyorum.Gözümün önünde bilmediğim hayalin.Bir rüzgar esiyor,dünya yerinden oynuyor,bir fırtına bir kıyamet almış başını gidiyor.Umrumda mı sanki yeryüzü ? Hayalin karşımda.Asilce bana bakmakta.Başın dik alnın ak..Ve azraile bile inat gülümsüyorsun..Oysa ben üşüyorum,ellerim titriyor.. Ağaçlar filizleniyor.Mevsimler evrime uğruyor.Bir yangının tam ortasındayım elimde tuttuğum yüregim bir kor ve erimekte,oysa ben sana uzatmak istemiştim... Sen huzursun.Dünyamsın.Olabilecegin herşeysin.Bütün kaleleri fethettin,piyonlar düştü,muhafızlar esir,şah mat oldu...Ellerim ensemde kenetli,nefes dahi almıyorum.Öl desen ölürüm..Sen herşeyden önce ve herşeyden sonra ve şimdi ve sonsuza dek Kader'imsin... Sen... Sen... Sen herşeysin... Sen Umutların Filizlendiği Bozkırların sahibisin.. Fermansın. Hükümsün. Hükümdarsın. Herşeysin. Kainatta ki bütün canlıların mutlulugunu kıskanacak mutluluklara sahip olman dileği ile... ... |
|
|
|
01-17-2009, 05:32 | #2 |
sevgilim Sen gideli kaç saat oldu ? Kaç gün geçti, kaç hafta..? Saymadım.. Bana yüzyıllar geçmiş gibi geliyor. Son anda sen giderken gözlerinin buğusunu bıraktın.. Şimdi sis içinde bütün dünya. Çiçekler gözyaşlarımı içti, sen onları kırağı sanırsın, çiy sanırsın.. oysa hepsi benim gözyaşlarımla ıslak.. Sevgilim özlüyorum seni.. Bir balta indirildi, içimden bir ağaç köküyle devrildi. Gözlerimden akan yaştan belli değil mi, içim kanıyor. Özlem bir bulut gibi sarıyor beni, kuşatıyor . Seni sevmek bir sonsuzluk gibi büyüyor içimde. Haftanın her gününe, geçen her saate senin adını verdim. Senin adınla başlıyor mevsimler, yıllar sen varsan içinde, geçerli... Özlem bir yağmur gibi yağıyor üstüme. Damlalar yüreğime vuruyor. Gecenin karanlığında bir başınayım.Uykularım bölük pörçük. Bütün rüyalarımda sen.. gözlerim kapanır kapanmaz gözlerin yaklaşıyor. Sonra bir rüzgar alıp seni, benden uzaklara götürüyor. Geceler boyu sabahlayıp uğruna, boşluğa düştüğüm sevdiğim, bir tanem, gözbebeğim.. Yüreğimden mühürlendim sana.. Şiirler havalanıyor kuşlar gibi, şarkılar ağlıyor yokluğuna.. Sevgilim hayatı sende buldum ben, tükenirsem sen tüketirsin beni. Yoksun, gittin, tek başına koydun... Bu nasıl bir özlemdir, kendi gövdem ateşten bir gömlek.. yanıyorum..Yetti artık, yetiş n'olur dayanamıyorum. |
|
01-17-2009, 05:32 | #3 |
Yine bir renkte düştün aklıma…Biraz hercai, çokça maharetsiz fırçalanmış resmin yitmeye yüz tutmuş ışıklarının arasından çıkıp geldin bu güne. Ve yine… Ormanın kuytularında, göze hiç bulaşmamış, üzerine değen ayakları olmamış, dalsız yaprağın yalnızlığına benzedin bir kez daha. Oysa bir tıkırtı dahi duyulmadı odaların dibinde…Sesin yokluğu seçmiş dost; öyle mi?…Bir başkaldırışı, bir inadı, bir terk edişi, yabansı suskularla bezemiş demek gönlün…Hiç saymadığımız, oluruna baş koymadığımız bir vazgeçişin durağında elini kaldırıyorsun demek “sen” denilemeyecek zamanlara…Olsun! Varsın, öyle olsun! Yazdığımızı silmeyi, bir yerlerde, bir şeyler söylemeyi deneyip, yüzü gözü katran karalarına çevireli rahatın demini yudumlayamadık hiç…Biraz eksikle, çokça süssüz çıkıp dolanırdık ahalinin ortasında. İstediğimiz kadar “biz” olmadık mı, yalan düşüverirdi omuz başımızdan… “Yaramızı sakla derininde! Yüreğin hangi buluta tutunursa