sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > SONFORUM BÜYÜK ATLAS - ŞEHİR REHBERİ > Karadeniz Bölgesi > Trabzon
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi Forumları Okundu Kabul Et


Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 11-29-2007, 23:10   #1
Kullanıcı Adı
alfonzo28
Standart trabzon

Trabzon Antik Yunan döneminde, tahminen M.Ö. 700 yıllarında, Yunanlılar tarafından kurulmuş bir kent. Yunancadaki ilk adı Trapezus'tur ve bugünkü Trabzon adı da bu sözcükten türemiştir. Trabzon adının en az 2700 yıllık bir geçmişi var.
Yunanlılardan önce bölgede Makronlar, Skitenler, Kolkler, Driller gibi Yunan olmayan bazı kültürler yaşadı. M.Ö. 400 yıllarında Trabzon'u ziyaret eden Sokrates'in öğrencisi Zenofon'un günlüklerinde bu halkların adı geçer. Ne yazık ki, akıbeti belirsiz bu kültürler hakkında, günümüze ulaşmış çok az bilgi bulunuyor.
Trabzon kurulduktan bir süre sonra Perslerin, daha sonra da Romalıların egemenliğine girdi. Pers egemenliğinde Trabzon, Pers ve Yunan kültürlerinin ilginç bir kaynaşmasını yaşadı. Bölgenin "Pontus toprakları" olarak anılması da bu dönemde başladı.

Bizans döneminde de gariplikler sürdü. Çünkü Trabzon, önceleri Bizans İmparatorluğu'nun bir parçası gibi görünse de, Trabzon Rum İmparatorluğu adı altında özerk bir yapıya kavuştu. Hatta Bizans'la, savaşı bile göze alarak, ciddi bir rekabet içine girdi. Trabzon Rumları, hem coğrafi yakınlık hem de stratejik çıkar nedeniyle, doğudaki Gürcülerle ve güneydeki Türkmen beylikleriyle sık sık işbirliği yaptılar. Bu işbirliği, Trabzon İmparatoru Komnenos'un, kızlarını ve kız kardeşlerini, Türkmen olan Akkoyunluların liderleriyle evlendirmesi noktasına kadar vardı.
Trabzon'un bir Laz kenti olduğunu sanan çoktur. Oysa Trabzon hiçbir zaman Laz kenti olmamıştır. Lazlar, yani, Rumca ve Türkçe ile ilgisi bulunmayan bir dil olan Lazcayı konuşanlar, bugünkü Rize ve Artvin bölgelerinde yaşadılar. Sonradan Trabzon'a göç edip yerleşen Lazlar olduysa da, hiçbir zaman, kent nüfusunun çoğunluğunu oluşturmadılar.

Her alanda Bizans'a meydan okuyan Trabzon'dan önemli teoloji ve felsefe uzmanları çıktı. Fatih Sultan Mehmet ise Trabzonluları İstanbul'a sürdü.

Geçen haftaki yazıda, Türkiye'nin kendisini tanımadığını, bir örnek olarak Trabzon gerçeği incelendiğinde hem kendimizle hem de Trabzon'la ilgili çok şey öğrenebileceğimizi, zamanın nasıl akıp gittiğini, her şeyin ne kadar çabuk ve kolay değiştiğini vurgulamıştık.

Trabzon'un M.Ö. 700 yıllarında, Yunanlılar tarafından kurulduğunu, daha sonra Pers ve Roma egemenliği altına girdiğini, Bizans döneminde Trabzon'un özerkliğini ilan ederek Bizans ile rekabete girdiğini, sık sık doğusundaki Gürcülerle ve güneyindeki Türkmenlerle işbirliği yaptığını, onlarla akrabalık ilişkileri içine bile girdiğini belirtmiştik. Tabii Trabzon ile Bizans arasındaki rekabet sadece toprak ve ticaret kaynaklı değildi. Trabzon, entellektüel birikim açısından da Bizans'ın gerisinde değildi. Örneğin Trabzon kökenli Georgius, Plato ve Aristoteles'in felsefelerini çok ayrıntılı biçimde incelemiş, kitapları Avrupa'da büyük yankı uyandırmış, dönemin önemli teoloji ve felsefe uzmanlarından birisiydi.

