02-28-2009, 00:45 | #1 |
Moda rüzgarında asla kaybolmayanlar
Moda sürekli değişen, fırtınalar estiren ve bir giyileni bir daha asla giydirmeyen bir rüzgar gibi görülebilir. Ama dikkatli bakıldığında hiç değişmeyen trendler olduğunu farkedeceksiniz... Bandocu ceketi Ya da daha yaygın bilinen adıyla asker ceketi. Bir şekilde alınmayan ama çok pişman olunan o ceketler… Yıllardır Adam Ant’in ve Jimi Henrdix’in fotoğraflarına bakıp imrendiğiniz o ceketleri artık alıp siz de giyebilirsiniz, çünkü önümüzdeki sezon bu ceketler çok moda. Dolabında böyle bir ceketi olan her kim varsa hemen onu görünen bir yer koysun, zira baharda üzerinden çıkartamayacak… Bandocu ceketi ciddi anlamda nadir bulunan bir parça… Geçtiğimiz sezon Alexander McQueen’den Ralph Lauren’ kadar bir çok ünlü modacının koleksiyonunda bulunması da bunu değiştirmedi. Derken birbiri ardına ilkbahar/yaz defileleri yapılmaya başlandı. Sabırsızlıkla beklenen Balmain’in şovu hem beklenen bomba etkisini yaptı, hem de bandocu ceketlerinin ve onların takipçilerinin şansının dönebileceğini gösterdi. Balmain ceketler, maskülen omuzları ancak vücudu saran feminen kalıplarıyla şimdiye kadar görülmüş en hoş bando takımını kuracak gibiydi… Bu ceketlerin altına Skinny pantolonlar ya da taytlar giymiş ve bunları yüksek topuklularla tamamlamış bir bando takımı… Eğer istenen rock değil de daha bohem bir bandocu olmaksa, bu ceketler diz üstü çizmeler, skinny pantolonlar ve desenli bohem üstlerle tamamlanabilir. Ancak yine en önemli olan bu ceketleri kendi yorumunuzla giymektir. Düzen karşıtı Jeanler Jean pantolonlar her mevsimin sevgilisi değil mi? Yeni sezonda da değişen bir şey yok. Ancak jean pantolon, dünyada olan bitenden en fazla etkilenen parça olduğundan yeni sezonda daha önceki gibi giyilmeyecek. Nasıl mı? İşte burada devreye DIY girecek. DIY ilk olarak 1950’lerde ortaya çıkmış bir kavram. Açılımı “Do It Yourself” yani "Kendi işini kendin yap". O yıllarda daha çok ev içindeki boyama, tamir işlerini kendiniz yapın bağlamında vurgulanan DIY, 1970'lerde “Sex Pistols” müzik grubunun, yani punk akımının ortaya çıkışıyla gerçek bir alt kültür haline geldi. Düzene karşı olan punk felsefesi, kapitalizmin tamamıyla karşısında oldu. Başlıca dayanakları bireycilik ve tüketmek yerine üretmek olan punk akımı modern tüketim kültürüne karşı durmanın karşılığı. Punk akımının ve DIY’ın etki alanına yalnızca ev içi tamir bakım çalışmaları değil müzik ve medya da girdi. Korsan radyolar, bağımsız müzik şirketleri ve fanzinler popüler hale geldi. (Fanzin, İngilizce “fanatic” ve “magazine” kelimelerinin karışımından oluşan bir çeşit yayın. Daha çok kesip yapıştırma yöntemiyle oluşturulan, baskı değil, fotokopi yoluyla çoğaltılan ve yalnızca belli kitapçıların arka bölümlerinde satılan ya da elle dağıtılan ve kesinlikle reklam almayan yayınlar. Varlığını 1991'den bu yana sürdüren ve Türkiye'nin ilk fanzini olan "Manolo Trasho" gibi.) Kapitalizmin şu sıralarda yaşadığı krizin elbette ki modayı ve dolayısıyla gardıroplarımızı etkilemesi kaçınılmazdı. Tüketimin yaşadığı bu krizi hafifletmenin en yakın yollarından DIY, kapitalizme karşı yine en etkili savasını veriyor. Hem de tüm ihtişamıyla. Nasıl mı? Yırtık ve asit yıkama jean'leri edinmek İçin iki yolunuz var: Biri Balmain ya da Givenahy'ye başvurmak, diğeri ise belki de bilmem koç kıştan bu yana giydiğiniz jean pantolonlarınızı kendi kendinize değiştirmek. Renk açmak ya da yırtmak gibi. Bu yalnızca jean’leriniz değil, söz konusu olan birkaç sezondan bu yana giymekte olduğumuz taytlar olduğunda da geçerli. Taytlar için jiletleme yöntemini kullanabilirsiniz. Jean'leri bu hale getirmemizin tasarım dünyasındaki yegane sorumlusu ise öncüler öncüsü Martin Margiela tabii ki. Geçen yaz sezonunda tasarladığı yırtık jeanler büyük dönüşün ilk habercisiydi. İngiliz modacı Christopher Kane'i de unutmamak lazım. Geçtiğimiz sezon, bizleri yırtık jean'lerle buluşturan bir diğer isim de o oldu. O bu sezon için öncü olabilecek bir şey daha yaptı. Açık mavi Jean'leri gündeme taşıdı. Geçen yaz bu jeanlere bakıp “eeww" demeyen neredeyse yok gibi olsa da yapacak bir şey yok. Seçim sizin, ister giyer ister giymezsiniz. Ama işin güzel yanı tüm bunları kendi kendinize yapabilmeniz… Deri, deri, deri Lou Reed'in hayatı ikiye ayrılır. Deri ceketten önce ve deri ceketten sonra... Hayatın ikiye ayrılması iyi bir şey mi? Ya da iyi bir hayatım oldu diyebilmek için hayatın bilmem kaça ayrılması gerekir mi? Hiç ayrılmamış bir hayat daha mı iyi? Peki gardıroplarımızda hayatı ikiye ya da daha çok parçaya ayırması en muhtemel parça hangisi? Yanıt “deri ceket” olabilir mi? Yeni sezonun en iddialı koleksiyonlarının ve gardırop hayatımızın buluştuğu başka bir parça da deri olan ne varsa o oldu. Birkaç sezon önce hayatımıza giren Balenciaga deri taytlar ve onların pantolonumsu versiyonları yeni sezonda da bizlerle olacak. Alexander Wang'in deri pantolonları göz kamaştırırken, Givenchy'de daha farklı bir şey oldu ve deri, sezonun hiti açık mavi denim kumaşla bambaşka bir jean'de buluştu. Pucci'de deri ceketler en nadir uygun bulunduğu parçalar olan mayo ve bikinilere eşlik etti ve yine göz kamaştırdı. Ama sezonun en gözde ve farklı deri parçası yine yeni yeniden Balmain koleksiyonundaydı. Yakaları ışıltılı beyaz deri ceket adeta Balmain'in ceketler konusundaki haklı iddiasının göstergesi oldu. Deri seksi, iddialı ve cesurdur... Onu herkes giyebilir ama yalnızca hayatını bildiği ve istediği gibi yaşayıp, onu tam ortadan ya da kenarından bucağından ikiye ayırmayı başaranlar taşıyabilir... |
|
|
|
02-28-2009, 00:49 | #2 |
Hay ben böyle modanın 4.resimdeki pantolona takıldım kaldım vallahi benim en eski kot pantolonum ondan yenidir bu ne yaw |
|
02-28-2009, 04:26 | #3 |
Moda Gölge adam aaa
|
|
Konuyu Toplam 6 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 6 Misafir) | |
|
|