02-19-2009, 12:55 | #1 |
Maraş Medreseleri
Kahramanmaraş’ta Selçuklular, Beylikler ve Osmanlılar döneminde yapılmış medreselerden örnekler günümüze gelememiştir. Kahramanmaraş’ın en eski medreselerinden, Dulkadir Beylerinden Nasreddin Mehmet’in yaptırdığı Kadı Medresesi (Begtunlu) de günümüze gelemeyen medreselerdendir. Sonraki yıllarda bu medresenin yanına Alaüddevle Bozkurt bir mescit yaptırmıştır. Günümüze gelemeyen diğer Kahramanmaraş medreseleri arasında Alaüddevle’nin yaptırdığı Begdudiye (Bektutiye) Medresesi ile İmaret Medresesi bulunmaktadır. Dulkadiroğullarından Alaüddevle zamanında yapılan Neveviyye Medresesi de yanındaki imaret ile birlikte yıkılmıştır.
Taş Medrese (Merkez) Kahramanmaraş’ta kalenin güneyinde, Ulu Cami’nin yakınında bulunan Taş Medrese’nin Alaüddevle’nin kızı adına yapıldığı sanılmaktadır. Besim Atalay’a göre medrese yanındaki Alaüddin Devle’nin oğlunun türbesindeki 1521 tarihi dikkate alınacak olursa medresenin XVI.yüzyılın başında yapıldığı ortaya çıkmaktadır. Taş Medrese düzgün bir plan göstermemekle beraber dikdörtgen şekildedir. Kesme taş ve moloz taştan yapılmış, kemerlerde tuğlalara yer verilmiştir. Medrese açık avlulu plan tipindendir. Açık bir avlunun etrafında sıralanmış odalardan meydana gelmiştir. Avlunun sağında dikdörtgen planlı üzerleri tonozla örtülmüş medrese odaları sıralanmıştır. Bu odalar avluya birer pencere ve kapı ile açılmakta olup, içlerinde ocakları bulunmaktadır. Oldukça sade dikdörtgen, dışarıya taşkın, içten yuvarlak kemerli girişin karşısında dershane-mescit, sol tarafta da Alaüddevle’nin oğlu Mehmet’in piramidal çatılı türbesi bulunmaktadır. |
|
|
|
02-19-2009, 12:55 | #2 |
Maraş Eshab-ı Kehf Külliyesi
Kahramanmaraş Afşin ilçesinin 6 km. kuzeybatısında, kayalık bir arazide Eshab-ı Kehf ismi ile tanınan mağaranın çevresinde, cami, ribat ve kervansaraydan (han) oluşan yapı topluluğu bulunmaktadır. Bu yapı topluluğunu, burada görevli olan Emir Nusreteddin Hasan bin Abdullah 1204-1234 yılında yaptırmıştır. Maraş Emiri olan Nusreteddin Hasan bin Abdullah, Sultan Alaaddin Keykubat (1220-1237) tarafından 1234 yılında öldürülmüştür. Yapı topluluğunun kesin tarihini veren bir kitabe günümüze gelememiştir. Bununla beraber ribatın 1215’te, caminin onarımının da 1232 yılında yapıldığı sanılmaktadır. Bunlara dayanılarak hanın da diğerlerinden ayrı olarak 1232-1234 yıllarında yapıldığı düşünülmektedir. Eshab-ı Kehf Mağarası’nın önünde bulunan cami Bizans kilisesinden dönüştürülmüştür. Caminin önünde biri küçük kubbeli, diğerleri de tonozlu bir son cemaat yeri bulunmaktadır. Ancak yapılan onarımlar sonucunda caminin yapısı büyük ölçüde değişmiştir. Bununla beraber orijinalliğini koruyan mihrap ve mihrap önü kubbesi tuğladan kemer tonozlarla birleştirilmiş ve Selçuklu Ulu Cami geleneğini burada sürdürmüştür. Ribatın bir bölümü kayalara oyulmuş iki katlı bir yapı konumundadır. Alt katı keme taştan üzeri de tuğladan yapılmıştır. Ribata güney yönündeki