12-24-2014, 20:34 | #1 |
beyincik büyümesi nasıl tedavi edilir
Prof. Dr. Cengiz Kuday, halk arasında 'beyin sarkması' olarak bilinen beyincik sarkmasının (Arnold Chiari), Türkiye'de diğer ülkelere göre kolay MR çekilmesi sayesinde erken teşhis edilebildiğini söyledi.
Florence Nightingale Hastaneleri Nöroşirürji Bölüm Koordinatörü Prof. Dr. Cengiz Kuday, halk arasında 'beyin sarkması' olarak bilinen 'beyincik sarkmasının (Arnold Chiari)', gelişimsel bir hastalık olduğunu belirterek beyincik sarkmasının, beyinciğin, kafatasının en büyük deliğinden aşağıya sarkması olarak tanımlandığını söyledi. Hastalığın her bin kişide bir görüldüğüne işaret eden Prof. Dr. Cengiz Kuday, "Diğer bir deyişle, beynin iki parçasının (beyin kökü ve beyincik) normalden uzun olduğu ve omurilik kanalına doğru çıkıntı yaptığı doğuştan gelen bir anormallik. Vakaların çoğunda semptomlar bebeklikte başlıyor. Ama bunların ortaya çıkışı ergenliğe ve erişkinliğe kadar gecikebiliyor" dedi. Beyincik sarkmasının, 5mm'ten fazla olmaya başlayınca belirtiler verdiğini kaydeden Prof. Dr. Cengiz Kuday, beyincik sarkmasının, hastaların yüzde 15-30'unda ise hiç belirti vermediğini ifade etti. Hastaların pek çoğunun doktora tesadüfen gittiğini anlatan Kuday, "Hastalık tesadüfen bulunur. Hastaların yüzde 70'nde başın ense kısmında çoğunlukla ağrı vardır. Bu ağrı hapşırmakla ıkınmakla öksürmekle şiddeti artar. Kollarda ve ellerde uyuşukluklar olur. Omuz başlarında ağrılar olur. Kafasını öne veya arkaya eğerken kol ve bacaklarda hastayı çok rahatsız eden elektriklenmeler olur. Hareketlerinde dengesizlik vardır" ifadelerini kullandı. Prof. Dr. Cengiz Kuday, beyinciğin denge organı olduğunu belirterek, hastaların dengeyi bulamadığını ve görme bozukluğu yaşadığını vurguladı. Kuday, "Gözde anormal hareketler başlar. İleri devrelerinde yutma güçlüğü olur. Bu yutma güçlüğü yemek yerken o kadar had safhada olur ki hasta nefes alamadığı için dudakları morarır.Kişide yürürken düşme atakları, kas sertlikleri olur" dedi. HASTALIĞA OMURİLİK İÇİNDE SIVI BİRİKMESİ SORUNU DA EŞLİK EDİYOR Hastalığa genellikle omurilik içinde bir sıvı birikmesi sorununun da eşlik ettiğini belirten Kuday, bunun derecesine göre kişide ağrı ve ısıyı duymada bozukluklar olabileceğini ifade etti. Prof. Dr. Cengiz Kuday, "Hasta sıcağı tuttuğunun farkında olmayabilir. Sigara içerken sigara içtiğinin farkında olmayıp elini yakabilir. Daha ileri safhalarında nefes almakta zorluk olur, uykusunda nefesi birden bire durur" açıklamasında bulundu. Prof. Dr. Cengiz Kuday, bazen doktorların hastayı "ameliyat olmazsan ölürsün" şeklinde korkuttuklarını, ancak böyle bir şeyin olmadığını ifade ederek, şöyle devam etti; "Belirti vermiyorsa hasta ameliyat edilmez. Bu hastalar genellikle Kulak Burun Boğaz Hastalıkları uzmanına, Nörolojiye giderler, çekilen filmlerle hastalık görülür. Pek çoğu da korkutulur hiçbir şeyi yokken. Yüzde 30 hiç belirti vermez. Belirti vermeyen kişiye de dokunulmaz. Şans eseri bulunur çünkü çoğu. Boyun fıtığı vardır hastada çekerken bunu görürsünüz. Baş ağrısı vardır bunu görürsünüz." Prof. Cengiz Kuday, beyincik sarkması ile ilgili en çok bilimsel yazının Türkiye'den yazıldığını da ifade ederek, "Enteresandır bu konuda en