sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > EĞİTİM - ÖĞRETİM - KARİYER > Kitap Dünyası
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Kitap Dünyası Kitaplarla ilgili tüm paylaşım burada.

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 04-01-2010, 11:36   #1
Kullanıcı Adı
denizci
Standart Muhacirler (Ali Ezger Özyürek) Özeti, Konusu, Karakterleri

Muhacirler

Yazarı: Ali Ezger Özyürek
Yayınevi: Kekeme Yayınları
Basım Tarihi: 2003
Sayfa Sayısı: 236








KİTAP HAKKINDA
Yaşadığı topraklardan koparılan insanlar, parçalanan aileler, yitirilen aşklar, anılar... Kuşaklar boyu yaşanılan coğrafyalardan bilinmeyene yolculuklar... Kurtuluş Savaşı sonrası Lozan Antlaşması'nın akabinde Türkiye ile Yunanistan arasında iki milyona yakın insan zorunlu göç ettirildi. Aleko'lar, Vasil'ler, Nina'lar; Ahmetler, Aliler, Haticeler'le yer değiştirdi. Kimi çocukluğunu bıraktı geride, kimi aşkını, kimi varlığını... Umutlarını, geleceğini karartarak ayrıldılar yaşadıkları topraklardan. Muhacirler ayrılmanın daha doğrusu koparılmanın can alıcı dramını gözler önüne seriyor. Muhacirler'i okurken bitmeyen göçün zorunlu müdavimlerini tanıyacak ve yaşadıkları acılara tanık olacaksınız.
Ali Ezger Özyürek






İNCELEME
Tarihin ilk çağlarından beri çok hareketlidir üzerinde yaşadığımız topraklar; nice uygarlıklara sahne olmuş, nice kentler kurulmuş, kimbilir kaç dil konuşulmuş, kaç kavim tarih sahnesinden bu coğrafyada kovulmuştur. Hattiler, Hititler, İonya kentleri, Selçuk ya da Bizans’a kadar uzanmaya gerek yok; 19.yüzyıldan sonra sınırları hareketlenen Osmanlı İmparatorluğu’nun o sınırlarla birlikte hareket eden halklarının ortak yazgısı olan iç ve dış göçler hangimizi aile tarihinin bir parçasını kaplamıyor? Hangimiz şimdi çok uzaklarda kalmış yitik bir köyü hüzünle anmıyoruz eski memleketimiz diye? Bugün üzerinde bizim yaşadığımız toprakları da başkaları aynı hüzünle anıyorlar elbette. Çünkü 20.yüzyılın ilk yarısında yaşanan “kavimler göçü”nün kavşağıdır bu topraklar; göçlerin, savaşların, bireysel ve toplumsal travmaların kavşağı... Ne var ki Ege’nin, Anadolu’nun, Balkanlar ve Mezapotamya’nın her bir köşesini, her bir hanesini etkileyecek kadar büyük bir insan topluluğunu kapsayan zorunlu göçler yakın zamana kadar nerdeyse hiç hikayeleştirilmedi. 19.yüzyıl boyunca topraklarının çoğunu yitirip hızla küçülen Osmanlı devletinin mahcup bir mirasçısı olan bu coğrafyada göçleri, tehciri ve mübadeleyi önüne koyan çalışma pek az. Ali Ezger Özyürek’in “Muhacirler” kitabında sözünü ettiği Balkan göçmenleri de unutulanlar arasındadır. Oysa ki Milli Mücadele sonrası Lozan Antlaşması'nın akabinde Türkiye ile Yunanistan arasında iki milyona yakın insan zorunlu göç ettirilmiş, Müslümanlar Türk, Ortodokslar Rum sayılmış, gelecekleri kendilerine hiç sorulmaksızın masa başında tayin edilmişti. Kimi çocukluğunu bıraktı geride, kimi aşkını, kimi varlığını... Umutlarını, geleceğini karartarak ayrıldılar yaşadıkları topraklardan. Gidenlerin Anadolu’ya duydukları hasretten söz edilse bile, gelenlerin geldikleri yerlerde bir tarihleri, bir kültürleri, o topraklara duyabilecekleri tutkulu bir sevgileri olduğu yok farz edildi. Tarihsel ve toplumbilimsel araştırmalara konu edinilmedikleri gibi yerlerini yurtlarını terk etmişlik hallerinin yarattığı acılar edebiyatta da bulamadı karşılığını. Sanki onlar Balkanlarda, Ege adalarında emaneten yaşamış da Anadolu’ya dönme fırsatını tanrının bir lutfu olarak çıkan savaşla bulmuşlardı. Yeni yeni yazılmaya başlıyor onların tarihleri; memleketlerinden taşıyıp getirdikleri dilleri ve kültürleriyle muhacirlerin kendileri ya da onların anıları ile büyümüş çocukları değil de ulus kimliğine doğmuş, o kimlikle yetişmiş üçüncü kuşaktan insanlar belki de hiç görmedikleri büyükannelerinin, büyükbabalarının acılarını dillendiriyorlar?

