François Couperin Kimdir? Hayatı, Biyografisi ve Yaşamı Hakkındaki Yazılar
18. yüzyılın ilk otuz yılında Fransa'nın en yetenekli bestecisi olarak gündemde kalır. Bu Parisli bestecinin babası ve amcası da orgcu ve klavsencidir. Kilise ve saray çevrelerine org ve klavsen dersleri vermiş, her iki çalgı için de pek çok yapıt bestelemiştir. Ancak Couperin'in hüneri Fransız oda müziği ve klavsen müziği kavramına getirdiği yeniliklerde yatar.
İtalyan ve Fransız bestecilerin klavsen yapıtlarındaki başlıca farklar şöyle sıralanabilir: Fransızlar daha çok dans adımlarına yatkın ve süslemelerle zenginleşmiş bir dil kullanırken, İtalyanlar güçlü, sert ritimli, parlak ve teknik niteliği üstün yapıtlar yazmaktadır. Couperin, Fransızların ayrıntıya önem veren titizliği ile parlak İtalyan ustalığını birleştirir. Sayısı 225'e varan klavsen parçalarında betimleyici özellikler kullanmış; kişi, ruhsal durumlar, bitki, hayvan, okul, gibi somut olay ve kişileri müziği ile resimlemiştir. Ayrıca oda müziği yapıtları da vardır.
Aynı dönemin Almanya'da en önemli orgcusu ve org bestecisi Dietrich Buxtehude (1637-1707)'dir. Buxtehude'nin müzik tarihindeki bir başka önemi de J. S. Bach'ın yaşamöyküsü içinde yer almasıdır. Genç Bach, Buxtehude'nin orgunu duyabilmek için Arnstadt'dan Lübeck'e kadar 320 kilometrelik yolu yürüyerek gidip gelmiştir. Buxtehude'nin org müziğinin yarısı Luterci geleneği sürdüren koral prelüdlerdir.
Konçerto grosso (Büyük konçerto), Barok dönemde çalgı topluluğu için yazılmış en önemli biçimdir. İki ses kitlesinin karşı karşıya gelişi, küçük bir yaylı çalgılar grubu ile daha kalabalık bir grubun değiştirimle çalmasıdır. Bir yanda solocular bölüğü (con-certino) öte yanda büyük çalgı topluluğu (ripieno ya da grosso bölüğü) yer alır. Bu tür, genişletilmiş bir trio sonata grubu ile daha büyük bir topluluğun söyleşisinden kaynaklanmıştır. Konçerto grosso biçimini ilk uygulayan 1700'de Corelli olmuştur. Bu dönemin konçerto grossoları genelde altı bölümlüdür ve birbirini izleyen bölümler, bir diğerine karşı tempodadır. Bu yapı hemen hemen süit biçimidir.
Süit (demet), her biri değişik ülkelerin dansı olan, aynı müzik tonundaki küçük bölümlerin, karşıt tempolarla art arda dizilmesidir. Ortaçağdaki ikili dans demetleri, Rönesans lavtacılarının dansları demetleyip çalmaları, Barok süitinin temelidir. Solo çalgı için örnek bir Barok süitin bölümlerinde bir prelüd'ün ardında temel olarak allemande, courante, sarabande ve gigue yer alır. Araya bir çift menuet genellikle, gavotte ve arya da eklenebilir. 19. yüzyılda bir operanın çalgılarla özetini yapmaya; daha sonra bir film müziğinin parlak bölümlerini özetlemeye de süit adı verilir. Örneğin: Batı Yakası Hikâyesi'nin süiti gibi.
Tema ve çeşitleme yöntemi, Barok dönemin başından sonuna doğru gelişme gösteren bir tekniktir. Rönesans bestecisinin en büyük sorunu, yapıtı başından sonuna belli bir bütünlük içinde koruyabilmektir. Barok bestecinin temayı çeşitleyip zenginleştirme yönteminde aynı tema, tanıdık bir yüzle karşımıza çıkar. Değişik giysilerle tanınmaz bir hale gelmez. Yinelenen tanıdık motiflerle yapıt bütünlük kazanır.
Bir sonraki çağın Klasik dönem bestecisi ise, yapıtın armonik bütünlüğüne güvendiğinden ana temayı çeşitlerken değişik giysilerle, zor tanınır bir halde karşımıza çıkartabilir. Çeşitleme, bir anlamda doğaçlamadır. Bu tarzda yazılan parçalara tokkata, fantezi, koral prelüd, prelüd adı verilmiştir. Füg, partita, passacaglia, Barok olgunlaştıkça ortaya çıkan yeni çeşitleme biçimleridir.
|