06-05-2010, 16:46 | #1 |
Süt Çocuğu Beslenmesi I: 0-6 ay arasındaki beslenme
Süt çocuğu beslenmesi
Aslında beslenme her yaş grubu için önemli. Tabii ki yenidoğan ve süt çocukları biraz daha özen istiyor. Bültenimizin bu sayısını 0-6 ay arasındaki bebeklerin beslenmesine ayırdık. Daha sonra 6-12 0-6 ay arasındaki beslenmeyi de yayınlayacağız. Editörümüz Prof. Dr. Ahmet Aydın ile yapılan sohbetten yararlanılarak yapılan bu yazı büyük bir boşluğu dolduracak diye düşünüyoruz. Bebeklerin beslenmesi büyüklerden çok farklı ve daha önemli değil mi? Aslında beslenme her yaş grubu için önemli. Tabii ki yenidoğan ve süt çocukları biraz daha özen istiyor. Aslında anne sütü dışındaki yiyecekler büyük ve küçükte temel olarak aynı. Sağlıklı bir bebek hayatının ilk 6 ayı içinde sadece süt (tabii ki kendi annesinin sütü) ile beslenmeli. Anne sütü ile yapılan beslenmeye doğal beslenme, inek sütü ya da kutu mamalarla yapılan beslenmeye ise yapay beslenme adı veriliyor. Hayatın 6 ayından sonra diğer ek gıdaların da süte eklenmesi gerekiyor (karışık beslenme). Tablo 1. Süt Çocuğu Beslenmesinin Evreleri 0-6 ay: Emme dönemi® Sıvı gıdalar (İnsan sütü, modifiye hayvan sütü, kutu mamalar) 6-9 ay: Geçiş (kaşıkla beslenme) dönemi ® Unlu çorbalar (tarhana), sebze püresi (az tuzlu), yoğurt, meyve püresi, et, balık, sakatat, tavuk, yoğurt, yumurta, peynir, 9-12 ay: Modifiye erişkin (çiğneme) dönemi ® Baklagiller, ev yemekleri, meyve (küçük parçalar) Hep merak etmişimdir, süt nasıl oluşuyor diye Süt doğanın memeli yavrusuna verdiği en büyük hediye. Memedeki süt üretimi çeşitli hormon ve reflekslerin etkisi ile oluşan karmaşık bir süreç. Bebeğin emmesi ile birlikte meme başı ve areoladaki (memenin çevresindeki koyu halka=ayla) sinir uçları uyarılıyor; uyarılar beyindeki hipotalamus dediğimiz bölgeye geliyor. Oradan kalkan uyarılar da hipofiz bezini etkiliyor. Önce ön hipofizden prolaktin isimli hormon salgılanıyor. Emmenin devam etmesi ile arka hipofizden oksitosin denilen bir başka hormon salgılanıyor. Prolaktin sütü imal ediyor, oksitosin ise süt borucuklarını kasarak sentezlenen sütün hareket etmesini ve dışarı boşalmasını sağlıyor. Süt boşalma refleksi emzirmenin başlangıcından sonraki 50-60. saniyeler arasında oluşuyor. Sütün %80-90'ı emzirmenin başlangıcından itibaren 2 ile 5. dakikalar arasında salgılanıyor. Oksitosinin bir faydası da doğum sonrası oluşabilecek doğum sonrası döl yatağı (uterus) kanamalarını büyük ölçüde önlemesi. Sütün boşalması yani süt borucuklarının kasılması, emme, sağma dışında işitsel, görsel ve kokusal uyarılar ile ten temasından da etkileniyor. Annenin bebeğini görmesi, ona dokunması, sesini işitmesi, onu koklaması ve sütünün bebeğine yetmeyeceği korkusundan uzak olması süt salgısını arttıran başlıca faktörler. Bu nedenle anne ve bebeğin ayrı odalarda yatması süt salgılanmasını azaltan önemli bir faktör. Bazı hastaneler doğduklarında annesinin yanına vermiyorlar ve bebek odası denilen bebek hapishanelerinde tutuyorlar. Bebek ile annenin aynı odada kaldığı hastaneler ‘çocuk dostu hastaneler’ sertifikasıyla ödüllendiriliyor. Ne günlere kaldık, normal olanı yapmak bile ödüllendiriliyor değil mi? Maalesef öyle. Neyse konumuza dönelim. Küçük ve kronik stresler süt salgılama refleksini geciktirseler bile engel olamıyorlar. Ağır streslerde ise süt salgılanması