12-30-2009, 17:10 | #11 |
Yozgat Sürmelisi
Yozgat şehri 1760 yılı başlarında Bozok Yaylasının, yeşillik, etrafı ormanlarla çevrili içinde binbir çeşit kuşun ötüştüğü bir sahada kurulurken; Yozgat halkı o zaman yarı göçebe ve sürülerini besleyerek hayvancılıkla uğraşır, hayatlarını bu yoldan sağlarlardı. [b]Bozok yaylasında otlayan bu sürülerin birini de Sürmeli Bey adında bir Türkmen Yörüğü otlatırdı. Halk tarafından sevilen bu yanık sesli halk ozanı elinde kavalı, sırtında sazı Yozgat'tan Akdağmadeni'ne uzanan ormanların içinde sürüsünün içinde dolaşırdı. Bazen bir çamın dibine rastlanır. Sazının tellerini konuşturur bazen bir derenin kenarında kavalını çalar, aşık olduğu gönlünün sevgilisini düşünürdü. O sevgili ki güzelliği Bozok yayla'sına yayılmış, ahu gözlü, sürmeli kaşlı, ayyüzlü bir dilberdi. Babası bir Türkmen beyi idi ve çok sert bir adamdı. Sürmeli Bey, ailesini salarak, babasından sevdiğini istetir, mağrur adam, kızını bir çobana vermeye yanaşmaz. Araya beyler, ağalar girer ama boşuna, bir türlü gönlü olmaz kızın babasının ve iki sevgili birleşemezler. Üzüntüsünden sürüsünü bırakan Sürmeli Bey alır sazını eline beş çamlar mevkiinde kendine bir dergah kurar. Aşkını, yanık türküleriyle dağlara ağaçlara anlatır. Küser otağına, obasına ve Akdağlar'a kadar uzanan çamların arkasında onu bir daha gören olmaz. Dertli kavalına üflediğ, işli sazına söylettiği nameler kalır geriye. O gün bu gündür dillerde yankılanır Sürmeli Bey'in türküleri. SÜRMELİ KIZIN ÖYKÜSÜ Sürmeli Yozgat'ta yaşanmış Türk Halk Edebiyatının en güzel örneklerinden birisidir. Yozgat Sürmelilerinin ortaya çıkışı 19. yy. sonlarında İkinci Cihan Harbinin sona erdiği dönemdir. Hepsi 96 beyittir. Sürmeli güzel gözlü sevgiliye bir hitaptır. Eskiden genç kızlar dışarıya çıkarken gözlerine sürme çekerlerdi ve gözleri daha alımlı olurdu. Bol feracelerinin içinde sadece gözleri görünürdü kızların. Yozgat Sürmelileri yaşanmış öykülerin getirdiği birer sevda, hatta karasevda türküleridir. Bu bir anlık sürmeli gözlere bakış, yüreklerde büyük aşklara kara sevdalara başlanmış olur kor düşen yürekler sessiz sessiz yanar, ateşini genişletir ve ağızlardan sürmelinin sözleri olarak dökülür. Söylenen sözlerde acı vardır, hasret vardır, gurbet vardır. Sürmelileri dinlerken bu kadar duygulanmamızın sebebi bu sürmeli öykülerinde yakaladığımız duyguların kendimizde de bir yeri, bir acısının olmasındandır. Kısaca kendi aşklarımızı, hasretimizi buluruz Yozgat Sürmelilerinde. Sürmeli Beyin en tanınmış türküsü ; Of ooof ! Yozgat seni delik delik anam delerim Kalbur olur toprağını anam elerim Vay vay anam sürmelim Eğer sürmelini yitirirsen anam Koyun olur peşin sıra melerim Vay vay anam sürmelim Of oof ! Çamlığın ardında bir yuva yaptım Yuvamın içinde sürü otlattım Ben sürmelimi gurbete attım Vay vay anam sürmelim Yozgat türkülerinde hasret, sevda ve hepsinden daha çok yayla ve yayla ile ilgili konular işlenmiştir. Yozgat’ı en iyi anlatan “Türkü Yozgat Sürmelisi”dir. Sürmeli Türküsünden bir dörtlük şöyledir. Dersini almış da ediyor ezber Sürmeli gözlerin sürmeyi neyler Bu dert beni iflah etmez del eyler Benim dert çekmeye dermanım mı var |
