02-19-2009, 14:58 | #1 |
Çankırı Genel Bilgi
Çankırı Genel Bilgi
Büyük bir bölümü İç Anadolu Bölgesi’nde, bazı bölümleri de Karadeniz Bölgesi’nde olan Çankırı, batıda Bolu, kuzeybatıda Karabük, kuzeyde Kastamonu, doğuda Çorum ve güneyde Ankara ile Kırıkkale ile çevrilidir. İlin kuzey sınırındaki dağlar, aynı zamanda en yüksek kesimini oluşturmaktadır. Kuzey Anadolu dağlarının ikinci sırasındaki Ilgaz Dağları, doğu-batı doğrultusunda uzanmaktadır. En yüksek noktası 2587 metre olan bu dağ sırası üzerinde Küçükhacet Tepesi (2546 m.), Büyükhacet Tepesi (2587 m.), Kulpi (1980 m.), Bulancak (1935 m.), Altunsivrisi (1934 m.) ve Kocadağ (1763 m.) bulunmaktadır. Çankırı ve Kastamonu arasındaki doğal sınırı il sınırını oluşturan Ilgaz Dağları, Kurşunlu civarında Sofra Sırtları, Çerkeş yöresinde de Doğdu ve Çamlıca olmak üzere iki kola ayrılmaktadır. Ilgaz Dağları’nın güneyinde ise Çorum ile Kastamonu-Tosya sınırından başlayarak batıya doğru yönelen Erikli, Sarıkaya, Karakaya, Ilısılık, Yapraklı, Doğdu, Taşyakası, Batıbeli ve Dumanlı Dağları, yaklaşık 2000 m. yüksekliğe uzanan yeni bir dağ sırası oluşturmaktadır. Bunların güneyinde kalan bölgede de Çerkeş-Gerede ve Kızılcahamam sınırı boyunca bir diğer dağ sırası uzanmaktadır. Bu dağ sırasında Çit, Karataş, Işık, Elden, Aydos, Eldivan ve Bozkır Dağları yer almaktadır. İlin kuzeybatısında ise Karabük ve Bolu ile doğal sınırı oluşturan Hodalca, Elaman ve Eğriova Dağları bulunmaktadır. Kent merkezi civarında yer alan Hıdırlık Kaşı, Meryemana Tepesi ile Sarıdağ ise güneybatıya uzanan diğer büyüklü küçüklü tepelerle birlikte, ileride Taşyakası, Dumanlı ve Aydos Dağlarını oluşturarak devam etmektedir. Çankırı’da Kızılırmak Havzası dışında, yörede Kızılırmak Havzası Ovaları, Devres Çayı çevresindeki Ovalar, Tatlıçay Çevresindeki ovalar, Orta İlçesi Ovası ve Çerkeş Ovası bulunmaktadır. İlin belli başlı yaylaları da Mülayim ve Karapınar Yaylaları, Yapraklı Yaylası, Taşyakası, Aydos ve Dumanlı Dağları üçgeninde bulunan Sanı Yaylası ile Eldivan, Aydos, Karapazar ve Aliözü Yaylalarıdır. Bu Yaylalar bitki örtüsü ve ekolojik yapıları yönünden, özellikle dağ turizmi ile tracking sporu için uygundur. İl sınırları içindeki akarsuların en büyüğü, aynı zamanda ülkemizin en uzun nehri olan Kızılırmak’tır. Kara ikliminin tüm özelliklerinin görüldüğü ilde, akarsuların akış miktarlarında meteorolojik değişimlere paralel olarak düzensizlikler görülmekte, yazları bazı sularda azalma görülürken, irili ufaklı dere ve çayların tamamen kuruduğu dikkati çekmektedir. Kızılırmak’ın yaklaşık 30 km.lik bölümü Çankırı sınırları içinde kalmakta ve geçtiği bölgedeki araziyi sulamaktadır. Ankara’nın Kızılcahamam ilçesinden doğarak Orta, Kurşunlu ve Ilgaz’ın topraklarını sulayan Devrez Çayı ise 211 km. uzunluğunda olup, bir kolu da kent merkezinden geçen Tatlıçay ile (Acıçayla) birleşir. Terme Çayı (Şabanözü Çayı), Çankırı-Ankara sınırını çizdikten sonra Acıçay’la birleşir. Sulamaya ve tarıma uygun olan Uluçay, Kurşunlu ve Çerkeş’ten gelen küçük