gerçekten de azalabiliyor. Süt yapımı ve salgılanması bebeğin memeyi emme gücü ve süresi ile doğru orantılı. Eğer bebek doğduğunda anne sütü dışında bir gıda (şekerli su, içme suyu, formül mama, sulandırılmış inek sütü vb.) alırsa, memeyi daha az emiyor ve dolayısıyla da süt yapımı ve boşalması azalıyor. Emmenin en güçlü olduğu dönem doğumdan sonraki 20-30 dakikalar arasındaki süre. Bebek daha geç emzirilirse emme refleksinde geçici bir zayıflama olabiliyor. Bu nedenle yeterli bir süt yapımı ve boşalmasını sağlayabilmek için bebek doğduktan en geç yarım saat sonra anne memesine tutulmalı. İyi bir süt yapımı için emzirme işlemi sık tekrarlanmalı. Süt salgılanmasındaki gecikme veya geçici süt gelmemesi oldukça sık rastlanılan bir durum ve emzirmedeki başarısızlığın belki de en önemli nedeni. Bu durumda Anneler genellikle çevreden gelen negatif mesajların da etkisi ile- " sütüm yetmiyor ve bebeğim beslenemiyor " korkusuna giriyorlar (sözde süt yetersizliği) ve bebeklerine kutu mama veriyorlar. Böylece sözde süt yetersizliği gerçek bir hale dönüşüyor. Bu durumun oluşmaması için anneye gerekli güven verilmeli, bebeğin ihtiyacının da bu dönemde düşük olduğu ve süt yapma kapasitesinin en az iki bebeği besleyecek kadar yüksek olduğu anlatılmalı. Anne sütünün bileşiminden biraz bahseder misiniz? Anne sütünün bileşimi mükemmeldir. 6 ay boyunca bebeğin bütün ihtiyaçlarını karşılar. Ama her memelinin sütü kendi yavrusunadır. Çünkü her memelinin büyüme temposu farklı. Bir buzağı 1 yılda danalaşıyor. Bir insan yavrusu ise 18 yılda ergen haline geliyor. Bu nedenle çeşitli memelilerin sütlerinin bileşimleri de farklı. İnsan ve inek sütü eşit oranda (%88) su içeriyor. İnsan sütünün böbrek yükü düşük, inek sütününki ise yüksek. Bu nedenle yenidoğan bir bebeğe sulandırmadan inek sütü verilirse, aşırı su kaybına maruz kalıyor ve hatta ölebiliyor. Anne sütü alan bir bebeğin ayrıca su içmesine gerek yok. Hatta çöllerde yaşayan bebeklerin bile ek suya ihtiyacı olmadığı gösterilmiş. Meme emmeden önce bebeğe su verilirse, susuzluk hissini azalacağından bebek memeyi daha az emiyor. Ayrıca bebeğe ek olarak verilen su, sütün mikrop kırıcı maddelerinin özelliklerini bozabiliyor. İnek sütünün böbrek yükü anne sütünden 3 kez daha fazla. Bu nedenle inek sütü ile beslenen 0-4 ay arasındaki bebeklere ek su verilmesi şarttır. Tablo 2. İnsan ve inek sütünün değişik özelliklerinin karşılaştırılması İnsan sütü İnek sütü Enerji (kcal) Su (%) Katı maddeler (%) Yağ (g/dL) Laktoz(g/dL) Protein (total)(g/dL) Kazein (g/dL) Whey (g/dL) Total mineral (g/dL) Kalsiyum (mg/dL) Fosfor (mg/dL) Kalsiyum /fosfor Sodyum (mEq/L) Böbrek solüt yükü (mOsm/L) 70 88 12 4.5 7.0 0.90 0.25 0.65 0.21 34 15 2/1 7 80 67 88 12 3.5 5.0 3.30 2.70 0.60 0.80 130 110 1/1 25 220 İnsan sütünün enerjisinin %50-60’ını yağlardan geliyor. Bu yağın %50-60’ı ise doymuş yağ. İnsan sütü kolesterolden bakımından da zengin; buna rağmen (!)kalp-damar hastalıklarına karşı koruyucu. Anne sütündeki kolesterol bir litrede 140mg’dır. Günde kilosu başına 150 mL süt emen bir yenidoğan bebek kilosu başına 21 mg kolesterol almış olur. Bu miktar 70 kg’lık kişide yaklaşık 1500 mg kolesterole denk geliyor. Halbuki önerilen miktar bunun beşte biri kadardır (300 mg/gün). Anne sütü ile beslenen çocuklarda daha az koroner kalp hastalığı görülmektedir. Anne