sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > GÜNCEL HABERLER - SİYASET > Köşe Yazıları
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz.

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 08-16-2010, 19:07   #1
Kullanıcı Adı
çakır
Standart TSK: İlçede 4 cami olmasına rağmen...

TSK’nın cumhurbaşkanlığı seçim sürecinde yayınladığı o meşhur 27 Nisan 2007 bildirisinin üzerinden 3 yıl geçmiş. Halbuki o günler daha dün gibi, hafızalarımızda o kadar canlı ki...
TSK’nın web sayfasına girdim ve basın açıklamasını bir daha okudum.
Yazıya başlık olan mevzu TSK açıklamasından alınma. Açıklamada; Öğrencilerin Kutlu Doğum etkinliklerinde başları kapalı olarak ilahiler söylediği, Denizli’nin Tavas ilçesine bağlı Nikfer beldesinde dört cami bulunmasına rağmen, Kutlu Doğum etkinliği bağlamında okulun salonunda kadınlara dini sohbet yapıldığı yolunda haberler alındığı vb. türden örnekler aktarılıyor ve durumun kaygıyla izlendiği dile getiriliyor.
Hz. Peygamber sevgisini ve O’na ait değerleri caminin dört duvarı arasına hapsetme ve ora ile sınırlı tutma anlayışını, Mehmetçik adını Muhammed’den alan TSK’ya doğrusu hiç yakışmamıştı. O gün bugündür TSK, o açıklamanın kurumun itibarına yaptığı tahribatı tamir edemedi. Üstelik, o günden sonra imajı hızla aşınmayı sürdürdü.
Araştırdım, 2009 yılı ocak ayı itibariyle İstanbul’da 2 bin 944 cami varmış. Şimdilerde 3 Bini geçmiş olmalı. İstanbul’da Kutlu Doğum’u kutlayacak büyük cami mi kalmadı ki, CHP lideri Sayın Deniz Baykal, İstanbul’un en büyük salonunda konuştu, Diyanet’in düzenlediği Kutlu Doğum etkinliğinde...
Demek Kutlu Doğum’u anma, sadece cami ile, cemaat ile sınırlı bir olay değil. Kutlu Doğum etkinlikleri tamamen toplumsal bir gerçeklik. Toplumdaki değişimi Sayın Baykal kısmen fark etti ama, TSK açısından aynı şeyi söylemek için henüz erken.
TSK açıklamasının hemen ardından bu köşede kaleme aldığımız, “Genelkurmay açıklamasındaki en büyük hata…” başlıklı yazımızda özellikle şu noktanın altını çizmiştik: “Genelkurmay’ın 27 Nisan tarihli bildirisi internete düştüğü dakikalarda ilk tıklayanlardan biriydim. Bildiriyi olurken aklıma ilk gelen ne oldu biliyor musunuz? Herhalde dedim, işi gücü muziplik olan birkaç hacker bir araya geldiler, zaten hassas olan ülke gündemini daha da karıştırmak ve olan biteni ti’ye almak için alelacele bir metin yazarak Genelkurmay’ın sayfasına attılar. Genelkurmay’da bu oldu bitti karşısında geri adım atamadı ve bu metni sahiplenmek zorunda kaldı. Çünkü Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt medeni ilişkileri güçlü, cesur bir insan. Eğer bildiride yer alan konular üzerinde konuşmak isteseydi, 12 Nisan’da yaptığı sürpriz basın toplantısında lafı eğip bükmeden doğrudan söylerdi.”
Her ne kadar Yaşar Paşa daha sonra bizzat ben yazdım dese de, inandırıcı olamadı. Hala aynı düşüncedeyim. İddia edilen Ergenekon dava sürecindeki gelişmelerden ve ıslak imza tartışmalarının ortaya çıkardığı gerçeklerden anlıyoruz ki, karargahta ilginç şeyler oluyor. İlker Paşa’nın da yanlış yönlendirildiği ve herşeyden habardar olmadığı kanaatindeyim.
Bildirinin yayınlanmasından birkaç gün sonra Başbakan Erdoğan ile Yaşar Büyükanıt Paşa Dolmabahçe’de görüştü. Görüşmeden hemen sonra bildiri TSK’nın web sayfasından kaldırıldı. Basın bunu fark edince, TSK’dan 6 Mayıs’ta bir açıklama geldi ve web sayfasında yapılan bazı düzenlemeler nedeni ile kaldırıldığı ifade edildi. Ardından yeniden konuldu ve arşiv bölümüne aktarıldı.