çaylarla beslenmektedir. Akışı hızlı olan Uluçay’la birleşen Melan (Soğanlı) Çayı ise daha ileride Filyos Irmağına karışmaktadır. İl sınırları içerisinde; Kamış, Hacılar, Uzun, Bozyaka, Yayla, Hasır, Dumanlı, Pazar, Büyük, Dipsiz, Çöp, Bakkal, Gül, Sülük, Kadıgil gölleri vardır. Ayrıca ilde, tarım ve hayvancılığa yönelik olarak yapılmış bulunan Eldivan-Seydi, Karadere, Saray, Şabanözü Göleti, Mart, Karaören, Kurşunlu-Dumalı, Korgun-Maruf, Yapraklı-Gürgenlik göletleri bulunmaktadır. Çankırı’da 53 milyon m³ hacminde Güldürcek Barajı ilin önemli bir barajıdır. Denizden yüksekliği 723 m. olup, yüzölçümü 7.388 km2’dir. Toplam nüfusu ise 270.355’tir. İlin ekonomisi tarım, hayvancılık, ormancılığa dayanmaktadır. Ancak İlin kuzey ve güney kesimlerindeki doğal farklılıklar tarımda da farklılık göstermektedir. Çankırı’nın kuzeyindeki Ilgaz Dağları’nın kapladığı alan, Türkiye’nin en önemli orman bölgelerindendir ve aynı zamanda Karadeniz ormanlarının bir parçasıdır. Buradaki alanlarda bitkisel üretim ve hayvancılık yapılır. En yaygın olarak buğday, arpa ve Türkiye genelinde önem taşıyan tek bitkisel ürün olan fiğ yetiştirilir. Ayrıca burçak, fasulye, şeker pancarı ve fasulye yetiştirilmektedir. Akarsu boylarında bağcılık, sebze ve meyvecilik yapılır. Ovalık alanların sınırlı oluşundan ötürü hayvancılık ekonomide önde gelmektedir. Yüksek kesimlerde koyun, sığır ve tiftik keçisi yetiştirilir. Özellikle Çankırı Türkiye’de tiftik keçisinin en çok yetiştirildiği illerdendir. Ayrıca ormanlık kesimde arıcılık yapılır ve çam balı ile de ünlüdür. Kuzeydeki orman alanlarında tomruk, maden, tel direği ve yakacak odun üretilir. Buradaki ormanlarda karaçam, sarıçam, kızılçam, göknar, meşe ve kayın gibi ağaçlar bulunmaktadır. Sanayi son derece sınırlı olup, küçük ölçüdeki sanayi atölyeleri daha çok Çankırı il merkezindedir. Çankırı, MÖ.2000-1200 arasında Hititlerin egemenliği altında idi. Prof.Dr. İ.Kılıç Kökten’in (1909-1974) İç Batı Karadeniz ile Çankırı yöresinde yaptığı araştırmalar sonucunda, bölgenin ilk büyük höyüğü olan Salman Höyük’ü bulmuştur. Prof.Dr.İ. Kılıç Kökten’e göre, bu höyükteki buluntular, Anadolu’nun step niteliğini açıklayan çanaklardan çok, orman niteliği gösteren ateş boyalı bakır çanak-çömleklere benzemekteydi. Ayrıca bunlar höyükte İlk Tunç Çağı buluntuları olduğunu da göstermektedir. C.A. Burney, 1955’de aynı yörede araştırmalar yapmış, Salman Höyük’teki buluntuların Orta ve Son Tunç Çağlarından kaldığını ileri sürmüştür. Burney’in “Km 208” ismini verdiği bir başka höyük daha bulunmuştur. Ilgaz ilçesi yakınlarda Salman Höyük’ ün doğusundaki bu höyükte aynı dönem Orta Tunç ve Son Tunç çanak-çömlekleri bulunmuştur. Bu iki höyük dışında Çankırı’nın batısında bulunan Dümeli Höyüğü’nün de aynı döneme ait olduğu sanılmaktadır. Bu araştırmaların ışığı altında Çankırı yöresinde İlk Tunç Çağı’ndan itibaren bir yerleşim olduğu da kesinlik kazanmıştır. MÖ.1200’lerdeYunanistan’ın kuzeyinden gelen göç dalgası Hitit Devleti’nin yıkılmasına neden olmuştur. Bundan sonra Hititler, Anadolu’nun güney ve güneydoğusuna çekilerek küçük beylikler halinde yaşamaya devam etmişlerdir. Öte yandan, Karadeniz kıyısında bugünkü Çankırı’nın kuzeyinde oturan Kaşkalar da, doğuya çekilerek, Mezopotamya’nın kuzeyindeki dağlık yörelere yerleşmişlerdir. Hititlerden sonra bölgeye Paflagonya’nın en eski halkı olan Henet, Kaukon ve Mariandina toplulukları yerleşmiştir. Henetler, Cide-Amasra arasında, Mariandinalar Ayancık dolaylarında, Kaukonlar ise, Eskişehir (Frigya) yörelerinde yerleşmişlerdi. Paflagonlar’ın buraya gelişini anlatan Ksenofon, Paflagonlar’ın 100.000’e yakın askerleri olduğunu söyledikten sonra bu askeri gücün bölgedeki güç dengesini bozduğunu belirtmiştir. Daha sonra MÖ. 700-650 dolayında Kafkasya’dan Kimmerler de Paflagonya’ya kadar gelmişlerdir. Paflagonya’lılar döneminde bugünkü Çankırı’nın olduğu yerde Gangra isimli bir kentin olduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. İç Paphlagonia’nın en eski kentlerinden biri olan Gangra, Anadolu’da Pers döneminde, bir satraplık olduğu bilinmekle birlikte, kentin hangi yüzyılda ve kimler tarafından kurulduğu kesinlik kazanamamıştır. Özellikle tarihinin MÖ.I.yüzyıldan önceki dönemi karanlıktır. Pontus Kralı VI.Mithridates’e karşı kazanılan savaştan sonra, Anadolu’da egemenlik alanlarını yeniden düzenleyen Romalı komutan Pompeus, bu yöreyi, Roma bağımlısı bir krala bırakmıştır. Başkenti Gangra olan bu İç Paphlagonia Krallığı MÖ.VII. yüzyıla kadar varlığını sürdürmüştür. MS.V.yüzyılda Gangra (Çankırı), Antrapa (İskilip-Çorum) ile birlikte tüm Paflagonya, Romanın Galatya vilayetine bağlanmıştır.Bu dönemde Galatya Kralı Deitaros, Roma İmparatoru Cesar’ın öldürülmesi olayına katıldıktan sonra, Paflagonya’ya dönmüş ve Trokme diye anılan Galat Beyliği’nin topraklarını ele geçirmiştir. Roma’nın Doğu ve Batı olarak ikiye ayrılmasından sonra ise, Paflagonya, Doğu Roma’nın bir eyaleti olmuştur. Bu dönemde Paflagonya, Honorias Pontus ya da Pilaimeles Theması diye anılan yerel bir birim durumuna getirilmiştir. Pompeiopolis (Taşköprü) bu temanın başkenti olmuştur. Bunun dışında bölgenin Bizans dönemindeki tarihi oldukça karanlıktır. Ancak Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra 1082’de Türklerin bölgeye gelmesiyle Bizans gücü bölgede azalmıştır. Çankırı yöresi 1082’de Türkmen Beyi Emin Karateke’nin yönetimine girmiştir.Daha sonra 1106’da Danişmendoğulları bölgeye hakim olmuşsa da Bizans İmparatoru I.Aleksios Komnenos tarafından Bizans hakimiyetine altına alınmış, ancak bu durum çok uzun sürmemiştir. XIV.yüzyılda Çandaroğulları buraya hakim olmuş, Beylik Sinop ve Kastamonu olarak ikiye ayrılınca Çankırı yöresi Kastamonu Beyliği’ne bağlanmıştır. Yıldırım Beyazıt bu beyliğe son verip yöreyi Osmanlı topraklarına katmışsa da Ankara Savaşı (1402) sonrasında Sinop Beyi İsfendiyar Bey Çankırı topraklarının bir bölümünü geri almıştır. İsfendiyar Bey’in oğlu Kasım Bey, Osmanlılara sığınınca Çelebi Mehmet Ona Çankırı’yı vermiştir. Sultan II. Murat döneminde İsfendiyar Bey Çankırı’yı tekrar ele geçirmiş, ancak daha sonra yeniden Osmanlı topraklarına dahil olmuştur. Bundan sonra da Çankırı Kastamonu vilayetine bağlı bir sancak olmuştur. Cumhuriyetin ilanından sonra da il merkezi olmuştur. Çankırı merkezinde antik çağlardan günümüze bir tek kale gelebilmiştir. Ayrıca Roma dönemine ait kaya mezarları ve yer altı geçitleri bulunmaktadır. Antik Gangra kentinden günümüze gelebilen tarihi kalıntı olarak İlkçağ ve Ortaçağ kentinin akropolisindeki kalenin doğu yanındaki Bey Kapısı bölümünden iki sur parçası ve kentin güneybatı bitişiğindeki Taş Mescittir. Sur duvarları, devşirme moloz taştan, Geç ortaçağ yapısıdır. Çankırı il merkezinde Osmanlı dönemi yapılarından, Kanuni Sultan Süleyman zamanında yapılan ve en çok tanınanı Çankırı Ulu Camisidir (1522-1558). Danişmendliler döneminde yapılan Karatekin Türbesi, Candaroğulları’nın 1397’de yaptırdığı İmaret Camisi, Ali Bey Camisi (1609), Hacı Mehmet Bey’in yaptırdığı Yeni Cami (1720), Tüfekçibaşı İsmail Ağa’nın yaptırdığı Mirahor Camisi (1797), Cemalettin Ferruh Şifahanesi (Taş Mescit) (1235), Çivitçioğlu Medresesi (XVII.yüzyıl), Karataş Hamamı (XVII.yüzyıl), Buğday Pazarı Hamamı (XVII.yüzyıl), Kurşunlu’da bulunan Kurşunlu Hamam, Pazar Camisi, Ilgaz İlçesi’nde Ilgaz Hamamı, Çerkeş’te Piri Sani Türbesi (XVIII.yüzyıl), Çerkeş Hamamı (XVI.yüzyıl) bulunmaktadır. |
|
|
|
02-19-2009, 14:58 | #2 |
Çankırı Gezgin Gözüyle
Çankırı'da turizm hareketleri daha ziyade iç turizme açılmış, ancak yeterince tanıtılmama nedeniyle dış turizme açılamamıştır. Oysa başta Ilgaz Dağı olmak üzere doğal ve termal çekiciliklerimiz bulunmaktadır. ÇANKIRI MÜZESİ: Anıt Alanı'nın kuzeyinde yeralan 100. Yıl Kültür Merkezi'nin 2. Katında bulunmaktadır. Müzede; Eski Tunç Çağı (M.Ö. 3000-2500), Hitit Dönemi (M.Ö. 2000-1000), Frigler (M.Ö. 1.binin ilk yarısı), Helenistik, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri eserleri sergilenmektedir. Teşhir salonunda arkeolojik ve etnografik eserler bir arada, taş eserlerin bir kısmı ise bina dışında teşhir edilmektedir. Arkeoloji bölümünde Eski Tunç, Hitit, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait pişmiş topraktan kaplar, kemik, cam, boncuk, bronz aletler ve süs eşyaları, gözyaşı ve koku şişeleri, tıp aletleri, ağırşaklar, kandiller, iğneler, yüzük kaşları ve çeşitli heykel parçaları; Etnografya bölümünde ise Çankırı ve çevresine ait çeşitli dokumalar, el işlemeleri, hat sanatı örnekleri, baskı kalıpları, kıyafetler, silahlar, süs eşyaları ile günlük hayatta kullanılmış çeşitli eşyalar bulunmaktadır Salonda, Kurtuluş Savaşı'nda İnebolu -Kastamonu-Çankırı-Ankara hattında cephane taşımış tarihi bir kağnı da yer almaktadır. Cam eserler sergi salonunda Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerine ait çeşitli eserler sergilenmiş, bina dışında ise çeşitli medeniyetlere ait aslan heykelleri, mezar siterleri, mil taşları, mimari parçalar, yazıtlar ve zahire küpleri teşhir edilmiştir. ÇANKIRI KALESİ: Şehrin kuzeyinde küçük bir tepe üzerine kurulmuştur. Romalılar, Bizanslılar, Danişmentliler, Selçuklular ve Osmanlılar dönemlerinde sağlamlığıyla ünlü yapıdan günümüze, birkaç sur kalıntısından başka birşey kalmamıştır. Dörtgen planlı olan kalenin surları moloz taş ve tuğla karışımıdır. Eteklerinde bulunan dereden itibaren 150 metre yükseklikteki kalede, yerleşim yeri ve pişmiş toprak kap kalıntıları, Roma dönemi kaya mezarları ile Çankırı Fatihi Emir Karatekin Bey'in türbesi bulunmaktadır. Geçmiş yıllarda ağaçlandırılan kale halen, ziyaretgah ve mesire yeri olarak kullanılmaktadır. EMİR KARATEKİN BEY VE TÜRBESİ: Büyük Selçuklu Hükümdarı Sultan Alparslan'ın Anadolu'nun fethi ile görevlendirdiği komutanlarından biri olan Emir Karatekin Bey, önceleri Turhal ve Zile civarı beyi olmuş, sonraları ise Sinop ve Çankırı'nın fethi için görevlendirilmiştir. 1074 yılında Çankırı'yı fetheden Karatekin Bey ölümüne kadar burada görev yapmış olup, türbesi Çankırı Kalesi'nde bulunmaktadır. Türbe Danişmentliler dönemi eserlerinden olup, tuğla ve moloz taştan inşa edilmiş, yalın bir yapıdır. İçinde 4 adet sanduka bulunmaktadır. Mimari özelliğinden ziyade Emir Karatekin Bey'in Türbesi olduğu için önem arzetmekte ve ziyaretçi çekmektedir. TAŞMESCİT (CEMALETTİN FERRUH DARULHADİSİ) Çankırı'da Selçuklu Döneminden kalma en önemli yapıdır. Bu eser sanat tarihi bakımından olduğu gibi plastik sanatlar açısından da ilgi odağı niteliğindedir. Şifahane kısmı, Anadolu Selçuklu Hükümdarı Keyhüsrevoğlu I. Alaattin Keykubat zamanında Çankırı Atabeyi Cemalettin Ferruh tarafından miladi 1235 yılında yaptırılmıştır. Şifahaneye 1242 yılında bir de Darulhadis kısmı ilave edilmiştir. Bunun için ayakta olmayan Darüşşifanın moloz taştan yapıldığı yıkıntı kalıntılarından anlaşılmaktadır. Darulhadis kısmı ise kesme taştan yapılmış olup, bütünüyle ayakta kalmıştır. Bu yapının plastik sanatlar bakımından önemi ise üzerinde yeralan 2 adet figürlü parçadan meydana gelmektedir. Bunlardan biri sürekli yayınlara konu olmuş ve üzerinde durulmuştur. 100x25 cm. Ebatlarındaki bu kabartmanın özelliği, gövdeleri birbirine dolanan 2 ejder (yılan) motifidir. Ejderlerin başları birbirine karşılıklı gelecek şekilde biçimlendirilmiştir. Günümüzde "Tıp Sembolü" olarak kullanılan kabartmanın orjinali kaybolmuş olup, aslına uygun olarak yaptırılan yenisi yerine konulmuştur. Halk arasında su içen yılan olarakta isimlendirilen 2. Parça diğerinin aksine alçak kabartma şeklinde olmayıp, başlı başına bir heykel görünümündedir. Darulhadis de kullanılan gözenekli taştan yapılmış olan parça kupa şeklinde olup, gövdesine bir yılan sarılmakta ve üst kısmında uzantı yaparak sonuçlanmaktadır. Bu motif ise günümüzde "Eczacılık Sembolü" olarak kullanılmakta ve halen Çankırı Müzesi'nde sergilenmektedir. BÜYÜK (ULU-SULTAN SÜLEYMAN) CAMİİ: Mimar Sinan dönemi eserlerinden olan cami, Büyük Osmanlı Hükümdarı Kanuni Sultan Süleyman'ın emri ile Sadık Kalfa tarafından inşa edilmiştir. Sülüs Hat ile yazılı kitabesinde; "Buyurdu yapmaya isna yılında Bunu Sultan Süleyman tali-ül hayr. Münadi görecek hayretle hatmin, Didi tarihi ya cami-ul hayr" yazılıdır. 1522 yılında başlayan inşaatın 1558 yılında tamamlandığı bilinmekle birlikte neden bu kadar uzun sürdüğü konusunda bilgi bulunmamaktadır. Kare planlı olan cami üzerinde, ortada bir büyük tüm kubbe ile bu kubbenin dört tarafında birer yarım kubbe bulunmaktadır. Duvarları ve mihrabı kesme taş, kubbe üstleri kurşun kaplıdır. Caminin içi rokoku üslubu ile süslenmiş araları hat örnekleri ile bezenmiştir. Mihrap istilaktitlidir, zengin bir görünümü vardır. Mimberi taştan yapılmıştır. Kürsüsü köşeli ve gövdesi yuvarlaktır. Kapı süveri mermer olup, kemerleri kilit taşı, içleri oluklu konsol halinde çıkarılmıştır. Son cemaat yeri dört sutuna dayanan üç kubbe ile örtülü ve iki tarafında istalaktitli mihrap nişleri bulunmaktadır. Merkez İlçede Mimar Sinan Mahallesi'nde bulunan eser 1992 yılında Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore ettirilmiştir. MEDRESELER: Osmanlı Döneminde, ülkenin her tarafında olduğu gibi Çankırı'da da okumaya ve ilme büyük önem verilmiş ve bir çok medrese kurulmuştur. Buğün Büyük Camii'nin doğusunda bulunan Çivitçioğlu Medresesi ile Buğdaypazarı Camii bahçesindeki Buğdaypazarı Medresesi XVII. yüzyıldan günümüze kadar ulaşan eserlerdendir. HACI MURAD-I VELİ ve VELİ TÜRBESİ: XII. yüzyılda Türkistan'dan gelerek Hicaz, Şam. Ve Urfa dolaylarında bulunduktan sonra Tosya ve Çankırı bölgesine yerleşen Aliyyülbüka'nın oğludur. Türbesi Eldivan İlçesine bağlı olan Seydiköyü'nde bulunmaktadır. Türkistan alimlerden ders alarak yetişen Hacı Murad-I Veli, 1187 yılında Seydiköyü'ne yerleşerek çevreden gelenlere ders vermiştir. Çocukları da babaları gibi alim yetişmiş ve halkın eğitimi ile meşkul olmuştur. Köyün üst kısmında bulunan türbe, camii ile beraber aynı yapı içerisinde olup moloz taştan yapılmış ve ahşap çatı ile kapatılmıştır. Yalın bir yapı olan camii ve türbe mimari açıdan önemli bir özellik taşımamakla birlikte Horasan Erenlerinden olan Hacı Murad-I Veli'nin makamı olması sebebiyle çok sayıda ziyaretçi çekmektedir. SAKAELİ KÖYÜ KAYA MEZARLARI: Genel olarak Roma ve Bizans dönemlerine ait olduğu tahmin edilen bu mezarlar, Çankırı'ya 69 Km. mesafedeki Orta İlçesi'nin 8 Km. kuzeydoğusunda yeralan Sakaeli Köyü'ndedir. Köyün sırtını dayandığı tepenin güneyde dik inen yamaçları ile Devrez Çayı arasında kalan dar bir şeritte, güneybatı-kuzeydoğu istikametinde sıralanan yapı grupları yer almaktadır. Çakıl taşlı tortul kayaç özelliği taşıyan tepenin yere yakın oyukları, önü kapatılmak suretiyle köy halkı tarafından değişik maksatlarla kullanılmaktadır. Çeşitli yükseklik ve boyutlardaki oyuklar, tek tek birbirine geçilen, basamakla inilen iki odalı bölmeli, aydınlatma pencereli özellikler göstermektedir. Kare, dikdörtgen, daire planlı, düz, kubbe ve semerdam tavanlıdır. Duvarlara açılmış küçüklü büyüklü nişler, mezar odası ve ikamet amaçlı olarak kullanılmıştır. Bir kısmının girişleri kemerli ve içlerinde ölü sedirleri mevcuttur. 