sütü omega-3 yağ asitlerinden de zengin. Tabii ki anne düzgün bir şekilde besleniyorsa. Gerek kolesterolün gerek omega yağ asitlerinin beyin gelişiminde çok önemli görevleri var. Anne sütünün şekerine laktoz deniyor. İnsan sütteki miktarı 7 g/dL olup inek sütündekine oranla yaklaşık 2 kat daha yüksek. Laktoz merkez sinir sisteminin gelişimine katkıda buluyor; ayrıca kalsiyum, magnezyum ve demir emilimini ve lactobacillus bifidus (faydalı mikrop) üremesini de arttıryor. İnsan sütündeki vitaminler bebeğin bütün ihtiyaçlarını karşılıyor mu? İnsan sütündeki vitamin düzeyleri annede bir yetersizlik yoksa bir iki istisna dışında hemen her zaman çocuğun gereksinimlerini karşılayacak durumda. İnsan sütündeki A ve C vitamini düzeyleri inek sütündekinden daha fazla. Buna karşılık K vitamini düzeyleri inek sütündekinden daha düşük. Yaşamın ikinci haftasından sonra bağırsak florası (faydalı mikroplar) oluşarak yeterli K vitamini sentezi yapmaya başlıyor. Önemli olan bir konu da anne sütünün vitamin içeriğinin yediği yiyeceklerin cinsine göre artması ya da azalması. Kötü beslenen annelerin sütleri de kalitesiz olmakta. Bir yeşil meralarda otlayan ineklerin sütünü, bir de saman ya da küspe yiyen hayvanların sütünü düşünün, tatları ve kaliteleri ne kadar farklı değil mi? Bazı bebeklerde hayatın ilk günlerinde K vitamini eksikliğine bağlı kanamalar olabiliyor. Bu riziko nedeni ile her yenidoğana rutin olarak iğne şeklinde ya da ağızdan K vitamini verilmesi gerekiyor. Çok iyi güneşlenmiş annelerin sütündeki D vitamini bebek için yeterli olabilir. Fakat maalesef annenin depolarının düşük oluşu, bebeğin yeteri kadar güneşlendirilmemesi halinde anne sütündeki D vita¬mini bebeği raşitizmden koruyamıyor. Bu nedenle günde 400-1000 ünite (4-10 damla) vermek şart. Ben 10 damla verilmesinden yanayım. Çünkü Türkiye’deki kadınlarda mevsimine göre %68 ile %100 arasında D vitamini yetersizliği var. Çok dehşet verici Evet maalesef öyle. Neyse konuşmamıza dönelim Dengeli olarak beslenen bir annenin sütündeki suda eriyen vitaminler bebeğin gereksinimlerini karşılayabiliyor. Bu nedenle sadece anne sütü ile beslenen bir bebeğe vitamini haricinde polivitamin preparatlarının verilmesi gerekli değil. Anne sütündeki kalsiyum miktarı inek sütüne oranla oldukça düşük olmasına karşın kalsiyum /fosfor oranın yüksek (2/1) olması bunun daha iyi emilmesini sağlıyor. Eğer bebek anneden yeterli depoyu alabilmiş ise insan sütündeki demir miktarı hayatın ilk 4-6 ayı içinde demir eksikliğinin gelişmesini engelliyor. Hayatın altıncı ayından sonra demirden zengin gıdaların diyete eklenmesi şarttır. Son yıllarda T.C Sağlık Bakanlığı bebeklere 4-6. aydan itibaren en az bir yaşına kadar rutin demir takviyesi yapılmasını önermektedir. Anne sütü birçok immunglobulin, laktoperoksidaz, laktoferrin, lizozim, alfa-2-makroglobulin, bifidus faktörü, gangliosid, ribonükleaz, peroksidaz, lizozim, ksantin oksidaz, amilaz, lipaz, proteazlar, glikoprotein, lipidler, karbohidratlar vb.) içerir. Bu immünolojik faktörler bağırsakta hastalık yapan bakteri, mantar ve parazitlerin üremesini azaltıyor. Anne sütü sadece besleyici maddeleri içeren bir gıda değil. İçinde birçok enzim ve hormon, büyüme faktörleri de bulunur. Bu özelliklerin kutu mamalarında olması mümkün değil. İlk emzirmeye ne zaman başlanmalı? Sağlıklı bebek doğduktan hemen sonra (hatta mümkün ise göbek bağı kesilmeden önce) anne memesine tutulmalı. "Anne yeni doğum yaptı, yorgundur, hele biraz dinlensin" diyerek başlangıçta şekerli su ya da formül mama vermek doğru bir yaklaşım tarzı değil. Bebek doğduktan sonra bebek odasına değil annesinin yanına getirilmeli ve hemen memesine tutulmalı. İlk günlerde bebeğin enerji gereksinimleri düşük olduğu için çok emmeyebiliyor. Zaten kolostrumun (ilk süt, ağız sütü) miktarı da düşük. Fakat bebek az da emse sık sık memeye tutulmalı. Böylece birkaç gün içinde süt yapımı artıyor. Eğer bebek sık memeye tutulmaz ise süt yapımı da azalıyor ve birkaç gün sonra bebeğin artacak enerji ihtiyaçlarını karşılayamıyor. Bu durumda anne genellikle "ne yapayım benim sütüm az " deyip bebeğine kutu mama veriyor. Böylece kısır bir döngüye giriliyor. Bebek daha az emdiği için süt yapımı azalıyor ve bir süre sonra bebek tamamen memeden kesiliyor. Bir anne emzirirken nelere dikkat etmeli? Emzirme tekniğinin bütün anneler tarafından bilinmesi son derece önemli. Birkaç basit bilginin uygulanması ile bebeğin yeteri kadar beslenmesi sağlanabilir.
Emzirme sıklığı bebeğin ihtiyaçlarına göre iki saatte bir ile dört saatte bir arasındadır. Bunu hekim değil bebeğin kendisi ayarlar. Saatli besleme insan doğasına uygun değil. Doğal olanı bebek istedikçe memeyi vermektir. Atasözünde söylendiği gibi ‘Ağlamayan bebeğe meme verilmez’. Hayatın ilk günlerinde bir bebeğin günde 10-20 kez emzirilmesi normal. Böylelikle süt yapımı artıyor. Daha sonraki günlerde bebeklerde emme sıklığı azalıyor, fakat emme süresi uzuyor. İlk beş dakika içinde bebek bir memede üretilen sütün % 90'ını emiyor. Bu nedenle bebek bir memede 5 dakikadan daha az bir tutulmamalı. Bebeğin tümü ile tatmin olması için bu süre 20 dakikaya kadar çıkarılabiliyor. Emzirme pozisyonunda bir yanlışlık yoksa uzun süre emme meme başına hasar vermiyor. Bir meme iyice emzirildikten sonra diğer memeye geçilir. Emzirme sırasında en etkili uyarıyı ilk meme alır. Çünkü bebek aç olduğundan ilk memeyi daha kuvvetli emer. Bu nedenle bir sonraki emzirmeye ikinci memeden başlanılmalı. Böylece her iki meme eşit miktarda boşaltılmış olur. Ayrıca anneye bebeğini emzirmekle meme estetiğinin bozulmayacağı hakkında teminat verilmeli. Kolostrumun (ilk süt) ilk gündeki miktarı 30mL kadar. İkinci günde bu miktar 100mL'ye kadar çıkıyor. İlk günler içinde bebeğin enerji gereksinimleri düşük olduğundan az miktardaki kolostrum bebeği doyurur. Üçüncü günden itibaren kolostrum olgun anne sütüne dönüşmeye başlıyor ve süt miktarı artıyor. Bu sırada çocuğun süt ihtiyacı da artıyor. Eğer ilk emzirme geciktirilirse örneğin ikinci günde başlanırsa bu muhteşem uyum bozuluyor. Hayatın ikinci haftasında günlük süt miktarı 500 mL civarına ve sonraki aylarda 600-1000mL'ye yükseliyor. Anneler arasında üretilen süt miktarı bakımından farklılık var. İşin ilginç yanı daha az süt üreten annenin bebekleri ile daha çok süt üretenlerinki arasında büyüme açısından belirgin bir fark yok. Bir bebek kaç yıl emzirilmeli? İnsan sütü tek başına 4-6 ay süre ile bebeğin ideal büyümesini sağlar. Altıncı aydan sonra tek başına yeterli olmadığı için ek gıdalara başlamak gerekiyor. Anne sütünün ne zaman kesilmesi gerektiğine dair elimizde kesin bir veri yok. Fakat bütün Dünya ülkelerinin geleneğine ve din kitaplarına göre bu süre genellikle 2 yıl. Bazı özel durumlarda ek gıdaları yeterli vermek koşulu ile anne sütüne iki yaşından sonra da devam edilebilir. Anne sütü saklanabilir mi? Eğer bir anne çalışmak zorunda olduğu için bebeğini emziremiyorsa işyerinde topladığı sütü temiz bir kabın içinde biriktirmeli ve buzdolabına koymalıdır. Anne sütü oda sıcaklığında 24-48saat kadar bozulmadan durabilir. Toplanan süt daha sonra oda sıcaklığında ılıtılarak bebeğe verilir. Sütün soğuk olarak verilmesinde ise hiçbir sakınca yok! Anne sütünün pastörize edildikten ya da kaynatıldıktan sonra verilmesi, birçok özellik¬lerinin kaybedilmesine yol açtığından doğru değil. Bu sağılan anne sütünün de biberonla değil, kaşık ile verilmesi lazım. Kaşığın temizlenmesi kolaydır ve meme başı şaşkınlığı yapmaz. Bebeklerin kaşık ile almadığı durumlarda fincan kullanılabilir. Bebek yarı oturur pozisyonda iken, bebeğin alt dudağına içinde mama bulunan fincan yaklaştırılır. Bebek dili ile fincanın kenarından mamayı alır. Fincanın bebeğin ağzına dökülmesi ise doğru değil. Anne sütü alan bebeğin meyve suyuna ihtiyacı var mı? Birçok hekim ve anne sadece anne sütü emen 0-6 aylık bebeklere meyve suyu verme alışkanlığı içindedirler. Amaçları bebeğe vitaminleri (Başta A ve C vitaminleri) doğal yolla vermek. Halbuki zaten anne sütünde bu vitaminler bebeğin ihtiyacını karşılayacak düzeyde. Eğer annede meyve suyunun içinde bulunan vitaminlerin eksikliğinden kuşkulanılıyorsa o zaman meyve suyunu anne içmeli. Anne sütü ile beslenen bir bebeğe meyve suyu vermenin çeşitli sakıncaları var; 1. Fazla miktarda meyve suyunu alan bebek kısmen doyacağı için anne memesini yeteri kadar emmeyebilir. 2. Meyve suyu gibi yapay bir yiyecek anne sütü içinde bulunan bağışıklığı güçlendirici maddeleri bozabilir. 3. Meyve sularının anne sütündeki demirin emilimini azalttığı gösterilmiştir. 6 aylık olduktan sonra bebeğe meyve verilmeye başlanmalıdır. Ama yine de meyveyi su şeklinde değil püre şeklinde vermek gerekir. Piyasadan alınan meyve suları ise bebeklere kesinlikle verilmemelidir. Emzirme sırasında hangi sorunlar ortaya çıkabiliyor? Emzirme sırasında birçok sorun ortaya çıkabilir. Bu sorunlar çoğu kez emzirme kurallarına uymamaktan kaynaklanır. Meme başı ağrısı ve memelerde dolgunluk Bazı annelerin memeleri doğumdan sonraki 2-5. günler arasında ağrımaya başlayabiliyor. Hatta nadiren ağrı ile birlikte memebaşı-areola birleşim yeri sertleşir ve konveks bir hale gelebiliyor. Bunun muhtemel nedeni bebeklerin dolu olan memeyi zamanında yeteri kadar emerek boşaltmaması. Biberon emmesi ile anne memesinin emzirilmesi farklı. Biberonun içindeki mama emziğinin emilmesi ile bebeğin ağzına doluyor. Biberon emen çocuğun fazla bir çaba sarf etmesine gerek yok. Anne memesini emen çocuk yalnızca meme ucunu değil, areolanın (ayla) büyük bir kısmını ağzının içine alır ve dilini areolanın altına uzatır. Süt kanallarının çoğu areola bölgesinde. Bebek dili ile bu kanalları sağar ve ağzına dolan sütü yutar. Hayatın ilk günlerinde biberon verilen bebekler (bir kez bile verilse) memeden de biberon gibi emmeye çalışıyorlar. Bu bebekler yalnızca meme başını emiyorlar, dilleri ile sağma işlemini yapmıyorlar. Bu duruma meme başı şaşkınlığı deniliyor. Çocuk yalnızca annenin meme başını emdiği için memeyi boşaltamıyor, bebek