oldukça görkemli bir taç kapıdan girilmektedir. Dışarıya doğru taşkın olan dikdörtgen çerçeveli bu taç kapı iç içe geçmiş iki bordürle çevrilmiştir. Bu bordürde mukarnaslar, yıldızlar, bitkisel ve geometrik motiflere yer verilmiştir. Girişten uzun bir koridora buradan üç kemerle açılan bir salona geçilmektedir. Salonda birbirlerine kemerlerle bağlanmış bir mescit ve bir de eyvan bulunmaktadır. Girişin solunda, yan tarafta dört oda ve bir de koridoru olan bir eyvan daha bulunmaktadır. Girişin sağındaki basamaklardan beşik tonozlu bir yer altı mağarasına inilmektedir. Dulkadiroğullarının buraya eklemiş oldukları bölümler yıkılmış ve günümüze gelememiştir. Külliyenin araziye uyumlu olarak yapılan bir de kervansarayı (han) bulunmaktadır. Kuzeydoğu doğrultusunda uzanan yapı topluluğu kervan yolları üzerinde bulunmadığından bu yapının Eshab-ı Kehf’e ziyarete gelenler için yapılmış olduğu sanılmaktadır. Kervansaray, 8.00x21.00 m. ölçüsünde açık bir avlunun çevresinde sıralanmış odalardan meydana gelmiştir. Köşeler yerleştirilmiş olan eyvanlar çapraz tonozlarla örtülmüştür. Ayrıca bu yapının batısında ahır olarak yapılmış L biçiminde bir bölüm daha bulunmaktadır. Eshab-ı Kehf Kervansarayı 1959 yılında yıkılmış ve Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yenilenmiştir. Bu çalışma sırasında da orijinalliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Eshab-ı Kehf mağara arkadaşları anlamına gelmekte olup, Kuran’ın 18.suresinde Eshab-ı Kehf ile ilgili ayetler bulunmaktadır. Eshab-ı Kehf hakkında bir çok eser yazılmış ve içlerinden en detaylı bilgiyi devrin bilim adamlarından Taberi yazmıştır. Sonraki yıllarda bir çok bilim adamına ışık tutan bu bilgilere göre; Efsus ya da Yarpuz denilen yerde Dakyanus adında bir hükümdar halkı kendisine ve putlara tapmaya zorluyormuş. Oysa Tanrı’ya iman eden Yemliha, Mekselina, Mislina, Mernûş, Debernûş, Saznûş, Kafestatyûş isimli gençler putperestlikten kaçmışlar, Dakiyanus onları yakalamaya çalışmışsa da bu gençler Nihlus isimli bir mağaraya sığınmışlardır. Bu arada bir çobana ve köpeği Kıtmir’e rastlamışlar, çoban da onlara katılmıştır. Kralın veziri mağarayı bulmuş, ancak içeriye girememiş, içeride kalsınlar diyerek mağaranın girişini duvarla ördürmüştür. Bu gençler orada yorgunluktan uykuya dalmışlar ve 309 yıl uyumuşlardır. Uyandıklarında acıkmışlar ve içlerinden Yemliha’yı şehre ekmek almak üzere göndermişlerdir.Ancak Yemliha Dakianus zamanından kalma parayı fırıncıya verince halk ondan şüphelenmiş ve onu mahkemeye çıkarmışlar. Yemliha mahkemede olup biteni anlatmış, uzun süre uyuduklarını söylemiş ve onları mağaranın önüne getirmiştir. Bundan sonra arkadaşlarının korkacağını söyleyerek içeriye girmiş ve bu gençler bir anda yok olmuşlardır. Eshab-ı Kehf olayı Kuran’da ve diğer din kitaplarında yeniden dirilme inancının delilleri arasında gösterilmektedir. Eshab-ı Kehf ile ilgili mağara ve inanışlar Anadolu’nun bazı yerlerinde bulunmaktadır. Bunların başında Ephesos’daki Eshab-ı Kehf mağarası ile Diyarbakır Lice’de ve Tarsus’ta da bulunmaktadır. |
|
02-19-2009, 12:56 | #3 |
Maraş Hanları
Kahramanmaraş’ta Dulkadiroğulları bazı hanlar yaptırmışsa da bunlardan Alaüddevle’nin yaptırmış olduğu ismini taşıyan han günümüze gelememiştir. Ulu Cami yakınında olan bu handan hiçbir iz bulunmamaktadır. Taş Han (Merkez) Kahramanmaraş’ta Köprübaşında, bedesten ve kapalı çarşı ile birlikte yaptırılmış olan Taş han XVI.yüzyılın başında yaptırılmıştır. Taş Han iki katlıdır ve kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Han, 15.00x15.00 ölçüsündeki kare bir avlunun etrafında sıralanmış odalardan meydana gelmiştir. Girişin karşısında üzeri tonozla örtülü,sivri kemerlerle avluya açılan bir mekan bulunmaktadır. Bugün günümüze gelememiş kapalı çarşıdan beşik tonozla örtülü bir koridor ile hanın içerisine girilmektedir. Taş Han Osmanlı döneminde yapılmış olan hanlarla, özellikle Merzifon, Tokat’taki hanlarla mimari yönden benzerlik göstermektedir. Tuzhan (Cumhuriyet Hanı) (Merkez) Kahramanmaraş Çarşıbaşı’nda bulunan Tuzhan’ın kitabesi günümüze gelemediğinden ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber mimari yapısından XVIII.yüzyılda yapıldığı sanılmaktadır. Hanın Bakırcılar ve Demirciler çarşılarından iki girişi bulunmaktadır. Bu kapılardan birisinde geniş bir hole, oradan da üç yanı ahşap revaklı kare planlı bir avluya geçilmektedir. Bu avlunun çevresinde iki katlı odalar sıralanmıştır. Hanın güney kısmında revaklar bulunmamaktadır. Alt katta batıdaki kagir tonozlu iki büyük odanın sol yanına sivri kemerli bir niş içerisinde çeşme ve helalar sıralanmıştır. Hanın güneybatısında ise depo olduğu sanılan tek sütunlu iki oda daha bulunmaktadır. Bu odalardan soldakinden ahırlara geçilmektedir. Tuzhan XIX.yüzyılda yangın geçirmiş, zarar gören ikinci kat ahşap olarak yeniden yapılmıştır. Cumhuriyetin ilanından sonra hana Cumhuriyet Hanı ismi verilmiştir. Hışırhan (Merkez) Kahramanmaraş’ta yıkılan eski bedestenin yakınında bulunan Hışırhan XIX. yüzyılda yapılmıştır. Kitabesi bulunmadığından kimin tarafından yaptırıldığı kesinlik kazanamamıştır. Han iki katlı, moloz ve kesme taştan yapılmıştır.Osmanlı Han Mimarisi’nin bir örneği olup kare planlı bir avlunun çevresinde odalar sıralanmıştır. Günümüze yıkık bir durumda gelen hanın yalnızca kuzey cephesi yakın zamanlara kadar ayakta kalmıştır. Kuruhan (Elbistan) Kahramanmaraş Elbistan ilçesinde bulunan Kuruhan’ın kitabesi günümüze gelemediğinden ne zaman ve kimin tarafından yaptırıldığı bilinmemektedir. Mimari yapısından XI-XIII.yüzyılda Selçuklular döneminde yapıldığı sanılmaktadır. Günümüze oldukça harap bir durumda gelen han, kesme taş ve moloz taştan yapılmıştır. Hanın girişi doğu yönünde olup, dikdörtgen çerçeve içerisine alınmış bir portali bulunmaktadır. Buradan dikdörtgen planlı bir avluya girilmektedir. Bu avlu etrafında odalar sıralanmıştır. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|