|
Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz. |
Seçenekler | Stil |
08-16-2010, 19:13 | #1 |
Kılıçdaroğlu en çok hangi partiyi etkiler?
Bugünlerde herkesin en çok merak ettiği konu, yelkenleri medya rüzgarı ile şişirilen CHP’nin yeni lideri Kemal Kılıçdaroğlu fırtınasının siyasetin genel akışını nasıl etkileyeceği yönünde...
Sayın Kılıçdaroğlu’nun adaylığını açıklamasının ardından 81 CHP il başkanından 77’si kendisine destek vereceğini açıklayınca, üstelik Sayın Baykal istifa ettikten sonra ağlaşan milletvekillerinin de aralarında bulunduğu Meclis’teki CHP grubunun büyük bölümü Sayın Kılıçdaroğlu’nun yanında yer alınca, ülkede gündem birden değişti. Oluşturulan fırtına öylesine etkili oldu ki, CHP dışındaki partilerin mensubu olanların üzerinde bir moral çöküntüsü hali gözlemledim. Dışarıdan manzarayı gören, ertesi hafta hükümeti kurma görevinin Sayın Kılıçdaroğlu’na verileceğini sanırdı. Öylesine bir siyasi iklim oluşturuldu. Bu çerçeveden yola çıkarak kısa, orta ve uzun vadedeki etkileri açısından Kılıçdaroğlu’lu CHP’nin siyaset kulvarı üzerindeki olası etkilerine yönelik şunları söyleyebiliriz: En motive edici faktör olarak, özünde AK Parti karşıtlığına dayalı medya desteği şu anki haliyle CHP’ye sürmeye devam ederse, bu durumdan en olumsuz etkilenecek olan parti, Mustafa Sarıgül’ün lideri olduğu ve partileşme sürecinde olan Türkiye Değişim Hareketi (TDH) olacaktır. Mustafa Sarıgül’ün 5-6 yıllık emeğini heder edecek siyasi bir süreç gelişebilir. Mustafa Sarıgül’ün en büyük handikapı, siyasi hareketini Baykal karşıtlığı üzerine konumlandırması oldu. Varlık nedeni şahıslar üzerine ikame edilen tüm siyasi ve sosyal hareketlerin kaderi büyük ölçüde budur. Bir şahsı ikame etmek yada bir şahsı imha etmek üzere konuşlandırılan tüm siyasi ve sosyal hareketler, ortaya çıkış nedenleri ortadan kalktığında anlamlarını yitirirler. Baykal’ın siyaset sahnesinden çekilişi Türkiye Değişim Hareketi’ni büyük ölçüde açığa düşürdü. Eğer Baykal’ın gidişinde kaset komplosu değil de, Türkiye Değişim Hareketi’nin oluşturduğu siyasi tazyik etkili olsaydı, bu defa hareketin önü daha geniş şekilde açılacaktı. Bu nedenle, Sayın Kılıçdaroğlu toplumun farklı kesimlerini kucaklamaya matuf politikasında başarılı olursa ve şemsiyeyi geniş tutarsa, Türkiye Değişim Hareketi’nin potansiyel hedef kitlesi olan çevrelere yönelik kapsama alanı çok daralacaktır. Bu süreç Türkiye Değişim Hareketi’nin siyasi prematüre haline gelmesine neden olur ve yaşatmak çok güçleşir. Diğer partiler... Kılıçdaroğlu rüzgarı bu haliyle sürer giderse, örneğin solda Masum Türker’in lideri olduğu DSP, sağda Abdüllatif Şener’in lideri olduğu Türkiye Partisi başta olmak üzere diğer tüm küçük partiler, 5-6 ay sonra il ve ilçe teşkilatlarının bulunduğu büroların kiralarını ödeyecek siyasi taraftar bulamaz hale gelirler. Sürecin bu şekilde sürüp gitmesinin, yani Kılıçdaroğlu faktörünün sandığa kadar trendini korumasının Saadet Partisi’ne etkisi ise, partinin oy havuzuna yönelmesi muhtemel seçmen kesimlerinin AK Parti’ye yönelmesi şeklinde cereyan edebilir. Yani, birbiri ile kuvvetle çekişen iki kutuplu bir siyasi atmosferin giderek kurumsallaşması küçük partileri iyice elimine ederken, sağ seçmenleri AK Parti’ye daha da yakınlaştırabilir. Düelloya dönmesi muhtemel siyas ortam, seçmen nezdinde sağda ve solda birer partiyi öne çıkarabilir. Kılıçdaroğlu’nun etnik ve sosyal aidiyetinin öne çıkarılma siyaseti, üstelik parti