doymuyor. Bebeğin etkisiz emdiği durumlarda memeler sürekli şişiyor gerginleşiyor. Sonuçta süt kanallarında biriken süt geriye doğru bir basınç oluşturuyor. Bu basınç oksitosinin süt kanallarını kasmasını engelliyor (süt düğümlenmesi). Bu sırada bebek memeyi emse bile süt gelmiyor ve ağlıyor. Bu dönemde biberon çok daha fazla kullanılmaya başlanıyor. Bebek biberonu çok rahat emiyor ve doyuyor. Bebek de daha rahat olduğu için memeyi bir daha almak istemiyor. Anne de hem sütünün yetersiz olduğunu düşünerek hem de meme başı sorunları nedeni ile emzirmeyi bırakıyor. Meme sıcak su ile ıslatılmış bir bezle ısıtılıp elle ya da pompa ile boşaltılırsa bu basınç azalıyor ve boşalma refleksi tekrar çalışmaya başlıyor. Annenin bol bir sutyen giyerek me¬melerini dik tutması ağrının azalmasında yardımcı oluyor Meme başı çatlakları Emzirme tekniğinde yapılan hatalar (areolanın ağızın içinde olmaması, bebeğin pozisyonunun sık sık değiştirilmemesi, süt düğümlenmesi, em¬zirmenin sonunda meme başının hızla bebeğin ağzın-dan çekilmesi vb.) nedeni ile meme başı hasara uğrayabilir ve çatlaklar gelişebiliyor. Düzeltmenin yolları şöyle; 1. Bebeğin sık fakat kısa emzirilmesi ağrıyı azaltabiliyor. 2. Emzirmeye daha az ağrılı memeden başlanmalı. Çünkü bebek ilk memeyi daha kuvvetli emiyor. 3. Emzirmenin sonunda meme başları birkaç damla süt ile ıslatılır ve açık havada kurumaya bırakılır. Çatlak memenin başına sürülen lanolin ya da bitkisel yağlar iyileşmeyi hızlandırabiliyor. Meme başı çöküklüğü Meme başı çöküklüğünde meme başları iki parmak arasında tutulduğunda normalde olduğu gibi öne doğru çıkacakları yerde areolanın altındaki çukura doğru çekilirler. Bu durumda bebek meme başını iyi kavrayamayacağı için beslenmede önemli sorunlar ortaya çıkıyor. Çökük meme başları parmak masajı ile düzelebilirler. Meme başı ortada olacak şekilde baş ve işaret parmakları areolanın üzerine konulurlarak sağa sola ve yukarı aşağı doğru gerilir ya da çekilir. Meme başı masajına gebelikte başlanılırsa çok daha etkili oluyor. Meme iltihabı (Mastit) Meme iltihabı Meme başlarının temiz tutulmaması nedeni ile oluşuyor. Ortalama her 20 emzikli kadından birinde görülüyor. Memede sütün yeteri kadar emilmemesi ve orada kalması enfeksiyonu kolaylaştırıyor. Mastit, ateş, halsizlik, titreme, ağrı ve eritem gibi semptom ve belirtiler ile ortaya çıkıyor. Tedavi olarak süt akımını hızlandırmak için memeye sıcak uygulama yapılır ve gerekirse elle boşaltılır ve uygun antibiyotikler verilir. Sütten irin gelse bile (ki çok nadirdir) bebeğin emzirilmesinde hiçbir sakınca yok. Ayrıca hem bebek anne sütünden yoksun kalmamış olur hem de meme boşaldığı için ağrı hafifliyor. Tedavide kullanılan antibiyotiklerin genellikle bebeğe bir zararı yok. Anne sütü sarılık yapar mı? Evet yapabilir. Fakat normalde % 5-10 gibi yüksek oranlarda görülen bu sarılığın bebeğe hiçbir zararı yok. Bu yüzden diğer nedenler ekarte edilmişse anne sütünün kesilmesine gerek yok. Eğer kuşkulu bir durum varsa, memenin sağılması koşulu ile süt 2-3 gün için kesilebilir. Eğer sarılık anne sütüne bağlı ise hemen açılır. Tanı kesinleştikten sonra sarılık tekrar şiddetlense de anne sütüne devam edilir. Anne sütü ve doğum sonu kanamaları Doğum sonu kanamaları %10'a varan sıklıkta görü¬lebilmektedir. Bebeğini erken ve sık olarak besleyen annelerde ise artan