![]() |
|
Dini Konular Dinimizle ilgili herşey . |
![]() ![]() |
Seçenekler | Stil |
![]() |
#11 |
![]() NEFSIN HILE VE TUZAKLARI Insanlar ruh, beden ve nefis üçlüsünden mürekkep yaratilmis varliklardir. Bedeni kontrol ve idare eden insanin ya nefsidir veya ruhudur.nefis hayvani arzu ve istekleri emreder. Ruh ise ruhani,ulvi,meleki arzu ve istekleri emreder. Iste her insan bu ruh ve nefsinin mücadelesi içerisinde ömrünü idame ettirmeye, hayatini geçirmeye(yasamini sürdürmeye) çalisir. Bu mücadelede nefsin ve seytanin yolunda gidenler,hayvanlar gibi belki de onlardan daha sefil bir sekilde yasamak zorunda kalanlardir. Ruhun ve aklin yolunda gidenler ise melekler gibi bol rizik,meleklerden daha yüce bir hayat yasayan insani kamil olgun insanlardir. Nefis hiçbir zaman iyi ve dogru olani yaptirmak istemez. O hep hava ve arzularin tatminini ister. Bunlar isterse dine aykiri olsun isterse bütün canlilarin yararina olsun nefis ancak kendini oyalamak kendi zevk aleminde uçmak ister.. Iste bu içimizdeki canavari bizlerden çok daha iyi bilen Yüce Rabbimiz onunla mücadele etmeyi ve nefsimizin degil Hakkin yolunu Allah’in kitaplarinin onun elçilerinin yolunu tutmamizi emreder. Nefis insani çok gülünç hallere düsürür. Insan seksen yasina da gelse ona gülünç isler yaptirir. Sonu pismanlikla bitecek pek çok yaramazliklar yaptirir. Insanoglu Allah’tan gafil oldugu zaman suurunu ve aklini bir tarafa biraktigi zaman nefsinin eline düser. Nefiste onu rezil rüsva eder. Tabiri caiz ise ayilarin burnuna halka takilip oynatildigini görmüssünüzdür. Nefiste insanin burnuna bir halka takar ve öyle oynatir. Insan çocuk iken sekere tatliyi meyyaldir çok sever. Nefis hep tatli ister onun için aglar,onun için kandirilir. Gençlik çagina geldi mi nefis bu sefer hemcinsine karsi ilgi duymaya baslar. Erkekte kadina, kadinda ise erkege karsi arzu ve istekler uyanir. Bu duygu ve arzular pesinde ne çirkin islere tevessül eder de ne abes ne ayip davranislara sebebiyet verir. Nefis daldan dala uçmaya uçsuz bucaksiz zevk ve eglence alemleri aramaya baslar. Evlenip çoluk çocuk sahibi olduktan sonrada nefis yine insanin yakasini birakmaz. Bu defada mal biriktirmeye tesvik eder. Mala karsi hirs baslar. Para için mal için kavga ettirir,adam öldürtür. Bazen de diyar diyar gezdirir. Kazandikça doyacagi yerde aciktirir. Daha fazlasini ister hep. Halbuki insanoglunun daglar kadar yigili altini olsa yinede yetinmez fazlasini ister insanoglunu ancak bir avuç toprak doyurur. Mali mülkü de oldugu zaman rahat ve lüks içinde yasamaya basladigi zaman da ,bu seferde nefis riyaset sevgisine kapilir. Bas olmak ister,alkislanmak omuzlarda tasinmak ister. Herkesin kendinden bahsetmesini kendisinden konusmasini ister. Bunun içinde kendini mülkünü feda etmeye hazirlanir. Bir mevki sahibi bir bas olabilmek için yanar tutusur. Sahsiyetinden kurallarindan tavizler vermeye baslar. Arzulladigi makama geldigi zaman ise hersey degisir. Konusmasi yürümesi baskalasir. Kendini dev aynasinda görmeye baslar. Nasihatlar vermeye yol göstermeye kalkisir. Mikrofonlar agzina uzatildikça dünyayi yönettigi hissine kapilir. Ahkam kesmeye herkesi deli kendini akilli sanmaya baslar. Es dost tanimaz arkadas ve dostlarini unutur, o çevreden geldiginin bilinmesini bile istemez. Gurur ve kibir küpü haline gelir yanina yaklasilmasi bir hayli zorlasir. Evet çizdigimiz bu kötü tablo maalesef nefsinin kurani olan pekçok insanin basina gelmistir. Kazandigi mal ,mülk ,mevkii ile kendisini degistirmeyen sahsiyetli dürüst insanlar ise çok azdir. Onlar nefsinin degil ruhunun ve aklinin yolunda giden dürüst insanlardir. Fakat bu büyük mücadelede kazanilmis çok zor bir basaridir. Bu herkesin kari dagildir. Insanin nefsi hiçbir zaman bos durmaz her yerde her zaman aldatacak birseyler bulur. Ayet-i kerimede cenab*i Hak Yusuf ( as) sözüyle söyle buyurmaktadir. “ ben böyle yapmakla nefsimi temize çikarmak istemiyorum. Çünkü nefis insana kötülügü emredicidir. Ancak Rabbimin esirgedigi bir nefis ola. Rabbim bagislayan esirgeyendir. “ ( Yusuf,53) Sair Buhari ise söyle buyurmaktadir; “Nefs’i emmâre’yle seytana karsi koy ve isyan et onlar sana güzel ögütlerde bulunsalar bile sen yine kabul etme.çünkü nefis iyi olani emretmez o yine bir hile düsünür. Nefsin isteklerini yerine getirmekle o doymaz aksine daha da ister. Nefis süt emen çocuk gibidir. Eger onu sütten kesmezsen delikanli da olsa süt emmek ister. Ama vakti gelince sütten kesersen oda bu aliskanligi birakir. Hiç oduna ates atmakla ates söner mi. Nefse vermekle de nefis doymaz. Daha da isterim diye feryat eder. Bu içimizde hep bulunan ama gözle görmedigimiz bazen “ben” bazen de “gururum” dedigimiz, kimilerinin “ego” diye adlandirdigi “canim istiyor” diye kandirildigimiz bu düsman hep aynidir ve her canli da mevcuttur. Insana düsen bununla mücadele etmek nefsin hile ve tuzaklarina karsi aklini ,iradesini ve ruhunu güçlendirmektir. Her yaptigimiz davranista önce niyetimizi kontrol etmeliyiz. Bu isi niçin yapiyorum. Allah rizasi için mi,insanlarin yararina mi ya da nefsim hoslaniyor diye mi,içimde bu ise karsi bir hirs var diye mi. Bunlari iyi düsünmek durumundayiz. Bazen iyi bir is yapiyor bile gözükebiliriz. Ama orada yine nefis araya girmis ise sonuçta sevap yerine günah kazaniriz. Caddede yürürken vitrinlere bakan insanlar görürsünüz. Kimisi esyalara bakar onlari inceler kimisi de vitrin camindan kendi siluetini görür, saçini basini elbisesini kontrol eder. Görünüste ikiside vitrine bakar ama niyetler baskadir. Binaenaleyh her halimizde niyetimizi ve maksadimizi kontrol etmek zorundayiz. Hayatimizi nefsimizin arzu ve isteklerimizin yolunda harcamak yerine i, aklimizin ve irademizin yardimi ile rabbimizin bize gösterdigi istikamette yürümeye gayret etmeliyiz. Sonuç olarak nefsin ve seytanin yolunu degil hakkin yolunu yüce dinimizin ve peygamberimizin gösterdigi sirati müstakimin takip edelim. Pismanlik duymayacagimiz isler yapalim. Cümle alem bizi övsede biz yine ey nefis ben seni iyi bilirim diyerek nefsimizi kontrol etmeliyiz. 