![]() |
![]() |
#1 |
![]() Gaziantep Kalesi (Merkez)
![]() Gaziantep Kalesi 1200 m. uzunluğunda, yuvarlak bir plan göstermektedir. Büyük taşlardan örülmüş olan sur duvarları yuvarlak 36 kule ve burçla takviye edilmiştir. Bu kulelerden dördü Osmanlılar zamanında, değişik dönemlerde yapılmıştır. XVII.yüzyılda Gaziantep’ten söz eden Evliya Çelebi de bu kalenin düşman saldırılarını önleyecek güçte olduğunu belirtmiştir. Kalenin burçlarından bir tanesinin Roma döneminde yapıldığı söylenirse de bu iddia kesinlik kazanamamıştır. Kalenin çevresinde de 10 m. derinliğinde 30 m. eninde de bir hendek kaleyi çevrelemektedir. Kaleye giriş doğu yönündeki açılıp kapanabilen bir köprü ile sağlanmaktadır. Kalenin alt bölümlerinde aynı zamanda yukarıdaki surları ve kaleyi destekleyen büyük odalar, dehlizler ve galeriler de bulunmaktadır. Ayrıca kalenin ana yapısı altında da bir su kaynağı bulunmaktadır. ![]() Gaziantep Kalesi Fransızlara karşı 1921 yılında yapılan Gaziantep savunmasında büyük rol oynamıştır. Gaziantep Kalesi günümüze yakın tarihlerde yapılan restorasyonlar sonucunda iyi bir durumda gelmiş ve şehir ile bütünleşmiştir. Tilbaşar Kalesi (Oğuzeli) Gaziantep Oğuzeli ilçesinin 10 km. güneyinde Tilbaşar Köyü’nde (Gündoğan) bir höyük üzerinde bulunan kalenin Gaziantep Kalesi’nden daha eski olduğu sanılırsa da ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber, Asur kaynaklarında ismi geçen bu kaleyi Selçuklular XII.yüzyılda ele geçirmişlerdir. Büyük olasılıkla bu kale Hitit döneminden kalmıştır. Günümüzde Tilbaşar Kalesi yıkılmış, yalnızca sur ve burçlarına ait bazı izler görülebilmektedir. Bunlar da kalenin yeterince mimari yapısı hakkında yeterli bilgiyi vermemektedir. Kalenin girişi ile merdivenlerine ait bazı izler dikkati çekmektedir. Rumkale (Yavuzeli) ![]() Kale, tarihi çağlarda yöre ile birlikte günümüze kadar Şitamrat, Kal-a Rhomayta, Hromklay, Ranculat, Kal-at el Rum, Kal-at el Müslimin, Kale-i Zerrin (Altın Kale) ve Rumkale gibi isimlerle anılmıştır. Rumkale, Fırat Nehri’ne hakim Merzimen kıyısında oldukça dik ve sarp kayalıklar üzerinde yapılmıştır. Rumkale’nin yapımında ana kayaların oyulması ve düzleştirilmesinin yanı sıra, özellikle sur ve burçlarda moloz taş ve büyük boyutlu düzgün kesme taşlar kullanılmıştır. Karmaşık bir plan ve yapısı vardır. Nitekim General Moltke 1838’de buraya geldiğinde “kayalığın nerede bittiğini, insan eserinin nerede başladığını söyleyebilmek çok zor” demiştir. Kale üzerinde bulunduğu kayalıkla tam bir uyum içerisindedir. İki ayrı sur duvarları ile çevrelenmiştir. Bunlardan birinci sur kalenin doğu, kuzey ve batısındaki doğal kayaların yontulması ile elde edilmiştir. Böylece burada doğal bir sur oluşturulmuştur. İkinci sur ise, bunun üzerinde oldukça sert kalker ve kesme taşlardan yapılmıştır. Kalenin kuzey ve doğu surları dikdörtgen planlı olup, yedi burç ile takviye edilen duvarlara çok sayıda mazgallar açılmıştır. Kalenin güney yönündeki kayalıklar 30 m. derinliğinde ve 20 m. genişliğinde oyulmuş, burası oldukça sarp hendeklere dönüştürülmüştür. Bütün bunları kapsayan kale 200 m. uzunluğunda, 120 m. genişliğinde oldukça geniş bir alanı kaplamaktadır. ![]() Rumkale içerisinde Aziz Nerses Kilisesi, Barşavma Manastırı, su sarnıçları ve su kuyuları bulunmaktadır. Aynı zamanda kale içerisinden Fırat Nehri’ne kadar inen 8 m. genişliğinde, 75 m. derinliğinde su kuyuları ve girişleri bulunmaktadır. Bu dehlizler savunma sırasında Fırat Nehri’nden su sağlandığı gibi, gizli geçit olarak da kullanılmıştır. Buradaki kuyunun iç yüzüne kayaların oyulması ile helezonik merdivenler oluşturulmuştur. Bunlardan başka kale içerisinde ne amaçla yapıldıkları anlaşılamayan çok sayıda yapı kalıntısı ile de karşılaşılmıştır. Günümüzde üç yanı Birecik Baraj Gölü ile çevrilmiş olan kale ve üzerinde bulunduğu kayalık alan yarım ada görünümündedir. Kalenin eteklerinde ise bir kent yerleşimi vardır. Araban (Raban, Kale-i Zerrin) Kalesi (Araban) Araban yöresinde yapılan kazılar ilk yerleşimin Tunç Çağı’na (MÖ.3000-1200) kadar indiğini göstermektedir. Araban’da bulunan kalenin de ne zaman yapıldığı kesinlik kazanamamıştır. Bununla beraber XI. Ve XIII.yüzyıllarda kalenin önemini koruduğu kaynaklardan öğrenilmektedir. Özellikle Urfa Haçlı Kontluğu, Ermeni Krallığı, Memluklu ve Arap akınları sırasında bu kale stratejik öneminden ötürü sürekli işgal edilmiştir. Haçlı Seferleri sırasında da kaleden kaynaklarda söz edilmiştir. Urfa Haçlı Kontluğu ile Ermeniler arasında sık sık el değiştirmiş, daha sonra da Antakya Kralının eline geçmiş ve yeniden Ermenilere bırakılmıştır. Araban Kalesi bu tarihi dönemler içerisinde kolay fethedilemeyen bir konumda olup, güçlü bir yapıya sahiptir. Anadolu Selçuklularından Mesut Kılıçarslan (1148-1150) Araban Kalesini ele geçirmiş, daha sonra 1155’te de Atabey Nurettin Mahmut Zengi kaleyi onlardan almıştır. Bundan sonra Halep Eyyubileri, Anadolu Selçukluları (1218), İlhanlılar (1259), Memluklar (1260), Dulkadiroğulları, tekrar Memlukluların ve 1258’de de Osmanlıların eline geçmiştir. Osmanlı döneminde Birecik Sancağı’nın Rumkale kazasına bağlanan Araban ile birlikte kale önemini yitirmiş ve terk edilmiştir. Kalın blok taşlardan ve moloz taşlardan yapılmış olan kale 1940 yılına kadar ayakta iyi durumda kalmış, daha sonra çevre halkı tarafından taşları sökülerek yavaş yavaş ortadan kalkmıştır. Araban’ın ortasında 35 m. yüksekliğinde yığma bir tepe üzerinde bulunan bu kale 95.00x85.00 m2’lik bir alanı kaplıyordu. Sur duvarlarının içerisinde cami, su deposu ve erzak depoları bulunuyordu. |
|
![]() |
![]() |
|
|
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|