çok bilimsel yazı Türkiye'den gitmiştir. Bunun sebebini de şöyle açıklayabiliriz. Türkiye'de MR çok kolay çekiliyor. Başka ülkelerdeki gibi çekilmiyor. Bizde önüne gelen MR çekince bu hastalığı çok çabuk bunu yakalayabiliyoruz. Erken teşhisin önemi var. Her hastalıkta olduğu gibi" dedi. HASTALIK EN ÇOK ÇOCUKLARDA GÖRÜLÜYOR Beyincik sarkması ameliyatının tartışmalı olduğunu anlatan Kuday, "Ameliyatta kafatasının altındaki deliğin etrafı (omurilik orada sıkıştığı için) genişletilir. veya birinci omurganın arka bölümü çıkartılır ki omurilik rahatlasın. Bu hastalık omurilik sıvısının dolaşımına mani olur.Sıkışıklığı, darlığı ortadan kaldırırsak bu dolaşım rahata erdiği için omurilikte mevcut olan oluşan kistler de kaybolur bir süre sonra.Fakat ameliyat en münakaşalı konudur. Niçin ameliyat edeceğiz? Nasıl ameliyat edeceğiz'Bunun ameliyatları değişiktir. Basit bir ameliyat değildir. Söylenildiği gibi.Riskleri olan ameliyatlardandır. Az da olsa. Hala bir konsensus yoktur. Kabul edilen şey o bölgenin serbestleştirilmesidir. Bu da doktorun inisiyatifine ve tecrübesine kalmıştır" ifadelerini kullandı. Prof. Cengiz Kuday, bu hastalığın en çok çocuklarda görüldüğünü vurgulayarak, "Çocukların ameliyatı da biraz farklıdır. Siz kemik yapıyı değiştiriyorsunuz ama çocuk büyüyor. Çocuklarda, kemik yapı büyüdükçe kendiliğinden tamir oluyor, tıkanabiliyor orası. Bunu iyice değerlendirmek lazım. Erişkin kişilerdeki ameliyat daha iyi netice veriyor. Çocuklardaki büyüme hesap edilmeli. Ona göre ameliyattaki yapacağınız teknoloji farklı olabilir" dedi. - İSTANBUL |
|
|
|
12-24-2014, 20:37 | #2 |
beyincik sarkması yani tıptaki adıyla Chiari sendromu ;
beyincik , dördüncü ventrikül gibi beynin bazı bölümlerinin omurganın kafadan itibaren başladığı kafa tasının altında bulunan büyük delik olan foramen magnumdan dışarı fırlaması ve fıtıklaşmasıdır. hemen hemen tüm spina bifidalı miyelomeningoselli) hastalarda bulunan gelişimsel bir hastalıktır. Normalde bu delikten sadece omurilik çıkar…. aşağıya doğru sarkan beyinciğin omuriliği sıkıştırması sonucu beyin omurilik sıvısının dolaşımı bozulur. Sonuçta da, omurilikte ve hatta beyinde su toplanması meydana gelir. Bu, hastalığa yakalanan kişilerin sinirlerinde ciddi tahribatlar oluşur. Merkezi sinir sisteminin en sık görülen 2. gelişimsel anomalisidir ve 1000 doğumda 1 görülür. Hastalığın birçok tipi vardır. Tip I. Burada fıtıklaşan kısım sadece beyinciğin tonsil denilen en alt kısmıdır. Tip II. Sadece tosil değil 4. ventrikül ve beyin sapı da fıtıklaşmıştır. Burada beraberinde belde veya sırtta omurilik ve katlarının kapanmamasına bağlı problemler de vardır (myelodisplazi). Tip III. Burada beynin kist şeklinde aşağı fıtıklanması söz konusudur. Tip IV. bu tipde beyinciğin tamamı veya bir kısmı yoktur…çok ağır ve ölümcül bir tiptir ve nadiren ortaya çıkar. Bu anormalliklerle beraber ; 1-beyinde ekstra kıvrımlar 2- kafa tabanı kemiklerinde yukarı doğru omurga ile kubbeleşme 3- boyun kemiklerinde doğuştan kaynama da olabilir.. Hastalar doktora, -başın arka kısmında ağrı, başağrısı -öksürükte ve hapşırmada baş arkasında ağrı, -kollarda uyuşma ve karıncalanma, - omuz başlarında ağrı, -ense, eller ve kollarda elektriklenme -dengesizlik - Koordinasyonsuzluk - Beyincik problemleri - görme bozulması -Göz hareketlerinin bozulması - Yutma ve konuşma problemleri - Düşme atakları - Kas sertliği -Duyu anormallikleri (ağrı ve ısı duyusunun kaybı) --nefes almada zorluk, -gece horlama gibi şikayetler ile başvurur. Tedavisine gelince… Tedavi tamamen hastalığın tiplerine , daha doğrusu hastanın şikayet ve bulguların şiddetine bağlıdır. 