22-TEVBE VE ISTIGFAR Dünyaya bir imtihan için gönderilen insanoglu çogu zaman ilahi emir ve yasaklari çigneyip günah batakligi içine yuvarlaniyor. Her an hata yapiyor, günah isliyor,isyan ediyor. Eger insanoglu her isledigi günahtan sarhos olacak olsaydi dünyada ayik insan bulmak çok zor olurdu. Yine günahlarimiz yüzlerimizden okunacak olsaydi kimse kimsenin yüzüne bakamazdi. Insan düstügü bu batakliktan kurtulma çarelerini aramaz ve günah üstüne günah islemeye devam ederse, ömür kimilerinin dolupta kendilerinin cenneti kaybettigini gördügü zaman artik aci aci feryat etmenin ah vah demenin hiçbir faydasi olmayacagini katiyetle bilmelidir. Kullarina karsi merhameti sonsuz olan Allah-u Teala onlara azap etmek istemez. Bu sebeple Kurani Kerimin birçok ayetlerinde ecel gelmeden, firsat kapilari kapatmadan önce,kullarini tevbe ve istigfara davet eder. Allah-u Teala söyle buyuruyor: “deki ey kendilerinin aleyhine günah islemekte haddi asanlar, Allah’in rahmetinden ümidinizi kesmeyin,çünkü Allah bütün günahlari affeder. Süphesiz ki O çok yargilayici ve çok esirgeyicidir.” Bir baska ayeti kerimede ise “ her kim baskasi hakkinda bir kötülük yapar veya nefsine zulmederde, sonra tevbe ederek Allah’tan afv dilerse, Allah’a suçlari örtücü ve esirgeyici bulur.” Buyurmaktadir. (Nisa Suresi-110) Efendimiz (a.s.v) : “ Günahtan tevbe eden kimse sanki o günahi islememis gibidir” buyurarak tevbenin günahlari silecegini temizleyecegini haber vermektedir. Bir kap ki içi temiz olmadikça oraya güzel seyleri koymak nafiledir bosunadir. Günahlardan tevbe etmedikçe kalp temizlenmez ve oraya ilahi Rahmet tecelli etmez. Çünkü tevbe kalbi temizler gafletten kurtarir. Tevbe ve istigfar günahlardan pisman olmak vazgeçmek Allah in rahmet ve magfiretiyle onlarin affedilmesini dilemektir. Günahlardan tevbe etmek her mü-minin üzerine vaciptir. Bu kitap sünnet ve icma ile rabittir. Binaenaleyh tevbeyi terk etmek ayrica bir günahtir. Islenen günah Allah ile kul arasinda ise tevbe eden sunlarqa dikkat etmelidir. Tevbe edecegi günahi katiyetle terketmek o günahi isledigine pisman olmak Bir daha onu islememeye karar vermektir. Eger tevbe edilen günah kul hakkina tealluk ediliyorsa o zaman bu üç sartta ilave olarak birde hak sahibi olan kimseden helallik dilemek ve hakkini ödemek mecburiyeti vardir. Degerli müminler hatasiz kul bulmak mümkün degildir. Onun için her an tevbe etmemiz gerekmektedir. Allah resulü ; “Ruhum kudret edince bulunan Allaha yemin olsunki siz günah islememis tevbe ve istigfar etmemis) olsaydiniz sizin yerinize günah isleyipte kendisine istigfar edecek bir kavim getirirde sonra onlari bagislardi buyurmustur. Resullulah efendimiz bir kutsi hadislerinde , söyle haber veriyor ; “Allah c.c. söyle demistir; “Ey ademoglu sen bana dua edip bagislanmani istedigin müddetçe bütün günahlara ragmen seni bagislarim.onlara aldiris etmem. Ey ademoglu senin günahlarin gökyüzündeki bulutlara kadar ulassa sonra benden af dilesen seni affederim. Ey ademoglu sen bana hiçbir suretle sirk kosmadigin sürece yeryüzü dolusu günahla bile gelsen bende sana yeryüzü dolusu magfiretle gelir yine seni bagislarim.” (tirmizi,daavat,nr.3534) Hz. Resulullah gibi tevbe edelim. Onun ögrettigi seyiddül istigfar duasini yapalim. Allahim sen benim rabbimsin. Ibadete sayan hiçbir ilah yoktur. Ancak sen varsin, beni sen yarattin süphesiz ben senin kulunum. Gücüm yettigi kadar ezelde sana verdigim ahde ve vahdime bagliyim. Ya rab isledigim günahlarin serrinden sana siginiyorum. Bana lütuf ve ihsan buyurdugun nimetlerini ikrar ve itifat ediyorum. Günahlarinada itifat ediyorum. Sen beni affet Allah’im. Zira senden baska günahlari kimse affedemez.” Hz. Ebubekir Siddik gibi tevbe edelim,istigfar edelim. Ya Ilahi azigi çok az olan kadina lutfunla kerem eyle. Ey Celil olan Rabbim iflas etmis olarak senin kapina geldim. Günahlarim çok çok büyüktür. Ama Sen zaten büyük günahlari affedensin. Senin bu kulun gariptir günahkar zelil bir kuldur. Onun isi gücü hep hata ve isyan,unutur yine yapar. Ya Rabbi sen ise bunca nimetlerden sonra yine de ihsan eder af eder bol bol verirsin. Ya Rabbi günahlarimin haddi hesabi yoktur. Kumlar gibi sayisiz günahim var. Ne olur bütün günahlarimi af eyle. Geçilen bana tertemiz yeni bir sayfa açiver. Ya Rabbi senin bagislaman sonsuzdur. Hz. Ebubekir böyle derse bizim halimiz nice olur. Biz aciz ve gafilleride rahmet pinarlarinda yika sana güveniyoruz ya Rabbi. Eski kötü aliskanliklarimizi terk ederek pisman olarak temiz bir kul olarak hayatimiza devam edelim. Ruhumuzu yasantimizi yenilemeye çalisalim. Allah’a iyi kul olmak için daha çok gayret gösterelim. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#12 |
![]() Ramazan ve Oruç Mustafa KARATAS Hak ile batili, dogru ile yanlisi insanlara göstermek üzere gönderilen Kur’an, Ramazan ayinda indirilmistir (Bakara, 2/186). Süphesiz Allah katinda aylarin sayisi on ikidir (Tevbe, 9/36). Sehr-i Ramazan bunlardan biridir. Ancak onu, on iki ayin sultani yapan Kur’an’dir. Onun fazileti Kur’an’a ev sahipligi yapmasindan ileri gelmektedir. Zira Ramazan ayi Kur’an ayidir. Bir bakima Ramazan ayi zarf, Kur’an ise mazruftur. Bu mazruf ilahi bir mesaj oldugundan zarfi da, mazrufu da son derece kiymetlidir. Diger bir deyisle zarfin önemi içinde tasidigi mazruftan ileri gelmektedir. Iste böyle müstesna bir zaman diliminde Yüce Allah, müminlerin oruç tutmalarini ve Kur’an’a daha bir askla ve fazlaca yönelmelerini murat etmistir. Ramazan mü’minler için rahmet kapilarinin açildigi, seytanlarin zincire vuruldugu kutsî bir aydir. “Ramazan ayi girdiginde gögün kapilari açilir, cehennem kapilari kapanir. Seytanlar zincire vurulur” (Buhari, Savm 5). Ramazan ayi, Allah Teâla’nin engin lutûf ve bereketinin müminler üzerine adeta yagdigi bir mevsimdir. Kur’an’in inmeye basladigi ilk gece olan kadir gecesini de içinde barindirmasi sebebiyle Rabbimiz ona ayri bir deger bahsetmistir. Zira Kur’an’in ifadesiyle Kadir gecesi bin aydan daha hayirli bir gecedir (Kadir,97/3). Bu ise seksen iki sene dört ay kadar bir zaman dilimi demektir. Hem kadir gecesini hem de orucu içinde barindirdigi düsünülürse Ramazan ayinin ne denli degerli oldugu daha iyi anlasilacaktir. “Resûlullah Efendimiz (s.a.v.) insanlarin en gayretlisiydi. Ancak Ramazanda Cebrail (a.s.) ile karsilastiginda daha da gayretli olurdu. Ramazanin her gecesinde Cebrail (a.s.) ile bulusur ve Kur’an mukabele ederlerdi. Resûlullah (s.a.v.) hayirda yaris hususunda esen rüzgardan daha hizliydi.” (Buhârî, Bedyü’l-Vahy 