Ortodokslarla Katolikler arasında birlik sağlanması yolunda çalışan ve bu nedenle Ortodoks Bizans'tan büyük tepki gören Johannes Bessarion da yine Trabzonludur. Plato uzmanı Bessarion, 750'yi aşkın kitabı içeren kütüphanesini, ölmeden önce Venedik'e bağışlamış, bu kitaplar ünlü "Marciana Kütüphanesi"nin çekirdeğini oluşturmuştu. Beş yıl boyunca Bolonya'yı yöneten Bessarion, Katolik dünyasında o kadar etkili bir konuma gelmişti ki, Papa 5. Nikolas öldüğünde, Papalık için aday gösterilmiş, ancak son anda bu makamı başkasına kaptırmıştı.

Fatih Sultan Mehmet, Trabzon'un Bizans'a meydan okumaya varan gücünden çekindiği için mi, yoksa bu gücü kendi yanına çekmeyi akıl edemediğinden mi bilinmez, 1461'de Trabzon'u aldığında, ilk iş olarak, buradaki Rumların yaklaşık üçte birini sürdü, mallarına da el koydu. Üstelik sürgün politikası Fatih'ten sonra da devam etti. Osmanlı kayıtlarına göre, bölgeden sürülen kişiler 19 bine ulaştı, çoğu İstanbul'a, Yeniköy, Arnavutköy, Balat ve Fener bölgelerine gönderildi. Sürülenlerin yerine ise, Niksar, Amasya, Ladik, Çorum, Merzifon, Tokat, Samsun gibi yerlerden Müslümanlar yerleştirildi. Bu sürgün politikasından sonra, Trabzon ve çevresinde kalan Rumların çoğunluğu hem topraklarını ve mallarını korumak, hem de daha az vergi ödemek için, Müslümanlığa geçtiler. 1800'lerin sonlarına gelindiğinde, Hıristiyan Rumlar, kent nüfusunun sekizde birini, çevre kasaba ve köyler de katıldığında, bölge nüfusunun beşte birini oluşturuyordu.

Ancak her şeye rağmen Trabzon, Osmanlı döneminde de önemini korudu. Nitekim Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim Trabzon valisiyken, kendisini, edebiyat ve bilim alanlarında burada geliştirdi. Trabzon'da doğan ve 25 yaşında imparatorluğun başına geçen oğlu Kanuni Sultan Süleyman da burada yetişti.
Trabzon 20. yüzyılın ortalarına kadar entellektüel birikimi yoğun bir kültür kenti olmayı sürdürdü. Bir eski Trabzon'u düşünün, bir de bugünkü Trabzon'u! Çağrımız Trabzonlulara!
Kendimizi tanımak amacıyla bir örnek olarak ele aldığımız Trabzon maceramıza devam ediyoruz. Daha önce, M.Ö. 700 yıllarında Yunanlılar tarafından kurulan Trabzon'un köklü tarihini anlatmaya çalışmış, bu arada Trabzon'un İstanbul ile, yani dönemin Bizans'ı ve Konstantinopolis'i ile rekabeti konusunda örnekler vermiştik. Ayrıca Osmanlıların Trabzon'u ele geçirdikten sonra on binlerce Trabzonlu Rumu sürgün ettiğini, ancak buna rağmen, Trabzon'un önemini koruduğunu vurgulamıştık.

Osmanlı'dan önce, ağırlıklı olarak Rum kültürünü temsil eden, ayrıca azınlık kültürü olarak içerisinde Ermeni ve Ceneviz kültürlerini de barındıran Trabzon, coğrafi yakınlık nedeniyle, çevresindeki Gürcü, Laz ve Türkmen kültürleriyle de etkileşim içerisinde olmuş, ortaya gerçekten ilginç bir sentez çıkmıştır.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde de Trabzon, ticari potansiyeli, entellektüel birikimi ve çok kültürlü kozmopolit yapısı açısından, İstanbul, Selanik ve İzmir ile birlikte, Trakya ve Anadolu bölgesinin en önemli kentiydi. Trabzon, yüzölçümü ve nüfus açısından İstanbul'dan çok daha küçük olmasına rağmen, sosyal ve kültürel yapısı itibarıyla, adeta bir "mikro - İstanbul"u andırıyordu.