1. tipte eğer herhangi bir şikayet yoksa ve şans eseri bulundu ise bir şey yapmaya gerek yoktur. Şikayetler geçici ve tekrarlamıyorsa bir süre takip edilir. 2. ve 3. tipte şikayetler mutlaka olur. İlaç tedavisinin mümkün olmadığı hastalığın bu tiplerinde cerrahi müdahale gerekli olabilir. ancak tıpta risksiz hiç bir ameliyat yoktur.. her ameliyatın kendine göre bir riski ve tehlikesi vardır.. Özellikle bu cins ameliyatlarda risk ve tehlike daha fazladır.. Tıpta hiç bir tedavinin ve ameliyatın % 100 garantisi yoktur. Garanti sadece ve sadece Allah a mahsustur. bir saniye sonra kendisinin dahi ölüp ölmeyeceğini bilmeyen hiç bir doktor ; sizin yüzde yüz şifa olup olmayacağını garanti edemez. Garanti veren varsa , yalan söylüyor demektir. 2. tipte eğer hastalığın şiddeti hafif ise ; ameliyat sonrasında hastalar 15 günde normal hayatına devam eder ve ciddi düzelmeler olur. 3. tipte eğer hastalığın boyutu şiddetli ve ağır ise ; hastalığın ve ameliyatın riski fazladır.. felçten ölüme kadar gidebilir. ameliyat sonunda bacaklarda yeni kuvvetsizlik gelişmesi, ayaklara şekil bozukluğu veya sırtta eğrilik belirmesi, idrar durumunun daha da bozulması veya ürodinaminin bozulması gibi belirtiler ortaya çıkabilir. Çünkü bu tip ameliyatlarda dokular her zaman çok net seçilemez ..O nedenle bu ameliyatlar genellikle çoğu kez istenmeyen birçok kötü sonuçlara ve yan etkilere yol açmaktadır. Maalesef bu hasarlı operasyonlarla ilgili olarak henüz bir gelişme kaydedilememiştir.. O nedenle bu tip ameliyatlar her cerrahın yapacağı ameliyatlar olmadığı gibi , yapan cerrahlarında pek gönüllü olmadığı , istemediği ameliyatlardandır. Yapanlarda ekseriya deneme yapmak , tecrübe kazanmak ve yanılma - öğrenme amacıyla hastayı denek olarak kullanmak suretiyle ameliyat ederler. Tedavi sonrası tamamen iyileşme olmaz. Ameliyatlar çoğu zaman mevcut durumu korumak ve daha fazla problem çıkmasını önlemek için yapılır. Ameliyatlarla veya bazı tedavi yöntemleri ile bu hastaların yaşamları mümkün olduğunca normale yakın hale getirilmeye çalışılır. Tamamen sağlıklı biri haline gelemeseler de bağımsız yaşayabilmeleri mümkündür. 4. tipte yani en ağır olan tipte ise hiç bir ameliyatın yeri yoktur….Bu hastalar fazla yaşamaz ve hızla ölüme gider. sizde muhtemelen -ya ağır 2. tip veya -hafif 3. tip hastalık mevcuttur. o nedenle ameliyat sonu düzelmeniz mümkün değildir.. dünyanın neresine giderseniz gidin , sonuç aynıdır. beyincik sarkmasında tatbik edilecek lazer tedavisi bir ameliyat şekli olmayıp , dokuların hızla iyileşmesini ve güçlenmesini temin eden bir ışın tedavisidir. lazer tedavisi muayenehanemde çok başarılı bir şekilde tatbik edilmektedir. Muayenehaneme gelebileceğiniz gibi , lazer konusunda iyi bir eğitim almış deneyimli bir uzman hekimede gidebilirsiniz. Böyle bir durumda fizik Tedavide özellikle