|
12-30-2009, 17:10 | #12 |
Meyrik Türküsü’nün Hikayesi
Meyrik, Pazarcık ‘ın Damlataş Köyü’nün “Kantarma Obası”nda veremden ölen ve üzerine ağıtlar yakılan güzel bir gelindir Meyrik evlenmeden önce verem hastalığına tutulmuştur. Teyzesinin oğlu Hasan’la evlendirilir. Evliliklerinin daha 3.ayında Meyrik hastalanır ve Kahramanmaraş Devlet Hastanesi’ne kaldırılır. Çok geçmeden köye Meyrik ‘in ölüm haberi gelir. Kadınlar toplanır, ağıt yakarlar. Olayın en ilgi çekici yanı “Meyrik Türküsü”nün ağıt olarak , o anda irticalen Meyrik Gelin’in hem teyzesi hem de kayınvalidesi tarafından söylenmesidir. Yıl 1970’tir. Daha sonraları 1971 yılında Aşık Mahzuni Şerif köye gelerek Meyrik Türküsü’nü besteler. Halen Türk Halk Müziği’nin en sevilen türkülerinden biri olan bu yanık türkü, birçok sanatçı tarafından söylenmiştir, söylenmeye de devam etmektedir. Maraş'tan Bir Haber Geldi (Meyrik) Maraş'tan bir haber geldi Dediler ki Meyrik öldü oy oy Keşke Meyrik ölmeseydi Kesileydi elim kolum oy oy Oy Meyrik Meyrik Meyrik Ben kurbanam sana Meyrik Ben hayranam sana Meyrik (vay) Doktor yarayı kesiyor Gene Meyrik kan kusuyor oy oy oy Dediler ki Meyrik öldü Anası kime (bana) küsüyor oy oy oy Oy Meyrik Meyrik Meyrik Ben kurbanam sana Meyrik Ben hayranam sana Meyrik (vay) Şu Meyrik'in acısına Çarşaf serin gecesine oy oy oy Keşke Meyrik ölmeseydi Sabır onun kocasına (anasına) oy oy oy Oy Meyrik Meyrik Meyrik Ben kurbanam sana Meyrik Ben hayranam sana Meyrik (vay) KAHRAMANMARAŞ türküsü |
|
12-30-2009, 17:11 | #13 |
Seni iyle sevirem ki ...
Diyirsen ki, niye? Ne bilim iste iyle! Seni görende bir hos olir, ölür ölür ölirem... Ahsam olir davar , nahir, mal gelir. Komlar, ahirlar dolir Sayiram sayiram biri eskig Bi daha sayiram Bi de bahiram ki, tamam. Ama üzülirem; Çünki sen gelmirsen. Diyacahsan niye? Bennam, iste iyle! Yassi olir; Sekide ekmek yiyecegam Civil lavasi dürüm edir , tam katliram, Sen ahlima gelirsen, yiyemirem. Sen ahlima gelirsen, bogazimda dügümlenir. Gene diyirsen ki, niye? Iste iyle... Anam örtüleri sarir... Gendi gendimi yiyirem. O da gidir , kalli biçare galiram. Gözlerim süzülir, uyicagam, uyiyamiram. Gafam garisir, yüregim sigisir, yatamiram. Gene diyirsen niye? Iste iyle! Gusluga dogri daliram Hayal, hülya görirem, sanki yanibasdasan Sevinir, sevinir bir hos oliram, Bir de ayiliram ki, yasdiga sarilmisam Diyacaksin ki , niye? Amaan , iste iyle. Sabah olir, horozlar ötir, gün dogir... Gahiram tavuhlara, culuhlara yem verirem... Culuhlari dutir dutir öpirem; Onlari bile sene benzedirem. Saggin deme niye ? Ne bilim , iste iyle! Gün gibi gelir ,ay gibi gidirsen. Beni yiye yiye bitirirsen. Hep ömrümden ***irirsen. Seni sevdigimi de çoh ey bilirsen. Diyirsen ki, niye ? Bilirsen , iste iyle! Babam beni gapiya goymir diyirsen. Ey helt yiyirsen. Gomsulara, emin, bibin, ezen gile gidirsen... Madem ele çih cama, tirhica gel! Yüzün görim, bu da bene yeter Saggin deme niye! Iste iyle... ERZURUM türküsü |
