|
Kitap Dünyası Kitaplarla ilgili tüm paylaşım burada. |
Seçenekler | Stil |
03-18-2010, 13:13 | #1 |
Savaşçı (Doğan CÜCELOĞLU) Özeti,Konusu,Karakterleri
KİTABIN ADI Savaşçı
KİTABIN YAZARI Doğan CÜCELOĞLU YAYINEVİ VE ADRESİ Sistem Yayıncılık / İSTANBUL BASIM TARİHİ Kasım 1999 KİTABIN YAYIM MAKSADI Yaşam Kalitesini Artırmak. KİTABIN ÖZETİ : Bölüm-1 Arayış; Arif Bey, yaşamını anlamsızlaşmadan yakalamak isteyen, çabalayan; ancak neyi nasıl yapacağını bilemeyen, fedakar ve eğitime gönül vermiş bir öğretmendir. Ailesinin itirazına rağmen öğretmenliği seçmiş; ancak ikinci yıldan itibaren yanlış bir meslek seçtiğini düşünmeye başlamıştır. Öğretmenlik mesleğinin önemine inanmaktadır ama mutsuzdur. Bir öğretim üyesi olan, bilimsel araştırma ve kitaplar yayımlamış Doğan Bey ile tanışır ve bu sorununu paylaşmak ister. Herkesin bir başkasını değiştirmeye çabaladığı bir dönemde Arif Bey’in kendi değişimini araması Doğan Bey’i etkilemiştir. Buluşmak üzere randevulaşırlar. İlk buluşmalarında kişinin yaşamında anlam arayışı konusunu irdelerler. Doğan Bey, insanların “Ben öğretmenim”, “Ben anneyim”, “Ben erkeğim” gibi çeşitli sosyal roller içerisinde kendilerini tanımlamaya çalıştıklarını ve bu nedenle de kendilerini bir hapishaneye kapattıklarını düşünmektedir. Arif Bey de aynı şekilde kendini hapsetmiştir. Ne var ki; bu durumun farkında olmak, bu hapishaneden kurtulmayı başaran “Savaşçı”lardan olma yolunda atılan ilk adımdır. Arif Bey, arayışı sonunda bir hapishanede olduğunu anlamıştır. Kritik ve can alıcı soruları sormaya, soruların yanıtını aramaya hazırdır. Arif Bey artık bir savaşçıdır. Arif Bey’in savaşında kendisine yardımcı olmak Doğan Bey için de anlamlı ve heyecan vericidir. Arif Bey ve Doğan Bey, anlamlı ve coşkulu bir yaşam yaratabilmek maksadıyla haftada bir defa buluşmaya başlarlar. Bölüm-2 Uyanış; Arif Bey ile Doğan Bey’in “Uyanış” üzerine temellenmiş ikinci görüşmelerinde üzerinde uzlaştıkları ana nokta, insanların mutlaka sosyal roller içinde bulunacağı ve sosyal roller içinde yaşamını sürdüreceği; ancak önemli olan konunun bu sosyal rollerin kişiye empoze mi edilmiş yoksa kendi istemi ile mi yüklenmiş olduğudur. Arif Bey gerçekte kendi isteği ile öğretmen olmuştur; ancak kendi düşünce ve değerlerinden çok başkalarınınkini esas almakta ve kendi özünden uzaklaşmaktadır. Bu durum, Arif Bey’in hayatının anlamını yitirmesinin temelini teşkil etmektedir. Doğan Bey ile yaptıkları ikinci görüşme ile Arif Bey, hapishanede olduğu gerçeğini anlamaya yönelik bir uyanış süreci içine girmiştir. Hapishanede kalmanın ya da çıkmanın kendisinin gerçekleştirmesi gereken bir süreç haline geldiğini ve hapishanenin kapısını açacak ve kendisini özgürlüğe kavuşturacak anahtarın kendi bilinci içinde olduğunu anlamıştır. Bölüm-3 Niyet; Arif Bey ve Doğan Bey bir sonraki buluşmalarında artık savaşçının özelliklerini konuşmaya başlamışlardır. Doğan Bey, bir insanın niyetinin, o kişinin içinde bulunduğu ortamı nasıl algılayacağını,o ortamda bilincini nasıl organize edeceğini belirleyen en önemli etken olduğunu düşünmektedir. Doğan Bey’e göre savaşçı, niyetinin sürekli farkındadır. Savaşçı hiç kimseden övgü beklemeden, ilgi beklemeden, destek ve takdir beklemeden sırf kendi yaşamının anlamı için kendini buna adadığı zaman savaşçı olma yolunda bir adım atmış olur. Savaşçı, başkası için değil, kendi gönlü ve niyeti ile, kendi yaşamı için savaşçıdır. Burada sözü edilen niyet, daha anlamlı ve coşkulu bir yaşama yönelik niyettir. Bölüm-4 Geleceği Yaratmak; Doğan Bey ve Arif Bey bu sefer geleceği yaratmaktan ve kişisel bütünlükten konuşmaktadırlar. Kişisel bütünlük, algıladığı gerçek ile sorumluluk içinde tutarlı biçimde düşünmek, söylemek ve yapmaktır. Doğan Bey’e göre