|
Kitap Dünyası Kitaplarla ilgili tüm paylaşım burada. |
Seçenekler | Stil |
03-07-2010, 11:58 | #1 |
Kayıp Yalnızlık Ormanı (Özlem N. Yılmaz) Özeti,Konusu,Karakterleri
Kayıp Yalnızlık Ormanı’nda Yazan: Yılmaz YILMAZ Yazı Kaynağı: Edebistan.com Bekir Yıldız, Osman Şahin gibi iki usta isim öyküde doğu coğrafyasını ele alan, bu coğrafyanın insanı ve dertleri üzerine oylumlu öyküler yazdı yıllar yılı. Çoğunlukla kullandıkları klasik teknikle başarılı, doğu halkını kılcallarından yakalayan öyküler yazdılar. Şimdilerde doğuyu, doğu insanını ya da töreleri tema olarak seçen öyküler yazılmaya devam ediliyor kuşkusuz, bir farkla ki; şimdiki öykücüler salt töreyle ilgilenmek, törenin bölge halkı üzerindeki buyurgan yapısını deşifre etmek gibi yan izleklerin yanı sıra olaylarla doğrudan ilişkisi olan bireylerin ruh halini çözümleme işini de yapıyor. Bu, öyküde hem farklı bir açılım yakalamak hem de bilinen anlamdaki klasik doğu temalarını genişletmek, farklı bir evren kurgulamak anlamına gelmektedir. Tüm bunları Özlem N. Yılmaz’ın Kayıp Yalnızlık Ormanı’nda görmek mümkün… Özlem N. Yılmaz, bu ilk kitabında doğu insanını bazı ‘mahrem’ meselelerle yüzleştirmiş. Yazar daha önce öykü dergilerinde de yer alan bir öykücü, liseyi ve üniversiteyi de bu bölgede okuduğu göz önüne alınacak olursa olayların içinden ya da “yerinde gözlem” gibi bir öykücü için oldukça iyi bir pozisyonda bulunmuş. Kayıp Yalnızlık Ormanı iki bölüm halinde ele alınıp değerlendirmelidir, öykülerin bir bölümü doğu sorunsalı diğer bir bölümü öykü kişilerinin kendi dünyalarında halledemedikleri yalnızlık, kıskançlık, dışlanmışlık hissi gibi temaları ele alıyor. 1. Kayıp Yalnızlık Ormanı toplan 21 öyküden oluşuyor: Hüzün Kapıları, İncir Ağacının Ötesi, Akrep Avcısı, Zümrüt Zambak, Hicran, Baykuş Sesi, Kayıp Yalnızlık Ormanı, Yılan Düşler, Gittiğin, Zehirli Düş Sarmaşıkları, Düşlerimdeki Teyzem, Rapunzel’in Saçları, Dans Eden Melekler Heykeli, Tohumun Güncesi, Kurutulmuş Buğday Başakları, Erguvan Rengi, Kepçe Kulak, Bağ Bozumu, Kadın Vebası, Mavi ve Tren. 2. Doğu öyküleri de diyebileceğimiz ilk öyküler aile ile toplum baskısı arasında sıkışıp kalan bireylerin ikilemlerini, bunalımlarını lirik bir söylemle dile getirmiş. Kitabın ilk öyküsü –ki sonraki öykülere göre zayıf bir öykü olduğunu da söyleyebiliriz- Hüzün Kapıları, sevdiği gençle kaçan bir Süryani kızının yıllar sonra şehre geri dönüşünü; İncir Ağacının Ötesi, bir Süryani manastırında rahip ve rahibe olarak görev yapan iki gencin bir birini sevmesini, ardından manastırdan uzaklaştırılmasını; Akrep Avcısı, kayınvalidesi, kayınbabası ve kocası tarafından itilip kakılan gelin Gülizar ve oğlu Hamit’i; Zümrüt Zambak, İngiltere’den annesinin memleketi olan Mardin’e gelen Nisan’ın boynunda taşıdığı zümrüt kolye nedeniyle karşılaştığı sürprizi; Hicran, kendisinden kırk yaş büyük birine satılan on dört yaşlarındaki Hicran’ı; Baykuş Sesi, bir türlü çocuğu olmadığı için kocası tarafından üstüne kuma getirilen Halise’nin bunalımlı bir