|
12-30-2009, 17:11 | #14 |
Sarı Gelin Ve Hikayesi
Erzurum çarşı pazar Leylim aman aman leylim aman aman Leylim aman aman sarı gelin İçinde bir kız gezer Hop ninen ölsün sarı gelin aman Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim Elinde divit kalem Leylim aman aman leylim aman aman Leylim aman aman sarı gelin Katlime ferman yazar Hop ninen ölsün sarı gelin aman Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim Palandöken yüce dağ Leylim aman aman leylim aman aman Leylim aman aman sarı gelin Altı mor sümbüllü bağ Hop ninen ölsün sarı gelin aman Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim Seni vermem yadlara Leylim aman aman leylim aman aman Leylim aman aman sarı gelin Nice ki bu canım sağ Hop ninen ölsün sarı gelin aman Sarı gelin aman sarı gelin aman suna yarim Sarı Gelin türküsü, Kuzeydoğu Anadolu Erzurum coğrafyasında ortaya çıkmıştır. Türklerin büyük bir kolunu teşkil eden Kıpçakların diğer adı da Kuman'dır. Diğer kavimler, Kıpçakları "sarışın" anlamına gelen "Kuman" adıyla veya bu anlama gelen başka kelimelerle anmış ve tanımışlardır. Sarı Gelin, eski çağlardan beri Çoruh ırmağı boyunda yaşayan Hıristiyan Kıpçak beyinin kızıdır. Erzurumlu bir delikanlı sarışın Kıpçak beyinin kızına âşık olur ve Erzurumlu delikanlı ile sarışın Kıpçak kızının arasında Erzurum ve yöresinde yaşamaktadır. Türk kültüründen etkilenen Ermeniler arasında birçok şifahî halk edebiyatı ürünümüzün yaşıyor olması, Sarı Gelin türküsünün, bir Ermeni türküsü olduğu iddiasının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Böyle bir şey yoktur. Sarı gelin türküsünde Ermenice kelime yoktur. Sarışın Kıpçak kızına âşık olan delikanlıyı ailesi kız ile evlenmesine karşı çıkar. Delikanlı ise kıza deli gibi âşık olur ve aşkını şiirle mırıldanarak söyler. Kız bey kızıdır zaten bey de kızını vermez bu delikanlıya. Delikanlı sarışın güzel kızı kaçırmağa karar verir ve kaçırır. Kıpçak beyinin adamları iki kaçağın peşine düşer ve uzun bir takipten sonra bulurlar ve oğlanı öldürürler. O günden beri halkımız arasında bu hikâye dilden dile dolaşır. |
|
12-30-2009, 17:11 | #15 |
Ah Bir Ataş Ver
Ah bir ataş ver cigaramı yakayım Sen salın (sallan) gel ben boyuna bakayım Uzun olur gemilerin direği Ah çatal olur efelerin yüreği Ah vur ataşı gavur sinem ko yansın Arkadaşlar uykulardan uyansın Uzun olur gemilerin direği Ah çatal olur efelerin yüreği Çanakkale Boğazı, Nağra Burnu açıkları 4 Nisan 1953, Saat 02:15 Uzun ve yorucu bir seferden dönen Dumlupınar denizaltısı, Nağra Burnu açıklarında İsveç bandıralı Nabuland Şilebi ile Çarpıştı. Sessiz, soğuk ve bulanıktı gece. Başından aldığı şiddetli darbe ile Dumlupınar birkaç saniye içinde sulara gömüldü. Gemideki 81 kişilik mürettebattan