Öyle bir Trabzon düşünün ki, 1840'lı yıllarda Marsilya ile arasında direkt gemi seferleri bulunmaktaydı. Aynı dönemde Trabzon'da ABD'nin, İngiltere'nin, Fransa'nın, İtalya'nın başkonsolosluğu bulunmaktaydı. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu kentte çıkan süreli yayınların sayısı 57 idi (Bu sayı Rize'de 1, Gümüşhane'de 1, Giresun'da 14, Ordu'da 11, Samsun'da 17'dir). Yine aynı yıllarda Trabzon'da opera, tiyatro binaları bulunmakta, sinemalarda sessiz filmler ve Kurtuluş Savaşı belgeselleri gösterilmekte, ana meydandaki restoranlarda piyano resitalleri verilmekteydi.
Rize il sınırı yakınlarında yapılan sondajlarda ele geçen buluntular ,Kalkolitik çağla tunç çağında (İ.Ö. 5500-1000) bu yörede insanların yaşadığını göstermiştir .İlk çağlarda Khalybllerin yurdu olna bu yörede Miletoslular İ.Ö. 7.yy.da bir ticaret kolonisi kurmuşlardır .Aynı yüzyılda bölge Kimmerler tarafından yağmalanmıştır .İ.Ö. 6 yy.da Perslerin hakimiyetine giren bölge Pontus Kapadokyası adı verilen satraplık sınırları içinde yer almıştır .İ.Ö. 66 yılında Roma yönetimine giren bölge once Pontus Polemoniacus ,sonrada Galatia Kappadokhia adlı yönetsel sınırlar içinde yer aldı .
Bizans döneminde Khaldia Themasına bağlandı .Konstantinapolis’in Latinler tarafından işgal edilmesi üzerine Komnenos hanedanı ,1204 yılında Gürcü kraliçesi Tamara’nın yardımıyla bu bölgede Trabzon Rum imparatorluğunu kurdu .

Trabzon Rum imparatorluğu (Pontus Devleti)

Aleksios Komnenos (1204-1222) ilk imparator ilan edildi .Onun ardından yabancı hükümdarlas evliliklere dayalı ittifaklar kurarak öbür Bizans ailelerinde daha uzun sürte ayakta kaslmayı başardılar .Kısa süreli Anadolu selçukluları ilhanlılar ve Nikaia imparatorluğunun egemenliğine giren Trabzon imparatorluğu barışçı bir politika izleyen 1.Manuel döneminde 1238-65 Trebizond limanının önemli bire ticaret merkezi haline gelmesi sayesinde güçlendi .Ama 2.İoannes döneminde(1280-85)Giresun ve Ordu yörelerini ele geçiren Türkmenlerinm küçük beylikler kurmasına engel olamadılar .2.Aleksios döneminde (1297-1330)Karadeniz ticaretini ele geçiren Cenevizliler Trabzon yönetimi üzerinde etkin oldular .1.beyazıd’ın 1398’de Samsun ve Canik’i almasının ardından Osmanlılara yıllık vergi ödemek zorunda kaldılar.David Komnenos (1458-1461) döneminde vergi ödemenmediği gibi önceden ödenen vergilerde geri istendi .David Komnenos’un Avrupa’daki büyük devletlere ittifak önerişsinde bulunması üzerine Osmanlılar bölgeyi 1461’de aldılar .
Trabzon imparatorluğunun zenginlik kaynakları gümüş demir şap kumaş ve siyah şarap gibi yerel ürünlerin ihracına ve Batı İran’a yapılan transit ticaretten alınan vergilere dayanıyordu .

