|
Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz. |
Seçenekler | Stil |
02-08-2010, 10:27 | #1 |
baykal iltifat etti, cübbeli dinleyemedi
Bugünkü yazıya başladıktan bir müddet sonra duraksadım. Halbuki yarısına kadar gelmiştim.
Baktım ki oldukça tanıdık cümleler kuruyorum, daha önce benzer mealde bir yazı yazmış olabileceğim aklıma geldi. Arşivime baktığımda yanılmadığımı gördüm. 16 ay önce, 10 Ekim 2008’de bu köşede yazdığımız bir yazıya, “Baştan söyleyelim. Bu yazı dinsel içerikli bir yazı değildir. Herkesin istediği yerde istediği saatte olma özgürlüğü vardır. Bizi ilgilendirmez” diyerek başlamışız. Yazının başlığını ise, “Baykal cuma saati nerede olacak?” şeklinde atmışız. Bugünkü yazımızda anlatmaya çalıştığımız konuyla tamamen paralellik taşıdığı için, CHP kanadında değişen bir şey olmadığını gösterme adına o günkü yazıdan bazı satırları aktarmak önemli. Şu satırlar o yazıdan: “Bu yazı, basit bir örnek üzerinden Türkiye gerçeğini yansıtmaya çalışan sosyolojik bir çerçeve yazısıdır. Sol eksende siyaset yapan partilerin halktan giderek neden uzaklaştığını ve duygudaşlık kuramadığını İstanbul’un Kadıköy ilçesindeki billboardlarda birkaç gündür yer alan bir reklam üzerinden kısaca yansıtmaya çalışacağız. Konuya iletişim sosyolojisi çerçevesinde temas ederek siyasal iletişimin bir başka yönüne işaret edeceğiz. Billboardlarda yer alan duyuruya göre Kadıköy Belediyesi Evlendirme Dairesi, bir yıllık kapsamlı tadilattan sonra 10 Ekim 2008 Cuma, yani bugün yeniden hizmete açılacakmış. Açılışı CHP Genel Başkanı Deniz Baykal 10 Ekim cuma günü saat 13.00 de yapacakmış. Saate dikkat ettiniz mi? Cuma günü saat 13.00… Takvime baktım. Aynı gün İstanbul için verilen cuma namazı saati de tam 13.00 de. Sayın Baykal cuma namazı kılmıyor olabilir. Selami Öztürk kılmıyor olabilir. Nikâhı kıyılacak damat kılmıyor olabilir. Kendi takdirleridir. Kimseyi ilgilendirmez. Pekâlâ, Baykal’la birlikte açılışa katılacak olan parti yetkililerinden, belediye görevlilerinden ya da nikâhı kıyılacak çiftin davetlisi olan aile ve dost çevrelerinden o saatte Cuma namazında bulunmak isteyenler olmayacak mıdır? Hatta açılışını yaptıkları hizmet binasıyla ilgili medyada haberler çıkmasını arzu edeceklerine göre, gelen gazeteciler arasında o saatte cuma namazında bulunmak isteyen hiç çıkmayacak mıdır? Temel sorun, böyle bir açılış planlanırken bu tür bir ayrıntının hiçbir şekilde akla gelmemesidir. Ülke gerçeklerine bu kadar yabancı olunmasıdır. Kendileri yapmıyor olsalar bile, yapanlar olabileceğini artık akla bile getiremeyecek kadar toplumsal değerlerden uzaklaşılmasıdır. Etraflarını saran bir avuç kişinin dünyasının dışında başka dünyalar, farklı sosyal yaşamlar olduğunu algılayamama durumudur.” Değişen bir şey yok... Bilindiği gibi, geçen haftanın ikinci yarısının en popüler tartışma konusu, Cübbeli Hoca’ya CHP lideri Deniz Baykal’ın geçmiş olsun telefonuydu. Konuyu önce Sayın Bülent Arınç gündeme getirdi. Konunun taraflarından Sayın Baykal’ın ve Cübbeli Hoca’nın basına yansıyan iddialar konusunda ne diyeceği doğal olarak merak konusu oldu. Gayet normal olarak, hem Cübbeli, hem de Baykal, bahsi geçen telefon görüşmesinin basına yansımasından sonra her biri diğerinin konu hakkında nasıl bir yaklaşım sergileyeceğini merak etmişlerdir. Kaldı ki, Cübbeli Hoca’nın sıkça konuk olduğu Fatih Altaylı yönetimindeki Ciner Medya Grubu’ndan Habertürk’te konuyla ilgili haber, “Baykal Cübbeli hayranı!” başlığıyla verilmiş, haberin devamında; “Baykal, Cübbeli’nin konuk olduğu Teke Tek programlarının sıkı bir izleyicisi çıktı. Kendisini