"Elişimizi alırız, hemen güneş doğmuşsa bahçeye çıkarız. Toprağa basıyoruz, yeşillik ağaçları görüyoruz, yani bu sene meyveleri gördüm, demek ki üç sene görmemiştim meyveleri... Bu sene gördüm. Yani aynı bir şey (ama) insan unutuyor... Yani çiçeğe ota da eli değse, yani toprağa elim(miz) değse yetiyor bize."
Bir hükümlünün şiirsel üslupla dile getirdiği duygularını defterimizin bir köşesine not almışız. Şöyle diyor: "Sırtımı ağaca dayar, gözlerimi göğe çeviririm ve içimden şöyle derim: İşte yaşamak bu! Ağaca dokunmak duvardan atlayıp gelen kediyle yarenlik etmek, bizim açık cezaevimiz bu! Özgürlük elimin altındaki yaprakta, dokunduğum toprakta..."
"Mahkum gece yaşar... Neden? Başımızı yastığa koyduk mu gecler uzar kabus başlar, o nedenle en iyisi uyumamak, bir şeylerle meşgul olmaktır. Hele kapalılarda yüzde doksan hayat geceleri yaşanır..."
"Biz topluma ayak uydururuz, ya onlar bize ayak uydurabilir mi?"
"Cezaevinde sigorta edilmek insan yerine konduğum için, bir yere kaydedildiğim için önemli..."
"Hükümlünün mektubu, görüşçüsü, parası, bunun üçü olduktan sonra cezaevinde kalabilirsin..