Trabzon ve Lazistan Osmanlı yönetiminde

2.Mehmed ‘in (Fatih) Trabzon imparatorluğu üzerine yaptığı sefer sonunda fethettiği Trabzon bir sancak olarak örgütlenmiş ve uzun yıllar şehzade sancağı olarak önemini korumuştur .16.yy.da ise Batum’uda içine alan bir eyalete dönüştürülmüştür .Batum eyaleti olarakta bilinen bu yönetim biriminin merkezi Trabzon’dur .Eyalet topraklarına bir Oğuz boyu olan Çepniler yerleştirilmiş ve yerli halk bu yüzden 18.yy.la kadar bunlarla çatışmıştır .Merkezi yönetim olayları engellemek üzere Trabzon Beylerbeyliğine yerli ayandan mütesellimler atamış ama bunlar güçlendikçe merkezi yönetime başkaldırmışlardır .1868’de vilayet olan Trabzon’a merkez sancağı dışında Lazistan ,Gümüşhane ,Canik (Samsun) sancakları bağlıydı .1890’da merkez sancağı Ordu ,Giresun, Tirebolu ,Görele ,Vakfıkebir ,Sürmene ve Akçaabat ,Canik sancağı Bafra ,Ünye ,Fatsa ,Çarşamba ,ve Terme , Lazistan sancağı Rize ,Of ,Atina (Pazar ) ve Hopa ,Gümüşhane sancağı da Torul ,Kelkit ,Şiran kazalarını kapsıyordu .

Trabzon kıyıları 17.yüzyılda Zaporojye Kazaklarının saldırısına uğrayıp yağmalanmıştı .Osmanlı dönemi boyunca bölge Celali ayaklanmalarına sahne oldu .Yerel Beyler ,halkla beraber 1834 tarihine kadar Osmanlı merkezi yönetiminden ayrılmak için defalaca isyan ettiler ama hepsi çok kanlı yöntemlerle bastırıldı .

1810’da Rusların saldırısına uğrayan bölge ,1877-78 Osmanlı-Rus savaşı sonucunda Kafkas göçmenlere ev sahipliği yaptı .1895’de bir Ermeni ayaklanmasına sahne oldu .20.yy başlarında Rumlar ve Ermenilerin’de bulunduğu şehrin nüfusu 1 milyondan fazla idi .1.Dünya savaşının başlarında Rus donanması Trabzon kıyılarını bir çok kez bombaladı .18 Nisan 1916 tarihinde ise Rabzon neredeyse tümüyle Rus’ların eline geçen ve halkının bir bölümü başka bölgelere göç eden yörede Rum Pontos ve Ermeni çeteleri ,1917 Ekimindeki Sovyet devriminden sonar çekilen Rus ordusunun yerini aldı .Trabzon 24 Şubat 1918’de 37.tümen tarafından bu çetelerin işgalinden kurtarıldı .Mondros Mütarekesinden sonar Pontos çetelerinin eylemlerinin artması üzerine Trabzonlular Trabzon Muhafazai Hukuk-i Milliye Cemiyetini kurdular .Kurtuluş savaşı sırasında Trabzondaki önemli olaylardan biride Türkiye Komünist Partisinin (TKP ) önderi Mustafa Suphi,karısı ve 13 arkadaşının öldürülmesidir .

Trabzon’un yapısı

Trabzon kenti İ.Ö. Miletos’lu balıkçıların Karadeniz kıyısında kurdukları ticaret kolonilerinden biridir .Miletoslular kente Yunanca masa anlamına gele ‘trapeza’ sözcüğünden türettikleri Trapezous adını vermişler bu ad zamanla Trapezunda ,Trapezund ve Trabzon’a dönüşmüştür .

