sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > EĞİTİM - ÖĞRETİM - KARİYER > SonForum Makale Arşivi > Tarih
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


 
 
Seçenekler Stil
Okunmamış 09-29-2012, 11:09   #1
Kullanıcı Adı
denizci
Standart Atatürk'ün basınla ilgili görüşleri

Birinci Dünya Savaşı sonrası Osmanlı Devleti ile itilaf devletleri arasında; 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi imzalanmış ve bu mütarekenin 7. Maddesi gereği ülkenin çeşitli bölgeleri işgal kuvvetleri tarafından işgal edilmiştir. Osmanlı parlâmentosunda Misak-ı Millinin kabul edilmesiyle itilaf devletleri 16 mart 1920’de İstanbul’u resmen işgal etmiştir.

İstanbul’un işgal edilmesiyle, bir tarafta Mondros, Sevr ve İzmir’in işgali olaylarını dikkatle izleyen bağımsızlık yanlısı olanlar, diğer tarafta da bu harekete karşı çıkan, padişah ve saray yanlısı olan ve bağımsızlık yanlısı olanları hıyanetle suçlayanlar olmak üzere ulus ikiye bölünmüştür.

1918-1923 yıllarını kapsayan bu dönemde, merkezi İstanbul’da bir Osmanlı hükümeti, bir de merkezi Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisi hükümeti vardır. Osmanlı hükümeti işgal kuvvetleriyle işbirliği yapmakta, Ankara hükümeti ise, ülkenin bağımsızlığı için Kurtuluş Savaşını yürütmekteydi. Basında bu duruma paralel olarak İstanbul basını ve Anadolu basını olmak üzere iki merkezde gruplaşmıştır. İstanbul basınında da bu bölünmeyi yansıtan çeşitli gruplaşmalar müşahede edilmektedir.

İstanbul’ da yayınlanan gazetelerin bir kısmı, Mustafa Kemal Paşanın Anadolu’da yönettiği kurtuluş Savaşı’nı destekliyor, ancak Osmanlı hükümetinin 5 Şubat 1919 tarihli kararnamesiyle kurulan ve işgal kuvvetlerinin buna eklenen ve hatta şiddetlendiren sansürü yüzünden cesur ve bilinçli bir yayın yapamıyorlar, gerektiği şekilde seslerini duyuramıyorlardı. Bu nedenle mütareke döneminde gazeteler hem hükümetin hem de işgal kuvvetlerinin sansürü altına girmiştir

Her şeye rağmen milli mücadele döneminde Kurtuluş Savaşı’nı destekleyen gazeteler olmuştur. Bu gazetelerin başlıcaları şunlardır: İleri, Yeni Gün, Akşam ve vakit gazeteleri.

İleri Gazetesi: 1919 yılında Celal Nuri İleri ve kardeşi Suphi Nuri İleri tarafından kurulan ileri gazetesi, yayınlarında, ittihatçıları ve İstanbul hükümetini sert bir dille eleştiriyor ve milli mücadeleyi destekliyordu. Anadolu’daki kurtuluş cephesiyle ilgili haberler önce İleri gazetesinde yayınlanıyor. Başkumandan Mustafa Kemal’in halka duyurulmasını istediği haberler bu amaçla ileriye ulaştırılıyordu. İleri gazetesi milli mücadelenin İstanbul sözcüsü haline gelmişti. Atatürk tarafından yazılan ve bu gazeteye yollanan birçok yazılar başka isimlerle yayınlanıyordu.
Akşam Gazetesi: Necmettin Sadak, Kâzım Şinasi Dersan, Falih Rıfkı Atay ve Ali Naci Karacan tarafından 1918 yılında kurulan gazete Kurtuluş Savaşını desteklemiş ve cephelerden haber vermiştir.
Yeni Gün Gazetesi: 1918 yılında Yunus Vadi tarafından kurulan gazete, yayınlarında açıkça milli mücadele hareketini desteklediğinden ve 16 Mart işgal günü askerlerimizin şehzade başı karakolunda şehit edilişini yazdığından 17 Martta İngilizler tarafından matbaası basılmış ve Yeni gün kapatılmıştır.
Vakit Gazetesi: 22 Ekim 1917’de Mehmet Asım Us ve Ahmet Emin Yalman tarafından kurulan gazetede zamanın birçok aydını yazı yazmıştır. Ziya Gökalp, Halide Edip Adıvar, Ahmet Rasim gibi.