Meclisi’ne aldığı sert ulusalcı söylem sahibi isimlerin oluşturacağı gerilimli ortam, 12 Eylül’den bu yana bu ölçekte yaşanmamış olan sağ-sol parti ayrımını ilk defa bu kadar kesin hatlarla gündeme getirebilir. Bu ayrım giderek iki kutuplu siyasetin derinleşmesine zemin hazırlayabilir. Oluşturulan iklimde oyların sağlı sollu iki partide temerküz etmesi durumunda, AK Parti oyları kısmen düşme eğilimi gösterse bile, milletvekili sayısında ciddi daralmaya da neden olmayabilir. İki kutuplu siyaset gerilimli bir siyasi atmosfer oluşturursa, vizyonunu genişleten ve CHP ile aynı fotoğraf karesinde olmaktan uzaklaşayan MHP, kavga ve çeşitli iddialarla yorgun hale düşürülen ülkede ortayolu ve umudu temsil edebilirse, potansiyelini zorlayabilir. Eğer MHP referandum sürecinde CHP ile aynı çizgide söylem geliştirirse, kendisine yönelmesi muhtemel seçmen kesimlerinden bir kısmını CHP, bir kısmını AK Parti’ye kaptırabilir. Bu durumda geleneksel oy bandına hapsolabilir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun teşkilatçılık yönünün güçlü olmadığı görülmektedir. Perde arkasından birilerinin kendisini yönetmesi ve CHP içinde derinliği olan bir lider gücü ve otoritesi tesis edememesi durumunda parti ilgi odağı olmaktan uzaklaşabilir. CHP’de kamuoyuna yansıması muhtemel parti içi mücadele kavgaları ve bölük pörçük görüntü verme olasılığı Kılıçdaroğlu rüzgarının etkisini kırabilir. AK Parti’ye etkisi... Kılıçdaroğlu CHP’de otorite tesis edemezse ve ülkeyi yönetme iddiasında kendi projeleri ile öne çıkamazsa, oluşturamadığı kendi gündeminden daha çok, diğer konularla ilgilenerek pozisyon devşirme arayışında olacaktır. Hiç kuşkusuz bu da, iktidar partisini örseleyecek iddialarla varlığını hissettirme çabası içinde olmasını sağlayacaktır. Kılıçdaroğlu’nun güçlü bir Türkiye’yi vizyonu olmadığı görülmektedir. Şu ana kadar ülkede demokrasinin geliştirilmesi konusunda bir düşünce seslendirdiği görülmediği gibi, dünyada gündem oluşturan konularda iki cümle beyan ettiğine de şahit olunmamıştır. Fukaralık ve yolsuzluk iddiaları üzerinden bir siyaset dili geliştireceği anlaşılmaktadır. Kuşkusuz bu tür söylemler medyada ve kamuoyunda prim de yapar. Kılıçdaraoğlu’nun bu tür söylemler üzerinden geliştireceği siyaset dili, hükümetin geniş halk kesimlerinin sorunlarının çözümüne yönelik bakış açısında derinleşme olmasına ve güçlü bir farkındalık oluşturmasına da katkı yapabilir. Yoksullara yönelik sosyal projeleri ile öne çıkmasına rağmen zengin dostu olarak bilinen hükümet, muhalefetin gündeme taşıyacağı bu tür soruların çözümde başarılı olursa iktidardaki ömrü de uzayabilir. Fakat bu süreç zamanla, bir oyun kurucu gibi bölge ve dünya sorunları ile yakından ilgilenen ve giderek dünya siyaset sahnesinde aktör haline gelen hükümetin iç gündeme daha fazla takılıp kalmasına da zemin hazırlayabilir. Demirel’in siyasi yasağının kalkmasından sonra siyasete dönüşü nasıl ki Özal’ı içe kapatmışsa, Kılıçdaroğlu faktörü de Sayın Erdoğan açısından aynı etkiyi yapabilir. Bunlar bugünkü tabloya göre öngörüler. Bir komplo kasetinin yılların kurt siyasetçisi Sayın Baykal’ı siyasi oyunca olmaktan uzaklaştırması gibi, akla gelmeyen çeşitli olaylar siyaset sahnesinde öngörülmeyen olaylara zemin hazırlayabilir. Mesele partilerin değil, nihayetinde ülkenin kazanmasıdır. Her ne gelişme hayırlı ise, Allah’ın onu nasip etmesi dileğiyle... Prof. Dr. Osman ÖZSOY |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|