![]() |
|
Türkler'in ve Yabancıların Biyografileri Ünlüler, Artistler, Aktörler, Sanatçılar , Rektörler, İş Adamları, Gazeteciler, Kaşifler, İdoller, Örnek Alınacak Kişiler - Biyografi |
![]() ![]() |
Seçenekler | Stil |
![]() |
#1 |
![]() Yer yüzündeki en merhametli şey, insan zihninin çevresindeki her şeyle bağlantı kurma konusundaki yetersizliğidir herhalde. Sonsuzluğun kara denizlerinin ortasındaki dingin bir cehalet adasında yaşıyoruz ve çok uzaklara yolculuk etmek bize göre değil. Her biri kendi yönünde ilerlemeye çalışan bilimler, şimdiye dek bize pek zarar getirmedi, ancak, günün birinde, ayrık bilgilerin birleştirilmesi önümüze öylesine korkunç gerçeklik manzaraları serecek ve oradaki tatsız konumumuzu açığa vuracak ki, ya bu keşif karşısında çıldıracağız, ya da ölümcül ışıktan kaçıp yeni bir Ortaçağ`ın huzuruna ve güvenliğine sığınacağız.
Cthulhu`nun Çağrısı H.P. Lovecraft kimdir? Amerikalı yazar H.P. Lovecraft 20. yüzyıl gotik edebiyatının en önemli temsilcisidir. Ortaçağın doğaüstü hikayelerinden Aydınlanma Çağı'nın ilk kara kitaplarına, oradan Horace Walpole, Ann Radcliffe, Charles Robert Maturin'e ve Marry Shelley'e kadar yükselen bir seyir izleyen gotik edebiyat Edgar Allan Poe ile zirveye çıkar. Bu mirası 20. yüzyıla taşıyan en büyük isim ise Lovecraft'tır. Howard Phillips Lovecraft 20 Ağustos 1890'da Providence, Rhode Island'da doğdu. Pek çok ünlü fantazi/gotik yazarı (Robert E. Howard, Ramsey Campbell) gibi psikolojik sorunları olan bir ailenin ve oğluna aşırı düşkün hastalıklı bir annenin gözetimi altında toplumdan kopuk ve içine kapanık büyüdü ve bu durum hayatının sonuna kadar sürerek onu etkiledi. Başlarda, onu titizlikle yetiştiren ve üzerine titreyen annesi akıl hastalığı ilerledikçe ona sürekli çok çirkin olduğunu ve çevresine onun fiziksel görüntüsünden utandığı için insan içine çıkmak yerine kitaplara gömüldüğünü söyledi. Kader bu ki psikolojik sorunları olan anne ve babası aynı akıl hastanesinde öldüler. Okuldan sağlık problemleri yüzünden genç yaşta ayrılan Lovecraft, kendini kötü şiirler yazmaya ve amatör gazeteciliğe adadı. Birçok yayın organında ırkçılığı savunan ve kraliyet yanlısı yazılar yazdı fakat zamanla ırkçılık yanlısı görüşlerinden uzaklaşarak zıt bir politik görüşü benimsedi. (Son dönem öykülerinde bu etki açıkça görülür.) Bu arada pek çok kişiyle mektuplaşmayı sürdürdü.Öldüğünde geride yüz binden fazla mektup bırakmıştı ve yüzyılın en önemli mektup yazarlarından biriydi. Öyküleri 20'li ve 30'lu yıllarda Weird Tales ve benzeri pulp korku dergilerinde yayınlanmaya başladı. Bu akımın pek çok ünlü yazarıyla (Robert Bloch, Robert E. Howard, Clark Asthan Smith) dost oldu ve kendisine ölesiye bağlı, küçük ama sağlam bir arkadaş çevresi edindi. 1924'de bir Yahudi olan Sonia H. S. Greene ile evlendi, ancak kısa süre sonra ayrıldılar. Lovecraft, yaşamını yoksulluk içinde, değersiz yazarlar için hayalet yazarlık yaparak sürdürdü. Öykülerine hiçbir zaman güvenmedi ve en sonunda, tarzında oldukça başarılı olmasına rağmen, bu işi beceremediğine karar verdi. Yaşamı boyunca hiçbir öykü kitabı basılmadı. Bir dostu bunu denedi ama mali sorunlar yüzünden ancak 150 tane satabildi. 1937'de bağırsak kanserinden öldüğünde ardında 51 öykü bırakmıştı. Lovecraft, Weird Tales' in Robert E. Howard ve Clark Asthan Smith ile birlikte üç silahşörlerinden biriydi. Lovecraft'ın öykülerini değerlendirirken, yaşamındaki tuhaflıkları gözönünde bulundurmak gerekir. Her şeyden önce Lovecraft'ın, içinde çelişkiler barındıran bir insan olduğu unutulmamalıdır. Örneğin belli bir döneme kadar ırkçılığı savunan Lovecraft, daha sonra bir Yahudi'yle evlenmiş ve birçok Yahudi dost edinmiştir ve bu dostlarıyla birbirlerine aşırı bağlılıkları göze çarpar. Bunun dışında gündüzleri uyuyup, geceleri yaşayan bir bedene, çok iyi çalışan bir beyne ve son derece güçlü bir hafızaya sahipti. İki yaşında alfabeyi öğrenmiş, üç yaşında okumaya başlamıştır. Öykülerine değinilecek olursa: Lovecraft'ın öykülerini başarılı kılan, anlatım tarzı ya da tekniğinden çok, yarattığı dünyaların orjinalliğidir. Gotiğin o gizemli, kasvetli, donuk havasını başarıyla canlandırabilmesinin yanısıra, moodlarına kendisine ölümünden sonra büyük ün kazandıracak o sinsi, tüyler ürpertici dehşeti de eklemiştir. Lovecraft herşeyden önce bir mit yaratıcısıdır. Lovecraft'ı çağdaş korku edebiyatının ustalarının gözünde erişilmez yapan nitelik, onun bir evren kurucu olmasıdır. Çocukluğunda Arap gizemciliğine ilgi duymuş, gençliğinde astronomi ile ilgilenmiş ve yazarlığı sırasında Cthulhu Söyleni' ni yazmıştır. Cthulhu Söyleni' ne ait öyküleri on üç tanedir. Günümüzde H.P. Lovecraft'ın yarattığı Cthulhu Mitosu dünyanın her yerinde bir çok hayranı tarafından yaşatılmaktadır. Tuhaf öyküler seçmemdeki neden eğilimlerime en çok onların uyuyor olmalarıdır...en güçlü ve inatçı dileklerimin başında, geçici bi an içinde olsa, bizi ebediyen tutsak alan ve kozmik buşluğa yönelik meraklarımızı hüsrana uğratan zaman, mekân ve doğa yasalarının sınırlarının askıya alınması ya da parçalanması gelir... H.P Lovecraft Buradan sonra biraz da öznel düşüncelerime geçmek istiyorum. Benim için H.P. Lovecraft`ı eşsiz kılan neydi? Bir kere Lovecraft`ın trajik yaşamı beni herzaman etkilemiştir (ben nedense yaşamı zorluklar içinde geçen yazarlara, ressamlara vs. hep garip bir sempati duymuşumdur). O, küçük yaşlarda babasını kaybetmişti. Ve kısa süre sonra hastalıklı annesini de kaybetti. Annesinin ona aşıladığı kendisinin çok çirkin olduğu düşüncesi, onun toplumdan kopmasına ve neredeyse ömrünün sonuna kadar düzgün bir sosyal ilişkisinin olamamasına sebep oldu. Bunun üzerine birde ekonomik zorluklar ve yazılarının beğenilmemesi eklendi. Bilindiğinden daha dramatik olan yaşamı çok karamsar bir şekilde birçok eserine yansımıştır (birçok eserinde hissedilir ama Yabancı adlı öyküsünün herzaman başka bir yeri olmuştur gönlümde. Çünkü bu hikayede