anını; Kayıp Yalnızlık Ormanı, kocası ile sıkıntıları olan bir kadının iç dünyasındaki gelgitleri; Yılan Düşler, evle arası pek olmayan Nilgün’ün annesine sıkıntılarının kaynağını açışını; Gittiğin, giden birinin ardından kalanın yalnızlık burgacında sıkışıp kalışını; Zehirli Düş Sarmaşıkları, üniversite yurdunda aynı odayı paylaşan iki kız öğrencinin yakınlaşmasını, kilolu ve içine kapanık olanın yalnızlık temelli problemlerini; Düşlerimdeki Teyzem, teyzesini çok seven bir kız çocuğunun onu hapishanede son görüşüne kadarki ilişkilerini; Rapunzel’in Saçları, küçük yaşlarda bir takım sorunlarla baş başa kalan çocukların birbirine sığınmalarını ve çözülmelerini; Dans Eden Melekler Heykeli, bir sınıfta göz önünde olan, sevilen beğeni toplayan bir öğrenci ile sorunları olan başka bir kız öğrencinin ilişkisini; Tohumun Güncesi, hapis hayatını bardağa koyduğu bir tohumun yetişmesi ile bağdaştıran bir kadın mahkûmu; Kurutulmuş Buğday Başakları, ablası ile kendi dünyası arasında bağdaşım kuran bir kızı; Erguvan Rengi, Kepçe Kulak, Bağ Bozumu, Kadın Vebası, Mavi ve Tren yanlış anlaşılmalar, saflıklar ve küçük görülmeler üzerine kurulmuş bireylerin yaşamından birkaç küçük kesiti anlatıyor. 3. Kitapta yer alan öykülerin çoğu bilinç akışı tekniği ile ve birincil anlatımla oluşturulmuş. Olayların süredizimsel açıdan ele alışının yanı sıra geridönüm [flashback] tekniğinin kullanılması da okuyucunun dikkatinin canlı tutulmasını sağlayan ögelerdir. Yanlış bir seçimle (ya da okuyucuyu kitaba hazırlamak amacıyla) kitabın ilk öyküsü olan Hüzün Kapıları yetkin öykü diline rağmen bazı olayların olay akışı içerisinde belirsiz bırakılması yüzünden zayıf kalmış bir öykü. Özlem N. Yılmaz’ın birçok usta öykücüden devşirip kendi olgun dilini ve öyküsünü kurguladığını sonraki öykülerinde görmek mümkün… Akrep Avcısı, Düşlerimdeki Teyzem, Dans Eden Melekler Heykeli, Rapunzel’in Saçları, Zehirli Düş Sarmaşıkları gibi kitabın anlatım ve izlek olarak da öne çıkan öykülerinde yazarın kurguladığı sorunlu yaşamlara ustaca yaklaştığını, sorunlarıyla baş etmeye çalışan bireylere yaklaşırken yakaladığı yetkin üslubun kusursuzluğunu gözlemliyoruz. Özellikle edebiyatımızda daha önceleri de işlenmiş bir tema olan “teyze sevgisi” yazarın Düşlerimdeki Teyzem öyküsünde farklı bir evrenle sunuluyor okura. Genelde gönül işleri ve buna engel sebepler etrafında kurgulanmış olan ‘teyze öyküleri’ bu kez terör bağlamında, ayakları yere sağlam basan bir anlatımla çıkıyor karşımıza. Sanatçının “gerçeği eğip bükme” hakkını elinde tutan kişi olduğu göz önüne alınacak olursa; Özlem Yılmaz’ın bu öykü ile terörün politize edilmiş yüzüyle hiçbir işinin olmadığını göstermesi, daha ‘evrensel’ bir bağla okuyucuyu yakaladığını görüyoruz. 