tutunsun…kandıracağın bir benin olur , sadece “sen” olur yaşam nihayetinde…” Bükülmüş kelimelerin kimseyi mutlu ettiği yok aslında…Ne söylenip durduğun zaman, ne o anlamı yoğuran ihanet önemli seni göz ucuyla süzen varsıllarca. Doyduğun tası devirebilmek tek maharetleri…Bize kalansa eklemek kendimize o biçare hüzünleri...Unutma! Kaldırıp atamayacağımız gerçekliğin acısına sevdalanmak suç değil bu gün… Bir unutuş olamaz dün dediğin…Dilsizliğin canını öfkeye boğduğu , kekremsi ayrılıkların teninden lime lime koparıldığı ve bir çığlığı bastıramadan diğerine kapıları araladığın güncelerden kesip çıkaramam dost ben seni…Uzakların, yakınların… Hepsiyle dolandın içimde; ve kalakaldın öylece ben de… Yüreksiz ve bezgin insanlardan aldırışsız uzaklaşmanın kutlanacağı bir şehrin tepeliğinde, yanıma düşecek rengini sevinçle karşılayacağım güne kadar iyi bak kendine… Ve bir cesaret iliştirir son kez olsun, yıkmaya yeltendiğin tüm imgelerin üzerine… |
|
01-17-2009, 05:33 | #4 |
ölü sözcükler topluyorum ölü sözcükler yarıda kalmış sevdaların kıyısından Doğadan toprağa verilir gibi senin bilmediğin ve hiç söylenmemiş Dudaklarımdan çıkmadan rüzgarlara kapılan Rüzgarlar, kimsesizliğimi dal gibi titreten her gece vakti hüzünlü gözlerde yaşlar tükenmeden kabuk bağlamış yaralara dokunan ve her esişte küller arasından yeni yangınlar çıkaran Yangınlar ki yüreğimin tam ortasından her sözcüğün bir kıvılcım olup yalımları duvara vuran Duvarlarda titrek ışıkların gölgelediği geçmiş zamanlara takılı fotoğraflar ve anılar renkleri silinmiş ve şiirler nikotin sarısı tütün kokan parmakların ucundan şiirler ki her harfi yürekten her harfi sessiz çığlıklar içinde feryat figan ve yağmurlarla saçlarına yollanan Yağmurlar, rüzgar ve fırtınanın önünde kara bulutlar içinden geçen ve aynı suça yataklık eder gibi her damlası yürek dağlayan her damlası şarkılara benzeyen ve her damlası bir kurşun şarkılar ki hicaz makamında bizim olmayan ve bizi anlatmayan nihavent ezgiler kırık bir pikap iğnesi ucundan ölü sözcükler hamalıyım ölü sözcükler memeden kesilen çocuklar gibi düşlerimden çıkarıyorum seni ve gelirsen umudunu Biliyor musun biliyor musun az önce ‘umut’ diye sarıldığım son yaprağın da düştüğünü dalından Umut ki yaşamımdı oysa |
|
01-17-2009, 05:35 | #5 |
Akşam olmakta uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi gözlerimde mavi gecelerin yıldızları yüreğimde özlemin ince sızıları yorgun güvercinlerin kanat çırpınışlarında soluğum bakakalırım her akşam öyle dalgın, dargın ve ıraklardan ırak yalnızlığımdır damlayan karanlığın kirpik uçlarında her gece her sabah bir çocuktur içimde alıp başını gider uzak dağların doruklarına yıllar var ki tek bir çiçek açmadı gönül bahçemde kabr-i hanemde tek bir yolcu geçmedi çöl oldu gülüstanım şiiristanım, düşistanım Oysa hep yolculuklardı sakladığım kendime, keşifsiz denizlerdi yıllarca bir ayrılığı biriktirdim deltalarda, bir yalnızlığı kendimden kaçıp kaçıp kurtulmak isteyen bir gemiydim belki belki bir deliydim herkesin akıllı olduğu bir dünyada oysa yıllar varki tek bir gemi gecmedi denizlerimde göğümde tek bir martı uçmadı yaşlı ve yalnız bir ağaç gibi sürgün kaldım yüreğimin içinde bilirimki, her akşam gözlerimde akıp giden o çağıltı avuçlarımda