13.yy.başlarında kurulan Trabzon imparatorluğu Anadolu Selçukluları ve Timur’un kuşatmalarına direnmiştir .Yavuz Sultan Selim şehzadeliği sırasında burada sancak beyliği yapmıştır . 1867 yılında çıkan bir yangından şehir önemli ölçüde zarar görmüştür .19.yüzyılda 35.000 kişilik şehir merkezi nüfusunun yarısı Rumlar ve Ermenilerden oluşuyordu .Cumhuriyetin ilk yıllarında ise ancak 20.000 kiş,1950 de ise 33.900 kişidir .Günümüzde , merkez nüfusu 220.000’e ulaşmıştır.

coğrafya

Trabzon ili: Doğu Karadeniz Bölgesi'nde 40-33 ve 41 07 Kuzey enlemleri ile 39 07 ve 40-30 Doğu boylamları arasında kalan 4.685 km2'lik yüzölçümü ülke topraklarını % 6'sını kaplamaktadır.

Güneyinde Gümüşhane, Batısında Giresun, Doğusunda Rize ile çevrili olan Trabzon, Kuzeyinde de Karadeniz ile kıyıdır. Yüzölçümü 4.685 km2'dir. Nüfusu 1997 sayımına göre 858.687 olup, kilometrekare başına yaklaşık olarak 180 kişi düşmektedir. Bu oran kıyılardan içeri doğru gidildikçe azalır. Yerleşim yoğunluğunu daha ziyade sahil kesimlerinde görülmektedir. Deniz seviyesinden başlayarak güneye doğru artan yükseklik bölgede 3.000 metreyi bulur (Haldizen Dağı 3.325 m). yüksek kesimlerde genellikle dağlar tepeler ve yaylalar yer almaktadır.

Genel itibariyle yayla vasfında olan Trabzon ili, Çoruh Vadisi ile Melet Çayı arasında sahile paralel uzanan dağlardan teşekkül eden takriben 325 km uzunluğundaki çok engebeli platformun kuzey kısmını kaplar. Bu platform güneyde Çoruh, Kelkit Vadisi tarafından kesilmiştir. Bu doğal sınırları içerisinde Doğu Anadolu ile Karadeniz kıyılarını birbirine bağlayan 2.000 m rakımlı Zigana Geçidi meşhurdur. Bu geçidi takiben Harşit ve Çoruh vadisi ile Kop Geçidi, bölgeyi Erzurum ve İran'a bağlar.

Trabzon, Doğu Karadeniz Bölgesi'nin orta kesiminde denizden tatlı bir meyille yükselen parçalı bir kıyı üzerinde kurulmuştur. Şehrin kurulduğu alan Değirmendere'den Fatih mahallesine kadar uzanmakta iken bugün Çimenli ve Beşirli Mahallesini de kapsamaktadır. İlk tarihi doku Kuzgundere ile İmaret dereleri arasında yer almaktadır.

Trabzon ve çevresi genel olarak kapalı bir kıyı şeridi oluşturmaktadır. Şehrin güneyindeki Soğanlı, Zigana dağ dizisi doğal bir sınır teşkil etmekte, doğusunu da Kafkas Dağları kaplamaktadır. Yüksek dağ eteklerinden doğan akarsular birbirine paralel vadiler içinden akarak denize ulaşmaktadır. Dağlarla çevrili bir kıyı kuşağı dört mevsim ılıman ve çok yağmurlu bir iklime sahiptir. Buna rağmen yağış oranı çevre ilçelere göre merkezde daha düşüktür. İklimden dolayı şehir ve çevresinde zengin bir bitki örtüsü vardır.

Trabzon ilk çağlardan beri bölgenin yegane ticaret merkezi olmuştur. Çin'den gelen İpek Yolu Erzurum, Bayburt, Gümüşhane üzerinden Trabzon limanına ulaşıyordu. Şehrin ekonomisi ticaret, tarım balıkçılık ve el sanatlarına dayanıyordu. Günümüzde ise bunların yanı sıra tütün, mısır, fındık ve çay tarımı yapılmaktadır. Keten dokumalar, kuyumculuk, bakırcılık gibi geleneksel el sanatları da hala canlılığını korumaktadır.






alfonzo28 isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 17:21


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog Snus Satın al düşmeyen takipçi satın al