Hikayelerle İyileşmek

Ali Ezber Özyürek, belgesel roman olarak nitelediği “Muhacirler: Bitmeyen Göç” kitabının bir bölümünü o dönemin tanıklıklarına ayırmış, boşlukları ise o tanıklıklar ışığında kurguladığı ve merkezine dedesinin acılarını yerleştirdiği bir hikaye ile doldurmuş. Son yıllarda gittikçe artan kurgulanmış aile tarihlerinin hemen hepsinde rastladığımız gibi, Özyürek de kendi aile tarihinden yola çıktığını, onların unutulmuş acılarını hatırlatmayı amaçladığını özellikle vurguluyor önsözünde; “Mübadil torunu olarak, mübadeleyi bizzat yaşayan, o dönemin acılarını çeken, yokluklarına katlanan pek çok yakınımdan, akrabamdan henüz yaşarlarken dinlediklerimi belge haline getirip saklayamadığım için bir özür borçluyum”. Hemen arkasından -yine diğer yazarlarca da paylaşılacak bir çerçeve metinle- doğup büyüdükleri topraklardan kendilerine sorulmadan göçe zorlanan insanların memleketinin neresi olduğunu soruyor Özyürek; Selanik mi, Amasya mı, Yanya mı, Elaziz mi, Kavala mı? İsterseniz siz de çoğaltabilirsiniz yer adlarını; Diyarbakır mı, İstanbul mu, Tunceli mi, Mersin mi?
“Muhacirler” kitabında can alıcı, kabullenilmesi bugün bile zor iki husus var ki, sanıyorum bütün göçlerin ortak trajedisidir. Ali Arslan’ın, Dersim isyanı sonrasında Kütahya’ya sürgün edilen küçük bir kız çocuğunun hikayesini anlattığı “Serçe” romanında da üzerinde durulmuştu bu insanı felç eden sonuçlardan. İlk olarak göçmenlerin yerli halk tarafından kabullenilmediğini, ötekileştirildiğini görüyoruz, ardından dillerinden koparılmaları ve iletişimsizliğe mahkum edilmeleri, sessizlikle kuşatılmışlıkları geliyor. Komşularını, yakınlarını, topraklarını, evlerini, eşyalarını kaybetmenin şokunu üzerlerinden henüz atamadan dillerini ve kültürlerini de kaybediyor göçmenler; kimliksizleşiyorlar.
Maruz kaldıkları şiddetin ve göçün ne dil ve kültür sınırlamaları nedeniyle bizzat kendileri ne de ulus kimliğini yaratmayı önüne koyan Cumhuriyet elitlerince hikaye edilmemesinin bu travmaların açtıkları yaraların uzun yıllar sarılamamasıyla sonuçlandığı söyleyebiliriz. Çünkü savaşta ya da terör olaylarında karşılaşılan aşırı şiddet sonrasında “psikolojik olarak ayakta kalabilmenin ve iyileşme sürecinin merkezi bir boyutu, kişinin deneyimini söze dökme, travma yaşantısını öykülendirme olanağıdır. Öykülendirme süreci belleğe ve kimliğe yeni bir şekil vererek şimdiki kimliğin geçmişteki bir travmayı güvenle kendi kapsamına alması olarak da görülebilir.”
Yakın dönemde yaşadığımız şiddetin yarattığı yıkıcı etkileri atmak için şimdi daha çok ihtiyacımız var hikayelerimizi anlatmaya.
denizci isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 22:03


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog