03-28-2010, 12:01 | #1 |
Teknoloji ve Spor
Spor karşılaşmaları sonucunda kazanılan madalyalar ve elde edilen rekorlar, ne yazık ki gerçeğin sadece bir bölümünü yansıtıyor.
Türkiye ile Brezilya, dünya şampiyonluğuna giden yolda kritik bir futbol maçı oynuyor. Dünyadaki bütün Türkler ayakta. Maç o kadar hareketli ve sürprizli ki, sık sık ya nefesimizi tutuyor ya da derin nefes alıyoruz. Oyun, sadece 48 yıldır o anı bekleyen Türkiye için değil, bütün dünya için tam bir futbol ziyafetiydi. Defalarca dünya şampiyonu olmuş Brezilya'nın oyuncularındaki gerginliğe karşın, oyuncularımız oldukça hırslı ve rahattı. Ancak bazı anlarda bu, bizim için acı bir dezavantaja dönüşüyordu. Rakip alanlarda hücuma çıktığımız anlarda Ergün, Emre, Fatih Akyel, Brezilya ile değil de, sanki sıradan bir takımla oynuyormuşçasına riskli hareketler yaparak topu kaybediyorlardı. Maçın skorunu belirleyen gol de işte böyle bir pozisyonda geldi. Ronaldo bir boşluğu değerlendirerek, hiç beklenmedik bir şekilde 3 oyuncumuz arasından topu ağlara gönderdi. Halbuki maçın yıldızı Rüştü, çok daha zor 6 gol pozisyonunu kurtarmış, ama bu pozisyonda bir şey yapamamıştı. Ancak maç sonrası bütün dünya basını aynı konuda birleşmişti: "Türkiye-Brezilya karşılaşması şampiyonanın en kaliteli ve en zevkli maçıydı." "Top yuvarlaktır" deyişiyle futbolun temelde bir şans oyunu olduğu kabul edilse de artık öyle vuruşlara tanık oluyoruz ki, tek başına maçın skorunu belirleyecek kadar keskin ve şık; kalecilere korkulu rüya, izleyicilere de tam bir eğlence ve heyecan yaşatacak nitelikte. Bu zevkli oyunlar için sadece sporculara değil, bilim adamlarına da teşekkür borçluyuz. Araştırmacılar, yıllarca sürdürdükleri titiz ve hassas çalışmalarla futbolcuların malzemelerini o kadar geliştirdiler ki, artık "mucize toplar" ve "büyülü ayakkabılar"dan söz ediliyor. 2002 yılı Dünya Şampiyonası için üretilen futbol topu, tek başına, dış görüntüsüyle bile alışılmış çerçevenin dışındaydı. Kırmızı, gri ve ****lik altın rengi deseniyle güzel bir tasarım sergiliyordu. Ama asıl devrim, topun içinde gerçekleştirilmişti: Mucize topun deri ve çok ince bir sentetik tabakadan hazırlanan dış kaplamasının altında, eşit büyüklükte mikro hücrelerden oluşan bir köpük tabaka bulunuyor. Bu mikro hücrelerin içi eşit miktarlarda gazla doldurulmuş, oldukça esnek ve çok dayanıklı bir yapıya sahip. Bugüne kadar kullanılan ve doğrudan meşinin altına yapıştırılmış polietilen köpük tabakasına göre çok daha avantajlı. Mikro hücreler, vuruş enerjisini topa daha homojen dağıtıyor, böylece güzel bir vuruş için daha az enerji gerekiyor. Bunun sonucunda top çok daha hassas tepki veriyor ve sert vuruşlarda daha yüksek uçma hızına kavuşuyor. Bu mucize topa vurmak için yine, yüksek teknolojinin katkılarıyla geliştirilen özel ayakkabılar kullanılıyor. "Büyülü ayakkabılar"la yapılan her vuruşta, top tam tamına hesaplanabilir bir süzülme yolu izliyor. Araştırmacılar, laboratuvarda, yürüyen bant üstünde test mankenlerine deneme vuruşu yaptırıyorlar. Örneğin, Adidas laboratuvarında, golcü robot, yeni "Predator Mania"yı deniyor. Bu ayakkabı, bilim adamlarının, "bir kramponun topa en yüksek falsoyu verebilmesi için nasıl tasarlanması gerekiyor?" sorusuna yanıt ararken yaptıkları binlerce denemenin sonucunda ortaya çıkmış. Falso, özellikle, serbest vuruş gibi duran toplarda çok önemli. Oyuncu, topu, ayağının iç ya da dış kısmıyla falso vererek havalandırdığında, top havada bir kavis çiziyor ve karşı takımın oluşturduğu barajı yandan aşarak kaleye girme şansını yakalıyor. Falso, topa dönme hareketinin verilmesiyle meydana geliyor. Bu dönme, topu çevreleyen hava akımını topun bir tarafında hızlandıracak