12-19-2008, 14:10 | #1 |
Baskı ve zorlama yok, teşvik var
Baskı ve zorlama yok, teşvik var
http://www.zaman.com.tr/haber.do?hab...yok-tesvik-var Namaz kılmayan ve bunu da bilinçli şekilde yapan birine "Namaz kıl!" denmemeli. -Allah muhafaza buyursun- bu tehlikeli bir telkin olabilir. Çünkü baskı ve zorlama, dinimizin tebliğ usulüne aykırı metotlardır. Esasen, namaz kılmayana, öncelikle ona namazı kıldıracak ruh kazandırılmalı; sonra da enaniyetine dokundurmadan onu namaza uyarabilecek fikirleri hâvi kitaplar verilmeli veya onu namazla içli-dışlı çevrelere götürmeli. Evet, öyle bir muhite götürmeli ki, oradaki kendi seviyesinde olan insanlar, genciyle, ihtiyarıyla, vakti gelince hemen kalksın Allah'ın huzurunda kıyam dursun, rükû ve secdeye kapansınlar. Genel manzara ve ortam onu secde etmeye çekmeli. Böylece o, içine girdiği havadan müteessir olacak ve kimsenin doğrudan telkiniyle değil de kendi içinden gelen bir sâikle namaza başlayacaktır. Bir insanın beynine vuruyor gibi "Namaz kıl!" denildiği an, "Kılmıyorum, namaz da neymiş!" diyebilir. Keza, oruç ve diğer ibadetler için de aynı şeyler geçerlidir. Bir insan kendi eşine bile "Başını kapa!" dediği zaman, onun isyanına sebebiyet verecek bir ortamda bunu söylememelidir. Yani insan, en yakınından en uzağına, bu türden yanlış usullerle arkadaşlarını isyana itmemelidir. Aynı şekilde fukaha, vefat etmek üzere olan bir kişiye, onu zorlayarak "Lâ ilâhe illallah"ı telkin etmeyi uygun görmemişlerdir. Çünkü o, "Lâ ilâhe illallah"a zorlandığında o andaki ruh haleti içinde konuşmadan, telkinden çok sıkılarak "Demiyorum!" dediği takdirde ve son sözü de bu olduğunda bu söz kalpte ma'kes bulursa -el'iyâzu billah- o insanın ebedi hayatı mahvolabilir. Burada yapılması gereken şey, onu rahatsız etmeyecek şekilde yanında kısık sesle "Lâ ilâhe illallah Muhammedün Resûlullah." demektir. Şayet, bundan da rahatsız oluyorsa, bunu da söylememek lazımdır. Bir insanı namaza alıştırmak için ayrı şekiller ve formüller vardır. Önemli olan onu incitmeden, dudaklarına bal kaymak sürüyor gibi onun gönlüne istediğimiz şeyi tatlılıkla ilham edebilmektir. Mübelliğe ve mürşide düşen vazife onu çok iyi tanıyıp reaksiyona sebebiyet vermeyecek şekilde telkinde bulunmaktır. Dahası bu konuda kim daha müessir olacaksa o götürülmeli ve o anlatmalıdır. Ayrıca ders hangi pozisyonda verilmesi gerekiyorsa mutlak o pozisyonun hazırlanması ve ona göre verilmesi lazımdır. Herhangi bir kimseye tokmak gibi tepesine vurarak hakkı anlattığınız zaman, reaksiyon gösterebilir. Bize düşen Rabb'imizin yoluna insanları hikmetle, güzel nasihatle davet etmek ve onlara hakikatleri en güzel ve en vakur üslupla anlatmaktır. |
|
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|