televizyonda eğlenceli bir program izler gibi zevkle izlediği” bilgisi aktarılmıştı. Ama maalesef Cübbeli Hoca Baykal’ın yaptığı bu açıklamalarını sıcağı sıcağına dinleme fırsatını kaçırdı. Çünkü o sırada önemli bir görevi nedeniyle meşgüldü. Cuma namazı için evden tam çıkmak üzereydim ki, haber kanallarında Sayın Baykal’ın canlı basın toplantısı başladı. Malum, Ankara ile İstanbul arasında namaz saatleri yaklaşık 15 dk. civarı fark eder. Ekrandan fotoğrafladım, Baykal tam da konuşmaya, yukarıda da örnek verdiğim birçok programında olduğu gibi, Cuma günü Ankara için verilen Cuma namazı saatinde (12.12’de) başladı. Cübbeli’nin katıldığı televizyon programlarını hayranlıkla izlediğini ifade ettiği dakikalarda, o sırada Cuma namazında olan Cübbeli Hoca Baykal’ın bu engin iltifatlarını kaçırmış oldu. İşin latife sadedindeki bu kısmı bir yana, Sayın Baykal’ın basın toplantılarını özellikle mi Cuma saatine denk getirdiğini, yoksa yakın çevresinde ve basın ekibinde bulunanlardan hiç kimsenin aklının ucundan, “acaba biz toplantıları doğru saatte mi yapıyoruz” gibi bir düşünce geçirip geçirmediklerini merak ediyoruz. Kasıt olduğunu asla düşünmüyoruz ama, nedenini de merak ediyoruz. Neticede bizler halkla ilişkiler derslerimizde, kurumların basın toplantılarını en uygun ne zaman yapmaları gerektiğinin de altını çiziyoruz. Bunları anlatıyoruz. Buna göre ya Baykal siyaset yaptığı ülkeyi karıştırıyor ve kendisini din, diyanet meselesinin esamesinin bile okunmadığı Brejnev döneminde SSCB’de görev yapan bir siyasetçi gibi algılıyor, yada çarşaflıların oyunu almak için parti olarak rol üstüne rol keserken, 73 yaşına gelmiş bir siyasetçi olmasına rağmen içinde yaşadığı toplumun sosyal gerçekliğinden zerrece haberi olmayan siyasi bir profil çiziyor. Ya da, 23 Nisan’larda siyasetçilerin koltuklarına geçici oturan gençler gibi, devletin ilk 3 numaralı koltuğunda oturan Cumhurbaşkanı Sayın Gül’ün, Meclis Başkanı Sayın Şahin’in, Başbakan Erdoğan’ın ve kabinedeki bakanların o sırada Cuma namazını ifa için camilere gitmesini fırsat bilerek, hazır ekranlar ve mikrofonlar boş kalmışken kendini kürsüye atıyor, rol kapma ihtiyacı hissediyor. Fakat yapılan araştırmalara göre Türk erkeğinin yüzde 60, 70’inin Cuma namazına gittiği gerçeğini ıskalıyor, üstelik kocalarının yokluğundan istifade evlerde TV kumandalarının kadınların eline geçtiğini, onların da kim kimle evlenecek, kim kimi öldürmüş programlarını izlemekle meşgul olduğu gerçeğini es geçiyor. Yakın siyasi tarihin karakutusu Orhan Birgit dün Takvim gazetesine konuşmuş ve “Peki ne yapmalı CHP?” sorusuna cevap olarak şu noktanın altını çizmişti: “Sayın Baykal, politikaya yanında başladığı Sayın Ecevit'in neler yaptığını izlerse bunu bulur. Seçmenler Baykal'ı TV'de Oran korusunda, Pazar koşularından biliyor. Pazar günleri siyasetçilerin hakla temas günüdür. Halkın yaşadığı sorunları bizzat onlardan öğrenmelidirler.” Altını çiziyorum, mesele Baykal’ın Cuma namazı meselesi değil. Hangi akla hizmetse, en verimsiz saatte basın toplantısı yapılmasının düşünülebildiği meselesidir. Tabi önemli bir noktayı da es geçmeyelim; “Bana ne Cuma’ya gidenlerden, onlar hedef kitlemizin tamamen dışında, hala anlamadınız mı?” meselesidir ki, bunu da saygıyla karşılarım. Nasılsa, din diyanetle barıştı görüntüsü için Cübbeli’ye bir telefon etmek, çarşaflı birkaç kadına rozet takmak görüntüyü kurtarmaya, oyları artırmaya, bir sonraki dönem de vekil seçilmeye yetiyor. Gerisi zaten lafıgüzaf... Siz de haklısınız. Prof. Dr. Osman ÖZSOY |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|