taşıdığın ateşle sudur uzak dağların ardında kalan menekşe gözlü bir kızın kokusudur her dizede yüreğime kanayan sözcüklerle yazılan Akşam olmakta uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi yüzümde sınırları çizilmemiş bir hüznün camları parçalanıyor depremler başlıyor her gece, şehirler çöküyor içimdeki çukura ve her sabah yeniden yüreğimde sızılarla uyanır bir dağçiçeği bakarım öyle uzaklara kanayan gülüşlerle, kırık düşlerle ki, metropol duvarlara yapıştırılmış boynu bükük bir resim karesi gibiyim sanki hüzünlü yüzüm aykırı sakalımla Akşam olmakta uzak dağların ardında trenler geçmektedir şimdi gecede keman hıçkırıkları, başımda gam belki analar ağlamaktadır uzak bir kentte yittik çocuklar, yorgun babalar ve yüreklerinde ezikliği çaresizliğin belki herkes bir yarayı sarmaktadır kendi içinde kimbilir kimsesiz bir ölümü karanlığında Yıllar varki, ayrılıklar yaralı bir nehir gibi akmaktadır içime rüzgarlar eserken alnımın sahillerinden, uzak denizlere savrulur düşlerim kirlenir mavi gülüşlerim, yaralanır martılar, havada asit ve kir kalır simsiyah bir bulut gölgeler yüzümü her gece, gecelerki, yaslandığım tek sığınak Akşam olmakta yine ey geceden gelip geceye giden trenler bir gün yanlış saatlerin gözlerimde buluştuğu bir noktada bir damla su gibi düşünce hayatın uçurumundan son isyanını çekince yüreğim, alıp g**ür beni buralardan insanın uğramadığı uzak kıyılara bir derviş gibi ıssızda yanmak için, kendi içimde sarmak için yaramı... |
|
01-17-2009, 05:35 | #6 |
Bir çocuğu kandırmak kadar kolayı yoktur. Bir gün aya gideceğinizden bahsedersiniz, ertesi gün bir aksilik çıkar. Olsun; Daha güzel bir düş unutturur eskisini. Peki ya sevgili? O da inanır mı? Bana senli şiirler oku, bana senli hikayeler anlat, bana senli destanlar yaz. Öyle bir yaşa ki benimle, efsane olsun adı yaşadığımızın ya da yaşayamadığımızın. Bir trene binip gel. Buna inanabileyim. Saat beşte hareket edeceğini söyle makinistin. Sabah seni karşılamak için saati iki saat erkene kurup, tüm gece gözümü yummadan sabahı bekleyeyim. İstasyona herkesten önce geleyim. Sen treni kaçır. Endişe edeyim sen trenden inmeyince. Öylece çaresiz bakerken hasreti vuslata erdirenlere, son anda yetişmiş ol. Gel.(eceğim de) Bir vapurdan yer ayırt. Deniz aşırı yollar geç. Martılar benden önce alsın kokunu. Martılarda beni duy. Dalgalarda birikmiş yaşlarımı hisset. Demir atmak gereksin denizin orta yerinde, bana yetişemeyeceğinin acısını yaşarken, engelleri aşsın senli dileklerim. Gemi gitsin, yol bitsin. Gel.(eceğim de) Bir uykumun elinden tut. Gözlerim açılmamaya dirensin. Bir rüyamın içine gir. Tam kaybolacakken gerçek ol. Tam yitecekken sarıl. Tam düşecekken tut. Sensizliğin takatsizliğinde yaşamamın anlamsızlığını anla anlatmadan. Tam uyanacakken, bu bir rüya olmasın. Gel.(eceğim de) Ölsen ölünmüyor, yaşamaksa keder... Hangi düşün eteğinde kaldı senli günler. Uzaklar özlemlerle tükenmiyor, az senden ömrüme ser. Gel.(eceğim de) inanayım, gelmesen bile... |
|
01-17-2009, 05:35 | #7 |
