08-15-2008, 17:06 | #1 |
Firavun'un akıbeti
Firavun'un akıbeti Kur'an'da ve hadis-i şeriflerde adı zikredilmediği için ismini tam bilemediğimiz Firavun, tarih kitaplarında Amenophis, Râ (İbnü'ş-şems), Ramses ve Mineftah gibi adlarla anılmaktadır. Bunlardan hangisinin ya da hangilerinin Hazreti Musa'ya muasır olduğu mevzuunda da ihtilaflar vardır. Fakat, önemli olan isim değil, Kur'an-ı Kerim'de ortaya konan Firavun tipi ve karakteridir; çünkü, Firavun'un anlatıldığı ayetlerle Firavunî şahıs ya da toplumların temel özellikleri nazara verilmektedir. Firavun, ilâhlık ve rablık iddiasında bulunan ve yeryüzünde kendisinden başka itaat edilecek bir güç tanımayan bir tirandır. Diğer bir yönüyle de o, hadiseleri hep sebeplere bağlayan bir esbabperesttir. Bu açıdan da, onun dalgalar arasında debelenirken fevkalâdeden bir kurtuluş beklemesi mümkün değildir. Dolayısıyla, onun o andaki hali, kendisinden başka güçlü tanımayan ve sebepleri alt üst edebilecek ilahî kudreti kabul etmeyen bir mütekebbirin muhakkak gördüğü ölüm karşısında müthiş bir korku ve helecanla çırpınması şeklindeki tam bir hâlet-i ye'stir. Firavun, boğulmak üzere olduğu işte o anda çaresizlik içinde "İman ettim; İsrailoğullarının inandığı ilahtan başka tanrı yokmuş. Ben de Müslümanlardanım!" demiştir. (Yunus, 10/90) Daha önce Allah'a hep karşı gelmiş, isyan etmiş ve bozgunculuk yapmış olan Firavun, hiçbir kaçış ve kurtuluş ihtimalinin kalmadığı o vaziyette "iman ettim" deyince ona "Şimdi mi? Halbuki bundan önce isyan etmiştin, bozgunculardan olmuştun!" denilmiştir. (Yunus, 10/91) Evet, Firavun'un imanı kabul edilmemiştir; zira o, iman iddiasında bulunduğu esnada halet-i ye's içinde kıvranmaktadır. Ayrıca, Firavun'un kullandığı ifade de onun samimi olmadığını ima etmektedir. O, "Allah'a iman ettim" ya da "Hazret-i Musa'nın Rabbine inandım" sözü yerine "İman ettim; İsrailoğullarının inandığı ilahtan başka tanrı yokmuş!" demeyi seçmiştir. Bu itibarla, Firavun'un gönülden iman etmediği ve içine düştüğü felâketten kurtulmak için bu yola başvurduğu âşikârdır. Maksadı, Zât-ı Uluhiyetin varlığını ve birliğini ikrar etmek, O'nun kudretini ve azametini kabullenmek değil, bir şekilde ölümden kurtulmaktır. Dolayısıyla da, onun bu hâlet-i ye's içinde yaptığı iman ikrarı makbul olmamıştır. Binaenaleyh, günahkâr da olsa herhangi bir mü'minin âhir ömründeki tevbesinin mütekebbir Firavun'un "inandım" demesine benzetilmesi söz konusu değildir. |
|
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|