Düşmek olası bir eylemdir ayrılığın elinde. içten dışa,dıştan içe... Hayat kayar parmaklarınızın arasından. Hayattaki yeriniz yersiz gelir. Her şey en gerideki yerini alırken siz seyirci kalırsınız sahip olduklarınızı kaybetmeye. Kurtaramadığınız gibi kurtaranınızda olmaz. Kahramanların gücünü aşar kahrınız. Yok oluş kaplar göğünüzü ve mavi silinir umutlarınız içinden. Yalvarmalar etkisizdir, gözyaşları kuru. Ayrılığa inanmaya zorlarsınız kendinizi. Ki sonrasında yaşamayı kabul etmeniz vardır ve en sonda da "sevgilisizlik" bekler sizi. Yüzünü nadiren gören gözleriniz artık görmemeyi, sesine alışık kulaklarınız onun sessizliğini duymayı öğrenmelidir.
"Hiçbir şeyin hatırı yok mu, şimdi ben senin için hiçbir şeymiyim, hiç mi insafın yok, hiçbir şeye bile sahip değilim..."
Terk edilmek herkesin kaderinde yeri belli ve değişmez bir çizgidir.Terk edeni olduğunuz aşklar bir 'ah' salar ardınızdan ve o 'ah' gelir vurur sizi çok başka aşkta, çok başka bir adamda. Ama siz "ah" edemeyecek kadar çok seversiniz zira siz, sizi silmiştirsiniz aşkta ve terk edeninize kötü hiçbir şeyi yakıştıramazsınız; yanan canınızın dile gelmek için çırpınan beddualarına rağmen.
Terk edilmenin kabulü imkansızdır.ölümden beter, dedikleri şeydir. Bilirsiniz ölen artık yok! Bir daha göremeyeceksiniz, dokunamayacaksınız. Bir yaşayana ölü mualemesi yapmaktır terk edilmek. Onun bir yerlerde nefes aldığını bildikçe onu nasıl ölü sayarsınız ? Ona dokunabilecek kadar yakın olduğunuz zamanlarda parmaklarınızı ısırarak ne kadar dayanabilirsiniz. Terk edilmek, terk edeni değil kendinizi öldürdüğünüz takdirde yaşayabileceğiniz bir yaşam şekli olur.
Son kez görmeye ödeyeceğiniz bedele sınır koyamazken yeni bir başlangıcı ister ama düşünü bile kuramazsınız. Karşınızdaki 'sizsizliği' seçmiştir, size karşılığında 'onsuzluğu' bıraktığını hesap etmeden