|
Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz. |
Seçenekler | Stil |
11-26-2007, 13:37 | #1 |
Ağlayan bir öğretmen fikret bila
Ağlayan bir öğretmen
Öğretmenlik mesleğinin kutsallığı tartışılmayacak bir konudur. Ne kadar güzel ifade ederseniz edin yetersiz kalır. Öğretmenlerle ilgili duygu ve düşünceler hep böyledir. Ne var ki, Türkiye'de, taşıdığı kutsallıkla hiç de uygun olmayan bir yerdedir öğretmenlik. Dün Öğretmenler Günü'ydü, ama öğretmenlerimizin yüzüne bakacak halimiz yoktu. Bu kutsal mesleğin mensuplarından çıkan ses ne yöneticilerin ne de öğretmenlerimizin gurur duyacağı seslerdi. İşsizlik, yoksulluk sınırı veya altında bir yaşam düzeyi... Oysa, öğretmenlerin bir ülkenin, bir ulusun geleceği olduğunu bilmeyen yok. İnsan yetiştirme sorumluluğunu yüklediğiniz öğretmenlere verdiklerimizle herhalde kimse övünemez. Bu duygu ve düşünceleri yansıtan bir öğretmen mektubunu okuyalım: "2 çay hocam!" "Bu yaz çalıştığım çay ocağında '2 çay hocam' diyen müşterilerin verdiği acıyı size nasıl anlatabilirim ki! Artık atanmak bir yana devletimizin yoksul öğrencilere verdiği öğrenim kredisini ödeyebilme derdine düştüm. Mesleğimi yapamadığım; çalışamadığım, çalıştırılmadığım için evimize ihbarname bile gönderdiler. Ne yapacağımı şaşırdım artık! Yalnızca ben değil; benim gibi 200 bine yaklaşan meslekli işsiz öğretmenlerin ve arkadan gelen, bu saflara katılacak eğitim fakültesi çıkışlı öğretmenlerin rüyalarda avunmasını istemiyorum. Ben ve benim gibi atanamayan ve sayıları her yıl artan meslekli fakat işsiz öğretmenlerin, bu kutsal meslekten başka yapabileceği alternatif bir mesleği yok. Sayın Milli Eğitim Bakanı'mız, 'Öğretmenler illa ki devlet kadrolarında çalışmak zorunda değil' diyor. 'Özel sektöre yönelin' diyor ısrarla. Allah aşkına hangi özel sektör? Zamanında öğretmen olmayan, öğretmenlik formasyon eğitimi bile almayanlar öğretmen yapıldı. Çok da olmadı. 7-8 yıl önce. Şimdi ise on binlerce öğretmen açığı olmasına rağmen yine de atanamıyoruz. Sebebi ise Kamu Personeli Seçme Sınavı. Her yıl KPSS'ye giren yüz binlerce öğretmen var. Her alanın farklı taban puanları var. İngilizce öğretmenliğinin 60, sınıf öğretmenliğinin 82, sosyal bilgiler öğretmenliğinin 85, matematik öğretmenliğinin 90 puan alması gerekli ki, atanabilmesi için sıralamaya girsin. Sözleşmeli bile olamıyor İngilizce öğretmenliğinden mezun olan bir öğretmen KPSS'den 65 puanla kadrolu atanabilirken, matematik öğretmenliğinden mezun olan bir öğretmen inanın 94 puanla sözleşmeli öğretmen olarak bile atanamıyor. Öğretmenliği bile parçalara ayırdılar; ücretli, vekil, sözleşmeli, kadrolu öğretmen diye. Bu nasıl bir adalettir? Biz eğer öğretmenlik yapmaya yetersizsek, yeteneksizsek; bizi devletimizin üniversiteleri neden mezun edip bu diplomayı verdi ki? Bu KPSS niye? Bu adaletsizlik niye? Ben bu diplomayı emeklerimle, alın terimle, çektiğim çilelerle ne zorluklarla aldım. Ailemin maddi, manevi durumunu size anlatıp duygu sömürüsü yapmak istemem. Ancak ailemin de öğretmen olabilmem umuduyla yaşamaya, inanmaya çalıştığını söylemek isterim. Belki de onların var oluşları benim atanmama bağlı. Ben ve benim gibi meslekli, ancak işsiz öğretmenlerin atanabilmesi için biz büyüklerimizden bir fırsat rica ediyoruz. Ulu Önderimiz Atatürk'ün, yeni kuşaklara emanet ettiği eğitimciler ordusundan yolumuza devam edebileceğiz." Bu durumdan herhalde öğretmen sorumlu değil! fikret bila, milliyet |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|