Ne zamandır aynalara bakmıyorum dün baktığımda yüzümdeki o eski sahtekar kişiliği gördüm. Yıllanmış ve uzun zamandır ortaya çıkmayan o iki yüzlü ifadeyi. Bir hafta oluyor masumiyet tarafımı yitireli. Şimdilerde buzul bir çaresizlik buzul bir kimsesizlik hakim bu bedene. Ne zamandır kendi evimde kendi ailemle vakit geçirmiyormuşum meğer çevremdeki insan ve insanların yoğunluğundan sorunlarından pek vakit bulamamışım sanırım. Ama yalnızlık insanı en acımasız yerinden perçinliyor. Telefona gidiyor kanayan eller sonra ansızın çekiliyor en derinlere. Kaçımız kaç insanın mutluluğu için o insanı seviyoruz? Kaçımız zarar verdiğini anlayıp daha mutlu olacak diyerek çekip gidiyoruz kara kirli zindan hücrelere. Asıl sevgi seveni mutlu görmek değilmidir aslında?
İşte puslu odamdayım etrafımda insanlardan kalma toz bulutları. Sigaramdaki her nefes ölüm ziyareti. Başımı koyduğum her yastık bir kefen, her yatak bir mezar... Bedenimi kaç kere verdim sahte ölümlere bilmiyorum. Gerçeğine bir adım kala durduğum sahte ölümler.
Son zamanlarda yazar oldum çıktım hayatımı ve hayatıma dair aşk hikayelerimi en can alıcısını en kimsesizini. Kaçık bir şair, dengesiz bir bilge, kopuk bir diyojen gibi. Ama yazılarda hep bir kan kokusu hep bir kaybediş hep bir yıkılmışlık mevcut nedense. Oysa ki ne çok isterdim onu anlatan, sevenlerimi anlatan, yüreğimden fışkıran kelimelerimi kalemle onlar kadar beyaz sayfalara beynimle çakmayı.
Aynanın karşısında kaybetmiştim hep korktuğum o beni gösteren ikinci kişiliğimi saklayan aynada. Çok şey özleyen, seven, önemveren yanımdı önceleri. Sonra insanlığımı sevaplarımı, değerlerimi kaybettim. Onu kaybettiğimde kaybetmek istediğimde çektim kendimi en derin en içinden çıkılamayası zindanlara.Bir çok kavramdan öte zindanlar kararttı o yemyeşil umutlarımı. Sana ve size açtığım tomurcuk tomurcuk umutlarımı...
Herneyse Yersiz! Yönsüz! Dengesizim! bu aralar. Herkesin istediği kadar kötü herkesin istediği kadar dengesizim. Toparlanma mevsimleri gözlerimden çok uzak...