|
Aşk, Sevgi ve Evlilik Aşk, Sevgi ve Evlilik ile ilgili herşey . |
|
Seçenekler | Stil |
01-04-2010, 13:16 | #1 |
Kadının aşkı ne kadar sürer
Antropolog Prof. Dr. Helen Fisher kadının aşkının ne kadar sürdüğünü buldu... Sunday Times'ta yer alan habere göre, kadının erkeğe duyduğu aşk en fazla dört yıl sürüyor. Kadının âşık olmasını sağlayan beyin kimyasalları üç yıl içinde tükeniyor. Dördüncü yılda ise kadın yeni bir aşk bulmak üzere çevresine bakınmaya başlıyor. Yani bu şu anlama geliyor; kadın üç yılının sonunda yeni bir aşkı bulana kadar kendisini garantiye almak için eskiyen erkeği yedekte tutuyor. Kültürel, sosyal ve ekonomik koşullar evliliği yapay olarak uzatsa da, genetik koşullar bu duruma 'ı-ıh' diyor ve gizli ya da açık arayışlar başlıyor. Bizden başka hiçbir memelinin aşkı bu kadar sürmüyor. Helen Fisher'a göre kadın, dört yıl içinde erkeğe duyduğu aşkı imha edecek genetik programa sahip. Çünkü kadınlar içgüdüsel olarak farklı erkeklerden doğacak çocuklarda yetenek çeşitliliği olacağını biliyor ve bu genetik program, kadının, doğacak çocuklarının babası olarak tek kişiye saplanmasını engelliyor. Doğa çeşitliliği seviyor, ne diyelim! Yani kadınla erkek arasındaki aşk ilişkisine ekonomik, sosyal ve kültürel boyutlar girmediği ve de aşk sevgiye dönüşmediği taktirde, aşkın doğal, kimyasal ve içgüdüsel ömrü kadın açısından üç yılda sona eriyor ve memeliler grubundan olan insan türünün dişisi yumurtasını dölleyeceği yeni bir erkek arayışına giriyor. Böylece doğanın çeşitlilik yasası işlemiş oluyor. Antropolojik olarak kadını 'seri monogamist' olarak tanımlayan Fisher, erkeğin de poligam olduğunu söylüyor. Yani kadın, aşkı sürdüğü sürece partnerine sadık, erkek ise fırsat bulduğu anda partnerini aldatmaya hazır. Cinselliği, sadece üreme ve nesli devam ettirme içgüdüsü olarak değerlendirdiğimizde bu farkın nedenini anlamak kolay oluyor. Ayda sadece bir yumurta üreten kadının, yumurtasını dölleyeceği erkeğin kim olacağına özenli bir seçimle karar vermesi gerekiyor. Çocuğu doğurup büyüten de kendisi olacağı için en iyi seçimi yapması çok önemli. Bu yüzden erkeği uzunca bir süre 'kalite kontrolü'nden geçirmeye ihtiyaç duyuyor. Aşk kimyasalları, kadının erkeği 'sınavdan geçirme' dönemini zevkli hale getiriyor. Erkekler açısından durum farklı Erkeğin, bir kadına âşık olsa bile, başka bir kadınla yatabilmesinin, aşkla seksi ayırmasının nedeni işte bu güdüsel programlama. Aşkla seksi birbirinden ayıramayan kadınlar ise erkeklerin aşk ve seks ayrımını yüzeysel buluyor. Aşk insana haz veren bir duygu. "Aşık olunan kişiyle yaşanan cinselliğin hazzı, güdüsel cinselliğin verdiği hazzın çok çok ötesinde. Tabii bu haz boyutunun doğada bir karşılığı var; aşk duygusunun ürettiği kimyasallar... Bunların hem spermin kalitesini yükselttiği, hem de -kadın cinsel birleşmeden aldığı haz oranında bedeni farklı kimyasallar ürettiği için- böyle bir ilişkiden doğan çocuğun fiziksel, duygusal, ruhsal sağlığında ve zekâ seviyesinde büyük etkileri olduğu biliniyor. "Aşık erkek, bilinçsiz de olsa işte bu yüzden önce partnerine vereceği hazza önem verir. Aşık olmayan erkek ise bencilce sadece kendisinin alacağı hazzı düşünür. Aslında kadının hazzını içermeyen bir cinsel ilişkinin erkeğe vereceği hazza da gerçek anlamda haz denemez. Bu olsa olsa biyolojik ihtiyacın karşılanmasından duyulan bir rahatlama olabilir. Tıpkı açlık ihtiyacı giderildiğinde duyulan rahatlık gibi. Açlık ihtiyacı, kuru ekmek ve suyla da giderilebilir, harika bir ziyafet sofrasında yer alan lezzetli yiyeceklerle de. Sizce hangisi insana daha fazla haz verir? İşte aşk içeren cinsellikle, sıradan cinsellik arasındaki -kıyas bile kabul etmeyen- fark, kuru ekmekle ziyafet sofrası arasındaki fark gibi. Aşk, cinselliğin 'haz' garantisi, doğanın da gelecek nesillerin sağlığını garantileme yolu. Aşk harika bir duygu fakat 'sevgi' değildir. Karşı cinsi 'fethederek' elde edilen zafer, egonun doyumudur. Kişi, kendi dayanılmazlığını kanıtladıktan sonra 'fethettiği' kişiden kaçmaya çalışır. Doymuştur ve bıkmıştır. Artık yeni fetihler, yeni ego doyumları gerekir... Er ya da geç kişi bu boş doyumların tekrarının kaçınılmaz sonucu olarak kendinden bıkar, mutsuz ve doyumsuz bir insan olduğunu kendisine itiraf edecek noktaya gelir. Aşkla cinsellik daima birliktedir. Cinsellik aşkı doğurmaz fakat aşk cinselliği harika kılar. Aşk paylaşmayı öğretir. Benciliğimizin duvarlarını yıkabilmeyi, bencilliğimizin ötesindeki 'ben'i görebilmeyi sağlar. Her boşalmada 300 milyon sperm üreten erkek, içgüdüsel olarak mümkün olduğunca çok sayıda dişiyi döllemeye çalışarak, kendi genlerinin sonsuza dek baki kalmasına çabalıyor. Bu erkeğin kendisini 'ölümsüz' kılma arzusunun tezahürü olan güdüsel bir davranış. Kadın, doğurarak zaten kendisini ölümsüzleştiriyor. |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|