sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > EĞİTİM - ÖĞRETİM - KARİYER > Kitap Dünyası
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Kitap Dünyası Kitaplarla ilgili tüm paylaşım burada.

Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 04-01-2010, 11:43   #1
Kullanıcı Adı
denizci
Standart Takalar Kumandanı (İbrahim Balcı) Özeti, Konusu, Karakterleri

Takalar Kumandanı

Yazarı: İbrahim Balcı
Yayınevi: İlkbiz Yayınevi
Tür : Biyografi
Dizi : İnceleme Dizisi
Basım Yeri ve Yılı : İstanbul, 2005
Fiyatı : 10 YTL(Aralık 2005)
Boyut : 14x20
Sayfa Sayısı: 231
Diğer Özellikleri : 9756220171,
1.baskı, 3. h., orijinal karton kapağında






O hem Başbakan Erdoğan hem de SHP’li vekil Ketenci’nin akrabası. Ama kahramanlık hikayesini pek bilen yok. Oysa o dünya tarihinin en acayip deniz muharebesini kazandı.


Yaşarken kıymeti bilinen kahraman sayısı azdır. Öldükten sonra kıymeti fark edilen kahraman sayısı da meçhul kahramanların sayısına oranla parmakla sayılır. Sizlere inanılması güç öyküsünün bir parçasını sunacağımız kahraman da, eğer araştırmacı yazar İbrahim Balcı olmasa, (adı bir köyde bir nesil daha yaşadıktan sonra) unutulup gidecek meçhul kahramanlardan olacaktı.

Ama o artık unutulmayacak bir kahraman olduğu gibi, mücadelesi ve ahlakı ile pek çok sahte kahramandan daha fazla övgü ve takdire layık olmayı hak ediyor. Kim bilir belki bu çalışma sayesinde Türk Milleti’nin ona olan borcu da bir şekilde ödenmiş olacak...





Yaşar İliksiz’in haberi

"Ben bu mücadeleyi madalya almak için değil, vatan kurtulsun diye yaptım” diyen bir yürek... "Üç kuruş maaşa yapılacak işte yokum. Ben, evlatlarım, malım ve mülküm, ülkeme feda olsun" diyen bir büyük yurtsever...

İşte bu sözleri edip, hayatına yansıtabilecek kadar gerçek bir kahramandan bahsedeceğiz. O dünya tarihinin en acayip deniz muharebesine imza attı. İnanılması gerçekten güç ama o takası ile Marmara Denizi boyunca denizaltı kovaladı.


KAHRAMAN VE ASİL BİR AİLE

Balkan Savaşı, Birinci Dünya Savaşı, başka bir ifadeyle Çanakkale Savaşı ve Ulusal Kurtuluş Savaşı. O tüm bu savaşlara katıldı. Müthiş kahramanlıklar sergiledi, malını mülkünü vatan için feda etti, işkence gördü, idamla yargılandı.

Ama hiçbir zaman ben bunları yaptım diye ortaya çıkmadı, sağda solda övünüp böbürlenmedi. Sadece o değil, kahraman aile fertleri de onun izinden gitti, onun ahlakının takip ettirdi. O kadar asil ve mütevazı bir ailenin fertleri idiler ki, sahte kahramanlar ortalıkta caka satıp, devletten ne kopartabiliriz diye hesap yaparken, onlar sadece sustular. Acılarını ve yoksulluklarını sineye çekip, sahte kahramanlarla adlarını aynı kefeye koydurmadılar. O kahraman şunu, bunu yaptım demediği gibi, sonraki kuşaklar da aynı şekilde çiğlik göstermemeyi tercih etti.

Hizmetlerine karşılık hiçbir şey beklemeyen bu büyük yurtsevere zafer sonrası vefalı davranılabildi mi? Tabi ki hayır!


KETENCİ HACI YAKUP AĞA KİMDİR?


Soyağacına göre ailenin bilinen ilk ismi Hacı Ahmet'tir. Hacı Ahmet'in mezar taşındaki ölüm tarihi 1673.. Ailenin ilk konakladıkları yer, Mapavri'nin (Çayeli) Parakoma mevkiinde Çandar yamaçlarıdır. Yani günümüzün Başbakanı R. Tayyip Erdoğan’ın ailesinin yaşadığı topraklar. Zaten kahramanımız R. Tayyip Erdoğan’ın sülalesinden bir fert olduğu gibi, SHP İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci’nin de dedeleri arasında yer alıyor. Buna rağmen adının bugün hâlâ bilinmiyor olması onun asil duruşunun en güzel ispatı bir anlamda.

Sonraları aile Arkotil'de (Limanköy) karar kalıp yerleşirler. Hacı Ahmet Efendi bir deniz tüccarıydı. Birkaç yelkenlisi ile Çayeli'nden Rize, Trabzon, Samsun, Sivastopol, Soçi, Souhum ve Karadeniz'in diğer limanlarına giderek, keten ticaretiyle geçimlerini sağlamaktadı.