5). Ramazan günlerinde inananlari tatli bir heyecan sarar, ruhlar berraklasir, vücudumuzla yüz yüze geliriz. Daha önce fark etmedigimiz ekmek ve pide kokulari burnumuzda tüter, sularin her bir damlasi billur tanecikleri olarak görünür. Düne kadar dikkatimizi çekmeyen bakip geçtigimiz yiyecek ve içecekler cennet taami gibi istahimizi cezbeder. Yedigimiz yiyeceklerin gerçek tat ve lezzetlerini aliriz. Ayrica bütün sene boyunca bunlara ulasamayanlarin hislerini daha bir fark eder daha bir hissederiz. Bu yönüyle de bir terbiye mektebidir Ramazan ve oruç. Agizlarin kapali ancak kalp gözlerinin açik oldugu günlerdir. Gündüzleri saim/oruç tutarak, aksamlari kaim/teravih namazi kilarak, mukabele dinleyip hatimler yaparak manevi gidalarin stok edildigi demlerdir. Ramazan, on bir ay insani önünde sürükleyen zamana, bir ay hükmedebilme sansidir. Zekat ve sadakalar dagitilarak, iftar sofralari kurularak, fertler arasinda dayanisma ve kardesligin saglandigi bir firsattir. Diger taraftan imsak vaktinden iftar anina kadar yeme içme ve cinsel arzulardan uzaklasmak anlamina gelen oruç, Geçmis ümmetlere oldugu gibi Müslümanlara da farz kilinmis bir ibadettir (Bakara, 2/283). Zira oruç bir egitimdir ve ayni zamanda iradenin nefse hakimiyetinin de bir sembolüdür. Oruç, behimi duygularin dizginlenerek melekut alemine seyrin mevsimidir. Maddenin, mana emrine girdigi; ruhun bedene galip geldigi, ham ve çig duygularin kemale erdigi bir iklimdir. Zengin iken yoksullugu, varlikli iken yoklugu; tok iken açligi, kuvvetli iken zayifligi yasatan bir eylemin adidir. Haramlar söyle dursun, helallere bile elin sürülmedigi demlerdir. Yoksullarin dul ve yetimlerin halinin hatirlandigi günlerdir. Bu bir empatiden öte birebir yasamaktir. Bir anlamda “hakka’l-yakin”dir; bilmenin ve görmenin ötesinde tatmaktir. Bu yüzden orucun sevabi çok büyüktür. Islâm’in temel esaslarindan biri olan ramazan orucu, müslümanlar için rahmet ve bereketin saganak halinde yagdigi manevî bir mevsimdir. Orucun sevabinin siniri yoktur. Bir kudsi hadiste bildirildigine göre Alah Teâla “Adem oglunun her iyi ameline karsilik on katindan yedi yüz katina kadar sevap yazarim. Ancak oruç hariç, onun ecri bana aittir” buyurmaktadir (Buhârî, Savm 2). Dahasi oruç tutanlarin Cennetin Reyyan isimli kapisindan girecekleri haber verilmektedir (Buhârî, Savm 4; Müslim, Siyâm 166). Oruçluya iki sevinç vardir. Birincisi, dünyada iftari açarken, digeri ise ahirette Rabbine kavustugu zamandir. (Buhârî, Savm 9). Ayrica “Kim inanarak ve sevabini Allah’tan umarak oruç tutarsa geçmis günahlari affedilir” denilmektedir. (Buhari, Savm, 6). Allah katinda oruçlunun agiz kokusu misk kokusundan daha güzeldir (Buhari, Savm, 2). Oruç kalkandir. Allah Resûlü (s.a.v.),“Oruç, kalkanin sizi düsmandan korudugu gibi cehenneme düsmekten koruyan bir kalkandir” buyurmaktadir (Ibn Mace, Siyâm 1). Oruç, Allah ile kisi arasindaki engelleri/masiva asma mücadelesidir. Çirkin bakislardan gözleri; yalandan, giybet ve dedikodudan dilleri; vurmaktan, dövmekten ve incitmekten elleri korur. Gözlerde fer’in dizlerde dermanin kalmadigi, dillerin kuruyup dudaklarin çatladigi bir anda top patlamasiyla ve müezzinlerin ezan sesleriyle, tabak, kasik ve çatal seslerinin harmoni olusturdugu heyacan ve telas dolu sevinçler, Rabbimizi hosnud eden görüntülerdir. Zira kul, firavunluk, karunluk ve nemrudluk taslamamis, O’nun için aç kalmis, aksama erdiginde ise yeme içme telasiyla Rabb olmadigini, aksine aciz bir varlik oldugunu ve yaratanin nimetlerine muhtaç oldugunu sergilemistir. Orucun ibadet olmasinin yanisira vücudumuza da sayisiz faydalari bulunmaktadir. Bir yil boyunca hiç durup dinlenmeden çalisan sindirim organlarimiz, bir anlamda rektife/bakim yapilarak yeniden ayarlanmaktadir. Sindirim organlari denen mide ve bagirsaklar, karaciger ve diger hazimla ilgili uzuvlar, Ramazanda intizama girerler. Resûlullah (s.a.v.), “Her seyin zekati vardir. Bedenin zekati da oruçtur” buyurmustur. Orucun ayrica iradeyi güçlendirdigi de bilinmektedir. Yine Hz. Peygamberin “Oruç sabri artirir” ifadesi de bunu desteklemektedir (Ibn Mace, Siyam 44). Son derece sevap ve faziletli olan oruç ibadetini hakkiyla ifa etmeye çalismalidir. Bir takim kötü davranislarla oruca zarar vermekten sakinilmalidir. Zira bazi davranislar tutulan orucun sevabini yok eder. Nitekim bu konuda Allah Resûlü çok önemli bir uyarida bulunmaktadir: “Nice oruç tutanlar vardir ki, kendisine sadece susuzlugu kalir; nice gece namazina kalkanlar da vardir ki, sadece gece uykusuz kalmis olur” (Ibn Mâce, Siyâm, 21). Oruç tuttugu halde kötülüklerden kaçinmayan kimse, perhiz yapip zehir içen hasta gibidir. Zira günahlar da bir bakima zehirdir. Güzel hasletleri yok eder, sevaplari alir götürür. Görüldügü gibi oruç tuttugu halde sevap alamayanlar da bulunmaktadir. Baskalarini üzen, onlara zarar veren bir kimse orucun hikmet ve gayesini anlayamamis demektir. Halbuki orucun hikmetlerinden biri, iyi ve güzel davranislara sahip insanlar olusturmaktir. Dolayisiyla oruç tutan kimseler davranislarina her zaman oldugundan daha çok dikkat etmelidirler. Baskasina haksizlik etmemeli, hemen kizmamali, sabretmeli, kötü söz söylememelidir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.v.) bu konuda söyle buyurmaktadir: “Oruç kalkandir. Oruçlu çekismez ve kimseyle de dövüsmez. Bir kimse kendisine satasir veya küfrederse iki kez ben oruçluyum desin” (Buhârî, Savm 9). Kisaca oruç sabirdir. Sabrin sonu selamettir ve de bayramdir. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#13 |
![]() TATLI DIL GÜLER YÜZ