adeta kendi hayatını anlatmıştır). Zaten genelde birinci ağızdan anlatılan öykülerinin kahramanı kendisidir; pasif, onurlu, kibar, iletişimsiz, tutumlu, yoksul, tehlikeler karşısında aciz ve çareyi kaçmakta bulan, olayların kendisinin dışında geliştiği zavallı bir kişi. Ayrıca ailesinin ölmesiyle, kendi kasabası olan Pravidence`da yalnız kalmıştır ve bu da bir çok eserine yansımıştır. Arjantinli yazar Julio Cortazor şöyle der: Başarılı kısa öykülerin tümü, özellikle de fantazya türünde olanları, nevrozların, kabusların ya da nesnelleştirilerek ve nevrotik sahanın dışına itilerek nötralize edilen sanrıların ürünleridir. Ben düşünce yazılarını çok sevmeme rağmen okuduğum birkaç saygın yazarın dışındaki diğer yazarların gerçek düşüncelerinin hepsini ortaya koyduğuna inanmam. Ama hikayelerde, özellikle de fantezi türünde olanlarda yazar istemeden kendi kişiliğini ele verir. İşte bu tür yazarların kısa hikayelerinin ardında kendilerinin bilinçaltının ve kişiliklerinin kırıntıları bulunur. Lovecraft , benim için bunların dışında birçok nedenden ötürü mükemmeldir ama geriye kalanları konu bakımından uyuştuğu için ileriki sayılarda Lovecraft hikayeleri üzerine yazacağım yazıyla sunmayı uygun gördüm. Lovecraft`ın eserlerinden birçok yazar, ressam, müzisyen vs. etkilenmiştir. Etkilenen yazarların başında Lovecraft`la aynı dönemde yaşayan August Derleth gelir. Hemen hemen aynı dönemlerde yaşamış diğer önemli yazarlar ise; Robert E. Howard, Robert Bloch, Clark Asthom Smith, Frank Belknap Long ve Heng Kuttner`dir (daha birçok yazar var). Ayrıca Lovecraft, birçok müzik grubunu etkilemiştir. Black Sabbath`tan ****llica`ya hatta Samael`e kadar adı aklıma gelmeyen birçok grup ta dahil Lovecraft`ın hikayeleri hakkında şarkı, hatta bazıları albüm yapmıştır. Bazı eserlerinin filmi çekilmiştir. Hatta yakın zaman içinde Lovecraft`ın bir çok eseri kısa film haline getirilmiştir ve birçok Lovecraft kısa film festivalleri düzenlenmiştir. Ayrıca hikayeleri birçok ressam tarafından resmedilmiştir. Öyle ki geçmiş yıllarda (ressamın Türk mü, yabancı mı, hatta kim olduğunu hatırlayamayacağım) İzmir`de bir Lovecraft resim sergisi düzenlendi. Yazımı Lovecraft`tan bir alıntıyla sonlandırmak istiyorum; �Mutsuzdur o kişi, çocukluk anıları yanlızca korku ve üzüntü getiren. Zavallıdır o kişi, geriye baktığında kahverengi perdeleri ve dizi dizi çıldırtıcı eski kitaplarıyla büyük ve kasvetli odalarda geçen yalnız saatlar ya da uzak ve bükülmüş dallarını hafifçe sallayan, asmaların engellediği biçimsiz ve muazzam ağaçlarıyla bir korudan hayranlıkla izlenen alaca karanlığı gören. Tanrılar bana böyle bir kader verdi işte � bana, sersemlemiş, düş kırıklığına uğramış, budala, mahvolmuş kişiye. Ve yine de, tuhaf bir şekilde halimden memnunum ve zihnim bir an için öteye, ötekine ulaşma tehdidinde bulununca, o sararıp solmuş anılara umutsuzca sarılıyorum.� |
|
![]() |
![]() |
|
|
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|