10-19-2012, 14:25 | #1 |
peygamberler efendimize itaat ile ilgili kıssalar
Ashabı ona itaat konusunda yarışa girmişlerdi. Sanki
onun emirlerini yerine getirmek için en ufak bir işaret bekliyorlardı. Hatta bazen emir vermeye bile gerek kalmazdı. Birgün bakarlar ki Resulullah (s.a.v.)'in parmağında yüzük var, ertesi gün herkes yüzük takmış.. Çıkardığında da ertesi gün kimsenin parmağında yüzük görülmezdi.. O ne yaparsa herkes emir beklemeden onu yapmak için yarışırlardı.. Birgün namazda Cebrail Aleyhisselam gelerek, Resulullah (s.a.v.)’e, sağ ayağının mestinde namazı bozacak kadar pislik olduğunu belirterek, mestini çıkarmasını ister. O’da yavaşça çıkarır.. Namazdan sonra arkasına döndüğünde, herkesin sağ mestini çıkardığını görür.. “ Niye böyle yaptınız?” dediğinde “ Senin yaptığın gibi yapmadığımızda helak olmaktan korktuk..” cevabını verirler.. Şunu unutmayalım; kendisinden asırlar sonra gelmiş mü’minler olarak hiçbirimiz onun çizdiği yoldan çıkıp, başka yollarda seyretme ruhsatına sahip değiliz.. O’nun hayat tarzından başka bir şekilde hayatımızı yaşama genişliğine sahip değiliz.. Dünyada şeref ve izzetle yaşamak, aziz ve vakur olmak, ahretin saadetini elde etmek için; O’na itaat yolundan başka bir yol varsa söyleyiniz.. “ Bu peygambere inanan, hürmet eden, yardım eden, onunla gönderilen nura uyanlar yok mu? İşte onlar, saadete erenlerdir…” ( A’raf 157) Peygamber Efendimize (s.a.v) İtaati Emreden Ayetler; “Kim Peygambere itaat ederse Allah’a itaat etmiş olur.”[1] “Peygamber size ne verdiyse onu alın, size neyi yasakladıysa ondan da sakının.”[2] “De ki; “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok merhametli ve bağışlayıcıdır. De ki; “Allah’a ve peygambere itaat edin! Eğer dönerlerse muhakkak ki Allah kafirleri sevmez.”[3] Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem’e ittiba olunmadan ve emirlerine boyun eğilmeden Allah sevgisi gerçekleşmez. Söz, davranış, ahlak ve tavırlarında Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e muhalefet edenler, Allah’ın gazabına ve kahrına uğrayanlardan sayılır. Allah’a ve Rasulüne itaat edip, söz ve davranışlarında peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e tabi olan, ahlak ve adabda O’na uyanlar ise Allah’ın kendilerine nimet verdiği kimselerdendirler. “Biz hiçbir peygamberi Allah’ın izniyle itaat edilmekten başka bir amaçla göndermedik.”[4] “Hem Allah’a ve Peygamber’e itaat edin! Umulur ki merhamet edilirsiniz.”[5] “…Kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse (Allah) onu altlarından nehirler akan cennetlere koyar; orada ebedi olarak kalıcıdırlar. İşte büyük kurtuluş budur.”[6] “Onlara; “Allah’ın indirdiğine ve (Muhakeme olmak üzere) peygambere gelin!” denildiği zaman, münafıkların senden (tam) bir çevriliş ile yüz çevirdiğini görürsün.”[7] “Kim Allah’a ve Rasul’e itaat ederse işte onlar; Allah’ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sıdıklar, şehidler ve Salih kimselerle beraberdirler. İşte onlar, ne güzel arkadaştırlar.”[8] “Allah’a itaat edin, peygambere de itaat edin ve (ona muhalefetten) sakının! Buna rağmen yüz çevirirseniz, artık bilin ki, Rasulümüze düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”[9] “…Eğer gerçek mü’minler iseniz, Allah’a ve Rasulüne itaat edin!”[10] “Ey iman edenler! Allah’a ve Rasulüne itaat edin ve siz işitip durduğunuz halde ondan yüz çevirmeyin!”[11] “Ey iman edenler! (peygamber) size hayat verecek şeylere sizi davet ettiği zaman Allah’a ve Rasul’e icabet edin!..”