|
Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz. |
Seçenekler | Stil |
02-21-2008, 13:37 | #1 |
Türk, meydan okuyor
Türk, meydan okuyor
Le Monde satırları, yerküre diplomatlarının her sabah okuması gereken "kutsal dualar" diye bilinir. Le Monde'da dün Thomas Ferenczi'nin makalesi, "Türk'ün meydan okuyuşu (Le defi Turc)" başlığıyla yayımlandı. Türkiye'nin AB'ye tam üyelik yolunda 3 Ekim yürüyüşü, gerçekten "meydan okumadır." Avrupa haritasında kılıçla, kanla değil, tarihin en büyük uygarlık projesi aktörlerinden biri olarak yer almak iddiasıdır bu... ................... Dün toplanan ve bugün sürecek olan AB Dışişleri Bakanları toplantısı için, 3 Ekim'in "kostümlü provası" denebilir. Toplantı "gayri resmi" ama 3 Ekim'in meteoroloji balonu gibi AB havasını yansıtacak. 21 üye ülkenin "Türkiye için tam üyelikten yana" olmalarına karşın, Fransa, Avusturya, Yunanistan ve Güney Kıbrıs'tan "akort dışı" sesler gelmekte. Yunanistan ve Güney Kıbrıs, "görüşmeler başlamadan önce, Türkiye'nin Güney Kıbrıs'ı tanımasını koşul olarak dayatma" mesajları veriyor. Fransa ve Avusturya ise, hem Atina ve Lefkoşa'nın koşullarını paylaşmakta, hem de "imtiyazlı ortaklık" gibi bir seçeneğin Çerçeve Belge'de yer almasını öneriyor. .................... Türkiye'nin "Güney Kıbrıs" için söylemleri abartarak algılamaktan özenle kaçınması gerektiğini öncelikle belirtelim. AB'ye tam üyelik görüşmelerinin başlaması, öylesine bir tarihi süreç ki, "Kıbrıs dosyası" bunun yanında "küçük çukur" kalır. Türkiye, otoyol üzerindeki o çukura saplanıp patinaj yapmamalı, yoluna devam etmelidir. .................... Kopenhag Kriterleri arasında "Güney Kıbrıs'ın tanınması" koşulu yok... 17 Aralık 2004'te AB'nin "3 Ekim 2005'te Türkiye ile tam üyelik görüşmelerinin başlaması" için aldığı kararda da bu koşul yer almıyor. Buna karşılık... O koşul belki 3 Ekim sonrası sürece yayılarak Çerçeve Belge'ye girebilir. Geçelim. "Gümrük Birliği Protokolü"nün yeni üyelere -elbette Güney Kıbrıs'a da- genişletilmesi koşulu vardı, Türkiye bu koşulu imzayı atarak yerine getirdi. Olsa olsa Türkiye'nin hava ve deniz limanlarını Güney Kıbrıs uçak ve gemilerine açmasının da bu protokol kapsamında olduğu belgeye konabilir. Bunu Türkiye -herhalde- yapacaktır. Çünkü... Avrupa Mahkemesi'nin, hava ve deniz limanlarının da, Gümrük Birliği kapsamında olduğuna dair kararı var. Türkiye bu hukuk içtihadını yok sayamaz. Ayrıca... Güney Kıbrıs gemileri, 1980'e kadar zaten Türkiye limanlarına yük taşıyor, Türkiye limanlarından yük alıyordu. Türkiye, 1980'de bu yasağı koymadan önce Güney Kıbrıs'ı devlet olarak tanımış değildi ki!.. ..................... Yani... Hava ve deniz limanlarının Güney Kıbrıs uçaklarına ve gemilerine açılması bu ülkenin tanınması anlamına gelmeyecek ama AB'nin Genişlemeden Sorumlu Üyesi Olli Rehn'in de belirttiği gibi Türkiye'nin yoluna taş koymak isteyen ülkelerin "susturulması" için "Ankara'nın geriye birkaç adım attığı" izlenimini verir. ..................... Biz de Kıbrıs dosyasına saplanarak satırlara patinaj yaptırmayıp asıl önemli konuya geçelim... Türkiye'ye tam üyelik yolu açılırken "diğer üye ülkelerden farklı bir süreç uygulanmayacağı, farklı şartlar dayatılmayacağı" kararı alınmış ve açıklanmıştı. Asıl önemli olan... Çerçeve Belge'de Türkiye'ye tam üyelik hedefinin yanı sıra alternatif olarak imtiyazlı ortaklığın öngörülmesini önlemektir. Hukuk ve gelenekler Türkiye'den yanadır. Türkiye'ye "tam üyeliğe adaylık statüsü" tanınmış ve "Kopenhag Kriterleri'ni yerine getirmesi halinde, bu hedef doğrultusunda müzakerelerin başlayacağı" öngörülmüştü. Artık bu hukuki belgeye yeni bir statü eklenemez. Olmayan statü için görüşme açılamaz ve yürütülemez. Ama... Dışişleri bakanları ve Avrupa Parlamentosu'ndan yansıyan hava da gösteriyor ki, 3 Ekim sabahına kadar her şey olabilir. En uzun eylülü yaşayacağız. güneri cıvaoglu |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|