şekilde, diğer taraftaki hava parçacıklarını çekip götürüyor. Bu noktada, topu, izlemekte olduğu yoldan çekip alan bir alçak basınç oluşuyor. Top kendi ekseni etrafında ne kadar hızlı dönerse, falso o derece büyük, uçuş çizgisi kavisli ve rakibin şaşkınlığı da büyük oluyor. Bugüne kadar üretilen diğer kramponlar da, topa yüksek dönme hareketini verebilen oluklu lastik elementlerle donatılmıştı. "Predator Mania"da bu özellik daha da mükemmelleştirildi. Yeni kramponlar sayesinde, saniyede 6 olan dönüş sayısı saniyede 11'e ulaştı."Büyülü ayakkabılar"da başka teknolojiler de gizli. Ayakkabının yumuşak plastikten hazırlanan yüzü, "exoskelett" adı verilen bir tür çok ince sert plastik tabaka ile kaplanmış. Bu tabaka, ayakkabıyı daha dengeli ve sağlam kılıyor. Tabanda farklı bir element sıralamasına gidilmiş. Alışılmışın dışında olan, çok hafif magnezyum uzantılara sahip olan orta pençe: Dengeyi etkileyen her konumda yere saplanarak dengeyi koruyor. Nike da, esnek bir taban sistemi geliştirerek, buna benzer kaymayı önleyici bir etkiye ulaşmış. "Mercurial Vapor" adlı yeni kramponlarda, birkaç saniye içinde değiştirilebilir bir taban sistemi var. Sentetik ayakkabı yüzü o kadar inceltilmiş ki, ayak ile top arasında kalan mesafe sadece 3 milimetre. Nike'ın elde ettiği sonuçlara göre, top bu şekilde daha iyi hissediliyor ve kontrollü yönlendiriliyor. "Mercurial Vapor", 196 gramlık ağırlığı ile şimdiye kadar geliştirilen en hafif birkaç futbol ayakkabısından biri. Üç yıllık bir araştırma sonucunda Dünya Şampiyonası için özel olarak geliştirildi ve 2.000 saat boyunca 200'den fazla oyuncu tarafından test edildi. Puma'nın hedefi ise, yüksek teknolojiyle donatılmış, olabildiğince kişiye özgü bir ayakkabı geliştirmekti. Araştırmacılar hedeflerine çok hafif ve oldukça dirençli karbon lifi ve cam elyaf kullanarak ulaştılar. Bu malzemelerle, anatomik olarak şekillendirilmiş ve değişebilir iki tane iç taban geliştirilmiş. Oyuncu sert zeminde darbe emici tabanı, yumuşak zeminde de, ayağa daha yüksek denge sağlayan diğer tabanı kullanabiliyor. Puma'nın geliştirdiği bu kramponlar, "Cellerator shudoh" adını taşıyor. "Shudoh", "Futbolda usta olmaya giden yol" anlamına geliyor. Kuşkusuz, karşılaşmalarda sonucu etkileyen diğer etmenlerden biri de iklim ve hava koşulları. Nem ve sıcaklığa karşı donanımlı olabilmek için, bazı takımlar, "cool-motion-teknolojisi"ne sahip formalar giyiyorlar. Bu buluş, bugüne kadar kullanılan formalardakinden farklı olarak "iki-katlı konsept"e dayanıyor. Forma ve şortta bulunan iç astar havayı geçiren polyester mikro liflerden, dış kat ise pamuklu kumaştan oluşuyor. Bu sistem, bir baca gibi işliyor. Oyuncu yürüdüğü zaman, iki tabaka arasında giysinin alttaki havalandırma açıklığından hava giriyor. Burada ısınıyor ve alttan yeni hava girerken, içeride ısınan hava yukarıdaki açıklıktan uçup gidiyor. Bu sistem vücut sıcaklığını düzenliyor, nemi dağıtıyor. Yüksek teknoloji başka bir amaca daha hizmet ediyor. "Virtual Replay" sayesinde, sporcuların zayıf ya da güçlü yönleri acımasızca gözler önüne serilebiliyor. Bu yeni software programı sayesinde, TV kanalları, tartışmalı oyun pozisyonlarını üç boyutlu bilgisayar animasyonu olarak tekrarlayabiliyorlar. Bunun için bir teknisyen, oyun başlamadan önce programa oyun alanının ölçülerini yüklüyor. Ayrıca bir de, oyun alanı çizgilerinin görülebildiği bir fotoğraf taranıyor. Tartışmalı bir pozisyon ortaya çıktığında, uzman, söz konusu televizyon görüntülerini bilgisayar ortamına yolluyor. Fareyle televizyon görüntüsünün üstüne tıklayarak, oyuncuların pozisyonunu bilgisayar programına aktarıyor. İkinci kez tıklayınca virtual replay, televizyon görüntüsünü bilgisayar görüntüsüne dönüştürüyor. Televizyon, görüntüyü sadece bir açıdan sunarken, bu program, olayı istenilen her açıdan canlandırabiliyor, buna hakemin bakış açısı da dahil. Yeşil sahalarda oyuncularla beraber koşan hakem, karar verirken kuşkusuz "virtual replay" programından yararlanamaz. Ancak, artık hakemler için bile özel teknik donanımlar geliştiriliyor. Bunun için, hakemin yanına, top pas atılırken ofsayt pozisyonu saptayacak bir yardımcı gerekiyor. Yardımcı, top öne doğru pas atıldığında elindeki vericinin düğmesine basıyor. Gönderilen radyo sinyalleri, kenarda duran çizgi hakeminin elindeki bayrağın sapındaki alıcılara ulaşıyor. Ofsayt açısından şüpheli bir pozisyon oluştuğunda, çizgi hakemi sapta bulunan düğmeye basıyor. Bayrağın sapı titreşirse şüphe doğrulanıyor: oyuncu, pas atıldığında ofsayt pozisyonundaydı! Bu ilginç buluşun ne zaman uygulamaya konulacağı henüz bilinmiyor. Araştırmacılar, milyonlarca dolar harcayarak diğer dallarda da destek malzemeler geliştiriyorlar. Bilim adamlarının en son gizli silahlarından biri de "Laser-Doppler-Aneometrie". Bu, vücut etrafında oluşan akım alanlarını üç boyutlu olarak görülebilir hale getiren bir yöntem. Bu teknoloji sayesinde, Rostock Üniversitesi'nde görevli akım mekaniği uzmanları, tramplenle atlama dalında zaferi belirleyen etkenin ne olduğunu bulmaya çalışıyorlar. Yanıtını aradıkları soru: Olabildiğince az damla sıçratarak suya nasıl dalınabilir? Sıçrayan damlaların miktarı, puan kaybına yol açıyor çünkü. Yedi hakem, sadece atlayışı değil, sporcunun suya ne kadar "pürüzsüz" daldığını da değerlendiriyor. Sıçratmadan dalış yapmanın sırrını, araştırmacılar, cansız deney mankenleri ve lazer yardımıyla "kavitasyon kanalı"nda çözmeye çalışıyorlar. Burada mankenler, saatte 50 km. hıza sahip su akıntısına maruz bırakılıyor. Bu, tramplenden atlayan sporcunun suya çarpma hızına karşılık geliyor. Daldığı noktada, suya basınç uygulanıyor. Ancak, sporcunun hızı saniyenin onda birinden daha kısa bir sürede, neredeyse sıfıra kadar gerilediği için, basınç yükselmesini hemen bir basınç düşüşü izliyor. Bunun sonucunda "kavitasyon" olayı ortaya çıkıyor: Cilt ile suyun temas ettiği alanlarda su buharlaşıyor. Bunun sonucunda, dalışı izleyen 1-2 saniye içinde suyun üst yüzeyinde, önlenmesi mümkün, ikincil gaz baloncukları meydana geliyor. O nedenle, bilim adamları vücudun çevresinde oluşan akım alanını lazerle, üç boyutlu olarak görünür hale getiriyor ve mükemmel dalışla ilgili yeni bilgilere ulaşmaya çalışıyorlar. Bu çalışmalar için Rostock Üniversitesi araştırmacıları, yılda yaklaşık 40.000 euro harcıyorlar. Normal yüzme kategorisinde mükemmele ulaşmak için harcanan para bu kadar yüksek değil. Yüzücüler, bir süredir antrenörlerini mayolarında taşıyorlar. "Digi Coach" adı verilen ve "high-touch" alıcılarla donatılmış gri küçük bir kutu, sporcunun yüzme stilini nasıl düzeltebileceği konusunda bilgiler topluyor. Hız ölçücü, sporcunun yüzerken vücudunun aldığı şekil ve buna paralel kol ve bacak hareketlerini üç boyutlu şekilde algılayıp kaydediyor. Bir mikroişlemci, saniyede yüzden fazla ölçüm yaparak veri topluyor. Veriler, sinyaller aracılığıyla havuzun kenarında bulunan bir bilgisayara aktarılıyor. Bilgisayarın başında duran antrenör verileri değerlendiriyor. Hedef, sporcunun olası en düşük dirençle suyun içinde kayması. Bunun için sporcuya, örneğin, "ayak parmaklarını dik tut" gibi yüzme stilini düzeltecek önerilerde bulunuyor. Gelecekte, bu önerilerin, simgeleştirilerek yüzme sırasında gözlüğe anında görüntü olarak yansıtılması amaçlanıyor. Dijital antrenörün, maraton koşusu, kürek çekme, kayak ya da bisiklet sürme gibi spor dallarına