Kara bulutlu gecenin ıslattığı kaldırım taşlarıyla ıslandım bende, ıslandım sana ve ikimize, bu şehrin ağlayan sokakları kadar ağladım en az, gece uzun ve alabildiğine karanlık, sen yoksun… Daha kaç kez geçeceğim bu sokaktan, daha kaç kez aralamayacaksın perdeleri, daha kaç kez sana âşık olacağım yeniden… Gecenin en ayaz olduğu vakit, ellerim üşüse de yüreğim yanar, kalbim senin için atar; işte o zaman belki bir umut kadar yakın, belki de bir hayal kadar uzak olduğunu anlarım, yanarım, ben hep imkânsız aşklara kanarım. İçimde bu sessiz bekleyişe inat yanardağlar uyanmakta ve sensiz geçen her gecenin nöbetini tutmakta yorgun bedenim… Bedellere diyet ödeyen hayatımda, verecek pek fazla şeyim kalmasa da yinede yaşarım aşkını, yinede korkmam sana bağlanmaktan, aşk hudutsuz olmalı ve yaşanacaksa tutarsız hayallere inat bedelsiz yaşanmalı… Şimdi yanımda yoksun, belki hiç olmayacaksın, olsun yine de dönülmez aşkının ufkundayım, vakit seni gösteriyor bu gece, yitik geceye gebe sabahların yalnızlığı var üzerimde ve üşüyen ellerimin yaktığı ateş kadar sensizim… Islak kaldırımlarla ıslanırken bu gece; tükendiğim zaman sana birikiyorum, azaldığım zaman seni çoğaltıyorum içimde. Aşka ben yaşamak diyorum ve aşk sen olacaksan eğer; sonsuza kadar yaşamak istiyorum…. |
|
01-17-2009, 05:36 | #8 |
" Zaman kum saatimin içideki kum tanelerine hapsoldu artık..Onlarda düşmüyor... -Biraz zaman herşey geçecek yaraların iyileşecek...-diyorlar! Ama zaman geçmiyor...!!! Karanlıklara hapsoldu ruhum.. Sen gittiğinden beri karanlık her yer! Her şey üstüme geliyor benden intikam alırcasına... Ama ben bu kadar cezayı hakedecek ne yaptım ki?! Sana güvenmenin bedeli bu kadar ağır olmamalıydı! Bu kadar zor olmamalıydı unutmak! Unutamayacağımı da biliyorum aslında! Sadece alışırım! O da ancak zamanla...Yoruldum! Ağlamaktan! Her sabah sensiz bir güne uyanmaktan... Kimse anlamasın diye sahte gülücükler taşımaktan! Hepsi ağır geliyor bana! Bu kadarını taşıyamıyorum! Herkes mutlu sanıyor beni... Seni unuttum sanıyorlar! "Bak ne kadar mutlusun...." diyorlar! Onlar bilmiyor ki benim sabahlara kadar ağladığımı! Kaç gece telefonuma sarılıp yattığımı! Bir umut aramanı beklerken umutsuzluğun masallarıyla uykuya daldığımı... Bilmesinler boşver! Sen bile bilmiyorsun! Zaten sen unutmuşsun ya bilsende farketmez... Nasıl unutur insan bu kadar kolay! Nasıl siler! Hiç gelmez mi aklına o günler! Hiç mi! Hiç mi gelmez!!! "Ben unuttum zaten"dedin! Hiçbir şey diyemedim! Kalakaldım öylece! Ne denirdi ki zaten unutana! Bu kadar çabuk pes edene ne denirdi ki! Korkak bile diyemiyorum sana! O bile... O bile ağır geliyor bana!!! Sana yakışmıyor aşkım! Tek kötü söz söyleyemedim... Söyleyemem de galiba!!! |
|
01-17-2009, 05:36 | #9 |
Kimsesiz sandığım bir mevsim gidiyordu gözlerimin önünden. Ellerimde sahipsiz her gecenin yorgunluğu. Taş duvarların üzerinden gölgeler büyüyor yalnızlığıma. Aklımı başımdan alan bir rüzgar gibi dokundun tenime. Yüreğime yüreğini koydun. Yüreğim oldun. Daha ilk günden ısınmıştım sana, sanki gökyüzüm sen,yağmurlarım sendin,düşmeden içimdeki yalnızlığın kumsallarına.Denizleri senin için renklendirdim ben,bulutları senin için yakaladım. Sanki en ufak bir rüzgarda savrulacak gibi değildim uykusuzluklarına. Sen gitmedin ki,gerçek ötesiydin bendeki her zamana. Tuttum ellerinden,saçlarının kokusunda büyülendim dudaklarına. Islatmalıydın beni yağmurlar gibi. Öpmeliydin içinden geldiğince. Ben o zaman sen olurdum