sağ kalan 22 kişi, geminin arka bölümündeki torpido dairesine sığındı. Mahsur kalanların su yüzüne fırlattıkları telefon şamandırasıyla gemi ile irtibat sağlandı. Sağ kalan 22 kişiyi kurtarmak için herkes seferber oldu. Bu arada oksijeni idareli kullanmaları için, gereksiz yere konuşmamaları, şarkı türkü söylememeleri ve sigara içmemeleri konusunda uyarılar yapıldı. Ancak saatler süren kurtarma çalışmalarının sonunda, umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler. Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik türküsünü dinledi. 28.01.1973 tarihinde incelenen türkü, TRT'de "Bir Ataş Ver Cigaramı Yakayım" adıyla geçmektedir.Durmuş YAZICIOĞLU tarafından derlenmiştir. Çetin Bozalan İZMİR |
|
12-30-2009, 17:11 | #16 |
Çanakkale İçinde Türkü Hikayesi -------------------------------------------------------------------------------- Çanakkale, I. Dünya Savaşı'nda İtilaf Devletleri ile Osmanlı Devleti'nin savaştığı cephelerden sadece bir tanesiydi. Ancak Çanakkale Savaşı'nın taşıdığı önem bunun çok ötesindedir. Çanakkale Savaşı, tarihi bir dönüm noktası, Dünya tarihini etkileyen önemli gelişmelerden birisidir. Bütün olumsuz şartlara rağmen burada kazanılan zafer, bir savunma savaşının kapsamını aşan, sadece savunulan bölge ve ülke itibariyle değil, dünya dengelerini sarsan ve değiştiren bir çerçeveye ulaşmıştır. Bu zaferin belkide bizim için en önemli yanı, Milli Mücadele ruhunun ilk meşalelerinin burada yakılmış ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk temel taşlarını atan Türk Milleti'ne Mustafa Kemal Atatürk'ü kazandırmış olmasıdır. Bunun yanı sıra Çanakkale zaferi, hastalanmış, hatta ölmüş gözü ile bakılan Türk Milleti'ne şan, şeref ve güven kazandırmış, özbenliğini yeniden kazanmasına yardımcı olmuştur. Ayrıca, Türk Milleti'nin askerlik kabiliyetini, fedakârlık ruhunu, vatan ve millet sevgisini, manevi gücünü bir defa daha dünyaya göstermiştir. Bu türkü de Çanakkale savaşlarında şehit olan askerlerimiz için yakılmıştır. Çanakkale İçinde - Kastamonu yöresi Çanakkale içinde aynalı çarşı Ana ben gidiyom düşmana karşı Of gençliğim eyvah Çanakkale içinde bir uzun selvi Kimimiz nişanlı kimimiz evli Of gençliğim eyvah Çanakkale üstünü duman bürüdü On üçüncü fırka harbe yürüdü Of gençliğim eyvah Çanakkale içinde toplar kuruldu Vay bizim uşaklar orda vuruldu Of gençliğim eyvah Çanakkale içinde bir dolu testi Analar babalar umudu kesti Of gençliğim eyvah |
|
12-30-2009, 17:12 | #17 |
Telli Turnam Selam Götür Telli turnam selam götür Sevdiğimin diyarına Üzülmesin ağlamasın Belki gelirim yarına cananıma Hasret kimseye kalmasın Sevdalılar ayrılmasın Ben yandım eller yanmasın Sevdanın aşkın narına canıma Gönüle hasret yazıldı Sevgiye mezar kazıldı İki damla yaş süzüldü Gözlerimin pınarına Hasret kimseye kalmasın Sevdalılar ayrılmasın Ben yandım eller yanmasın Sevdanın aşkın narına canıma Musa Eroğlu - |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|