sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > GÜNCEL HABERLER - SİYASET > Türkiye ve Dünyadan Haberler
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Türkiye ve Dünyadan Haberler Son dakika haberler ve son gelişmeler burada .

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 05-28-2009, 08:50   #1
Kullanıcı Adı
CanDostu
Standart [Yorum - Eser Karakaş] Kovduk ve neler neler kazandık

Sayın Başbakan'ın AK Parti Düzce il kongresinde yaptığı konuşma, yirminci yüzyılda azınlıkları ülkeden kovalayarak toplum olarak ne elde ettiğimizi sorgulaması Türkiye için çok önemli, gerçekten bir Türkiye başbakanına yakışan bir açılım olmuştur.
Temennimiz, bu açılımın Sayın Erdoğan'ın başbakanlık döneminde somut adımlara da dönüşebilmesi, örneğin bürokrasinin önemli yerlerine adım atmak isteyen azınlık yurttaşlarımızın önünün açılması, mesela Dışişleri Bakanlığı meslek memurluğuna Müslüman olmayan yurttaşlarımızın da girebilmesine olanak sağlanmasıdır.
Üç-dört sene önce çok başarılı bir Ermeni kızımızın, ülkemizin en iyi hukuk fakültesinden mezun olurken hariciyeci olacağım diye "tutturmasını" ama daha tecrübeli ve daha gerçekçi babasının "Kızım, senin Ermeni olduğunu anladıkları andan itibaren şansın kalmaz, sonra üzülürsün." diye bu girişimden kızını vazgeçirmesini hâlâ içim burkularak hatırlıyorum.
Sayın Başbakan'ın bir tarihsel özeleştiri olarak da nitelendirilebilecek bu Düzce konuşması haklı olarak bu faşizan devlet tasarruflarından ülkemizin kazançlı çıkmadığını ön plana çıkarıyor.
Ancak, ülke olarak kazançlı çıkmadığımız bu faşizan devlet ve kısmen de toplum tasarruflarından kimsenin kazançlı çıkmadığını da söylemek olanaklı değil.
1915 faciasında öldürülen, sürülen Ermeniler, dönemin hukuku gereği azınlık değil, Osmanlı tebaası insanlar; Sayın Başbakan'ın dile getirdiği faşizan devlet tasarruflarından bahsedecek isek 1915'ten yani daha azınlık kavramının ülkemizde Lozan'la tanımlandığı tarihten önce başlamak gerekiyor. Bu faşizan devlet tasarruflarının çok korkunç insanî, toplumsal sonuçları oluşmuş, binlerce senedir bu topraklarda yaşayan insanlar dedelerinin dedelerinin doğduğu, yaşadığı topraklardan koparılmışlar.
Bu konunun insanî, toplumsal boyutları 1951'de Faik Ökte'nin (Varlık Vergisi uygulamasının İstanbul defterdarı) bir günah çıkarma kitabı olarak değerlendirilebilecek kitabından beri bir ölçüde konuşuluyor. Gazeteci-yazar Rıdvan Akar'ın, Prof. Dr. Ayhan Aktar'ın kitaplarından, yazar Yılmaz Karakoyunlu'nun romanlarından, Tomris Giritlioğlu'nun filmlerinden vs. bu yana tartışma daha da netleşiyor.
Ancak, bu süreçte hiç demesem bile en az konuşulan konu "kovulan insanların, ailelerin" geride bıraktıkları mülkleri meselesi.
1915 olaylarında bir milyonu mütecaviz Osmanlı tebaası Ermeni, topraklarından, evlerinden koparılıyor, öldürülüyor, sürülüyor ve çok azı 1918'den sonra geri gelebiyorlar.
Bu insanların evleri, toprakları, işyerleri ne olmuştur, bu konu, konuşmaktan büyük ölçüde imtina ettiğimiz bir konu.
Osmanlı İmparatorluğu, her büyük devlette olduğu gibi, tapu ve nüfus kayıtlarını yabana atılamayacak ölçüde düzgün tutan bir devlet ama bu konu hiç gündeme gel(e)miyor.
1915 sonrası acaba Anadolu'da kaç kişi, bir yandan haram sözcüğünü dilinden düşürmezken, öte yandan topraklarından kopartılan Ermenilerin malının mülkünün üzerine vicdanî bir rahatsızlık duymadan oturmuştur, doğrusu bilemiyoruz.
1923 mübadelesi bir karşılıklı hukukî antlaşmaya dayandığından mülkiyet meselesi bir ölçüde bu konuda hakkaniyete uygun olarak çözülebilmiştir.
1942 Varlık Vergisi meselesi ise çok büyük ve çok haksız mülkiyet transferlerine neden olmuştur; hatta belki de bu kanunun Ekim 1942'de çıkarılmasının arka planında savaş ortamının finansmanından ziyade mülkiyetin Türkleştirilmesi kaygısı yatmaktadır.
Özellikle İstanbul ve İzmir'de Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı azınlıklara gelirlerinin değil toplam servetlerinin yüzde yetmişine yaklaşan oranlarda vergi salınmış, ödeyemeyenler de Aşkale'ye demiryolu yapımına sürülmüşlerdir.