karışmadan nefes alıp verdiğim bir şehrin monotonluğuna. Çalışma masamda yanan mumun alevinde şekillendi hayalin. Uzun uzun seyrettim. Dokunmak istedim ama beceremedim. Akşama koşan ayakların altında kızgın asfalt gibiydim günden arta kalan. Güneş haber vermezdi çekip giderken. Bir sessizliği kalırdı eve kapanan yüreklerin birde seni bana özleten hayalin. Kendi yüreğimi senin ellerine bırakırken. Zamanı hep peşime taktım.Bir başka yere gitmenin olanaksızlığını tartışıyorum kendimle. Gitmeyeceğimi biliyorum. Belki de ellerinin sıcaklığından olsa gerek. Ben her sahipsiz mevsimin kimsesiz gecesinde seninle bütünleşiyorum. Basit gelecek belki tüm anlatamadıklarım. Bir şeyi çok iyi biliyorum sen anlayacaksın günü gelecek. Bu saadet hiç ölmeyecek. Fotoğrafın karşımda duruyor. Öyle masum öyle güzel ki seni yaşamak bu kendini tanımayan cümlelerin ardında senin gözlerinde aşk gibi çoğalmak. Anlatmak çok zor. Ben anlatamıyorum yaşıyorum. Herşeye katlanmak dedikleri bu olsa gerek. Günün bütün tükenen saatlerinin peşisıra bir ekranın karşısında seni bana gülümsüyormuş gibi hissedebilmek. Öyle güzel ki saatlerce seninle hayatı paylaşabilmek. Oysa şimdi yalnızlığım yanımda,sensizliğin şarkısını dinliyorum. Seni sevmek yazılmış bana,dokunamasamda sana, seni çok seviyorum… |
|
01-17-2009, 05:37 | #10 |
...Sen! Bilemezsin beni... Biçare olup peşinden koşarak, "Beni Affet!", diyeceğimi düşündün... Ve beni bekliyordun şu herkesin geldiği, ama benim olmadığım şehirdeki küçük evinizin merdivenlerinde... Yollarımı gözlüyor, "gelecek" diyordun... Y A N I L D I N !... Hatayı yapan, ihanetin bedeline mahkümdur. İzin vermiyorum sana. Hak etmiyorsun beni, yasakladım kendimi sana. Ve sen yine bekleyeceksin "belki bir umut" diye... Yine gelmeyeceğim! Ağrılarla kalsam da, sonuç ortada. Seni düşünmüyorum artık ve emin olmalısın ki bu yazdığım da sana SON MEKTUBUM... Belki yine duygularına esir düşüp telefona sarılacaksın... Beni arayacaksın, HAYIR!... Sakın yapma. Düşünmüyorum ve düşünmekte istemiyorum ihanetini... Affetmeyi denedim inan... Ama olmadı yalanlar içinde garip bir sevda!. Ağla şimdi haline... Ne kadar kırgınsan bana eskilerin yaşanmışlığı hatrına özür dilerim senden... Uzun uzun yazardım sana... Şimdi bir kaç cümleyi bile zor toparlıyorum... ...Senin de aynı fikirde olmanı, beni ve duygularımı anlayıp artık düşücelerimen çıkmanı istiyorum... "BİZ" diye birşey olmamalı artık... Sadece yolları ayrılan iki yürek... İstemiyorum seni... İsteklerimi de erteledim yarınları olmayan günlerime... Hayat kazanılmış bir zafer görünüyor insanlara... O zaferde kaybeden benim... Seni istemekle beraber, imkansızı kabullenmeye çalıştım... Yalanlarına, sahteliğine kandım... Ve bu yüzden seni isteklerimden çıkardım... Ulaşamadım sana... Kayıp şehirlerin diyarına sürükledin beni... Yaram sızladı, kanıyor! İstemiyorum seni unutuyorum yavaş yavaş geçirdiğimiz o sahte güzellikteki günleri... Eski anılardan bahsetmek istemiyorum. Zaten şu an ki halini tahmin edip, yüreğimdeki cümleleri susturup, mantığım doğrultusunda kalemime yön veriyorum... Artık bitirmeliyim... Son bir isteğim senden!... "Lütfen, Düşüncelerime Bir DamLa Yaş oLup DÜŞME..!" |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|