![]() |
|
Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz. |
![]() ![]() |
Seçenekler | Stil |
![]() |
#1 |
![]() Uzun zamandır üzerinde çalıştığım iktidar partisi AK Parti’nin oylarının hangi dönemlerde artıp hangi dönemlerde azaldığını bugünkü yazımda örneklerle anlatmayı planlıyordum.
Tüm partiler bu dalgalanmayı yakından izlerlerse, seçmenin neden hoşlanıp neden hoşlanmadığını rahatlıkla takip edebilirler. Rüzgar yakalayabilirler. Akıllı stratejilerle seçmeni heyecanlandırabilirler. Bu konuyu ayrıntılı olarak yazmak için bilgisayar başına oturduğumda Haber7’de okuduğum bir haber, daha sonraki günlerde kaleme almayı düşündüğüm bir başka konuyu öne çekmeme ve şimdi yazılırsa daha yararlı olur diye düşünmeme neden oldu. Şuradan başlayalım: Popüler kişiler öldükleri zaman cenazeleri kalabalık olur. Popüler olmalarından dolayı sanki her evin birer ferdi gibidirler. Toplum onlarla yatıp onlarla kalkar. Evlemeleri de boşanmaları da, hamile kalmaları veya kavgaları da milletin diline pelesenk olur. Dünya genelinde örnek vermek gerekirse, Galler Prensesi Layd Diana bu tür isimlerden biridir. Yaşamı kadar ölümü de tartışılmıştır. Hala sevilmekte ve saygıyla anılmaktadır. Örneğin Sayın Demirel’in evliliğinin ilk yıllarında bir kız çocuğu sahibi olduğu ve 2 yaşında öldüğü anlaşıldı. 60 yıllık bu mesele ile herkes yakından ilgilendi, merakla izledi. Halbuki kimseyi ilgilendiren mevzu değildi. Sadece Demirel çiftine ait hususi bir olaydı. Fakat tanınır ve bilinir olmanın böyle bir özelliği var. Toplum onların herşeyi ile ilgilenir. Bu noktadan devam edelim. Allah gecinden versin Sayın Demirel vefat ettiğinde, herkes “aaa, Demirel ölmüş” diyecek. Toplum günlerce onu konuşacak, cenazesini onbinlerce kişi uğurlayacaktır. İşte tam bu noktada yazıya başlığı ile ilgili olan hassas bir ayrıntı var. Bir kişinin ne kadar tanınmış olursa olsun içinde yaşadığı topluma ne kadar mal olduğunu, toplum tarafından ne kadar önemsendiğini daha sonraki yıllara sarkan etkisi ile değerlendirmek gerekiyor. Kamuoyunun o kişiye ilgisinin ne ölçüde sürdüğü ile o kişinin yaşam felsefesi ve toplumun hafızasında ne şekilde etki ettiği arasında doğrudan bağlantı var. Gelelim bugün bu konuyu yazmamıza neden olan olaya... Star TV anahaber bülteninde 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in anayasa değişikliğine ilişkin görüşleri aktarılmış. Haberde de okunacağı üzere, haberin kurgulanışı tuhaf. ‘Sezer’in yakın çevresinden aktarıldığına göre’ diye başlayan ifadelerle sürüp gidiyor haber. Sayın Sezer Bedrettin Dalan gibi kaçak mı ki, ‘o ona demiş ki...’ garabeti ile suyunun suyunu aktarıyormuş gibi dolambaçlı yollarla veriliyor haber? Haberde Sezer'le yapılan bir görüşme, Sezer'e ulaşıldığına dair tek bir ifade yok. Fakat burada mevzumuz haberin veriliş şeklinin teknik değerlendirmesini yapmak ve tartışmak değil. Meğer 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer yaşıyormuş. Koskaca 7 yıl cumhurbaşkanlığı yapmış bir kişinin görevi bıraktıktan sonra eskilerin deyimi ile esamisi bile okunmuyor. Ne üzücü. Hayır işle, hayırla ansınlar... Bizim bu konuyu yazmak için gazetecilik diliyle fikri takip açısından haklı gerekçelerimiz de var. Sayın Sezer görevde iken nerede ise her yıl kendisine, “süren bitiyor, millet tarafından hayırla yad edileceğin bir iz bırakarak git” mealinde çok yazı yazdım. Şu satırlar Tercüman’da kaleme aldığım 18 Nisan 2006 tarihli yazıdan: Sezer'in