Son olarak önem verdiğim bir noktayı aktarmak istiyorum. Ola ki bu durum, Sayın Baykal neden onca belge ve bilgiye rağmen hala iddia edilen Ergenekon’u arkalayan bir duruş sergiliyor sorusuna belki ışık tutabilir.
“Baykal’ın elleri neden titriyordu?”
Aşağıda aktaracağım satırlar, 27 Nisan bildirisinden hemen sonra bu köşede kaleme aldığım (4 Mayıs 2007 tarihli) ikinci yazıdan. Yazı içinde “Baykal’ın elleri neden titriyordu?” arabaşlığıaltındaki satırları yorumsuz aktarıyor, takdiri sizlere bırakıyorum. Bakalım günümüzde bazı şeyleri anlamamıza katkı yapacak mı? Satırlar şöyle:
  • “Bir gazeteci arkadaş: “Geçtiğimiz cuma günü cumhurbaşkanlığı seçimi için ilk tur oylama yapılırken, bizler CHP Genel Merkezinde Sayın Baykal’la beraberdik. Meclis’te 367 üyenin bulunup bulunamayacağı merakla bekleniyordu. Fakat yılların deneyimli siyasetçisi Deniz Baykal oldukça gergindi. Konuşurken sesi titriyordu, daha da önemlisi baktım elleri de titriyordu. Söyler misiniz bana, Baykal neden titriyordu” dedi.
  • “Üstüme iyilik sağlık, ben nerden bileyim, orada yoktum ki…” dedim. Şöyle devam etti: “Size belki tuhaf gelecek ama, Genelkurmay bildirisinden haberim olur olmaz Baykal’ın o anki hali geldi aklıma. Sonradan anladım ki, o akşam garip bir şeyler olacağını Baykal’ın bildiğini ve hadisenin tam olarak nasıl gerçekleşeceğini kestiremediği için gergin olmuş olabileceğini düşündüm” dedi.
  • “Bu ne demek şimdi... Ne olacağını, neyi kestiremediğinden bahsediyorsun…” dedim. Ardından aynen şunları söyledi: “Bence, o akşam Hükümete yönelik bir bildiri yayınlanacağını Baykal her nasılsa biliyordu ve bekliyordu. Ama gelişmelerin nasıl şekilleneceğini tam olarak kestiremediği için de tedirginlik içindeydi. Ben Baykal’ın o anki gerginliğinin ondan kaynaklandığını düşünüyorum…” dedi. Bu sözler üzerine birkaç gazeteci boş gözlerle birbirimize baktık ve “şimdi bu da ne demek oluyor…” dercesine dudak bükerek omuzlarımızı silktik.
  • “Seninki bir kuruntu... Unut gitsin” dedim. “Hemen acele etme…” dedi. “Neden ki…” dedim. “Bir de olanları, cumhurbaşkanlığı oylaması için Meclis’e girmeleri beklenirken, oylamaya bir saat kala son anda sürpriz bir şekilde çark eden DYP ve Anavatan liderlerinin durumunu göz önüne alarak meseleyi bir de o açıdan değerlendirin bakalım. Size de sanki tuhaf bir şeyler olmuş gibi gelmiyor mu…” dedi. “Böyle şeylerle aklımı karıştırma. Biz memlekette ne olup bitiyor diye sizden öğrenmeye geldik, anlaşılan kafamız daha da karışmış olarak yanınızdan ayrılacağız” dedim.
  • Söyler misiniz Allah aşkına… Sahi, o gün tam olarak ne oldu acaba? Bileniniz var mı?
Yazı böyle sürüp gidiyor...
27 Nisan sürecinin bittiğini söylemek acelecilik olur. Anayasa değişikliği konusundaki direncin de bu süreçle ilgili olduğunu düşünmek lazım.
Sizce, ta en başından beri iddia edilen Ergenekon örgütü dava sürecinin akamete uğraması için çaba sarf eden Sayın Baykal’ın bu tutumunun, 3 sene evvel yazdığımız yukarıdaki konu ile de ilgisi var mıdır?
TSK’nın nelere bağlı olarak imaj aşınmasına uğradığı ve Sayın Baykal’ın içinde bulunduğu durumu daha esaslı analiz etmekte yarar var.
Prof. Dr. Osman ÖZSOY
çakır isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 01:11


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog Snus Satın al düşmeyen takipçi satın al