02-27-2009, 16:39 | #1 |
Ya Rab...!
Hani bir büyük sıkıntı anında kırılır ya, yüreğinizdeki bütün aynalar:
Kırılır da hani, kırık aynalarda oynaşır ya hayalleriniz... Ümitleriniz tökezler de hani, tereddütlere düşersiniz ya, kimi zaman: Çırpınırsınız... Hani çırpınırken uzanacak bir dost eli ararsınız, fakat bulamazsınız bir türlü ve kala kalırsınız ya hani dertlerinizle baş başa, kimsesiz, sahipsiz... Bilin ki, Allah kimsesizlerin kimsesidir... Bilin ki, Allah dosttur: "Dost istersen Allah yeter!" Hani en soluksuz deminizde hayallerinizin kıyısına çömelip başınız ellerinizin arasında, kendinize ağıt yakarsınız ya... Hani çözümsüzlüğe, çaresizliğe tıkanır da, uçan kuştan tesellî arar hale gelirsiniz ya bazen... Hani yıllarınızı verdiğiniz yerde soluksuz kalıp yıllara kurban olursunuz da, bir türlü anlaşılamamanın hicranına düşersiniz ya... Hani kuşlar şen çığlıklarla uçup geçerken üstünüzden, bir Zümrüd-ü Anka olup onlarla birlikte uçmak istersiniz: Uçmak değil, kendinizden kaçmak... Hani kendi garipliğinizden, yalnızlığınızdan kaçmak istedikçe yalnızlığınıza, garipliğinize toslarsınız ya, boylu boyunca... Yalnız değilsiniz: Allah var! Öyle bir ân gelir ki, koca kâinatın içinde ufalıp zerreleştiğinizi idrak edersiniz. Bir yanınızda acziniz, bir yanınızda za'fınız, bir yanınızda fakrınız ve dolu dolu çaresizliğinizle baş başa kalırsınız... İşte o ân insanca iradenin çözüldüğü ve insanoğlunun kendinde vehmettiği gücün ayaklarına dolaştığı ândır: O ân gerçekten kulluk ânıdır. İradeniz çözülüp kendinizde vehmettiğiniz güçler ayağınıza dolandıkça derin aczinizle birlikte kulluğunuzu idrak edip Külli İrade Sahibi'ne yönelin. Artık vakit, dua vaktidir: "Duanız olmasaydı ne ehemmiyetiniz olurdu" buyuran Yaratıcı'ya iltica vaktidir. Bütün kapıların kapandığını sandığınız anda dua kapısı ardına kadar açılır önünüzde, çarelerin bittiği yerde dua tek çare olarak karşınıza çıkar... İstesek de, istemesek de dünya dönüyor, güneş doğuyor, yağmur yağıyor, rüzgâr esiyor, çiçek açıyor... İstesek de, istemesek de yaşlanıyoruz, hastalanıyoruz. Bir saniye sonrası meçhulümüz: Bir saniye sonrasında neler olacağını, nelerle karşılaşacağımızı bilmiyoruz. Hükmümüz ne kendimize geçiyor, ne de gözle görülmeyecek kadar küçücük bir mikroba... Öyleyse bırakalım her şeye hükmeden versin hakkımızda en hayırlı hükmü. Atın sırtınızdan dünya elemini, durun Allah'ın huzuruna; sonra diz çökün önüne, boyun bükün. Hükme tabî olup elemlerden kurtulmak varken, kendimizi hüküm mevkiinde sayıp rezil olmak niye? Üstelik tâkatımız yükümüzü taşımaya yetmiyor. Bir hamal gibi, vehimlerimi ömür boyu taşımaktan bıktım; hamallıktan vaz geçip kulluğa döndüm, Allah'a yöneldim... Ve sık sık dua ettim: "Yâ Râb! Çaresi bulunan şeyde acze, bulunmayan şeyde ye'se düşürme bizi..." |
|
|
|
02-27-2009, 17:14 | #2 |
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|