kaçırdığı fırsat... Cumhurbaşkanı Sezer, 6 yıllık Cumhurbaşkanlığı döneminde büyük fırsat kaçırdı. Geriye 1 yılı kaldı. Rahmetli Özal'ın başardığı, ülkenin tüm renklerini ve değerlerini bir arada barındıran, cumhurun tamamının kendinden bir şeyler bulduğu ortak nokta oluşturamadı. Toplumun bazı kesimlerini dışladı. Birleştiren değil, ayrıştıran oldu. Çankaya, ülke için bir motivasyon kaynağı olmaktan çıktı. O kadar ki, Sayın Sezer geçtiğimiz günlerde, Türk halkının gönül bağı içinde olduğu Azerbaycan'a ve Bosna'ya ziyarette bulundu. Önceden bu tür geziler halkımızı heyecanlandırırdı. Türk kamuoyunun geziden haberi bile olmadı. Göreve başladığı ilk günlerde, sırf kırmızı ışıkta durduğu ve markete alışverişe gittiği için sempati duyulan Sezer, halktan giderek koptu. Yazıda “İnönü'nün kabri nerede?” sorusu sorularak şöyle devam ediyor: ![]() İkinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü, 1923-1973 arası tam elli yıl Türkiye'nin kaderinde rol oynadı. Bugün sadece geniş halk kitleleri değil, okumuş yazmış kesim bile, İnönü'nün kabrinin nerde olduğunu bilmez. İnönü'nün Anıtkabir'in bir köşesine gömülmesi söz konusu olunca, bunu hak edip etmediği tartışma konusu olmuştur. Anıtkabir'de Atatürk'ü ziyaret eden milyonlarca insan, İnönü'nün orada yattığını bilmiyor... Bilenler de, uğrama heyecanı duymuyor. Çünkü İsmet İnönü, halkın değerleriyle barışık değildi. Halktan kopuktu. Allahaısmarladık demeyi bile, içinde Allah geçiyor diye telaffuz etmekten imtina ediyordu. Ölüm yıldönümlerinde mezarı başında, ailesi dışında 5-10 kişi bulamazsınız. Yazı şöyle bitiyor: Son olarak kamu görevlilerine bir tavsiyem var. Göreviniz gereği, başında bulunduğunuz kurumların kronolojik tarihinde elbette iki satır da olsa yer alacaksınız. Önemli olan satır aralarında kaybolup gitmek değil, milletin bağrında bir yer edinmektir. O da ancak milletle kaynaşmakla mümkündür. Milletlerin tarihsel hafızası güçlüdür. Herkesi en adil şekilde hak ettiği yere yerleştirir. İyiliği de unutmaz, incinmeyi de... Herkes tercihini ona göre yapsın. Eski Cumhurbaşkanlarından Cemal Gürsel’in, Cevdet Sunay’ın, Fahri Korutürk’ün kabrinin nerde olduğunu bilen var mı? Pekala, İstanbul Vatan caddesinde Menderes ve Özal’ın mezarının yanından geçerken bırakın hatırlamayı, Fatiha okumayı unutanınız var mı? Bir başka siyasetçiyi Ankara’nın göbeğine gömdüler, millet yanından geçiyor, aklına bile gelmiyor. Şunu anlatmak istiyorum. Millet vicdanı ülkesi için birşeyler yapanı hisseder, algılar ve aradan yıllar geçse de unutmaz, ona göre hürmet eder, rahmetle anar. 25 Aralık 1973 yılında vefat eden ikinci Cumhurbaşkanı İsmet İnönü Bakanlar Kurulu Kararı ile 28 Aralık 1973′de Anıtkabir’e defnedildi. Milyonlarca insan Atatürk’ü ziyaret ediyor ama, hemen karşısına gömülen ve 50 yıl Türk siyasetinde önemli yer işgal eden İnönü’yü de ziyaret etmek kimsenin aklının ucundan geçmiyor. Ankara’daki sağdan soldan tüm siyasetçilere sesleniyorum: Millet vicdanında hayırla anılmak istiyorsanız, bu millet için birşeyler yapınız. Popüler kişiliğinizle cenazeniz elbette kalabalık olur. Ama bu ülke için birşeyler yapmazsanız, millet vicdanında unutulur gidersiniz. Üstelik üzerinize aldığınız sorumlulukların öbür tarafta hesabı da var. Bırakın didişmeyi de, millet ne istiyor, ne bekliyor, ona kulak veriniz. Benden söylemesi... Prof. Dr. Osman ÖZSOY |
|
![]() |
![]() |
|
|
![]() |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|