oksitosin salgısı nedeni ile bu kanamalar hemen hemen hiç görülmez. Bazen oksitosin salgısı nedeni ile kasılmalar şiddetli ve ağrılı olabilir. Anneye bu durumun geçici olduğu izah edilmelidir. Laktasyon ve doğum kontrolü Emziren annelerde adet kanamalarının, emzirmeyen annelere göre daha geç başladığı, böylelikle yeniden gebe kalmalarının önlendiği çok eski çağlardan beri bilinmekte. Yapılan araştırmalar, bebeğini sadece kendi sütleri ile besleyen annelerin %98'inin en az 6 ay süre ile adet görmediklerini göstermiş. Doğum kontrol hapları süt yapımını azaltabileceği ve B6 vitamini yetersizliğine neden olabileceği için emzikli annelere tavsiye edilmemekte ve daha çok spiral, prezervatif gibi mekanik yöntemler tercih edilmekte. Anne sütü ve kanser Yapılan araştırmalar bebeklerini emziren kadınlarda meme ve yumurtalık kanserlerinin daha az sıklıkta olduğunu göstermiş. Anne sütünün verilmemesinin gerektiği hastalıklar var mı? Anne sütünün verilmediği durumlar çok nadir: açık tüberküloz, sıtma, aktif hepatit, psikoz, kanser ilâçları, antitiroid ilâçlar, ağır ****llerle (kurşun, cıva, arsenik vb.) temas, galaktozemi vb. Hepatit B taşıyıcılığı, sık görülen enfeksiyon hastalıklarının birçoğu (zatüre, ishal, grip vb.), anne sütü sarılığı, mastit, sütünün kesilmesine gerek olmayan hastalıklar. Anne sütünün gereksiz yere kesildiği durumların başında sezaryen ameliyatı geliyor. Bazı hekimlerin "Anne ameliyattan yeni çıktı yorgundur" ya da annenin ameliyat yaraları henüz kapanmadı, hele birkaç gün geçsin, sonra emzirir " gibi dayanaksız düşüncelerden dolayı bebeğe biberon ile mama veriliyor. Birkaç gün sonra bebek memeye tutulduğunda süt yapımı yeni başlayacağından doğal olarak süt bebeğe yetmiyor ve aç kalan bebek devamlı ağlıyor. Bu durumda birçok anne yapay beslenmeye devam ettiğinden bebek çok değerli bir besinden yoksun kalmış olur. Halbuki narkozun etkisi geçtikten sonra annenin bebeğini emzirmesinde hiçbir sakınca yok. Hatta oksitosin düzeyleri artmış olacağı için ameliyat yaralarının kapanması kolaylaşıyor ve doğum sonrası kanama riski azalıyor. Emziren annelerin nasıl beslenmeli? Emziren annelerin enerji gereksinimlerinin arttığı aşikâr. Doğumdan üç ay sonra bir anne günde ortalama 750 mL süt üretiyor ve bu yol ile yaklaşık 500kcal enerji kaybediyor. Bu enerjinin bir bölümü hamilelik sırasında kalçalarda toplanan yağ dokusundan karşılanıyor. Böylece bebeğini emziren annenin doğum öncesi tartısına ulaşması daha da kolaylaşıyor. Bu dönemde annenin inek sütü tüketmesi gerekli değil. Çünkü süt yüksek kalsiyum içermesine rağmen bu kana yeteri kadar geçmiyor. Yeşil yapraklılar süte oranla çok daha iyi kalsiyum kaynakları. Çok süt yapacağı gerekçesiyle annenin daha fazla yemesi sütü artırmadığı gibi şişmanlamasına neden oluyor. Annenin günde 2 litreden az su içmesi süt yapımının azalmasına neden olabiliyor. Annenin yediği içtiği de sütün kalitesini etkiliyor. Undan şekerden fakir, taze sebze-meyve, doğal et, esüt ürünleri yumurta gibi besinleri yiyen annelerin sütü daha besleyici ve lezzetli oluyor. Birçok kadında demir, omega-3 yağ asiti, B12 vitamini ve D vitamini eksikliği var, tabii bu durum anne sütüne de aynen yansıyor. Bu besi eksikliklerin yerine konması hem annenin hem de bebeğin sağlığı açısından önemli. YAPAY BESLENME Değişik nedenlerle anne sütünü alamayan