kişisel bütünlük gerçeğe saygı ve algılanan gerçeğin tüm sorumluluğunu algılamayı gerektirir. Doğan Bey, insanların kişisel bütünlük içinde davranmalarının toplumun birçok sorununu ortadan kaldıracağına inanmaktadır. Kişisel bütünlük içinde bildiğimizi bilerek, bilmediğimizi bilmediğimizin farkında olarak anlamlı bir yarının yaratılabileceği üzerinde uzlaşırlar. Doğan Bey’e göre bütün kötülüklerin anası, bütün kötülüklerin ve geriliklerin kaynağı gerçeğe saygısızlıktır. Gerçeğe saygılı olmayan bir toplumda çocuk rasyonel bir varlık olarak gelişemez. Arif Bey artık bir öğretmen olarak önemli işler yapabileceğini görmeye ve öğretmen olmanın ne kadar önemli olduğunu kavramaya başlamıştır. Artık sadece kendi iç dünyasının gerçekleriyle ilişki içinde değil, aynı zamanda inandığı temel değer ve ilkelerle de ahenk içinde olması gerektiğini, nasıl bir dünya yaratmak istediğinin, vizyonunun, hedefinin sürekli bilinci içinde iç dünyasını ve değerlerini uygulamaya koyması gerektiğini düşünmektedir. Bölüm-5 Güç; Savaşçının yaşamındaki güç kaynağı korkudan gelmez. Savaşçı kendini bir geleceğe adamıştır. Bu gelecek savaşçı için anlamlıdır ve bu gelecek bazı temel değerler üzerine kurulmuştur. Bu geleceğe ve bu geleceğin kurulduğu temel değerlere kendini adamış olmak savaşçının güç kaynağını oluşturur. Diğer bir ifadeyle, savaşçı gücünü kendini adadığı gelecekten alır. Arif Bey artık kendisini adadığı gelecekle kişisel bütünlük içinde olması, sevgi ve gelişimden güç alarak, öğrencilerinin gelişmesi için olanaklar yaratmaya kendini adayarak geleceği oluşturması gerektiğini düşünmektedir. Bunun için de öncelikle kişiliği ve karakteriyle güçlü olması gerekmektedir. Arif Bey artık öğretmenliği, “Ben kimim?”, “Benim hayatımın anlamı ne?”, “Ben hayatımda neyi gerçekleştirmek istiyorum?” soruları çerçevesinde değerlendirmeye başlamıştır. Mesleğini kendi düşünceleri çerçevesinde değerlendirmekte ve kendini daha güçlü hissetmektedir. Bölüm-6 Sorumluluk; Savaşçının özellikleri artık iyice belirmeye başlamıştır. Savaşçı anlam arayışı içinde olan bir insandır. Anlam arayışı ise, nerede, neyi, niçin, nasıl yaptığının yanıtını aramak demektir. Savaşçı, bu arayış içinde niyetini, niyetinin saflığını keşfetmiş biridir. Savaşçı yaratmak istediği geleceği niyetinin saflığında yaratır. Kişisel bütünlük içinde bu geleceği gerçekleştirmenin sorumluluğunu kendinde görür. Sorumluluk almış insan hesap verir, kendi bilincinin, kendi gücünün, kendi eyleminin sınırları içinde olaya sahip çıkar. Kişinin yetiştiği ortamda kendine seçim yapma ve yaptığı seçimin sonuçlarından sorumlu olma fırsatı verilmemişse sorumluluk duygusu gelişemez. Arif Bey, Doğan Bey ile yaptıkları görüşmede üzerinde tartıştıkları bu konuları düşünmüş ve sorumluluk duygusu içinde öğretmenlik yapması gerektiğini farketmiştir. Kendini, hesap vermeye ve kendi bilincinin, kendi gücünün, kendi eyleminin sınırları içinde mesleğine sahip çıkmaya hazır hissetmektedir. Bölüm-7 Ölüm Bilinci; Sıradan insanları savaşçı yapmaya götüren ilk adımlardan birisi ölüm bilincidir. Kişi, aldığı kararlardan pişmanlık duymamak için karar verme ortamına yüksek bir bilinç düzeyi ile gelmelidir. Doğan Bey sıradan insanın sonsuz yaşamı zemin kabul ederek günlük yaşamı anlamlandırdığını, savaşçının ise her an ölüm bilincini zemin kabul ederek günlük yaşamını anlamlandırdığını düşünmektedir. Arif Bey içinde yaşadığı zamanın “tek”liğini ve o anın bir daha tekrar etmeyeceğini anlamıştır. Bir savaşçı gibi her an ölüm bilincini zemin kabul ederek yaşamını anlamlandırması gerektiğini düşünmektedir. Artık kararlarını bilinçli bir şekilde verip, o kararlardan pişmanlık duymadan kararlarını tüm gücüyle eyleme geçirmeyi hedeflemiştir. Şu anı