Kurtuluş savaşı ile bu savaşı yürütenler aleyhinde yayın yapan gazeteler ise , gerek İstanbul hükümeti, gerekse işgalci devletler tarafından her yönden desteklenmişler ve bu çeşit gazeteler için sansür söz konusu olmamıştır. Bütün güçleri ile Milli Mücadeleye bu gazeteler : İstanbul, Alemdar ve Peyam-Sabah gazeteleridir.

Bu iki grup gazetenin dışında kalan ve Anadolu hareketine destek veren gazeteler arasında “Tasvir-i Efkar”, “Tevhid-i Efkar”, “İkdam” ve “Tercuman-ı Hakikat” bulunmaktadır. “Tanin”, “Sebilür Reşat” gibi gazeteler de, zaman zaman hilafet yanlısı tutumlarını sürdürmüşlerdir.




Cumhuriyet devri basınıyla ilgili çok anlamlı sözler söyleyen Mustafa Kemal ATATÜRK, bugün ne hallere düştüğü meçhul olduğu söylenilen basınla ilgili büyük bir mesaj vermiş.
ATATÜRK'ün 1925 yılında söylediği o kalıcı sözü şöyle:
"Cumhuriyet devrinin kendi zihniyet ve ahlakıyla donanmış basınını yine ancak Cumhuriyetin kendisi yetiştirir."
Basının, hürriyetini iyi kullanması gerektiğinin bir vazife olduğu mesajını veren ATATÜRK, basın hürriyetiyle ilgili ise 1924 yılında şu sözünü söylemiştir: "Basının tam ve geniş hürriyeti iyi kullanmasının, ne derecede nazik bir vaziyet olduğunu söylemeye lüzum görmem. Her türlü kanuni kayıtlardan evvel bir kalem sahibinin ilme, ihtiyaca ve kendi siyasi telakkilerine olduğu kadar vatandaşların hukukuna ve memleketin, her türlü hususi telakkilerin üstünde olan, yüksek menfaatlerine de dikkat ve hürmet etmek manevi zorunluluğu, asıl bu mecburiyettir ki umumi düzeni temin edebilir. Bununla beraber bu yolda yanılma ve kusur olsa bile; bu kusuru düzeltecek etken ve vasıta; basın hürriyetinden doğan mahzurların giderilme vasıtası, yine basın hürriyetidir."
ATATÜRK, 1923'te ise hiç bir şahsiyetin basına etki edemeyeceğini şu sözleriyle anlatmıştır: "Matbuat hiçbir sebeple tahakküm ve nüfuza tabi tutulamaz."
Gazetecilerin samimi olması gerektiğini de belirten Kemal ATATÜRK, 1929 yılında söylediği bir sözle konuyu şöyle anlatmıştır:
"Gazeteciler, gördüklerini, düşündüklerini, bildiklerini samimiyetle yazmalıdır." 1923'te aynı konuya ilgili söylediği başka bir sözünde ise şu ifadelere yer vermiştir:
"Gazeteciler kanunun ve umumun menfaatlerinin aksine muamelelere şahit ve vakıf oldukları takdirde gerekli yayında bulunmalıdır."
ATATÜRK, cumhuriyetin ruhunun, basın hürriyetini kötü kullanan kendini bilmezlere fırsat vermemesini dolaylı yoldan isteyen iki ayrı sözünü 1925 ve 1924 yıllarında söylemiştir.
"Basın hürriyetinin mahzurlarının giderilmesinin yine basın hürriyetiyle mümkün olduğuna dair bu büyük meclisin yol gösterme ve düzenleme sahasında güzel karşılanan esaslar, eğer Cumhuriyetin ruhu olan faziletten mahrum kendini bilmezlere, basının sinesinde haydutluk fırsatını verirse, eğer halkı aldatan ve doğru yoldan çıkaranların fikriyat sahasındaki uğursuz tesirleri, tarlasında çalışan suçsuz vatandaşların kanlarını akıtmasına, yuvalarının dağılmasına sebep olursa ve eğer en nihayet haydutluğun en kötüsünü göze alan bu gibi kimseler, kanunların özel müsadelerinden istifade imkanını bulursa, Büyük Millet Meclisi eğitici ve ezici kudretinin müdahale ve uyarması elbette gerekli olur."
"Özel maksatla neşriyat yapan bazı gazetelerin, halkın ekseriyeti üzerinde yaptığı tesir, her memlekette olduğu gibi o gazetelerin lehinde değidir."
¥ DAMLA Gazetesi, (Düzce), Sayı: 7173
denizci isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

 


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 16:20


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog