|
Kitap Dünyası Kitaplarla ilgili tüm paylaşım burada. |
Seçenekler | Stil |
03-10-2010, 11:35 | #1 |
Zaman Ve Başka (Emmanuel Levinas) Özeti,Konusu,Karakterleri
Levinas, ‘etik’ hakkında ne söyler!
Levinas, ‘etik’ hakkında ne söyler! Yazan: SÜREYYA SU Emmanuel Levinas, 20. yüzyılın son çeyreğinden bu yana fark, başkalık ve etik bağlamlarında postmodern tartışmanın merkezinde yer alan felsefecilerden biridir. Levinas’ın temel sorunu ‘etik’tir ve birçok çalışmasında her zaman farklı dolayımlarla ‘etik’ üzerine düşünür. Zaman ve Başka ile Ölüm ve Zaman, Levinas’ın, ontoloji gibi, Batı felsefe geleneğinin temel çizgileriyle hesaplaşarak etik düşüncesini temellendirdiği kitapların başında gelir. Burada, her ikisi de yakınlarda Türkçeye kazandırılmış olan bu iki kitabı, etik sorununu çerçeveleyen Levinas’çı temalar izinde açıklayarak bir okuma önerisi sunmaya çalışacağız. Levinas, etik anlayışını “başka”nın etik ve ontoloji karşıtlığındaki yeri üzerinde temellendirir. Ona göre ontoloji ve etik, gerek konuları ve gerekse nesneleri açısından farklıdır; ontoloji varlığı, etik ise başka’yı nesne edinir. Levinas, Zaman ve Başka’da Heidegger’in “başkası ile birlikte olmak” kavramı üzerine düşünürken, “ile”nin başkasıyla kökensel ilişkiyi tanımlamak için kullanılması gereken edat olmadığını belirtir. İle, ontolojiyi oluşturan şeydir. Ontoloji ise ahlakın olmadığı bölgedir. Ontolojinin bakış açısından, ahlaki ilişki ancak sonraki bir ek olabilir. Ontolojiden yola çıkan kişi, ahlakı kurmaya girişmez. Bunun yerine yasanın ve yasaya benzeyen etiğin geçirilmesini kaçınılmaz sonuç haline getirir. Oysa yasa, ahlak değildir. Ahlak ontolojiden önce gelir; “için olmak”, “ile olmak”tan önce gelir. Dolayısıyla ahlaki ilişkiler varlıktan önce gelir. Ahlak varlığın bir aşkınlığıdır. Ahlaki benlik, varlığın üzerine yükselme yeteneği, varlığa meydan okuması sayesinde; “ile beraber” karşısında “yüz yüze”yi seçmesi sayesinde, başkasıyla “yüz yüze” yaşamak sayesinde layık olduğu mevkie erişir. Levinas’a göre etiğin kaynağı “yüz yüze” ilişkidedir. Yüzle ilişki daha en başta etiktir, yüz öldürülemeyendir, ya da anlamı “asla öldürmeyeceksin” demek olandır. Levinas böylece etik olanla ontolojik olan arasındaki ayrımı bir karşıtlık olarak belirttikten sonra “yüz” ile “başkası”nı özdeşleştirir. Yüz, başkasının yüzü olarak her zaman karşımıza çıkar. “Öldürmeyeceksin” ise ilk emir olarak, bir ilahi buyruk olarak bize ulaşmaktadır. Yüz yüze olmanın anlamı Yüzün başkasıyla özdeşliğindeki ilk emir, “asla öldürmeyeceksin” bizi çağrıya cevap vermek için kendinde kaynaklar bulan kişi konumuna getirir. Başkası bana baktığı andan itibaren, ona karşı bir sorumluluk yüklenmek zorunda olmasam da, onun sorumluluğu üzerimde kalır. Özde söylemek gerekirse, Levinas’ın etiği, yüzünde Tanrı’nın vusul bulduğu başkası’ndan sorumlu olmam anlamında yüz yüze ilişki demektir. Öyleyse, başkasından sorumlu olmak, insana karşı değil, Tanrı’ya karşı sorumlu olmaktır. Levinas’ın bu görüşü, yaratılan her şeyi yaratanın bir ayeti olarak gören İslami yaklaşımla örtüşmektedir, aslında. Levinas’a göre yüz, sonsuzu imler; etik, imleyişin kendisinde, yani dürüstlük nispetinde sorumlu olmak duygusunda belirir. Levinas, bu sorumluluktan hiçbir biçimde kaçılamaz düşüncesini sonuna kadar savunur. Etik zorunluluk tatmin edilemez bir sonsuzdur. Sonsuz, Tanrı’nın bir tezahürüdür ve kutsiyet gereğidir. Başkası için özne Sonsuz’a tanıklık edendir. Dolayısıyla etik, Tanrı’nın sonsuz ihtişamına tanıklık