düşük yoğunluklu laser tedaviyi (Low Level Laser Therapy – LLLT) öneririm. Bu lazerin bir çok etkileri vardır: 1- Biyostimulasyon Etkisi 2- hücresel ****bolizmanın hızlanması 3- mitokondrial prosesin aktivasyonu 4- makrofaj, Collagenus fibres’te ve fibroplast artışı 5- ATP sentezinde % 200 artış, 6- Kan damarlarının onarım ve ve yenilenmesi 7- Enzim aktivitesinde artış (Succiyldehydrogenenes,lactatdehyrogenes, acidphosphate, nonspecific esterase); 8- Yaraların enfeksiyonlara karşı dayanıklılığında artış 9- Hücre bölünmesindeki doğal üretimde artış 10- Protein sentezinin uyarılması 11-Deri ve sinir reflex yollarının uyarılması. 12- Antiflogistik Etki 13- Analjezik Etki 14- Özellikle prekapiller sistem üzerinde vazodilatasyon etkisi gibi.... Laser Tedavide, inilebilen derinlik uygulamanın ve vakanın cinsine göre çok önemlidir. Bunun için tedavi esnasında yapılacak tedaviye ve inilmek istenen derinliğe göre lazer üreten prob seçmek gerekir. Burada kullanılacak düşük yoğunluklu lazer tedavisinde lazerin dalga boyu ; derin dokulara inmek ve derin penetrasyon sağlamak üzere vakalara göre 2 türlüdür. 1- 830 nm.: IR bandındadır. GaAlAs (Galyum Alüminyum Arsenik) türü ve continious lazerlerdir. Gözle görülmez. Penetrasyon 50mm. den fazladır. Güç değeri mW.miliWatt)’larla ifade edilir. (1000mW=1 W; 1 mW=10-3 W.). 2- 904 nm.: IR bandındadır. GaAlAs (Galyum Arsenik) türü ve IMPULS lazerlerdir. Bunlarda gözle görülmez. Penetrasyon 50mm. den fazladır. Derin dokulara inmek için tercih edilen en önemli lazerlerdir. Derin penetrasyon etkisi sayesinde, özellikle eklem ve bağ patolojilerinde kullanılır. Güç değeri W. (Watt)’lar ile ifade edilir, ancak impuls tekniği ile ortalama gücü miliwatt’lar mertebesine çekilir. Dolayısıyla dokuda bir hasar oluşturmaz. Bu dalga boylarını temin eden bir çok lazer tipi mevcuttur.bunların daga boyları vakaya göre arttılabiir veya azaltılabilir. - Helyum Neon (kırmızı) - Krypton (kırmızı) - Nd.YAG (Near IR - Yakın kızılötesi) - KTP (Yeşil) - CO2 ( Far IR / Uzak Kızılötesi) - Dye (Görünen renkler) - Diyot Lazerler (çok yakın kızılötesi) ve kırmızı - Holmium:YAG (orta kızılötesi) - Erbium:YAG (orta kızılötesi) Lazer tedavisinin iki türlü uygulaması vardır: 1- Nokta tedavisi ve 2-tarama (scanning). Tedavi için hazır şablonlar yoktur. Bu husus uygulayıcının taktirine bağlıdır. Ancak küçük bir yüzeye yüksek enerji uygulamanın her zaman çok önemli olduğu unutulmamalıdır (Joule/cm2). Scanning (tarama) metodunun derinlik etkisi fazla değildir. Bu tür uygulamalarda yansımanın fazlalığı ve nokta başına düşen enerji yoğunluğunun azlığı sözkonusudur. Ancak Uygulama için yeterli zamanın olmadığı gibi hallerde ve probun hastaya temasının mümkün olmadığı gibi durumlarda (yaralar, yanıklar ve ağrılı vakalar) kullanılması uygun olabilir. Nokta tedavisinde etki daha derindir, fakat daha uzun süreye ihtiyaç duyulabilir. Bu da yeni çıkan güçlü cihazlar sayesinde aşılmış bir problemdir. Hülasa ; lazer güdümlü yoğun ve kaliteli fizik tedavi görmenizi ve günlük yaşantınızı etkileyecek sorunlar için koruyucu önlemler almanızı öneririm. Geçmiş olsun. |
|
01-06-2015, 14:37 | #3 |
bilgiler için teşekkürler.
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|