Yrd.Doç.Dr. Mustafa Karatas Insan olarak hepimiz Yüce Allah’in yeryüzünde mükerrem olarak yarattigi varliklariz. Allah Teâla gerek vücudumuzu gerek ruhumuzu her türlü güzelliklerle donatmis ve ayrica kainattaki bütün güzellikleri de bizlere emanet etmistir. Bütün bu güzelim nimetlere insanoglu lâyik görülmüstür. Tabiatiyla Alllah Teala’nin bu kadar deger verdigi insana bizim de deger vermemiz, onu sevindirmemiz gerekmektedir. Taktir edilecegi gibi bir insani sevindirmenin en kolay ve en külfetsiz yolu, ona karsi sevgi ve saygi göstermektir. Sevgi ve sayginin tezahürlerinden biri de süphesiz muhatabina karsi tatli dil ve güler yüzlü olmaktir. Kizginlik ve öfke makbul bir haslet degildir. Marifet öfkesini yenebilmektir. Nitekim Allah Resûlü (s.a.v.), bir hadislerinde söyle buyurmaktadir: “Gerçek pehlivan güreste gâlip gelen degil, kizginlik aninda öfkesini yenendir.” (Buhârî, Edeb 76). Insanlar kiligiyla karsilanir, konusmasiyla ugurlanirlar. Tatli dilli ve güler yüzlü olmak etrafa nese ve huzur dagitirlar. Baskalarina nese ve huzur dagitanlarin kendileri de mutlu ve huzurlu olur, bu neseden pay alirlar. Esasen gönlü genis, güler yüzlü hos sohbetli olmak dinimizin de emridir. Nitekim Kur’an-i Kerim’de, “Yeryüzünde böbürlenerek yürüme, ne yeri yarabilirsin, ne de boyun daglara erisebilir” buyrularak gurur ve kibir yasaklanmis, Aksine insanin alçak gönüllü ve mütevazi olmasi tavsiye edilmistir. Tatli dil yilani deliginden çikarir derler. Bu söz gerçekten çok yerindedir. Süphesiz bu söz tatli dilli olmanin önemini anlatmaktadir. Tatli dil ve güler yüz gerçekten etkili bir davranis biçimidir. Bu baglamda Günes ile rüzgarin hikayesi çok ibretlidir. Günes ile rüzgar kendi aralarinda sen güçlüsün yok ben güçlüyüm seklinde tartismaya baslamislar. Rüzgar asagida yürüyen bir adami göstererek su adamin ceketini kim çikartabilirse o güçlüdür, demis ve esmeye baslamis..., rüzgar estikçe adam ceketine daha da sarilmaya baslamis. Rüzgar siddetini artirdikça adam çikarmak yerine ceketine daha da sarilmis bir türlü birakmamis. Günes, rüzgara, çikaramadin, sen kenara çekil! Bak, ben onun ceketini nasil çikartacagim! Diyerek, tatli tatli isitmaya baslamis. Günesin isittigini gören adam, önce ceketinin dügmelerini çözmüs daha sonra da ceketini çikarip omzuna atmis. Görüldügü gibi kabalik ve sertligin yapamadigini, nezaket ve zarafet becermistir. Iste bu nedenle olmalidir ki, Allah Teâla sevgili peygamberimize yumusak sözlü ve tatli dilli olmasini ögütlemektedir. Bakiniz Kuran-i Kerim’de sevgili peygamberimize hitaben söyle buyrulmaktadir: “Sen rabbin yoluna Insanlari hikmet ve güzel ögütle davet et..”, (Nahl Sûresi, 125), Bir baska âyet-i kerîme’de de, “Sayet sen insanlara sert ve hasin davransaydin etrafinda kimse kalmaz dagilirdi” denilmektedir. Allah’in sevgili peygamberi bile sert davrandiginda etrafinda kimseyi bulamayacak olursa, bizlerin kaba ve sertlikle dost ve arkadas bulmamiz asla mümkün degildir. Üstelik kabalik ve sertlik makbul bir davranis da degildir. Aksine kinanmistir. Diger taraftan tatli dilli güler yüzlü olmak, Dinimizce sadaka vermek kadar sevap sayilmistir. Nitekim Sevgili peygamberimiz bu konuda söyle söylemektedir: “Insanlarin, her gün günes yeniden dogdugunda vücutlarindaki eklem sayisinca sadaka vermeleri gerekmektedir. Dargin olan iki kisinin arasini düzeltmek sadakadir. Bir insanin esyasini aracina yüklemesine yardim etmek de sadakadir. Güzel ve hos söz de sadakadir. Namaza giden bir kimsenin attigi her adim bir sadakadir. Yol üzerinde insanlara eziyet veren bir engeli kaldirmak sadakadir.” (Buhârî, Cihâd ve’s-Siyer 2767) Evet bir insanin vücudunda yüzlerce eklem yeri bulunmaktadir. Bunlarin her biri için sadaka vermek çogumuz için mümkün degildir. Ancak yüce dinimiz o kadar rahmet kaynagidir ki, yukarida saydigimiz davranislari da sadaka saymaktadir. Güzel ve hos söz de sadaka yerine geçmektedir. Hatta sevgili peygamberimiz, “Yarim hurma da olsa sadaka vererek cehennem atesinden korunun. Sayet onu da bulamazsaniz biliniz ki, güzel söz de bir sadakadir” buyurmaktadir (Buhari, Edeb 34). Baskalarina belki maddi anlamda sadaka vermemiz mümkün olmayabilir. Ancak güler yüz göstermek, güzel söz söylemek için bir engel bulunmamaktadir. Dostlarimiza, arkadaslarimiza, birlikte oldugumuz veya herhangi bir nedenle karsilastigimiz insanlara pekala güler yüz gösterebiliriz. Bu sayede hem dostluk ve arkadasligimiz pekisecek, hem de sevap kazanmis olacagiz. Kaldi ki, ruh saglimiz açisindan da bu davranislarimizin pek çok yarari bulunmaktadir. Abuk çehreli, kaba ve sert olmak ciddiyet demek degildir. Tevâzu sahibi, alçak gönüllü ve güler yüzlü pek çok kimse arasinda da gayet ciddi insanlar mevcuttur. Süphesiz insanlar her an ayni sekilde olamazlar. Kaldi ki, bu normal bir davranis da degildir. Ancak genel olarak nasil davranirlarsa, akillarda ve gönüllerde o sekilde bir izlenim birakirlar. Örnegin genelde neseli bildigimiz bir arkadasimizi, bir gün üzüntülü ya da dertli bir halde görsek dahi, o kisiye karsi bizim yargimiz yine degismeyecek o, yine bellegimizde neseli ve sevecen biri olarak kalacaktir. Bu izlenimlerin hayatimizdaki rolü ise oldukça önemlidir. Is hayatimizda, aile yasantimizda, toplum içerisinde bu davranislarimizin olumlu ya da olumsuz pek çok sonuçlariyla karsi karsiya kalmaktayiz. Karsilastigimiz insanlarla selamlasmak, merhabalasmak, onlarin hal ve hatirlarini sormak , o insanlara güler yüz göstermek veya tebessüm etmek hem ikili iliskilerde, hem de toplum arasinda sayginligimizi artiracak ve pek çok hayirli sonuçlara vesile olacaktir. Süphesiz bize bu konuda yine en güzel örnek sevgili peygamberimizdir. O kolay kolay kizmaz, kimseyi incitecek agir sözler söylemezdi. Bu konuda kendisine on yila yakin bir zaman hizmet eden Enes b. Mâlik (r.a.), sunlari anlatmaktadir: Allah Resûlüne hizmetim süresince o bana asla kizmadi, yapmadigim bir is için “neden bunu yapmadin” bile demedi. (Ebû Dâvûd, es-Sünen, “Kitâbü’l-Edeb”, 1). Yine hadis kaynaklarinda yer alan bilgilere göre, sevgili peygamberimiz konusurken sürekli tebessüm eder, mübarek yüzünden tebessüm hiç eksik olmazdi. (Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, IV,191). Gönlünüz hos, gözünüz daima aydin olsun. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#14 |
![]() TÖVBE DUASI