da uyarlanması düşünülüyor. Hobi sporlarında kullanılmaya başladı bile: Web bağlantılı koşu sensorunda bulunan çok sayıda küçük alıcı, nefes alma, kalp atışı gibi vücut hareketlerini izliyor ve kaydediyor. Radyo sinyalleri aracılığıyla veriler, web'deki özel bir homepage'e iletiliyor ya da SMS bilgisi olarak cep telefonuna gönderiliyor. Böylelikle sporcu, koşunun ardından, elektronik sağlık teknisyeninin elde ettiği verileri analiz edebiliyor. Teknik gelişmeler, her geçen gün yeni bir meyve veriyor. Bunun en çarpıcı örneği, dağcıların kondisyonunu geliştirmek için tasarlanan ve antrenman için her defasında uzaklardaki dağlık alanlara gitme zorunluluğunu ortadan kaldıran bir makine. 25.000 euro değerindeki bu alet, ağır bir çelik konstrüksiyon ile buna monte edilen ve bilgisayar tarafından kontrol edilen üç metre yükseklikte bir tırmanma plağından oluşuyor. Üzerinde tutamaçların bulunduğu plak, yavaş hareketlerle dönerek, sınırsız ve çeşitli koşullarda tırmanma ortamı yaratıyor. Bilgisayarda yüklü "rastlantı programı" ile dik yamaçları, yatık düzlemleri ve daha birçok farklı dağ koşullarını simüle ediyor. Golf oyununu geleneksel koşullarla oynamayı seven sporcular da bu tarz yeni buluşlara göz kırpıyorlar. Bilim adamları, golcüler için, iyi bir başlangıç vuruşu yapmalarını sağlayan bir platform geliştirmişler. Zemine yerleştirilen ve "Faithful tee" adı verilen bu küçük platform, bilgisayar yardımıyla tasarlandığı için, nasıl vurulursa vurulsun top hep direkt karşıya hareket ediyor. Profesyonel karşılaşmalar için bu yardıma izin yok, ancak alıştırma yaparken ideal bir destek. Tenis dalında da, karbon bileşimiyle hazırlanan yeni raketler oyuncunun vuruşunu kolaylaştırıyor. Yaklaşık 210 gram ağırlığındaki yeni raketler, titandan yapılmış rakip raketlere kıyasla, dört kat daha sert ve çok daha hafif. Raketin, "sweet spot" olarak tanımlanan ve topa geri dönüşünü sağlayan vuruş yüzeyi genişletildiği için daha iyi bir tutuş ve top kontrolü sağlıyor. Bu alanda darbe emici özelliğe sahip kinetik raketler de, eşsiz bir teknolojik ürün. Raketin dış çerçevesine, içi küçük kurşun küreciklerle dolu ince bir bakır boru monte edilmiş. Gerçi vuruş yapıldığında küreler biraz ses yapıyor, ancak bu mekanizma, topun çarpmasıyla meydana gelen titreşimi diğer tenis raketlerine oranla yüzde 43 oranında azaltıyor. Bu durum, oyuncunun dirseğinde meydana gelebilecek bir eklem hasarı riskini düşürüyor. Aynı teknoloji, squash raketlerinde de kullanılıyor. Buz hokeyi ve beyzbol sopalarında ise deneme aşamasında. Hatta kayak endüstrisinde de, kayak tahtalarının uçuşmasını engellemek amacıyla yararlanılması düşünülüyor. Kayak yapan ve bobsleigh (5-6 kişilik dümenli kar kızağı) kullananlar hızlarını artırabilmek için, uçak yapımında kullanılan karbon lifi, cam elyaf, yapay reçine ve titanyum gibi malzemelerden yararlanıyorlar. Paten ayakkabılarına ise, yarış otomobili teknolojisinden yararlanarak dönebilir kızaklar yerleştirilmiş. Bugün teknolojik açıdan müdahaleye uğramamış bir spor dalı neredeyse yok. Bisiklet ya da bobsleigh, kayak ya da yüksek atlama. Bütün alanlarda teknolojik gelişmelerin etkisini doğrudan görmek mümkün. Günümüzde spor, geçmişteki amacından çok uzakta, farklı bir yerlerde. Vücudu güçlendirmek yerine, her ne olursa olsun kazanmayı hedefliyor. Yüksek antrenmanlı atletlerin elde ettiği sonuçlar birbirine o kadar yakın ki, saniyenin yüzde biri kadar kısa süreler ve milimetrik uzaklıklarla belirleniyor dereceler. Sporculara destek amacını taşıyan malzemelerin yarışı çok daha hararetli. Öyle görünüyor ki bir sonu da yok. |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Seçenekler | |
Stil | |
|
|