bebeklere hayatın ilk 4-6 ayında inek sütü ya da kutu mama verilmesine yapay beslenme adı veriliyor. Kutu mamaların bileşimi anne sütüne oldukça yakın. Modifiye edilmemiş inek sütü ise çeşitli açılardan sakıncalı. Bunlardan ilki inek sütünün böbrek yükünün fazla oluşu (Tablo 2). Bu durum aşırı su kaybına yol açar. Resim1. Biberonla beslenme Bu komplikasyonun oluşmaması amacıyla inek sütü 1:1 oranında sulandırılıyor. İkinci ayda sulandırma 2 inek sütü:1 su, üçüncü ayda 3 inek sütü:1 su şeklinde düzenleniyor. Dördüncü aydan sonra böbreğin konsantrasyon kapasitesi geliştiği ve susuzluk tehlikesi büyük ölçüde ortadan kalktığından sulandırmaya gerek yok. Sulandırılmış inek sütünün kalori miktarı düşeceğinden içine şeker ve sıvı yağ eklenmeli. Örneğin beş çay bardağı (500 mL) sulandırılmış süte 2 silme yemek kaşığı (30 gram) toz şeker ve 2 tatlı kaşığı sızma zeytinyağı konulur. Süt kesinlikle 5 dakika kaynatılıp ılıştırıldıktan sonra verilmeli. Süt ılıtıldıktan sonra 1 çay kaşığı balık yağı ilave edilmeli. Beslenmede inek sütü kullanımının ikinci sakıncası C vitamini içeriğinin düşük olmasıdır. Bu sakınca meyve püreleri ile giderilebilir. Demir içeriğinin düşük olması nedeni ile inek sütü ağırlıklı beslenen bebeklerde yüksek oranda demir eksikliği görülebiliyor. Sağlık bakanlığımız 4. aydan itibaren demir takviyesine başladığı için bu durum da bir sorun olmaktan çıkıyor. Kutu mama satışlarındaki artış sizi rahatsız etmiyor mu? Hem de fazlasıyla. Bütün marketler bunlarla dolu. Bunlar I, II, III şeklinde numaralandırılıyor. I numaralı olanlar anne sütüne yaklaştırılmış olanlar. 0-6 ay arasında kullanılıyorlar. Anne sütü tüketimi azalmasın diye bir numaralı mamaların reklamı yasak. Ama ne kadar anne sütüne yaklaştırılmış olsalar da bu süt tozundan yapılmış mamaların değeri anne sütünün yarısı kadar bile değil. Ama yine de sulandırılmış inek sütünden biraz daha iyiler. Ama bu küçük fark alım gücü düşük olan ebeveyn için önemli değil. Birçok gelişmiş ülkede demir eksikliğine neden olduğu için hayatın ilk 1-2 yılında inek sütü kullanımı büyük ölçüde yasak. Gelişmekte olan ülkelerde ise süt çocuğu beslenmesinde inek sütünün yasaklanması ciddi beslenme yetersizliklerine yol açıyor. Ama TV reklamlarında mandıra sütüne arsenikli su muamelesi yapılıyor. Sanki bu reklamları yaptıranlar ve sunanların anaları sokak sütçülerden aldıkları sütle onlara yoğurt yapmamışlar gibi! Bir numaralı mamalar genellikle 30mL kaynatılmış-ılıtılmış suya 1 ölçek şeklinde hazırlanıyor ve verilmeden önce ılıştırılıyor. Bir bebeğin günlük süt tüketimi farklılıklar göstermekle birlikte günde kilosu başına 120-200mL arasında değişiyor. II numaralı mamalar ise 6 aydan sonra kullanılıyor. Bunlar ek gıda kapsamına giriyor ve reklamları serbest. Ama I ve II numaralı mamaların sadece numaraları farklı isimleri ise aynı. Böylece göz göre göre reklam yasaklarını deliyorlar. Hükümet yetkilileri de kitabına uyduğu için seslerini çıkart(a)mıyorlar. İşin ilginci birçok çocuk hekimi ve derneği de bu reklamlara dolaylı ya da doğrudan destek veriyorlar. Prof. Dr. Ahmet AYDIN İÜ Cerrahpaşa Tıp Fak. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları ABD Beslenme ve ****bolizma Bilim Dalı Başkanı www.beslenmebulteni.com e-posta: [email protected] |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|