Esteğfirullah, Esteğfirullah, Esteğfirullah, Esteğfirullah, Esteğfirullah, El-Azîm, el- Kerim, er-Rahîm ellezî Lâ ilahe illâ hû el-Hayye’l-Kayyûm ve etûbu ileyh Ve es’eluhu’t-tevbete ve’l-mağfirate ve’l-hidâyete lenâ innehû hüve’t-tevvâbu’r-âhîm Tevbete abdin zâlimin li nefsihi lâ yemliku linefsihi mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûra Allabümme Ente Rabbî lâ ilahe illâ ente Halaktenî ve ene Abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tu. Eûzü bike min şerri mâ sana’tu. Ebû u leke bi ni’metike aleyye ve ebû’u bi zenbî fağfirlî, fe innehu lâ yağfiruz’-zunûbe illâ ente Âmentü billahi ve melâiketihi ve kütübihi ve rusulihi ve’l-yevmi’l-âhiri ve bi’l-kaderi hayrihi ve şerrihi minallahi Teala ve’l-Ba’sü ba’de’l-mevti hakkun. Eşhedü en Lâ ilahe illallahu ve eşhedü enne Muhemmeden abdühu ve Resûlüh. Lâ ilahe illallah Muhammedu’r- Resûlullah Ya Rabbi! Sen benim rabbimsin. Sana inandım. Sana güvendim. Sana sığındım. Ellerimi sana açtım. Yüzümü sana döndürdüm. Kapına geldim. Beni kulluğuna kabul eyle. Adem aleyhissselamdan bugüne kadar gelmiş geçmiş bütün peygamberlere, indirilen kitaplarına, meleklere ve ahiret gününe iman ettim. Bugüne kadar işlemiş olduğum günahlarımdan pişman oldum. Bir daha yapmamaya kesinlikle söz veriyorum. Günahlarımı affeyle, Beni bağışla, Kulluğundan ayırma, kapından kovma, ellerimi boş çevirme Ya rabbi, Kötü alışkanlıklarımı terk etmeyi nasip eyle. Şeytana ve nefse uydurma. Bana dayanma gücü ver. Cehennem azabından koru. Cennetine dâhil eyle. Cennette Peygamber Efendimize komşu eyle. Amin |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#15 |
![]() ZEKAT VE SADAKA islamin sartlarindan birisi de zekat vermektir. Lugat itibariyle zekat artma, bereket, temizlik, koruma manalarina gelmektedir. Dinimizde ise belirli hak sahiplerine verilmek üzere malin Allahin tayin ettigi muayyen kismi veya bu kismi çikarip verme isleminin kendisi demektir. Kuran da zekat diye isimlendigi gibi sadaka olarak da kullanilmistir. Sadaka olusu imanda sadakatin ve ahiret hayatini tasdik anlamina gelmesidir. Müslüman akilli, hür, erginlik çagina ulasmis ve borçlarini çiktiginda nisah miktarina sahip kimselerin ellerinde ki bir yili doldurmus mallarindan zekat vermeleri farzdir. Zaruri ihtiyaçlarin disinda kalan mallarda cinsine göre degisik oranda zekat terettüp eder. Oturacagi evi giyecegi elbiseleri evinin esyasini kullandigi silahlari bindigi hayvani ve ya arabasi ilim adaminin kitaplari sanatçinin aletleri ticarette kullanmadigi bir yillik nafakalarini temiz edecek miktardaki yiyecek içecek malzemesi ve geçimini saglamak için zaruri olan diger ihtiyaçlardan zekat verilmez. Bunlar disinda üzerinden bir yil geçmis olmak ve yil sonunda tasarrufunda bulunmus olmak sartiyla niyetle birlikte koyun cinsinden kirkta bir büyük bas hayvanlarda otuzda bir devede beste bir ve altin gümüs gibi para cinsinden olan degerlerden de 40 da bir olmak üzere zekat verilir. Bu konuda teferruatiyla bilgi ilmihal kitaplarinda mevcuttur. 80 gr. Altina malik olan kimse nisah miktarina ulasmis demektir. Bu kimsenin cenabi Hakkin Tevbe suresinde bildirdigi kisilere zekatini vermesi gerekir. Tevbe suresinde Allahu Teala söyle buyuruyor: “ sadakalar (zekat) ancak sunlar içindir. Fakirler,miskinler, (onun üzerine memur olan) zekat toplayan memurlar kalpleri islama isindirilacak olanlar. Köle olarak bulunanlar borçlular Allah yolunda cihad edenler ve yolcular. (toplanan zekat ancak bu sayilan yerlere verilir.) Allah bilendir. Hikmet sahibidir. “ zekat fakirlerin hakkidir. Zekat vermemek Hak ve halk katinda çok büyük suç ve günahtir. Hz. Ebu Bekir Resulullahin vefatindan sonra zekatini vermek istemeyen kabilelerin üzerine yürümüs Resulullah zamaninda vermis oldugunuz bir oglak bile vermeyecek olursaniz onu alincaya kadar sizinle harp ederim buyurmustur. Zekat ve sadaka cemiyeti ayakta tutan sosyal bir dengeyi saglayan baska hiçbir sistem de bulunmayip yalniz islama ait olan çok faziletli bir ibadettir. Allahin verdigi mali yine allah yolunda harcamak cihatdir. Maddeyi manaya feda etmek imani küfre tercih etmektir. Zekati ve sadakasi verilen mal azalmaz aksine artar,çogalir. Bakiniz yüce Allah kurani kerimde bu konuda neler buyurmus: “ Mallarini Allah yolunda harcayanlarin durumu her basaginda 100 tane olmak üzere 7 basak veren bir tohumun durumu gibidir. Allah diledigine kat kat verir. Allah’in lütfu genistir. O bilendir.” BAKARA –261 yapilan yardimin sevabina erisebilmek için ancak onun gösteristen uzak olmasini ve basa kakilmamasina baglidir. Bu konuda Allah’u Teala söyle buyuruyor: “ Ey inanlar insanlara gösteris için malini verip Allaha ve ahiret gününe inanmayan adam gibi basa kakmak ve eziyet etmekle sadakalarinizi bosa çikarmayin. Onun durumu üzerinde biraz toprak bulunan su kayaya benzerki siddetli bir sagnak yagmur indi de (üstündeki topragi silip süpürerek) onu sert bir tas halinde birakti. Böyleleri kazandiklarindan bir sey elde edemezler. Allah kafir topluma dogru yolu iletmez. BAKARA-274 “Allah faizi mahveder. Sadakalari artirir ve Allah hiçbir günahkar kafiri sevmez.” BAKARA-276 Sadakalari gizli verenler övülmüs ayrica veren el alan elden üstündür, buyurularak hayir yapanlar yardim yapanlar takdim ve tafdil edilmistir. “ Mallarini gece ve gündüz açik( Allah yolunda ) verenlerin mükafati Rableri yanindadir. Onlara korku yoktur. Ve onlar üzülmeyeceklerdir.” BAKARA-274 bunun içindir ki ecdadimiz birbirleriyle hayir yarisi yapmislar. Vakiflar kurmuslar. Zekat ve sadaka verecek kimse bulmakta güçlük çektiklerinden ve yardim ettigi kisinin rencide olmamasi için sadaka taslari tesis etmisler gündüz zengin buraya yardimini koyar gece karanliginda fakir gelir ihtiyaci kadar olanini alirdi. Sadaka malin ve canin muhafizidir. Hz. Ömer devrinde Medine ‘de büyük bir yangin çikar yangin bir türlü söndürülemez. Hz. Ömer’e haber verdiklerinde o fakirlere sadaka dagitilmasini emreder. Sadakalar verildikten sonra yangin söner. Devlete verilen vergiler zekat yerine geçmez. Çünkü verdigimiz vergi yol ,su, okul, hastane olarak yine bize hizmet etmektedir. Halbuki zekatin karsiligi beklenmez ve zekatin verilecegi yerler bellidir. Bunu disinda baska yerlere zekat verilmez. Bas tarafta zikredilen hadisi serifte peygamber efendimiz aleyhisselati vesselam efendimiz: “ Allah kendisine mal verdigi halde zekatini vermeyenlere kiyamet gününde mali ejderha gibi boynuna dolanirve ben senin malinim ben senin servetinim diye iskenceye devam eder buyurmustur.” Allahin verdigi mali vermekten çekinmek korkmak Cenabi hakkin Razzak olusundan süphe etmektir. Dünya imtihan yeridir. Malda yalandir. Mülkte yalandir. Bakin mevlana malini çok sevenleri nasil anlatiyor: sagir istektir dilektir. Bizim ölümüzü duyduda kendi ölümünü duymadi kendi görünüsünü görmedi körde hirstir. Körde hirstir halkin ayibini kildan kila görür. Taraf taraf söylerde kör gözü kendi ayibini zerre