Hacı Ahmet'in soyu, yıllar ilerledikçe Rize dışına taşar, genişledikçe genişler. Soyadı kanunu çıkınca, kardeşler bir araya gelemediklerinden dolayı değişik soyadları alırlar. Ailenin bir kısmı yani Hacı Yakupoğulları, ailenin keten ticaretiyle meşgul olmaları nedeniyle "Ketenci" soyadını alırken, diğer kardeşler; Başer, Erdoğan ve Yıldız soyadlarını kabul ederler. Sonraları Ketenci'den Keten'e dönüşüm olur ailenin bir kolunda

Ketencioğlu lakabı ile anılan Hacı Yakup Efendi, denizcilikte ustadır, işini devam ettirir ve zamanla üç direkli büyük bir gulete (kotra) sahip olur. Rize, Batum, Soçi, Souhum, Sivastopol ve Karadeniz'in diğer liman şehirlerine gider gelir. Genellikle keten, un ve bakliyat ticareti ve nakliyat işleri yapar, oralardan ise kereste, gazyağı gibi ihtiyaç maddelerini getirirdi.

Altı ay süren bir yolculuktan sonra Hac farizasını yerine getiren Ketencioğlu Yakup Ağa bundan sonra "Hacı" olarak anılacaktır.

Ketencioğlu ailesi 93 Harbi (1877 Rus Savaşı) nedeniyle yaşanan büyük göç sırasında Rize'den ayrılan aileler arasında yer alır. Geldikleri yer Sarıyer'in, Rum nüfusu hayli çok olan Rumelifener köyüdür (Sarıyer'in en büyük köyü olan Rumelifeneri o dönemde nahiye idi). Ketencioğlu ailesini Rize'den kalabalık birkaç aile daha takip eder ve onlar da Rumelifeneri'ne yerleşirler.

Hacı Yakup Efendi ciddiyeti, inandırıcılığı ve verdiği sözün arkasından durması ile İstanbul'da kendini denizciler içinde çabuk kabul ettirir, sözü dinlenen reislerden olur. Yıllar ilerlerken çocuklarının sayısı beşe ulaşır. Ahmet, Mehmet, İbrahim, İsmail Hakkı ve bir kızı Emine ile Sarıyer'de ikamet eder.

Hacı Yakup Efendi İstanbul'da birkaç yıl çalıştıktan sonra ikinci takasını da aldı. Aile tamamen denizciliğe yöneldi. Navlun işinde çalışıyor, iyi de kazanıyorlardı. Hacı Yakup Efendi'nin amacı takaların sayısını çoğaltmak, ve biraz daha kazandıktan sonra armatörlüğe geçmekti. Ama kader ona bu şansı vermediği gibi vatan aşkı elinde ne varsa kaybetmesine neden olacaktı.


YAKUP AĞA SAVAŞTAN SAVAŞA YELKEN AÇTI

Berlin Antlaşmasından sonra (1878) gelişen olaylarla kan gölüne dönen Balkanlarda kurulan yeni devletlerden Bulgaristan, Sırbistan ve Karadağ, zamanın geldiğine inandıkları anda Osmanlı Devleti'ne savaş açtılar (Ekim 1912) Ketencioğlu Hacı Yakupağa o tarihlerden itibaren devletin emri ile cephane ve erzak sevkıyatı yapmak suretiyle kelleyi koltuğa alarak evlatlarıyla birlikte cepheler arasında çok zor şartlar altında mekik dokudu. (Yakup ağanın savaş maceralarının İbrakimBalcı’nın Takalar Kumandanı adlı kitabından geniş bir şekilde belgeleriyle okuyabilirsiz)

Daha sonra Çanakkale harbi için ter döktü ve soluk bile alamadan işgal altındaki İstanbul’dan Anadolu’ya mühimmat taşıdı.


İŞKENCE GÖRDÜ İDAMLA YARGILANDI

Ancak her devirde birkaç muhbir ve birkaç vatan haini mutlaka vardı. Ve işgal günlerinde ihbar üzerine İngiliz işgalcileri ailenin peşine düştü. İngiliz İşgal polisi bu aileyi iki ayrı baskınla yakalamayı başardı. Ketencioğlu, 4 oğlu ile birlikte işkence görüp idamla yargılandı.

Yapılacak işkenceyi tahmin edip, oğullarının kendisini kurtarmak için itirafta bulunacağını sezdiği için; “Uşaklar, bizi öldürseler de konuşmak yok. İsim vermek yok. Dikkatli olun, konuşmayın, kızıp da dilinizi çözmeyin, yoksa hakkımı helal etmem! Allah da cezanızı verir, vatan ağlar!” öğüdünü vermeyi ihmal etmedi.

Kroker oteli’nin en alt katında baba ve dört oğul günlerce işkence altında sorguya çekildi. İdamları istenerek hakim önüne çıkartıldılar. Ama ne Hacı Yakup ne de oğullarının ağzından tek kelime çıkmadı. Sonunda çaresiz bırakmak zorunda kaldılar.


TARİHTE EMSALSİZ BİR MUHAREBE


Hacı Yakup Ağa, savaş tarihinin ibretle kaydedeceği bir olayın da başında bulunur. Görevi, Çanakkale Boğazı'ndan sızarak Marmara Denizi'ne geçen ve Türk gemilerini batıran düşman denizaltılarını kovalamak ve etkisiz hale getirmektir!