1,5x1,5 m. ile 10x10 m. arasındaki değişken taban ölçüleri 2-3,5 m. arasında değişen tavan yüksekliklerine sahiptirler. Oyuklar arasında 27 basamakla inilen bir sulu in de bulunmaktadır. Devrez Çayı'nın akıntısı istikametinde ve köye 2 Km. mesafedeki Gelin Kayası mevkiinde peri bacası oluşumları ve aralarındaki kaya mezarları, ilgi çekici görünümler meydana getirmektedir. CENDERE (SALMAN) HÖYÜK: Ilgaz İlçesi'nin güneydoğusunda, Çankırı-Kastamonu karayolunun kenarında bulunan Cendere Köyü'ndedir. 20-25 m. yüksekliğinde bulunan Höyük'ün tepesi düzdür. Çevresinde bulunan tarım arazilerindeki çalışmalar ve kaçak kazılar sonucunda yüzeye yayılmış pişmiş topraktan mamul parçalardan; Höyükte yoğun olarak Roma ve Bizans dönemi yerleşiminin çok daha eski çağlara uzandığı tahmin edilmektedir. Bölgedeki anıtsal yapılar, Devrez Çayı'nın güneyinde kayalık, yüksekçe bir tepenin doğuya bakan yamaçlarındadır. Burada çok sayıda insan eliyle oyulmuş mağaralar, kaya mezarları, kaya kilisesi olabileceği tahmin edilen tapınak ve amacı tam olarak bilinmeyen oyuklar bulunmaktadır. Burasının, dini törenlerin yapıldığı ve muhtemelen Höyükle bağlantılı, kutsal kabul edilen alanlardan olduğu tahmin edilmektedir. Kaya tapınakları, ulaşım yollarının geçtiği sarp ve dar geçitlere, kervanların, talancı eşkıyadan korunması amacıyla ibadet ve dua etmek için yapılmıştır. ÇANKIRI EVLERİ: İl genelinde 57 tanesi Merkez İlçede, 3 tanesi Çerkeş İlçesi'nde olmak üzere 60 adet ev, Taşınmaz Kültür ve Tabiat Varlıkları Yüksek Kurulu tarafından tescil edilerek koruma altına alınmıştır. Bunların dışında Bayramören, Ilgaz ve Yapraklı ilçelerinde de klasik Türk mimarisi tipinde çok güzel halen kullanılan evler bulunmaktadır. Çankırı Evleri genelde iki katıdır. Birinci kat kışlık olarak kullanılmaktadır. Günlük hayatın geçtiği bu kısım sade ve kullanışlı olarak planlanmıştır. Yemek yapmak ve yemek, oturma ve yatma ortamı için düşünülmüştür. İkinci katlar ise manzaralı ve gösterişlidir. Misafir ağırlamak ve yazın kullanılmak üzere yapılmıştır. Genel olarak kesme taş su basmanı üzerinde ahşap çatkı arası kerpiç dolgu kullanılmak suretiyle yapılmış olan evlerde, toplumun ekonomik ve bölgenin jeolojik yapısının etkili olduğu görülmektedir. KIRKPINAR YAYLASI (ILGAZ) Ilgaz İlçesi sınırları içerisinde yeralan yayla 1650 m. rakıma sahiptir. Çevre köylere ait 32 adet yayla evi bulunan Kırkpınar Yaylasında 150x350 m. ebatlarında bir de gölet yer almaktadır. Çevresi sarıçam, karaçam, köknar ağaçlarıyla ve çayırlarla çevrili olan yayla, kolay ulaşımı, nefis manzarası, temiz havası, göleti ve bol su kaynaklarıyla günübirlik ziyaretçilerin dışında atlı ve yaya yürüyüş, manzara seyri, kamping, karavan, fotografçılık, dağ yürüyüşü gibi turizm türlerine son derece elverişlidir. Yaylaya, Ilgaz-Kastamonu karayolunun 10. Km. batıya ayrılan 10. Km. stabilize bir yolla ulaşılmaktadır. Yayla Ilgaz'a 20, Çankırı'ya 70 Km. mesafededir. |
|
Konuyu Toplam 3 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 3 Misafir) | |
|
|