kadar göremez fakat gene de alemin ayibini arar. Çiplak elbisesinin etegini kesecek diye korkuyor ama çiplak adamin etegi mi olur ki kessinler. Dünya ya kapilanda hem müflistir hem de korkmakta. Halbuki hirsizlardan hiçte korkmamak lazim. Zaten dünyaya çiplak geldi çiplak gidecek. Böyle oldugu halde hirsizlardan korkusundan yüregi kan aglamakta. Hayattaki bu korku etegine saksi kiriklari doldurupta kendisini mal sahibi sanan onlari kaybedeceginden korkan onlarin üzerine tirtir titreyen çocugun korkusuna benzer. O saksi kiriklarindan bir parçasini bile aglamaya baslar. Geri verirsen de sevinir gülmeye koyulur. Uykuda kendisini mal sahibi görür. Çuvalini hirsiz çalacak diye korkar. Fakat kulagi çekildi de uyandimi kendi korkusuyla alay eder. Yunusta söyle der: mal sahibi mülk sahibi hani bunun ilk sahibi malda yalan mülkte yalan. Var birazda sen oyalan. Üç hayir sebebiyle öldükten sonra amel defteri kapanmaz. Sadakayi cariye yani camii,medrese,yol,köprü,hastane,çesme, gibi insanlarin faydasina yaptiginiz hayirlar . Kendisinden istifade edilen faydali bir ilim birakmak Kendisine hayir dua eden salih bir evlat birakmak. Bunlar var oldugu sürece sevaplar yazilir durur. Ecdadimiz bu güzel saheser yapilari bizlere yadigar birakmislar. Bizde en güzel sekilde koruyup isletmezsek vebal altinda kaliriz. Su anda nöbet bizde imkanda bizde cennetimizi donatmamiz süslememiz bizim elimizde simdi yaptigimiz hayirlari yardimlari cennete köskler saraylar olarak karsimizda görecegiz insallah. (Ya Rab bizim ümidimiz sensin yardimlarini esirgeme bizden.) bakin mevsimi gelince agaçlari buduyoruz. Neden daha çok gürlessin daha çok meyve versin diye. Sadaka vermeklede mal azalmaz aksine artar katkat çogalir. Allah için hayir yapmaktan zevk almak lazim. Bunlari vermezsek zaten bizden alinacak bir kefenden baska malimiz olmayacak. Ana rahmindik geldik pazara bir kefen aldik döndük mezara dedigi gibi sairin mal mülk hepsi Allahin birer emanetidir. Yersiz kullanmaktansa kendi elimizle hayirli yerlere vermek en güzeli degilmi. Cenabi Hak yeryüzüne her gün iki melek gönderir bunlardan birisi malini hayra sarfedenler için söyle dua eder: Ya Rabbi bu malini senin rizan için hayra verene sende daha fazlasini nasip et. Digeri de malini vermeyip cimrilik eden kimselere söyle beddua eder. YA Rabbi malini hayir yoluna vermeyip cimrilik edenin malini sende telef et. (Riyezu’s-Salihin) Evet meleklerin bile dua ettigi hayir sahibi olmak ne güzel bir sey. Fakiri yetimi garibani sevindirmek onun dünyasina inebilmek onun halini anlayabilmek ne yüce bir duygudur. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#16 |
![]() AMELLERIN KARSILIGI CENNET VE CEHENNEM Yüce Rabbimiz iyiler için cennetini kötüler için ise cehennemini yaratmistir. Iman ve Ameli Salih cennete küfür ve kötülükler ise cehenneme götüren araçlardir. Cennetin etrafi zorluklarla çevrilidir. Cenneti kazanabilmemiz için dünya hayatimizda nefsimizin ve sehvetimizin ve de seytanlarimizin arzu ve isteklerinden uzak durup Rabbimiz’e itaat etmemiz gerekmektedir. Cehennemin yolu ise kolay ve kaygandir. Nefis ve seytanin kayigina binil dimi cehennemdesin. Helal ve haram hesap edilmeyip Allah’a isyana bayrak açildi mi hemen cehennemin yolunu tutmus oluruz. Halbuki kutsi bir hadiste belirtildigi gibi : “Eger insanoglu Cenneti görüp bilmis olsaydi ne yapar eder cennete girmek için canla basla çalisir orayi kazanirdi. Ve eger cehennemin dehsetini anlayabilmis olsaydi orayi düsünmemek için dünya hayatinda her türlü sikintiya katlanir. Her seyini feda ederdi” Rabbimiz bize cenneti kazandiracak ve cehennemden uzaklastiracak davranislarin tümünü kitap ve peygamberler araciligi ile bildirmistir. Bugün elimizde her türlü tahrif ve tebdilden uzak asli ile muhafaza edilmis yüce kuran mevcuttur. Allah Resulünün sahih hadisleri mevcuttur. Bu ikisine sarildigimiz zaman asla sapitmayacagimizi peygamberimiz bizlere bildirmistir. Allah’in ve resulünün yolunda gidenler elbette cehenneme düsmeyecek ceza çekmeyecektir. Onlar cennette sonsuza dek nimetler içerisinde yüzeceklerdir. Küfür ve isyan batakligina saplanmis ve ayrica sirk ve nifaka davet eden kitap ve sünneti inkar eden Allah’a isyan edenlerin varacagi cehennemin ta kendisidir. Ve orada ebedi kalacaklardir. Onlar dünya da iken yardimci ve yaltakçilari olsa da ahirette ne bir yardimcilari ne de kendilerinin pesinden giden saksakçilari olacaktir. Onlar yapayalniz kalacaklardir. Mahser günü kisi kardesinden babasindan hanimindan ve çocuklarindan kaçacak,dünyada iken yaptigi kötülükler açiga çiktikça yerin dibine geçecektir. Kimse kimsenin derdiyle ilgilenmeyecektir. O gün ne mal ne mülk ne evlat fayda vermeyecek. Iman ve temiz bir kalp insani kurtaracaktir. Dünyanin geçici zevklerine aldanarak Allah’u Tealaya inanmayan ya da O’na isyan ederek yasayanlar cehennemde çok aci bir sekilde azap göreceklerdir. Allah’u Teala Kurani Kerimde cehennemi ve cehennemlikleri söyle tarif ediyor. “ Ey habibim inkar edenlere söyle,yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz. Orasi ne kötü bir dösektir.” Ali Imran-12 “ Onlarin hepsine vaat edilen yer cehennemdir. Cehennemin yedi kapisi vardir. O kapilarin her birinden girecek muayyen bir zümre vardir.” Hicr-43-44 “ O ayetlerimizi inkar edenleri yakinda bir atese sokacagiz. Derileri pistikçe azabi tadsinlar diye ,baska deriler verecegiz. Süphesiz Allah üstün ve hikmet sahibidir.” Nisa-56 Amel defteri solundan verilenler onlar kötülügün temsilcileri seytanin askerleridir. Delikçilere isleyen bir ates ve kaynar su içinde. Kara dumandan bir gölge altinda. Ki o ne serindir ne de faydali. Çünkü onlar bundan önce varlik içinde simartilmislardi. Büyük günahi islemekte israr ediyorlardi. Ve diyorlardi ki: biz öldükten sonra kemik yigini olduktan sonra biz mi bir daha dirilecegiz. De ki: öncekiler ve sonrakiler belli bir günün bulusma vakti mutlaka toplanacaklar. Sona siz ey sapik yalanlayicilar elbetteki bir agaçtan zakkum agacindan yiyeceksiniz. Onunla karinlarinizi dolduracaksiniz.