05-18-2009, 23:38 | #1 |
Bülbülün güle muhabbeti...
Bülbülün güle muhabbeti ne zaman başladı?
-------------------------------------------------------------------------------- Hz. İbrahim’in, Nemrud tarafından ateşe atıldığını, ehlî ve vahşî hayvanlar dahi, Allâh Teala'nın ihsan ettiği bir his ile idrak etmiş oldukları için, onlar da ağlamakta, feryad etmektedirler. İşte bülbül ağlıyor... ve ortasının gülistan oluşundan bî-haber, etrafı hâlâ kor ve alev halindeki büyük ateşe doğru koşuyor. Cenab-ı Hak Cebrail’e (a.s.) emrediyor: - Ey Cebrail koş, Nemrud'un ateşine doğru uçan bülbülü tut, ne istiyor, sor. Cibrîl yetişiyor, ateşe varmak üzere olan bülbülü tutuyor ve soruyor: - Küçük kuş, burada işin ne? Bülbül ağlayarak cevap veriyor: - ALLAH'ın Halîl'ini (dostunu) ateşe attılar; madem ki ben onu kurtarmaya kadir değilim, bari ben de onunla beraber yanayım, diyorum. Cebrail aleyhisselam bülbüle: - Gel, diyor ve İlahî tecelliyi ona gösteriyor... Bülbül şimdi ne yapsın?.. Feryadı dinmiştir. Sevincinden mesttir. Dili tutulmuştur. Kıyamete kadar böyle kalabilir. Cenab-ı Hak Cibrîl'e yine emir veriyor: - Bülbüle söyle: Benden ne dilerse, şimdi dilesin. - İste bülbül, Rabbinden, ne isteyeceksen iste!.. Bülbül dile geliyor: - Ben, diyor, kendimi bildim bileli, Rabbimin zikri ile meşgulüm. İşittim ki, Rabbimin bin bir güzel ismi varmış; ama ben, sadece yüz birini biliyorum. Diğer dokuz yüzünü de öğrenmek isterim. Bülbülün dileği, derhal kabul edilmiş, bilmediği Esmâ-i Hüsnâ'yı da hemen öğrenivermiştir... Ve şimdi bülbülün vazifesi var: Cibrîl bülbülü alıyor; nârın, nûr olduğu yere, Hazret-i İbrâhim'in bulunduğu gülistana koyuyor ve ona ırmağın kenarındaki gül ağacını göstererek; - Bülbül, diyor, senin yerin burası. Bülbül, güle konmuştur. Ötüyor... ötüyor... ötüyor.. |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|