Kaset şantajı sadece Baykal’a mıydı?

[çakır]

Konu artık gündemini kaybetmek üzereydi ki, Başbakan Erdoğan Bosna’dan dönüşünde kendisine özel uçağında eşlik eden gazetecilerle eski CHP lideri Deniz Baykal’ın kaset olayıyla ilgili olarak sohbet ederken, “Bunları bize soranlar, faillerine sorsunlar, bize niye soruyorlar. Failler birbirleriyle tokalaşmıyor” dedi.
CHP cephesinde kim kiminle tokalaşmıyor diye arşivimde şöyle bir gezinti yaptığımda, Sayın Baykal’ın kaset skandalıyla ilgili haberler gazetelere ve internet sitelerine ilk düşmeye başladığı andan itibaren aldığım notlara göz attım.
“Baykal biliyor muydu? başlığını taşıyan ve spotunda da, “Olay görüntülerin yayınlanmasından önce öyle şeyler oldu ki kafalar karıştı...” ifadeleri olan habere ait şu satırlar, kaset skandalı patladıktan sonra Vatan gazetesinin internet sayfasında yer alan ilk haberden:
“CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve CHP milletvekili Nesrin Baytok’a ait olduğu söylenen görüntüler Türkiye’nin gündemine bomba gibi düştü. CHP, özel yaşamın ihlali gerekçesiyle hukuki süreç başlattı. Genel Sekreten Önder Sav basın toplantısında, konuyla ilgili açıklamada bulunmayınca, görüntüleri kimin çektiği, kimin servis ettiği ve bu servisten neler beklendiği soruları büyük ölçüde havada kaldı. Ancak sis perdesinin biraz da olsa aralanmasına yol açan şöyle bir gelişme yaşandı. CHP İstanbul İl Örgütü’nün dün gece gerçekleştirdiği yemek davetine hafta başında Baykal’ın da katılacağı ve bir konuşma yapacağı açıklanmış olmasına rağmen, Baykal’ın bu programı iptal ettiği anlaşıldı.”
Haberin devamında şu satırlar da var: “İstanbul İl Teşkilatı’ndan Genel Merkez arandığında, özel kalem müdürlüğü, Baykal’ın organizasyona katılamayacağı iletildi. Sebebi sorulduğunda ise şu cevap verildi: “Sayın Baykal ile ilgili önümüzdeki günlerde olumsuz olaylar yaşanacak bu yüzden katılamayacaklar!”
Baykal’a yapılan kaset şantajın zamanlaması ile Anayasa değişikliği paketi arasında bağlantı olabileceğini iddia eden çok sayıda yorum yapıldı. Kaset, paketin tümünün oylanmasını işlemi ittiği dakikalarda servis edilmişti.
Baykal’a ait olduğu iddia edilen kaset şantajından 1 ay önce yazdığımız “Herkes şantaj tehdidi altında” başlıklı yazıda, bir kişinin şantaj tehdidi altında olup olmadığını nasıl anlayabileceğimize dair şu satırların altını çizmiştik:
“Buradaki temel ipucu şu: Aklı selim herkes tarafından eğer bir konudaki tüm belge, bilgi ve bulgular aynı sonuca işaret ettiği halde, biri tersi istikamette davranıyor ve işlem yapıyorsa, bilesiniz ki ya şantaj tehdidi altındadır, ya da o da birçeşit içindedir. Devlette üst görevlerde bulunan isimler de dahil...
Kendi geleceği ile ülkenin ve kurumun geleceği arasında tercihte bırakılmak zorunda kalan insanlardan binde 999’u, kendi geleceklerini tercih ederler. Sayıdaki binde 1’lik fark da, bu konuda açmazda kalan insanların hayatına son vermesi şeklinde tecelli ediyor.
Ülkemizde son yıllarda, hatta son günlerde yaşanan sonuçları itibari ile şaşırtıcı birçok olaya bu çerçeveden yaklaştığınızda, “neden acaba” sorusunun cevabını daha kolaylıkla verebilirsiniz Gerçeklerin birgün illa ortaya çıkma huyu sizi muhakkak haklı çıkaracaktır.
Ayıplar ve açıklar üzerinden, sözün daha açıkçası şantaj üzerinden tutum geliştirmekten vazgeçmeli bu işi alışkanlık hale getirenler. Kader adalet ettiğinde, aynı silahla kendileri de vurulurlar. Görüyorsunuz, öyle de oluyor.”
Yargıtay üyelerine ait kayıtlar...
Malum, Ergenekon dava sürecinde 51 No'lu DVD sürprizi de yaşanmış, bilgisayardaki şifreli dosyalarda Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya dahil tam 91 Yargıtay üyesine ait fişleme belgeleri bulunduğu ortaya çıkmıştı. CD ve DVD'lerde, bazı hâkim ve savcıların 'mahrem ilişkilerini' gösteren fotoğraf ve kamera kayıtları olduğu iddia edilmişti. Nitekim Radikal gazetesi, ele geçirilen 62 CD ve DVD’de, bazı hákim ve savcıların, kadınlarla birlikte olduğunu gösteren fotoğraflar olduğunu aktardı.
Yazıyı şu şekilde bağlayalım...
İddia edildiği gibi, eğer Sayın Baykal’a yönelik kaset şantajının Anayasa değişiklik paketi ile ilgisi varsa, değişikliğin hayata geçmesine yönelik süreç henüz tamamlanmış değil ki... Baykal’a böyle bir durumu reva görenler başkasına neden yapmasın...
Kaldı ki, CHP’nin iptal başvurusu üzerine değişiklik paketi Anayasa Mahkemesi’nde görüşüldü ve konunun özünü çok da etkilemeyen birkaç düzenleme dışında 26 maddenin tamamının Anayasa’ya uygunluğuna karar verildi.
Anayasa Mahkemesi bu kararı ile, CHP, MHP ve BDP gibi bazı partilerin, çeşitli kurum ve kuruluşların, dermeklerin, sendikaların pakete neden hayır denilmeli yönündeki düşüncelerine gerekçe teşkil eden noktaları büyük ölçüde ortadan kaldırdı.
Şimdi soru şu: Birçok partinin Anayasa değişikliğine itirazına gerekçe oluşturan noktalar Anayasa Mahkemesi’nin son kararı ile havada kaldığına göre, parti tabanlarını şaşırtma pahasına bazı siyasetçilerin paketin yasalaşmamasına yönelik ısrarlı dirençlerinde bizim bilmediğimiz başka noktalar olabilir mi acaba?
Bu insanlar kamuoyunu bu kadar şaşırtmayı nasıl başarabiliyorlar ve ‘aklın yolun bir’ mantığına halel getirecek bir duruşu nasıl sergileyebiliyorlar?
İnsanların kendileri ile ve yıllarca savundukları düşüncelerle bu kadar çelişmeleri için ne tür gerekçeler olabilir acaba? İnanın, şu ana kadar öne sürdükleri gerekçelerden kamuoyu tatmin olmadı?
İyi ama, başka ne? Bilen varsa bizimle de paylaşsın...
Prof. Dr. Osman ÖZSOY