üzerine de kaynar su içeceksiniz. Susuzluk hastaligina tutulmus develerin içisi gibi içeceksiniz. Çünkü içtiginiz su susuzlugunuzu gidermeyecek tersine hararetinizi artiracaktir. Iste ceza gününde onlarin agirlanisi bu sekilde olacaktir.” Vakia ,41-56 Bir su damlasindan meniden yaratip sonra çürümüs birkaç parça kemik olan insanin nereye siginirsa siginsin ölümün penceresinden kurtulamayan, dünyaya çiplak gelip ,ana kucagi arayan yerlerde sürünen insan ,Allah’in yaratmis oldugu atese suya havaya ekine her an muhtaç olan bu insanin Rabbine isyan etmesi firavunluk nemrutluk Karunluk taslamasi ne kadar gülünç ve ne kadar abestir. Bu gönül ne kadar kirli ne kadar paslidir. Bunu ancak ates temizleyecektir. Kafir ve müsrikler cehennemde ebedi kalacaklardir. Orada ölümde yoktur. Iman edip salih amel isleyenler ise cennete girecekler ebedi olarak orada kalacaklardir. Allah’u Teala cennet ve cennetlikleri kitabinda söyle haber veriyor. “ Inanip yararli isler yapanlara altlarinda irmaklar akan cennetlerin kendilerine ait oldugunu müjdele onlardaki herhangi bir meyveden riziklandirildiklarinda bu daha önce de riziklandirildigimiz seydir. ( dünyada iken de bu riziktan yemistik derler) cennetteki bu rizik onlara benzer verilmistir. Onlar için orada tertemiz eslerde vardir. Ve onlar arada ebedi kalacaklardir. Bakara-25 iste onlardan yüksek derecelere yaklastirilanlar nimet cennetlerindedirler. Çogu önceki ümmetlerden birazda sonrakilerden ( Muhammed ümmetinden olan bu mutlu insanlar) altin ve cevahirle islenmis tahtlar üzerindedirler. Onlarin üzerinde karsilikli yaslanirlar. Çevrelerinde ebedi yasama erdirilmis gençler dolasirlar. Akip giden sarap kaynagindan doldurulmus testiler ibrikler ve kadehlerle bir sarap ki ondan ne baslari agritilir ne de akillari giderilir. Begendikleri meyveler canlarinin çektigi kus etleri iri gözlü huriler sakli inciler gibi yaptiklarina karsilik o müminlere bahsedilmistir. Orada ne bos bir söz ne de günaha sokan bir laf isitmezler. Duyduklari söz yalniz selam, selam dir. Iyilik taraftarlari hakki tutanlar ( Sagin adamlari nedir o sagin adamlari ) onlara dikensiz kirazlar kökünden tepesine kadar uzamis meyve dizili muzlar,uzamis gölgeler,fiskiran sular tükenmeyen ve yasaklanmayan pek çok meyve arasinda ,ve yükseltilmis dösekler üzerindedirler. Biz orada ki kadinlari yeniden insa ettik. Onlari bakireler yaptik. Hep yasit sevgililer inanlar için bu iyi kullarin bir çogu önceki ümmetlerdendir. Bir çogu da sonrakilerden. Vakia,11-40 Efdalul Beser aleyhisselatu vesellam efendimizde hadisi seriflerinde cenneti ve cennetlikleri söyle tarif ediyor: “derece bakimindan cennet ehlinin en asagi mertebede olan kimsenin seksen bin hizmetçisi ve yetmis iki hanimi vardir. Kendisi için sam ,yemen ,cabiye ile Mekke arasinda ki mesafe kadar inci zeberced ve yakuttan bir kubbe dikilecektir.” ( Tirmizi,2687) “ Cennet ehlinden büyük ve küçük yasta bütün ölenler Cennette orta yasina çevrilecekler ve onlarin yasi otuzun üzerine asla çikmayacaktir. Cehennem ehlide böyledir.” (tirmizi,2687) Cennet ehlinin baslarinda taçlar vardir ve bu taçlarin en az degerlisi dogu ile bati arasini muhakkak aydinlatir. Kurani kerimin haber verdigine göre ehli cennet bu nimetlere karsi söyle diyecekler: “ Lütfedip bizi buraya getiren Allah’a hamd olsun. Allah bizi getirmeseydi biz bunu ( bu nimeti) bulamazdik. Rabbimizin elçileri gerçegi getirmisler. Söyledikleri dogruymus dediler. Onlara iste size cennet yaptiklariniza karsilik o size miras verildi. Diye seslenildi.” Araf,43 “Ates halki cennet halkina suyunuzdan veya Allah’in size verdigi riziktan biraz da bizim üzerimize dökün nolur,diye yalvardilar. Onlar da dediler ki; Allah bu ikisini kafirlere haram etmistir. Onlar ki dinlerini bir eglence ve oyun yerine koydular ve dünya hayati kendilerini aldatti. Onlar bugünleriyle karsilasacaklarini nasil unuttular Ve ayetlerimizi bile bile nasil inkar ediyor idilerse bizde bu gün onlari öyle unuturuz.” Araf,50-51 Bunca cennet nimetini ve saadetini Havzi sadiklarla siddiklarla beraber olmayi cemalullahi dünyanin su geçici zevkine yarim yamalak eglencesine tercih etmek akillica bir seçim degildir. Ebedi bir hayati fani bir hayatla elden kaçirmak çok aci çok kötü bir sonuçtur. Binaenaleyh duamiz ve isimiz cenneti kazanmak ,cennete girmek cehennemden Allah’u Tealaya siginmak olmalidir. O karanlik günle için buradan isik götürmek aydinlik götürmek baslica derdimiz tasamiz olmalidir. Allah Resulü aleyhissalatu vesselam efendimiz: “ Her kim Allah dan üç kere cennet dilerse, cennet onun için Allahim onu cennete sok diye dua eder.kim de cehennemden üç kere Allaha siginirsa cehennem de onun için Allahim Onu cehennemden koru diye dua eder. Buyurmustur. Tirmizi cennet ve cehennemi daha iyi ögrenip iman ettigimizi söyledigimiz fakat hatirimiza bile gelmeyen ahiret hayatina yeniden iman etmeliyiz. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
#17 |
![]() HERKES MESULDUR
Insanlar cemiyet halinde yasamak zorunda olduklari gibi bu toplum içerisinde de bir takim vazifeler yüklenmek ve bu vazifeleri adil ölçüler içerisinde yerine getirmekle muhatabtirlar. Cemiyetlerin tessekül ettirilebilmesi ve ayakta kalabilmesi ise, fertlerinin görevlerini, disiplinize edilmis birtakim sart ve kurallar içerisinde de yerine getirebilmeleriyle yakindan alakalidir. Görev vazife yükümlülük mesuliyet kavramlarinin oldugu yerde amirlik memurluk mefhumlari da tabiyati ile olacaktir. Oemanda ki hayvanlarin nasil bir krali varsa havada ki göçmen kuslarin naisl bir rehberi mevcut ise insanlar içerisinde de rehberler amirler idareciler yolgösrericiler olmak zorundadir. Ve olagelmistir. Ilk insane adem aleyhisselam kavminin efendisidir peygamberidir yol göstericisidir. Amiridir. Allah in son peygamberi efdadül beser aleyhisselatü vesselam efendimizde peygamberligi geregi bir rehber bir önder oldugu gibi ayni zamanda da bir amir devletin bir reisi durumunda idi. Devlet reisligi veya baskanligi amirlik oldugu gibi 3 yada 5 kisinin idaresinden sorumlu kimse de kendilerine tabi olanlara nisbetle amir durumundadir. Hiç bir insan amir veya memur disinda kalamaz. Allah Rasulu efendimiz; her biriniz çobansiniz. Ve elinizin altindakilerden sorumlusunuz. Devlet reisi imam çobandir. Halkindan sorumludur. Erkeklerde ailelerinin çobanidi ve sürüsünden mesuldür.. Kadin kocasinin evinin çobani çocuklarinin egitim ve namusundan mesuldür. Hizmetçi isçi efendisinden patronunun malini gözetmekle yükümlüdür,o da ondan sorumludur. Hulasa hepiniz çobansiniz ve elinizin altindakileri korumakla ,vazifelerinizi yerine getirmekle mükellefsiniz� buyurmaktadir. Tek basina yasayan bir çoban bile kendi vucudunu korumakla mükelleftir. Bir kavmin bir toplulugun basina geçmis yönetici olmus bir kimse o toplumun her haliyle tüm problemleriyle ilgilenmek ,çaresini aramak ihtiyaçlarini gidermeye çalismak Ve onlara iyi muamele etmekle sorumludur. Cenabi hak bas tarafta okudugumuz ayeti kerimede mealen söyle buyurmaktadir :�müminlerden sana tabi olanlara kanadini aç sefkatle muamele et.