![]() |
![]() |
#1 |
![]() Yozgat Genel Bilgi
![]() İç Anadolu Bölgesi’ndeki en geniş platolarından Bozok Platosu üzerinde yer alan Yozgat’ın toprakları dalgalı ve engebeli bir arazi yapısına sahiptir. İlin kuzey kesimini Deveci Dağları’nın (1.907 m.) uzantıları, doğusunu Akdağlar, güneyini Kurşunlu Dağı (1.786 m.), kuzeybatısını Zincirli Dağı (1.633 m.) engebelendirmektedir. Bozok Platosu’nun kuzeyinde boydan boya uzanan Deveci Dağları Yozgat ile Tokat İlleri ile İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri arasında doğal bir sınır oluşturmaktadır. Ayrıca kuzeydoğu-güneybatı doğrultusundaki Akdağlar’ın en yüksek noktaları Hamzasultan Tepesi (2.281 m.), SırıklıDağ (2.090 m.) ve Geyiklidağ (1.933 m.)’dır. Kızılırmak vadisi boyunca kuzeydoğu-güneybatı doğrultusunda uzanan Akdağ’lar, Kızılırmak’ın akış yönünü belirlemiş, ayrıca Yozgat’ın Sivas ile arasındaki doğal sınırını oluşturmuştur. Korkenez Dağı (1.524 m.), Yazır Dağı (1.683 m.), Dağnı Dağı (1.755 m.), Keklicek Dağı (1.369 m.), Güvencik Dağı (1.607 m.) ilin diğer yükseltileridir. ![]() İl topraklarından kaynaklanan sular Kızılırmak ve Yeşilırmak aracılığı ile Karadeniz’e dökülmektedir. Bu suları Yeşilırmak’ın kollarından Çekerek Çayı ile Kızılırmak’ın kollarından delice Irmağı toplamaktadır.Ayrıca Akdağların doğu ve güneydoğu yamaçlarından kaynaklanan küçük dereler de ilin dışında Kızılırmak’a katılır. Bunlardan delice Irmağı’nın kollarından Konak Çayı üzerinde kurulmuş olan Gelingüllü Barajının yapay bir gölü de bulunmaktadır. ![]() Yozgat’ın jeolojik yapısında dikkat çeken bir özellik de, yer altı sularının çok fazla değişik yerlerde kaynak olarak yer üstüne çıkmasıdır. Bu nedenle Yozgat yer altı suları bakımından oldukça zengindir. Yüzölçümü 14.123 km2 olup, 2000 Yılı Genel Nüfus Sayım sonuçlarına göre; toplam nüfusu 682.919’dur. İlde İç Anadolu Bölgesi’ne özgü Karasal iklim hakimdir. Yazlar sıcak ve kurak; kışlar soğuk ve yağışlı geçer. Yaz ile kış; gece ile gündüz arasındaki sıcaklık farkları yüksektir. Sert iklim koşulları, Yeşilırmak havzasına giren Çekerek Vadisi’nde biraz yumuşamakta, az da olsa Karadeniz ardı ikliminin etkileri görülmektedir. Yozgat’ın bitki örtüsü step görünümündedir. Eskiden geniş alanları kaplayan ormanlar tahrip edilmiştir. Akdağlardaki ormanlar alçak kesimlerde meşe, yüksek kesimlerde de sarıçam ve ardıçlardan oluşur. İl merkezinin yakınındaki Yozgat Çamlığı ise karaçamlarla kaplıdır. Akdağmadeni, Çayıralan, Çekerek ve Merkez ilçe, ormanların en yoğun olduğu alanlardır. ![]() Kalkınmada ikinci derecede öncelikli iller kapsamındadır. Başlıca sanayii kuruluşları; un, bira, yem, deri, bitkisel yağ, çivi, çimento, prefabrik konut, tuğla ve briket fabrikalarıdır. Ayrıca orman ürünlerini işleyen, dokumacılık yapan, tarım araçları üreten atölyeler bulunmaktadır. Yer altı kaynakları yönünden oldukça zengin olan Yozgat’ın Akdağmadeni yöresinde demir, flüorit, grafit, tuğla-kiremit hammaddesi, Çayıralan’da mermer, Sarıkaya’da demir, Sorgun’da linyit, Şefaatli’de flüorit, Yerköy’de çimento hammaddesi ile kaya tuzu yatakları bulunmaktadır. Ayrıca Boğazlıyan, Sarıkaya, Sorgun ve Yerköy’de maden suyu