etmektir. Başka’dan sorumlu olmak, onun yüzünde vusul bulan Tanrı’dan sorumlu olmak anlamına gelse de, başka’nın sorumluluğundan dahi sorumlu olmak etiğin en temel ilkesidir ve hiçbir farazi yan içermez; sadece sorumlusun, hangi koşulda olursa olsun. Ancak bu, sorumlu olunan başkası’nın da bir başka’ya karşı sorumlu olması anlamına gelir. Bu açılım doğal olarak bütün sorumlulukların tek bir sorumlulukta birleştiği, zaman üstü bir açılım olur ki, böyle bir açılım ilk haline getirildiğinde elde sorumlu olunan soyut bir başka’dan öte bir şey kalmaz. İşte Levinas’ın, Zaman ve Başka’da yapmak istediği, bu soyut başka’yı zaman içinde belirleyerek somut hale getirmektir. Levinas, Zaman ve Başka’da zamanı başkayla ilişki olarak sunar. Başkasıyla ilişki zamanı açan, başlatan şeydir. Zamandan hareketle başkayı düşünmek, nihayetinde mutlak başkalık olarak ölümü düşünmeyi gerektirecektir. Levinas, Ölüm ve Zaman’da ölümü zamandan hareketle düşünmeyi önerir ve ölümü zamanın sabrı olarak okur. Levinas, burada başkası ile “yüz yüze”den ölümle “yüz yüze”ye döner. Ölümle ilişki bize başkasıyla ilişkinin bir resmini sunar. Etik ilişki her zaman ölümlü bir varlıkla kurulan bir ilişkidir; ve sadece başkasını ölümünde yalnız bırakmamayı değil, başkası için ölmeyi, kendini başkası için feda etmeyi, ölümde başkasının yerine geçmeyi de içerir. Levinas, bu önermeyle, Heidegger’in ölüm düşüncesinin sınırlarını zorlar ve genişletir. Ölüm ve Zaman’da Levinas, Heidegger’in kendi ölümünü ayrıcalıklı kıldığını, halbuki etik öznesi için başkasının ölümünün kendi ölümünden daha önemli olduğunu vurgular. Başkasının yerine ölmek… Heidegger, ölümde kimsenin başkasının yerine geçemeyeceğini ve bu yüzden ölümün bireysel bir tecrübe olduğunu belirtir. Hayatta birinin yerine geçilebilecek birçok durum vardır. Oysa ölümde kimse başkasının yerine geçemez. Herkesin ölümü kendisinindir. Levinas ise etiğin öznesinin başkasının yerine ölecek kadar kendi varlığıyla ilgilenmeyi aşmış bir özne olduğunu vurgular. Hani tasavvufta başkalarına yer bırakmayacak kadar cehennemi doldurmak isteği vardır. Ya da tarihte zaman zaman ortaya çıkan, toplumda öteki olduğu için başkalarını yok etme girişimlerine karşı başkalarının önünde durarak, başkalarının ölümüne talip olanlar gibi. Levinas’ın, 2. Dünya Savaşı’nda toplama kampı tecrübesi yaşamış ve hemen tüm yakınlarını soykırımda kaybetmiş biri olarak, Batı ****fiziğiyle hesaplaşmaya ve kendi etik düşüncesini temellendirmeye girişirken Yahudi mistisizmine yönelmesi boşuna değildir. Levinas, etik için bir “azizlik standardı” önerir: Başkasının sorumluluğunu, başkasının da bana karşı sorumluluk yüklenip yüklenmediğini beklemeden, tersine çevrilemez olarak yüklenmek… Azizlik standardı sıradan, ortalama ya da genel olarak paylaşılan standartlardan ayrıdır. Etik, ezici tamamlanmamışlık duygusuyla, kendinden hiçbir zaman hoşnut olmamayla tanınır. Etik için vicdanı rahatlatan bir pratik olamaz. Modern etikte başkası, tamamlanmaya doğru giden yolda benliğin önündeki engellerin en korkutucu olanıydı. Levinas, modern etiğin ilkelerini tersine çevirerek, daha önce sorgusuz sualsiz benliğe atfedilen önceliği başkalığa verir. Postmodern etikte başkası, sorumlu olunan öznedir. Postmodern etik, başkasını, ahlaki benliğin layık olduğu mevkie eriştiği süreçte çok önemli bir karakter olarak yeniden kurar. Levinas’ın sözleriyle, postmodern etikte, “insanın insanlığı, öznellik, başkası için bir sorumluluktur.” |
|
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|