01-27-2009, 01:11 | #1 |
Hiç Uçurulmamış Uçurtmalar'a
Sonbahardı sanırım... Emin değilim. Ellerimi tutuyordun caddelerde yürürken, sımsıkı. Kocamandın, bilemediğim bir nedenle senden korkardım. Kafamı kaldırdığımda ilk seni görürdüm, sonra ağaçlar, bulutlar, güneş. Uçurtma yapardın bana her baharda. Evet şimdi hatırladım, ilkbahardı... Uçurtma yapardın, ipini sıkı sıkı tutardım ben de. Deniz kenarında sen önde, ben peşinde koşardık. Uçurtma uçururduk. Altıncı yaşımın ilkbaharına tekabül ediyor sanırım, "ölüm" kelimesine merak salışım. "Ölmek ne demek baba?" demiştim ilk. Şaşırmıştın, büyümüştü gözlerin. "Ölmek, gitmek demek kekliğim. Çok uzaklara taşınmak..." Sen konuşurken, ben kocaman parmaklarınla oynamaya devam etmiştim. "Ölenler gittikleri yerden bir daha dönmezler mi yani?" gözlerimi kocaman açıp baktığımda hep gülerdin. Yine gülmüştün. " Ölmek, dönmemek üzere gitmek demektir boncuk." demiştin başparmağınla yanağımı okşarken. "Bir gün sen de ölecek misin baba?" sesim titremişti, Oturduğum tek bacağına sımsıkı tutunmuştum. Gözleri'nin içi gülmüştü baba, belimden tutup havaya kaldırırken ne kadar da güçlüydün oysa!.. "Sen büyümeden değil kekliğim. Herkes bir gün gitmek zorunda kalır. Ama sana söz veriyorum, baban sen büyümeden ölmeyecek!" -ölmeyecek- derken göz kırpmıştın. Göz kırptığında söz verdin sayardım, hep sözünü tutardın. Peki ama şimdi nereye baba?! Söz vermiştin, ben büyümeden ölmeyecektin! Dün gece seni rüyamda gördüm. O gündeydik yine, altıncı yaşımın ilkbaharında. Kucağında oturuyordum elin ellerimde, parmaklarınla oynuyordum. Kalın bir sessizlik perdesi vardı aramızda, gözlerim dolu doluydu. "Özür dilerim" dedin sırf. Ben anladım baba... |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|