kaynakları bulunmaktadır. Yozgat’ın Sorgun İlçesi’nin güneyindeki Alişar Höyük’te yapılan kazılarda ele geçen buluntular yöredeki ilk yerleşimin Kalkolitik Çağda (MÖ.5500-3500) başladığını göstermiştir. MÖ.XVII.yüzyılın başlarından itibaren Hititler buraya yerleşmiştir. Nitekim Sorgun ilçesindeki Kerkenes Kalesi, Boğazlıyan’da çalapverdi ve diğer köylerde yapılan kazılarda Hititlerin yörede yaygın biçimde yerleşmiş olduğunu gösteren buluntularla karşılaşılmıştır. ![]() MÖ.II.yüzyılın başlarında kurulan Galatia Krallığı bir süre Pergamon ve Pontus krallıklarına bağlı kalmış ve MÖ.85’te Roma’nın egemenliğini kabul etmişlerdir. Roma İmparatorluğunun ikiye ayrılmasından sonra Anadolu ile birlikte Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunun sınırları içerisinde kalmıştır. Bu dönemde Arap akınları, Sasaniler bu bölgeyi ele geçirmeye çalışmışlarsa da sürekli bir hakimiyet kuramamışlardır. Bizans’ın Armeniakon, Kharsianon ve Sebasteia Themalarının içerisinde kalan Yozgat’a Malazgirt Savaşı’ndan önce Türkmen boyları yerleşmeye başlamıştır. ![]() Danişmendliler bir süre yöreye egemen olmuş, XII.yüzyılın ikinci yarısından sonra da yöre, Anadolu Selçuklularının sınırları içerisine girmiştir. XIII.yüzyılda Baba İshak isyanı ve Babâilik yöreyi etkilemiş, XIV.yüzyılın başlarında da İlhanlı, Eretna Beyliği ve Kadı Burhaneddin devleti yöreye hakim olmuştur. Kadı Burhaneddin’in 1398’de öldürülmesinden sonra Yıldırım Beyazıt yöreyi Osmanlı topraklarına katmışsa da Timur 1402-1403’te Yozgat ve çevresini ele geçirmiştir. Timur’un Anadolu’dan ayrılmasından sonra Osmanlı şehzadeleri arasında çıkan saltanat kavgaları sırasında Yozgat ve çevresi zor günler geçirmiştir. Çelebi Mehmet zamanında Yozgat ve yöresi 1413’te yeniden Osmanlı topraklarına katılmıştır. Yavuz Sultan Selim zamanında Yozgat ve çevresinde baş gösteren Celali İsyanlarından yöre büyük ölçüde zarar görmüş, ve isyanlar bastırılmıştır. Kanunî Sultan Süleyman zamanında arazi yenilenmesi sırasında 1526’da yeniden karışıklıklar çıkmış ve bunlar kısa sürede kontrol altına alınmıştır. ![]() ![]() Osmanlı Hükümeti’nün bu kanununu dinlemeyen Ermeniler 2 Eylül 1915’te Yozgat’ın Boğazlıyan ilçesini ateşe vermişler, bölgeye gönderilen jandarmalarla çatışmışlardır. Bu olayların meydana geldiği sırada Boğazlıyan Kaymakamı Kemal Bey İçişleri Bakanlığı’ndan gelen telgraf emri ile Ermenilerin 24 saat içerisinde bölgeden çıkarılarak Suriye’ye sevk edilmelerini uygulamak istemiştir. İstanbul Hükümeti İngilizlerin baskısı ile Boğazlıyan isyanına neden olanların cezalandırılmasını istemiştir. Boğazlıyan kaymakamı ve Yozgat Mutasarrıf Vekili Kemal Bey Ermeni tehcirinde görevini kötüye kullanarak ölümlere sebep olduğu iddiası ile yargılanmıştır. Kurulan mahkemede Ermeni komiteciler çoğunlukta olduğu gibi İngiliz yüksek komiserliği de bir çok yalancı şahit çıkarmıştır. Bunun üzerine mahkemede sanık olan Kemal Bey ve avukatı Sadettin Ferit Bey tarihi bir savunma yapmıştır: “Düne kadar hakimler heyeti halinde olan sizler, şu dakikada bir tarih mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz. Ermeniler tarafından öldürülen dindaşlarının ve soydaşlarının