� Diger bir ayeti kerimede ise; ��muhakkak allah adaleti ihsani akrabayi gözetmeyi emreder. Edepsizlikten fenaliktan ve azginliktan men eder. Ders almamiz için bu konuda size ögüt verir buyurarak adaleti ve iyi muamele yapmayi zulmetmemeyi emretmektedir. Rasulullah (sav) efendimiz herhangi bir amir müslümanlarin isini üzerine alirda onlarin iyiligine çalismazsa müslümanlarla birlikte cennete giremez. Buyurmaktadir.iste bu korku ve inançla hasir üzerinde yatmistir. Rasulullah ve onun rasit halifeleri ve bu duygu ve düsünce ile gece yarilari uyumayip halkin halini arastirip allah korkusundan gözyasi dökmüslerdir. Ve bu mesuliyet duygusuyla Hz. Ömer ! kenari diclede bir kurt asirsa bir koyunu, gelirde adli ilahi sorar Ömer�den onu diyerek� tarihe adalet günesi olarak geçmistir. Ve hep kaçmislardir baskanliktan,reislikten olamk için degil olmamak için yarismislardir birbirleriyle. Erkek de evinin reisidir ve aile fertlerinin her halinden sorumludur. Allah�u Teala �ey iman edenler kendinizi ve aile efranidinizi yakiti inasanlar ve taslar olan cehennem atesi olan cehennemden koruyunuz� buyurulmaktadir. Hanimlar ve çocuklarimizin maddi ve manevi ihtiyaçlarindan sorumluyuz ve onalrin hatasi ve sevabiyla bizde muhatabiz. Kardesin,kardesten,kisinin anne ve babasindan,hanimindan çocuklarindan kaçacagio kiyamet gününün dehsetinden korunabilmemiz onlara karsi vazifelerimizi yerine getirmemizle mümkün olabilir. Aksi takdirde sahis olarak yapmis oldugumuz ,hasenat ve ibadetlerimizin faydasini göremiyebiliriz. Çocuklarimiza dünya serveti yigmak biriktermek yerine,onlari,ahirette bizim için sevap kaynagi olacak sekilde müslim-muvahhid-mücahid dürüst bir insan cemiyetifaydali bir insan olarak yetistirmeliyiz. Ayagina diken batmasina bile tahammül edemedigimiz yavrularimizin o korkunç azaba ugramalarina nasil seyirci kalabiliriz. Bu konuda neden hassas degiliz. Kadinlardan evinden sorumludur. Namusunu korumakla,çocuklarini egitmekle, koasina hizmet etmekle yükümlüdür. Çocugun okulunun egitimini takip etmekle sorumludur. Isçi, isverenini aldatmayacagi onun malina isine hile yapmayacagi gibi isverende iscisinin emeginin karsiligini vermek , onun zulmetmemekle onu sömürmemekle yükümlüdür. Emeginin karsiligini isçinin alin teri kurumadan vermelidir. Hoca,talebesinden,talebeside hocasindan sorumludur. Kisacasi toplum içerisinde yasayan sosyal ve sahsi vazifelerle yükümlüdür. Ve bunlari Allah ve Rasulunun istedigi sekilde yerine getirmek zorundadir. Sahip oldugu mevki makam ve selahiyetleri kötüye kullanmak müslümanlarin menfaatlerini degilde sahsi menfaatlerini tercih etmek veya müslümanlarin düsmanlarinin karanlik emellerine alet olmak o kimsenin çetin bir azaba ugramasina sebeb olacaktir. Ve onun hesaplarin görüldügü günün dehsetinden ne efendileri ne de saksakcilari kurtarabilecektir. Bir kaç kirli dosyanin açiga çikmasiyla dünyada insanlarin yüzüne bakamayanlar yada isi piskinlige vurunlar bütün dosyalarin ortaya serildigi mahser günü hangi tarafa kaçacaklar nereye saklanacaklar. Ya Rab! Yüzümüzü kizartacak fiilleri islemekten sana siginiriz. Sen bizi yüzsüzlerin serrinden koru.. en önemli vazifemiz ailemize karsi olan vazifemizdir. En küçük toplum birimi ailedir. Fertler aileyi ailelerde cemiyetleri meydana getirir. Saglikli ve düzenli ailelerden olusan toplumlardan sihhatli ve güçlüdür. Dejenere olmus ailelerden mütesekkil sihhatli bir toplum düsünülümez. Bu nedenle fert,fert her insana sorumluluk yükleyen islamiyet bu sorumluluklarinin en önemlisini ve en çogunu da aile fertleri arasinda birbirlerine karsi vazife ve haklar olarak beyan etmistir. Kadinin kocasina,kocasinin hanimina karsi hak ve vazifeleri vardir. Çocuklar in anne ve babasina karsi,ebeveyninde çocuklarina karsi hak ve yükümlülükleri vardir. Bunlar yerine getirilmedigi zaman ailede çöküs baslamis toplum içten içe yanmaya yüz tutmus demektir. Dinimize göre ailemizin reisi erkektir. Aileden mesulde odur.kadin kocasi varken aile reisi degildir. Zaten olmasi da fitratina aykiridir. Kadinin ruhen ve bedenen yapacagi islerle ,erkegin beceri ve kabiliyetleri ayri ayri seylerdir. Bunlari kadinada yüklemek zulumdür. Erkek çalisiyor o halde kadin da çalissin demek kaddin hakki degil kadini sömürmektir. Kadina zulüm etmektir. Kadinin çocuklarina karsi vazifeleri vardir. Bunlari yapabiliyorsa kendisine zaten bu yetip artmaktadir. Birde kadini sabahtan aksama kadar çalistirip aksamda evinde hizmet etmesini istemek haksizliktir. Bu çocuklar içinde haksizliktir. Anne baba yüzü görmeyen anne sevkatinden mahrum çocuklar bunalima girmektedir. Kendisi de büyüdügünde sihhatli bir aile yuvasi kuramamaktadir. Ve küçükken sevgi ve sevkatini göremedigi anne ve babasini büyüdügü zaman hiç tanimamakta onlara itaat etmemektedir. Halbuki cenab�i Hak onlara of bile demeyin buyuruyorken Anne Baba döven nesiller yetismektedir. Ve körüklenmektedir asi gençler anarsist gençler yetissin diye. Dini hakki ile ögretilmedigi gibi üstelik her gün istisnasiz amerikan dizi ve filimleriyle çocuklarimiz koparilmaktadir. Anne babalar çocuklarindan , kadinlar kocalarindan uzaklastirilmaktadir. Yüz kizartici film ve rezaletler ailelerimizi içten içe yikmakta hergün biraz daha bozup dagitmaktadir. Buna dur demek bütün müslümanlarin en basta görevidir. Müslüman aile yapisinin ögretilecegi yerde kokusmus dejenere olmus sufi bati tipi aileye özendirilmektedir insanimiz. Buda toplumumuza çok pahaliya mal olmaktadir. Kendi elimizle sonumuzu hazirlamamiz demektir. Iste sonradan dizimizi dövmekten is isten geçmeden tedbir alip çocuklarimizin din ve ahlak dersi almasini kuran ve ilmi,hal bilgilerini ögrenmesini ihmal etmemeliyiz. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|