yaşayamazsa hatıralarının silik kalacağını ve yaşamının fakir olacağını düşünmektedir. Bölüm-8 Değişim; Arif Bey ve Doğan Bey sıradan insanın nasıl savaşçı olacağını tartışmaya başlamışlardır. Doğan Bey, sıradan insanın değişerek, farkına vararak ve farkına vardığını yaşayarak savaşçı olabileceğini düşünmektedir. Ona göre tüm değişimlerin temelinde bilinç yatar; bilinçte meydana gelen değişimler insanın yaşamında meydana gelen diğer tüm değişimlerin anasıdır. Böylelikle Arif Bey, bir öğretmen olarak enerji ve zamanını bilincin gelişmesine vermesi gerektiğini görmüştür. Bölüm-9 Bitmemiş İşler; Bir insana beslenen hınç, kin, öfke ve diğer olumsuz yargılamaların ifade edilmeden birikmesi ve söz konusu kişiyi sürekli olumsuz duygular içinde tutması şeklinde ifade edilen durum “Bitmemiş iş” olarak adlandırılır. Doğan Bey’e göre bitmemiş işler bizim şu anı algılamamıza ve yaşamamıza sürekli engel teşkil eder. Oysa bir savaşçı bitmemiş işler taşımaz, sürekli işlerini bitirerek yaşamına devam eder. Savaşçı ölüm bilinci içinde şu anın değerini anlamış, sürekli şu anı yaşayabilen biridir. Savaşçı her şeyi kişisel bütünlük, sorumluluk ve bilincin saflığı içinde tamamlayarak yaşar. Ortama getirdiği bilinçten kendini sorumlu tuttuğu için ortamda ne gibi dengesizlikler olduğunun da farkındadır. Bölüm-10 Savaşçı Olmak İçin; Doğan Bey Arif Bey’e savaşçı bir öğretmen olmayı teklif etmektedir. Bunun için savaşçının tüm özelliklerini bir liste haline getirirler. Savaşçı, karar vermeden önce düşünür, inceler, gözden geçirir, acele etmez, her şeyi hesaba katar. Savaşçı kararını verirken özgür iradesi içinde verir. Verdiği karardan pişmanlık duymaz. Sabırlıdır ve niçin beklediğini bilir. Ölümün tümüyle bilincinde ama aynı zamanda da bunu umursamaz bir tavır içindedir. Hiçbir şeyin müptelası olmaz. Savaşçı seçimini yaparken gönlünün sesini dinler. Dünyayı olduğu gibi görür ve her şeye saygılıdır. Alçakgönüllüdür, her şeyi üstesinden gelinmesi gereken bir öğrenme fırsatı olarak görür. Yaşama katkıda bulunan her şeye ve herkese teşekkür duygusu besler. Bölüm-11 Gözden Geçirme; Arif Bey ve Doğan Bey buluşmalarından birinde o ana kadar üzerinde konuştukları kavramların bir gözden geçirmesini yaparlar. Ancak burada amaçladıkları bu kavramları Arif Bey’in hatırlayıp hatırlamadığını kontrol etmek değil, bu kavramların bir öğretmen olarak Arif Bey’in hayatına nasıl uygulanabileceği üzerinde durmaktır. Bu görüşme sırasında Arif Bey, sözünü ettikleri kavramların ve savaşçı özelliklerinin bir çoğuna Doğan Bey ile görüşmeden önce sahip olmadığını anlar. Görüşmeler sonunda da Arif Bey bu özelliklerin tamamını kazanmış değildir; ancak kazandığı zaman güçlü bir öğretmen olacağını bilmektedir. Bir savaşçının en önemli özelliği karar vermeden önce karar ortamına getirdiği bilinçten tam sorumluluk almasıdır. Arif Bey, öğretmen olmaya karar verirken böyle bir sorumluluk bilinci taşımamıştır. Savaşçı verdiği karardan pişmanlık duymaz, oysa Arif Bey öğretmen olduğundan pişmanlık duymuştur. Savaşçının bir başka özelliği sabırla beklemesi, beklediğini bilmesi ve ne için beklediğini bilmesidir. Arif Bey Doğan Bey ile görüşmeden önce ne beklediğinden de emin olmadığı bir süreç içindedir. Arif Bey, artık öğrencilerinin varlığını kendi varlığının bir nedeni olarak görmektedir. Savaşçı bir öğretmen yolculuğuna kendisini hazır hissetmektedir. Ölümün bilincindedir ama aynı zamanda yaşam coşkusu ile doludur. Bölüm-12 Devam Edelim; Arif Bey ve Doğan Bey yaptıkları bir telefon görüşmesinde, toplumsal sorunlar ve konular üzerine odaklanmış yeni bir dizi buluşma daha yapmaya karar verirler. Bu kitap özeti Gata Kütüphanesinden alınmıştır |
|
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|