Peki bu nasıl yapılacaktır?


Denizaltıya karşı kotra ve taka! Olacak iş değildi, ama bu görev kendisinden isteniyordu. O da mazeret aramak yerine harekete geçmeyi tercih etti.Takalardan müteşekkil bir savaş filosu kurmaya çalıştı. Sonuçta iki kotra ve iki takadan oluşan birkaç tim kurdu. Bütün timlere silah ve cephane dağıtılıp, görevleri anlatıldı.

Taka ve kotralardan oluşan timler her gün denize açılarak denizaltı aradı! Nihayet 18 Ağustos 331 (1915) günü Tuzburnu'nun Manastır mahallinin takriben dört mil açığında düşman denizaltısını gördüler ve çatışmaya girdiler. Tarihin en garip deniz muharebesi sonuçlandıktan sonra düşman denizaltısını kovalayan ekibin tutmuş olduğu ve Taka Kayıklar Kumandanlığı'na (Ketencioğlu Hacı Yakup Ağa'ya) gönderdiği rapor aynen şöyleydi: :

"Kayıklar Taka Kumandanlığına;

Şehri halin 18nci günü saat bir raddelerinde Tuzburnu Manastır mahallinin takriben dört mil açığında tarassut halinde ve sakin rüzgarla seyretmekte iken Mudanya'dan hareket eden ve bizim açığımızda bulunan dört kayığın daha açığında birden bire fevkelbahır düşman tahtelbahri mezkûr kayıklara bir el mavzer ateş etmiş olduğunu gören mezkûr kayık reisleri ile tayfaları küçük sandallarına rakiben karaya doğru gitmekteler iken, mezkûr düşman tahtelbahri üzerine sekiz adet mavzer ile gayet seri ateş açtık.

O arada ancak bir top atmış ve mermisi İbrahim Reisin kayığının kıç tarafına isabet ederek bir metre mürabbaında bir rahle açılmış ise de, peranda ile kapatılmıştır. O sırada Pendik'ten atılan üç topun ve acizlerinin (kotra ve taka sahiplerinin) seri ve devamlı ateşlerimizin tesiri ile gine dalmış olduğundan, bir müddet sonra Katırlı açıklarında çıkmış yine arkasını takip etmekte bulunmuş isek de bir daha göze görünmediğini beyan ve arzederiz, Efendim.

20 Ağustos 331 (1915).

6. No.lu Kotra Reisi Cafer, 5 No.lu Kotra Reisi Hamit Rahnedar olan kayığın sahibi İbrahim Reis, Ahmet Reisin Mahtumu Ali (Parmak izi), Ali efendinin başparmak izi olduğu tasdik olunur.

Deniz Zabıta Memurlarından Fuat 821"


Dünya Savaş tarihi işte böylesi garip bir muharebeye şahit olmuştur. Denizaltıya karşı taka ve kotralarla karşı koyan bir zafer! Savaş tarihiyle ilgilenenler olayı 88 yıl sonra kayda geçebilirler.


VE SAVAŞTAN SONRA

Savaş sonrası neler yaşandı? Herkesten çok hakkı olduğu için Ketencioğlu Hacı Yakup Ağa'ya elbette bir "İstikIâl Madalyası" verildi.

Ne var ki, yaşı doksanı aşmış olan Yakup Ağa'nın bütün sermayesi tükenmiş olduğu gibi, büyük iki takası işgal güçlerince batırılmış, evi bile tahrip edilerek kullanılamaz hale getirilmişti. Armatatörlük hayali kuracak kadar varlıklı aile, vatan aşkı adına yoksul ve bitap düşmüştü.

Hacı Yakup Ağa'nın kayıplarımdan yana hiçbir şikayeti olmadı. Çünkü, ne yaptığını, niçin yaptığını biliyordu. Tek borcu vardı Allah'a, onu da vatan için verse ne çıkardı!

Hatta ailenin, 15 Nisan 1925 tarihli kanunla mağdurlara verilen hakkı kullanmak istemesi bile bürokrasi ile engellenmişti. İstanbul Valiliği'ne verilen dilekçeye göre ailenin zararı sadece onaltı bin altı yüz yirmi beş lira olarak gösterilir. Ama Hacı Yakup Ağa'dan ispat ve belge istenir...

O gâzi zaten daha savaşa çağrıldığı gün "Üç kuruş maaşa yapılacak işte yokum. Ben, evlatlarım, malım ve mülküm, ülkeme feda olsun" dediği için bu talep üzerine belge uydurmayı aklından bile geçirmedi...

Çünkü O, "Ben bu mücadeleyi madalya almak için değil, vatan kurtulsun diye” yapmıştı...

(Bu haber, aylarca süren araştırması boyunca sayın Balcı ile yapılan sohbetler ve araştırma metninden derlenerek vücuda getirilimiştir.

Kahramanın yaşam öyküsü, - elde edilebilen bütün belge ve fotoğraflarla- İlkbiz Yayınevi'nce kitaplaştırılmıştır.
)
denizci isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 10:26


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog