Lüks İftarlar
1960’lı yıllarda Kadıköy merkez vaizi olarak görev yaptım. Cumartesi günleri Sahrayıcedit camiinde vaaz ederdim. Topbaş ve Kulaksızoğlu ailelerinden bazı zevât da muntazaman vaazlarıma gelirlerdi. Arada böyle bir ilişki oluştuğu için birkaç kere, her ikisi de merhum olan Muammer ve Atâ Beyler’in iftar davetlerine katıldım. Bu iftarlar lüks değildi, müsait olduğu için evlerinde veriyorlardı, yemekleri kendi aşçıları hazırlıyordu, en önemlisi de davetliler arasında mutlaka ve önemli sayıda yoksulun bulunması, bunlarla beraber oturulması ve yemekten sonra kendilerine diş kirası (para, kumaş, başkaca hediyeler) verilmesi idi. İftardan sonra namaz için hazırlanmış salona geçilir, akşam namazı cemâatle eda edilir, isteyenler kalır, çay kahve içilerek sohbet edilir, yatsı vakti girince de cemâatle yatsı ve teravih namazları kılınırdı. Aradan yıllar geçti, şimdi lüks yerlerde, oldukça ihtişamlı iftar davetleri dönemine girildi, İslâm ile bu mânâda ilişkisi olan zenginler, ya çok yıldızlı bir otelde yahut da lüks/pahalı bir lokantada iftar veriyorlar. Davetliler arasında fakir fukara yok, ya firmanın ağır müşterileri veya eş dost, itibarlı kişiler var. Davetliler her zaman bu yemekleri bulabilen, yiyebilen kimseler, davetli profiline bakıldığında amacın da ticarî, siyasî, maddî olduğu anlaşılıyor. Yemekten sonra abdest alacak, namaz kılacak doğru dürüst bir yer bile yok, garsonlar perde veya masa örtüleri getiriyorlar, daracık yerlere seriyorlar, kıbleyi de yalnızca onların bir kısmı biliyor.
Ramazan’ın faydalarını sıralarken, “yoksulların halleriyle hallenmek, onları anlamak, yardım için motive olmak” demiştik. Lüks iftarlar böyle bir hallenme ve şevklenmenin eseri olmaktan uzak. Pahalı iftarlara ödenen paralarla belki bin fakirin önemli ihtiyaçları karşılanabilir. Şuurlu ve samîmî zenginlerimize tavsiyemiz, bu çeşit iftarlar vermek yerine, yukarıda güzel örneklerini sunduğumuz neviden iftarlara yönelmeleri, Ramazan rûhaniyet, bereket ve şefkatini iftar ziyafetlerine de yansıtmak için gayret göstermeleridir.
Prof. Dr. Hayreddin Karaman