matemi Müslümanların yüreklerinin sızlattığı ve her gün gelen kara haberlerin halkı tahrik etmekten geri kalmadığı malumdur. Ermeniler ise, Rus Ordularının kah önüne geçerek, kah arkasında kalarak, ekseriya memleketin asker kuvvetinden mahrum kalmasına güvenerek facialar meydana getirmekten çekinmiyorlardı. Yozgat Vilayeti dahilinde sevk edilen bazı Ermeni - Muhacir kafilelerine, Ermenilerin Müslümanlara reva gördükleri facialara şahit olmuş, bazı asker kaçaklarının tecavüzü ihtimal dahilindedir. Ancak, savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyanı durdurmak maksadıyla iddia makamının da isteği üzerine, kurbanlar verilmesi bir siyaset icabı sayılıyorsa, bu kurban, ben olamam. Siz kurban seçmekte değil, ancak hak ve adaletle hüküm vermek vicdani görevini taşıyan bir yüksek heyetsiniz. Mutlaka kurban aranıyorsa, herhalde bu işlerin tertipçisi ve idarecisi olarak benim gibi küçük bir memur bulunacak değildir.” ![]() Mahkeme bu şekilde devam ederken, İngilizler ve Ermeniler Kemal Bey’in asılması için Mahkeme Başkanı Hayret Paşa’ya baskı yaptıklarından, Hayret Paşa istifa etmiş yerine “Nemrut” lakabıyla anılan Mustafa Paşa getirilmiştir. Kemal Bey 8 Nisan 1919’da idama mahkum olmuş, ancak Padişah Sultan Vahdettin kararı imzalamamışsa da Şeyhülislam’ın fetvası ve İngilizlerin baskısı ile Kemal Bey İstanbul’a getirilerek, Beyazıt Meydanı’nda idam sehpasına çıkarılırken son sözü sorulduğunda; halka dönerek: “Sevgili vatandaşlarım, Ben bir Türk memuruyum. Aldığım emri yerine getirdim. Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum. Son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa, kahrolsun adalet” demiştir. Bunun üzerine halk “Kahrolsun böyle adalet” diye bağırmaya başlamıştır. Kemal Bey sözlerine devamla: “Benim sevgili kardeşlerim, asil Türk Milletine çocuklarımı emanet ediyorum. Bu kahraman millet, elbette onlara bakacaktır. Allah, vatan ve milletimize zeval vermesin. Amin. Borcum var, servetim yok üç çocuğumu, millet uğruna yetim bırakıyorum. Yaşasın Millet...” demiştir. ![]() TBMM 14 Ekim 1922’de çıkardığı özel bir kanunla “Milli Şehit” olarak kabul etmiş ve Boğazlıyan’da bir mahalle ile bir okula “Milli Şehit” adı verilmiştir. Kurtuluş Savaşı sırasında yörede Kuvayı Milliye’yi zor duruma düşüren bir isyan çıkmıştır. Yozgat Mutasarrıfı Necip Bey Kuvayı Milliye’ye karşı olumsuz bir tutum içerisinde olmuş ve İstanbul Hükümetinin yanında yer almıştır. Bunun üzerine Çapanoğulları ayaklanarak 14 haziran 1920’de Yozgat’ı işgal etmişlerdir. Ankara Hükümetince isyanı bastırmak üzere Çerkez Ethem kuvvetleri buraya gelmiş ve 27 Haziran 1920’de isyanı bastırmıştır. Bunun ardından Eylül 1920’de isyancılardan oluşan Akdağmadeni alayı Yunanlılar ile savaşmaya gitmeyi reddetmişler ve bunun üzerine yörede ikinci bir ayaklanma baş göstermiştir. İsyancılar Amasya-Tokat arasındaki Çengelhanı işgal etmiş, Kırşehir’in Nogalkızı Köyü’nde de Kuvay-ı Seyyare’yi pusuya düşürmüşlerdir. Bunun üzerine ikinci Kuvvay-ı Seyyare ayaklanmaları bastırmıştır. Bu ayaklanmanın en önemli yanı da Ankara Hükümeti ile Çerkez Ethem arasındaki ilk siyasi ayrılığın baş göstermesidir. Çerkez Ethem, ayaklanmanın