[12] “Allah’a ve Rasulüne itaat edin!..”[13] “(Münafıklar) sizi hoşnud etmek için size Allah’ın üzerine yemin ederler. Eğer mü’min kimseler iseler, kendisini razı etmelerine Allah ve Rasulü daha layıktır.”[14] “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar ise birbirlerinin dost ve yardımcılarıdırlar. İyiliği emreder, kötülükten yasaklarlar, namazı hakkıyla eda ederler, zekatı verirler, Allah’a ve Rasulüne itaat ederler. İşte onlar Allah’ın kendilerine merhamet edeceği kimselerdir. Şüphesiz ki Allah, Azizdir, Hakimdir.”[15] “Allah’a ve Rasulüne sadık kaldıkları takdirde zayıflara da, hastalara da, sarf edecek bir şey bulamayanlara da bir günah yoktur…”[16] “Her kim Allah’a ve Rasulüne itaat eder ve Allah’tan korkar ve Ondan sakınırsa, işte onlar gerçekten kazanan kimselerdir.”[17] “De ki; Allah’a itaat edin, Peygambere de itaat edin! Eğer yüz çevirirseniz, artık Ona düşen, ancak kendisine yüklenen (tebliğ) dir. Size düşen de size yüklenen (itaat)dir. Eğer ona itaat ederseniz hidayete erersiniz…”[18] “Namazı hakkıyla eda edin, zekatı verin ve peygambere itaat edin ki, merhamet olunasınız.”[19] “Şüphesiz ki Allah kafirlere la’net etmiş ve onlar için alevli bir ateş hazırlamıştır. Orada ebedi olarak kalıcıdırlar. (o gün kendilerine) ne bir dost, ne bir yardımcı bulacaklardır. O gün yüzleri ateş içinde çevrilirken; “Eyvah bize! Keşke Allah’a itaat etseydik, peygambere de itaat etseydik!” diyeceklerdir.”[20] “…Ve kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse o takdirde gerçekten büyük bir kurtuluşa ermiş olur.”[21] “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin! Peygambere de itaat edin! Ta ki amellerinizi boşa çıkarmayın!”[22] “…Ve kim Allah’a ve Rasulüne itaat ederse, (Allah) onu altlarından ırmaklar akan cennetlere koyar. Kim de yüz çevirirse onu elemli bir azab ile cezalandırır. And olsun ki, o ağacın altında sana biat ederlerken Allah o mü’minlerden razı olmuştur…”[23] “…Eğer Allah’a ve Rasulüne itaat ederseniz (Allah) amellerinizden hiçbir şey eksiltmez…”[24] “Hem Allah’a itaat edin, peygambere de itaat edin! Buna rağmen yüz çevirirseniz, artık Rasulümüze düşen ancak apaçık bir tebliğdir.”[25] Hiç şüphesiz bu ayetlerde sözü edilen itaat sadece Yüce Allah’ın O’na indirdiği Kur’an emirlerine itaat değildir. Çünkü bu durumda Kur’an’ın pek çok yerinde peygambere itaatin, Allah’a itaatle birlikte zikredilmesinin bir anlamı kalmazdı. Bu sebeble, hadisler de sıradan bir insan sözü değil, Yüce Allah’ın emri ile kendisine itaatle emrolunduğumuz bir zatın sözleridir. Nitekim Kur’an’ın ilk muhatapları olan ashab da bunu böyle anlamış ve peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’in bütün emirlerini titizlikle uygulamaya, bilmedikleri her hususu Ondan sorup öğrenmeye çalışmışlardır. Hatta Ubade radıyallahu anh’ın rivayetine göre; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem’e vahiy geldiği esnada başını eğer, sahabeler de kendilerine vahiy gelmediği halde Efendimize ittiba için başlarını eğerlerdi.[26] İbnül Müseyyeb radıyallahu anh, fecrin doğuşundan sonra namaz kılmaya devam eden birini gördü ve onu uyardı. Adam; “Ey Ebu Muhammed! Namaz kıldım diye Allah bana azab eder mi?” diye aklınca haklı bir gerekçe zikretti. İbnül Müseyyeb; “Hayır, fakat Allah sana Sünnet’e aykırı hareket ettiğin için azab eder.” Dedi.[27] |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|