4. Özlem Yılmaz’ın öyküye mekân olarak seçtiği yerler bilenen, seçilebilen yerlerdir. Bilinçakışı ve iç monologlara dayalı öykülerde mekân belirsiz gibi olsa da bu yerlerinde de en diğer öykülerdeki yerler kadar ’sahih’ olduğunu görüyoruz. Yazarın Maraş doğumlu olması, lise ve üniversite eğitimini de Diyarbakır’da almış olması öykü mekânı olarak seçtiği yerleri betimlemekle sınırlı kalmamış –ki zaten betimleme meselesi öykülerde ön planda değildir- bu coğrafya insanının sıkıntılarını, acılarını, bunalımlarını çarpıcı bir dille anlatmıştır. Öykü mekânları Türkiye’nin hemen her yerinde karşımıza çıkacak şekildedir, yani ayırt edici kimi yönleriyle ele alınmamıştır. 5. Öykü dünyasını kadın kahramanlar üzerine kuran yazar; kimlik arayışından anne-baba diyalogunun eksikliğinin aile içerisinde çocuğu etkilemesine kadar birçok sorunu ele alır. Yazarın öykü evreni, toplum içerisinde “egemenlik” olgusunu erkeğe verdiği için ‘kadın’ temelde sıkıntının, sorunun odak noktasında yer alır. Söz söyleme hakkı olmayan, ataerkil aile yapısı içerisinde itilip kakılan, kimliği olmayan kadınlar ya da çocuklar öykülerin temelini oluşturur. Yazar; farklı kültürler içerisinde yer alan kadınları hep aynı sorunsalla yüzleştirir: Aidiyet eksikliği… Örneklerle somutlaştıralım: Kitabın ilk öyküsü Hüzün Kapıları, Maria’nın Süryani geleneklerinin dışına çıkarak bir Kürtle evlenmesini; Akrep Avcısı ailede hiçbir değeri olmayan Gülizar’ın çaresizliğini; Hicran babasının kararına boyun eğmek zorunda olan küçük bir kızın sahipsizliğini Baykuş sesi, Halise’nin kocası, kocasının ailesi ve çevresinin çocuksuzluk yüzünden Halise’ye karşı psikolojik baskısını işler. Kadını sorunun merkezine yerleştirmesi, kadını çektiği acı üzerinden konumlandırmaya çalışması beraberinde bir handikabı getiriyor. Salt; acıyla, çaresizlikle, sorunlarla yüzleşen kadınlar toplamı gibi bir sonuç çıkıyor ortaya. Bu da, öykünün genel atmosferinin karamsar/kötümser olarak belirginleşmesine yol açıyor. Öykü [ya da öykücü] aynı zamanda kendini tamamlama uğraşısı, okuyucunun tamamladığı her metin başka bir karamsar/kötümser tablo oluşturmaktadır. 6. Başta, tüm öykülerin iki bölümde toplanabileceğini söylemiştik. Mardin merkezli yaşam öyküleri ve daha özel, daha bireysel diğer öyküler… Daha bireysel diğer öyküleri de aslında kendi arasında ikiye ayırmak mümkün. Erguvan Rengi, bir öyküden çok deneme tonları barındırmasıyla kitabın neredeyse en zayıf halkasını oluşturuyor. Yine, yazarın büyük bir özenle kurduğu/kurguladığı öykü evreninin kitabın son öykülerinde değiştiğini görüyoruz. Kepçe Kulak, Bağ Bozumu, Mavi ve Tren öyküleri daha çok klasik öykü şablonu içerisinde yer alan, salt konuyla ilgilenen, anlatımı/üslubu ikinci plana atan zayıf öykülerdir. Bu saydığımız öyküler daha çok öykü için kalem denemeleri gibi durmaktadır. 7. Özlem Narin Yılmaz, ilk kitabı Kayıp Yalnızlık Ormanı [Everest Yayınları, Eylül 2006] ile edebiyat ortamına güçlü bir ses olarak girmiştir. Yakaladığı dil ve anlatım ile seçkin bir ses olduğunu göstermiştir. Nitekim bu ilk öykü kitabı ile öykücülüğümüze Dans Eden Melekler Heykeli gibi, Düşlerimdeki Teyzem gibi, Rapunzel’in Saçları gibi birinci sınıf işçiliğe sahip öyküler armağan etmiştir. |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|