böylesine büyük boyutlara ulaşmasında, daha sonra Ankara Vali Vekilliğine getirilen Yahya Galip Bey’in büyük payı olduğunu ileri sürmüştür. Atatürk’ten Yahya Galip Bey’in yargılanmak üzere Yozgat’a gönderilmesini istemiştir. Ancak, TBMM Çerkez Ethem’in bu isteğini geri çevirmiştir. ![]() Yozgat’ta günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Çadır Höyük, Mercimek Tepe Höyüğü, Alişar Höyüğü, Sorgun yakınlarında Şah Muratlı Köyü’ndeki Kerkenes Kalıntıları, Tavium Antik Kenti Kalıntıları, Behramşah Kalesi, Kilise kalıntısı, Çeşka Yer altı Şehri, Karabıyık Köprüsü (1516), Sarayköy Çapanoğlu Cami (1779), Saat Kulesi (1908), Başçavuş Cami (1800-1801), Kayyumzade Demirci Ali Efendi Cami (1804), Cevheri Ali Efendi Camisi (1788), Kızıltepe Köyü Camisi (1816-1817), Kubbeli Cami (1152), Salih Paşa Cami (1813), Şah Ruh Mescidi, Osmanpaşa Türbesi (1240), Görpeli Türbesi , Ali Çelebi Türbesi, Mahmut Çelebi Türbesi, Çerkez Bey Türbesi, Şah Sultan Hatun Türbesi, Çinçinli Sultan Hanı, Hamidiye Saatli Çeşmesi (1901), Divanlı Köyü Mağaraları ve Muteber Divanlıoğlu Konağı, Karslıoğlu Konağı, Nizamoğlu Konağı, Salim Korkmaz evi başta olmak üzere Türk sivil mimari örneklerinden evler bulunmaktadır. Ayrıca Cumhuriyetin erken dönem mimarisine ait ilkokul, askerlik şubesi, hükümet konağı gibi yapılar da onları tamamlamaktadır. Ayrıca ilde Yozgat Çamlığı Milli Parkı, Kadıpınarı Orman İçi Dinlenme ve Mesire yerleri vardır. |
|
![]() |
![]() |
|
|
![]() |
#2 |
![]() Yozgat Gezgin Gözüyle
![]() Kerkenez Harabeleri: (Keykavus Kalesi) Hattuşaş dan sonra Hititlerin en büyük kentidir. Sorgun ilçesi Şahmuratlı köyü sınırları içerisinde bulunan Kerkenez Harabeleri Şahmuratlı köyüne 5 km. mesafededir. Harabeler çok geniş bir alanı kaplamaktadır. Harabeleri çepeçevre saran sur kalıntıları yerinde durmaktadır. Hafif eğimli arazi üzerinde tam orta yerde Sülüklü Göl (Büyük Göl) olarak anılan yerde yaklaşık çapı 20 m. olan su birikintileri bulunmaktadır. Buna benzer Kızlar ve Atlar gölleri de bulunmaktadır. Araziyi saran sur kalıntıları batıda yaklaşık 4m. lik bir boşluk bırakmaktadır ki burasının sur kapısı olabileceği tahmin edilmektedir. Harabeleri tamamen gün ışığına çıkarma çalışmaları devam etmektedir. ![]() Çeşka Yeraltı Şehri: Merkez İlçeye 3 km. mesafede ve kuzeydoğusunda yüksekçe bir tepeye kurulmuş yer altı şehrinin üç ayrı girişi vardır. Güney kısmında iki kat halinde halinde üç odalı bir mekan vardır. Bu mekanın batı kısmındaki odanın üstünde bacası vardır. Kuzeydeki odanın tabanında kısmen dolmuş iki ayrı beşik kemerli galeri girişi vardır. Yıkıntılar arasında ve alt eteklerde monokrom perdaleli ve perdalesiz Roma,Bizans Seramik parçaları mevcuttur. Alişar Höyüğü: Yozgat’ın 45 km. güneydoğusunda,Yozgat-Sarıkaya İlçesi anayolu üzerinde bulunan höyük 520 m. uzunluğunda,950 m. genişliğinde bir üst görüntü vermektedir. Alişar’ın yerleşimi kalkolitik denilen ve ana toprak üzerinde kurulan bir köy kültürüdür. Yapılan kazılarda küplere, taş ve ağaç sandıklara gömülmüş iskeletler, çanak çömlek, süslü mühürler, iyi işlenmiş taş ve kemikler,insan ve hayvan figürleri bulunmuştur. ÇEŞKA YER ALTI ŞEHRİ:Yozgat’ın, merkez ilçe sınırları içerisinde olup, şehrin kuzeydoğusunda ve Kirazlı Göleti mevkiinde yer almaktadır. Bu yeraltı şehrinin güney, kuzey, ve batı yönünde olmak üzere üç ayrı giriş kapısı bulunmaktadır. Ancak, bu giriş kapıları günümüzde dolmuş olarak bulunmaktadır. Kuzeydeki küçük giriş kapısından alçak ve dar bir galeri ile bir odaya ve odadan yine galeri ile etrafında odalar bulunan bir salona girilmektedir. Salona açılan diğer galerinin dolmuş olduğu görülmektedir. ![]() İki kısımdan meydana gelen bu caminin birinci kısmı Çapanoğlu Ahmet Paşa’nın büyük oğlu Mustafa bey tarafından Hicri 1193 Miladi 1779 yılında; ikinci kısım ise kardeşi Süleyman bey tarafından Hicri 1209 Miladi 1794 - 95 yıllarında yaptırılmıştır. Mimarının kim olduğu bilinmeyen ve 16 yıl ara ile yapılan ilave ile iç ve dış cami olmak üzere iki kısımdan meydana gelmektedir. İç cami beyaz, dış cami açık kahverengi - bordo kesme taşlarla yapılmıştır. Birçok özellikleri ayrı olan bu kısım birbiriyle çok güzel bağdaşmıştır. Camiin dört tarafı avlu duvarıyla çevrilmiş olup, avluya doğu tarafından ve batıdan kemerli birer abide kapı ile girilmekte iken 1964 yılında kuzey tarafından üçüncü bir kapı daha ilave edilmiştir. Avlu giriş kapıları hizasında güney de kalan kısım Çapanoğulları ailesi ve memleketin eşrafı için kabristan olarak kullanılmıştır. ![]() Kayyumzade (Demirci Ali Efendi) Camii : 1804 yılında Cevheri Ali Efendi tarafından yaptırıldığı yazıtından anlaşılmaktadır. Kırma çatılı son cemaat yeri olan haremin birleştiği kuzeydoğu köşesinde,çokgen minaresi olan,geniş avlu içinde kurulmuş olan yapıya kuzeydeki tek kapıdan girilir. Avlunun doğu iç duvarında iki ağaç direk üzerine oturan ufak bir revaklı kısmı vardır. Bu bölümün güneyine bir medrese yapılmış ve uzun süre bu amaçla kullanılmıştır. Caminin mahvil galerisinde ahşap oyma bitkisel ve geometrik motifler,kemerlerde ise Barok tarzda kalem işleri vardır. Kare biçimli tavan göbeği geometrik motiflerle bezelidir. Osmanpaşa Türbesi : Merkez İlçe Osmanpaşa Kasabasındadır. Camiye ![]() Görpeli Türbesi : Merkez İlçenin Görpeli Köyündedir. Türbenin yanında bir çeşme mahzeni bulunmaktadır. KÜMBETLER Çayıralan İlçesinde Çerkezbey Türbesi, Çandır İlçesinde Şah Sultan Hatun ve Osmanpaşa Kasabasında Emirci Hatun Türbeleri vardır. Ali Çelebi Türbesi : Çalışkan köyündeki türbenin 1466 veya 1467 tarihleri arasında yapıldığı sanılmaktadır. Dikdörtgen planlı,beldeken tarzında türbeler grubuna giren bu türbe,kare planlı “L” ayaklar arasında üç sivri kemere ve duvara pandandifle oturan ufak kubbeli bir yapıdır. Türbe içinde ve dışında birer mezar taşı vardır. Ayrıca türbe içinde el yazmalı kitap sayfalarına rastlanan kare planlı beşik tonozlu örtülü esas odası mezar odası toprak altında kalmıştır. Mahmut Çelebi Türbesi : Çalışkan köyündeki ikinci türbedir. Kubbesi ve üst kısmı yıkık olan türbenin diğer türbeden farkı ebatları bakımından daha büyük olmasıdır.1477 de yapılan türbe Mahmut çelebiye aittir. Yapıda devşirme malzeme kullanılmıştır. Behramşah Kalesi : Çalışkan köyünün kuzeyinde bulunan yüksek bir kaledir. Gıyaseddin Keykavus emirlerinden Necmeddin Behram Şahı Candar’a ait olan kale, 13. Yüzyılın ilk yarısında yapılmıştır. Kalenin birçok kısmı yıkık ve harap,batı ve güney duvarları ayaktadır. Yüksek kale duvarları,moloz taş üzerine kesme taş kaplıdır. İçte tuğla gibi çaprazlama dizilerle sıralanarak zigzaz duvar dolgusunu oluşturmuştur. Kilise : Kesme Taştan yapılmış büyük bir kilisedir. Kilise tavanındaki Hz. İsa resmi tahrip görmüştür. Kilisenin girişleri yıkılmış durumdadır. Çerkez Bey Türbesi : 1855 e tarihlenen türbe,kare kaide üzerine oturan,sekizgen prizma gövdeli,kuzeye açılan eyvanlı ve kubbelidir. Osmanlı türbeleri gibi yalın katlı ve kubbelidir. Sembolik lahit odasını dıştan sivri kemer silmeli üç dikdörtgen pencere aydınlatır. Taş kemerli bir kapısı olan esas mezar odasına,dört basamaklı bir merdivenle inilir. Kare planlı esas mezar odasının üzerini aynalı tonoz örter. İçeriyi rüzgar deliği aydınlatır. Kubbeli Cami : Çerkezbey türbesinin yanındadır. Caminin orijinal kitabesi bulunmamasına karşın,son cemaat yerinde hareme giriş kapısı üzerinde 1152 yılında yapıldığı yazılıdır. Çokradan Köyü Cami : Caminin 1816-1817 tarihlerinde yapıldığı belirtilmektedir. Kırma çatılı,dikdörtgen planlı,moloz taş bir yapıdır. Şah Sultan Hatun Türbesi : 1500 yılında yapılan türbe Dulkadirli Beyi Alauddevle’nin oğlu Şahruh’un karısı Şahsultan’a aittir. Düzgün kesme taşlardan örülmüş,sekizgen gövdeli ve içten kubbe,dıştan pirimidal çatıyla örtülü asıl bölümle,buraya doğrudan eklenmiş beşik tonozlu derin eyvan bölümünden oluşmuştur. Duvar yüzeyinden hafif taşkın profillerle,basık kemerli asıl girişin üzerindeki fazla derin olmayan beş sıralı mukarnasla değerlendirilmiştir. Mukarnas sıralarının altındaki boşlukta,içi katmerli çiçek motifleri vardır. Yapının sekiz yüzeyini de dolaşan mermer levhalar üzerine kabartma harflerle Farsça beyitler yazılmıştır. Şah Ruh Mescidi : Yapım tarihi bilinmemekte,mescide giriş kapısı üzerinde bulunan tamir kitabesine göre,Ahmet Oğlu Aslan Paşa tarafından 1744 yılında tamir edilmiştir. Mescit kırma çatılı iki minareli ve moloz taştan yapılmış ve iki minaresi mevcuttur. ![]() Divanlı Köyü Mağaraları : Sarayken İlçesi Divanlı Köyünde bulunan mağaralar çeşitli bölmelerden oluşmaktadır. Mağaralar Kayalara oyulduğu gibi,taştan oyma merdivenlerle inilen mağaralar da vardır. Bu mağaraların Bizans dönemine ait olduğu belirtilmektedir. Çinçinli Sultan Hanı : İlçe merkezinin 16 km. kuzeyindedir. 1221 yılında Valide Sultan Mahperi Hatun tarafından yaptırılmıştır. Moloz taş ve üzeri kesme taş kaplama bir yapıdır. Üst örtüsü tamamen yıkılmıştır. Duvarların bir kısmı ayakta durmaktadır. Saray Köyü Çapanoğlu Camii : Yozgat’ın 20 km. batısında Ankara-Yozgat yolu üzerindeki Saray Köyündeki camii 1765 de Kapucubaşı Çapanoğlu Ahmet Paşa tarafından yaptırılmıştır. 1957 te tek şerefeli minaresi ilave edilmiştir. Kırma çatılı köşe duvarları ve pencere kenarları kesme taş,diğer kısımları moloztaş bir yapıdır. Yapı içinde ahşap ve kalem işi olmak üzere iki türlü süslemeye karşılaşılmaktadır. Ahşap süsleme kiriş uçlarından ve minber korkulukları kafes işçiliği ile yapılmıştır. |
|
![]() |
![]() |
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|