|
Şiirler ve Yazılar Beğendiğimiz yada yazdığımız şiir ve yazıları burada paylaşabiliriz. |
Seçenekler | Stil |
08-07-2008, 13:40 | #1 |
Acılar Denizinde İki Gül
Soğuk ve karanlık bakışlı gecelerde,
Nice yarın´lar doğdu, hesapsız, piç bakışlı Yüreğimin son çırpınışları bilinmezliklerde Bu sana ´Son çağrım´ gel, yüreğim nöbetlerde. Neydi seni bana bağlayan uyum? .Tüm gövdemin yörüngesini sana çevirişim nedendir? . Bataklıkta bulunmuş bir umut, rüzgâr ve güneşe hasret kalan bir defnenin yalnızlığımıdır gönlümdeki? . Avare gönlüm gözlerinin ütopyasını neden terk etmez, neden silinmez ismin lügâtımdan? .. Sedef gülüşlerin çoğalırken ruhumda, seni sevmelerim bitmeyecek. Sevdanın döşeğindeki heybetli bakışlarını, çaya iki şeker atıp karıştırışlarını, güzelliğinin kasımpatı duruşlarını, sigara dumanları gibi kıvrılaşlarını, maviyi, beyazı, yeşili ve en gözde rengin beyazı sevişlerini, gönlünün yıllardır bomboş kalışlarını bir eskicinin arabasında arar bulurdum, seni her özlediğimde. Ben, kırmızıyı hiç sevmem. Kırmızı ateşi ve hasreti yansıtır varoluşundan bugüne. Sen, beyaz düşleri seversin diye beyaza tutkunluğum ondandır. Yeşil durur yüreğin, ama siyah bakar gözlerin, ondandır yeşil ve siyaha yanıklığım. Sen, alaturka bir kemanın düşünsel duruşusun. Yanık bir güftenin sevdalara çalınan bestesisin. Şu yaşamın kaypak kelime hazinelerinden, hiç söylenmemiş, asla söylenemeyecek nice sözcükleri bulup senin için, sitemlerimi rüzgârların sırtına yüklemek gelir içimden. Yüreğimdeki fırtınalara hiç aldırmaz, gözyaşlarının buğulu fırınlarına atmak isterim şu bedenimi. Ülkemi tarumar, fikrimi allak bullak eden duruşlarında sana duyduğum ihtiraslar susuz kalmış bir gül gibi bükünce boynunu, acılarının zehir duraklarında hiç söylenmemiş bir garip şarkı olurum. Yarın, doğum günün olsun bebeğim. Kopar bileklerini sıkan kelepçeleri. Ruhunun labirentlerinde yeni yolculuklara çık. Anılarının geçmişinde kalan karanlık hesaplaşmaların kesmesin yolunu. Yalnızlığın duraklarında bekleyişini bitir. Çıkınına sardığın sevgi somunlarını paylaşacak kişiler öylesine çok ki şu anlamsız yerkürede. Bir gün, geriye dönüp bakınca her şeyin ne çabuk değiştiğini görecek, bunca yıldır tarumar esintilerde kalışına belki de lânetler okuyacaksın. Benim yüreğime bastırdığım sevdalar, bir ceviz ağacında sallanırlar bir gün. Kapımı kimseler çalmasın istersen. İstersen, hâlâ çözemediğim sevdalarım için anlamlar arayayım yokluğunda. Nicelerini yolcu ettiğim, nicelerini gönlümün dehlizlerine sakladığım gül bakışlı aşklarım dönmesinler geriye. Firari bir kaçak olsunlar değişken kişiliklerine inat. Ben onları yüreğimden kopan kayaların altına gömdüm, ayrılık şerbetini daha ilk merhabalarda içtim. İşte böyle Nazlı çiçeğim. Soğuk ve karanlık bakışlı gecelerde, nice yarın´lar doğdu, hesapsız, piç bakışlı. Yüreğimin son çırpınışları bilinmezliklerde. Bu sana ´Son çağrım´ gel, yüreğim nöbetlerde demek geliyor içimden giderken sana. Biz, ´Severek Ayrılanların kaderini yüreğinde barındıran iki gül tohumuyuz. Bu yüce aşkın kollarında yandık yıllar yılı. Dağları, tepeleri aşıp, küllerimizi serpecek okyanus aradık kendimize. O okyanuslarda doğduk ve bir aşkın hüzünlü ilâhisiyle suskun yüreğimizi acılar denizine attık. Selahattin YETKİN |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|