Bu işkenceyi göze alamayan azınlık yurttaşlarımız taşınmazlarını satmaya kalktıklarında piyasada doğal olarak büyük bir arz fazlası oluştuğundan hanlar, evler, şilepler yok pahasına satılmışlardır.
Varlık Vergisi nedeniyle yok pahasına sattırılan bu taşınmazları, fabrikaları, gemileri Türkler arasından kimler satın almıştır, kimler bu insani ve ekonomik facianın üzerinden sermaye birikimi yapmış, havadan zengin olmuştur, bu konular en az konuştuğumuz konuların başında gelir.
Bu şekilde yani komşusu Rum'un, Yahudi'nin fabrikasını, işyerini, evini yok pahasına satın alan daha doğrusu "millileştiren", "Türkleştiren" aileler kimlerdir, bunların bir bölümü bilinir ama pek yazılmaz, çizilmez; bunların arasında günümüzün çok önemli zenginleri de vardır ve ben de isim vermemeyi tercih ederim.
1955 ve 1964 olayları sonrasında özellikle İstanbul'dan büyük bir göç yaşanmış, bu insanların taşınmazları kelimenin tam anlamıyla ortada ve kapanın elinde kalmıştır.
Bazı arkadaşlar senelerdir Beyoğlu belediye başkanlarının neden ülkemizin belirli bir bölgesinden, İstanbul'a çok göç veren bir bölgesinden seçildiğini anlamadılar; bunun bir tek izahı vardır; zira bu bölgemizden İstanbul'a gelen vatandaşlarımız Rumların, Ermenilerin Beyoğlu'ndaki tapulu ama boş evlerine hukuksuz bir biçimde yerleştirilmişler ve bir oy deposu haline gelmişlerdir. Beyoğlu'nun arka sokaklarındaki evlerin yaklaşık tümü tapulu ama sahipleri artık buralara gelemeyen, gelse de tapulu evine sahip çıkartılmayan Rumların, Ermenilerin evleridir. Kurtuluş'ta, Adalar'da, Kadıköy'de de böyle sayısız işgal edilmiş evler mevcuttur.
Bu evleri işgal edenler fakir fukara insanlardır ama özellikle Varlık Vergisi sonrası el değiştiren taşınmazlar, fabrikalar çok önemlidir.
Sayın Başbakan'ın belirttiği gibi bu insanlık dışı tasarruflar ülkemize bir şey kazandırmamıştır ama bir sürü insanı da "haramzade" yapmıştır, buna kuşku yoktur.
Bu "mal-mülk üzerine oturma" alışkanlık haline gelmiş ve Kıbrıs meselesini de içinden çıkılmaz hale getirmiştir; bugün Ergenekon soruşturması kapsamında adı geçen kişilerin kaç tanesine KKTC'de eski bir Rum evinin mülkiyetinin, tapu koçanının verildiğinin araştırılması gerçekten ilginç sonuçlar üretebilir.
İstanbul Üniversitesi'nde öğretim üyeliği yaptığım senelerde öğretim üyelerinin pek alışık olmadığı yönetmeliklerle öğretim üyelerinin davranışları düzenlenmeye kalkışıldığında kendi aramızda "burayı tapu-kadastro dairesine çevirmek istiyorlar" diye söylenirdik; bu söylenmenin altında "tapu-kadastro" dairelerini olumsuz anlamda bürokrasinin örneği olarak görmek ve biraz da küçümsemek yatar idi.
Ancak, seneler geçip ülkemizi daha yakından tanıdıkça Türkiye'nin en önemli üç devlet dairesinin "tapu kadastro müdürlükleri", "Milli Emlak Genel Müdürlüğü" ve "nüfus idareleri" olduğunu öğrendim; iddia ediyorum bu üç birim Türkiye'de MGK'dan da, Başbakanlık Müsteşarlığı'ndan da, MİT'ten de önemli birimler; zira tarihimizin tüm şifrelerini, gizli yönlerini ellerinde tutuyorlar.
Ortalama bir yurttaşın çok sıradan bir devlet dairesi olarak algıladığı bu birimlerin başına yapılan atamalarda da birilerinin mesela Maliye Bakanlığı müsteşarlığına yapılan atamalardan bile daha fazla titizlendiğini duyuyoruz. Tüm bunların nedeni de "azınlıkları kovarken kimin ne kazandığının Türkiye'nin en büyük sırrı olduğu" sevimsiz gerçeği. Ama Türkiye'nin çok şey kaybettiğine hiç kuşku yok. ZAMAN
Eser Karakaş28 Mayıs 2009, Perşembe
CanDostu isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Okunmamış 05-28-2009, 15:36   #2
Kullanıcı Adı
NOYAN
Standart

Ermeniler'i kovmasaydık şimdi memlekette milyonlarca Ermeni vardı... Ermenliler ile birlikte yaşayacak kadar hümanist biri değilim, kovduğumuz iyi olmuş, zaten kovulmayı da haketmişler.
NOYAN isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 19:12


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog