01-28-2009, 04:08 | #1 |
Ve Sen Yok Oluyorum
Ve Sen Yok Oluyorum
Yağmurun ağlarcasına ıslattığı kaldırım yansımasıydım gecenin… Sığınacak bir liman arıyordum kendime. Kuytu bir aşk… Kurumasam da nemli kalsam da senli... Ne güzel şey senli ve sen!.. Yayla sabahının oksijen kokusunda senle uyanmak… Seni yaşamak gecenin korkularına inat… Rakının ikinci dublesinden sonra içi yakması, bomboş sokakların puslu lamba aydınlıklarında yürümek, ve nisan serinliğini aydınlık bir gece de duyumsamak tenimde… Çocukluğumun son bahar düşüydün sen; Kasım’da gelen aşk rüzgarı, Eylül’de giden yaz yağmuru!.. Neden gitmiştin ki o kahrolası Eylül sabahında! Neden Eylül’e isyan ettirmiştin, neden küstürmüştün ömrümü..! Nedenlerle başlayan asi cümlelerim olsa; olabilse! Saçlarının savruluşu gibi rüzgar da savursam, uçup gitse içimden aşkın! Kaybolsa boşlukta… Yitip gitsem sonsuz boşluğa doğru arkandan!.. Ansızın dursam sonra ve derince içime çeksem havayı, uçurduğum seni yakalama umuduyla!.. Gelir misin, sende bana geri döner misin bir Kasım sabahında… Serin bir gecenin altında ince bellide sıcacık tomurcuk çay kokusu genzimi yakan, yanında İran tütününden sarılmış cigara ve o şarkı; ‘’Ben kalbimden başka yerde inan seni bulamadım…’’ Bulamadım ki sevgili; bulamadım... Ay ışığı yatağımda ve çok soğuk yorganımın altı. Karşımda bir tablo; gündoğumu, yüreğim yorgun sevmekten, gözlerim nemli… Aşka susamışlığıma nem katıyor gözlerimin kırmızılığı… Ve bir yürek istiyorum; başımı yaslayıp gözpınarlarımdan akıtabilmek sözcüklerimi!.. Sende yaslar mısın omzuma başını? Tutar mısın elleri mi ısıtır mısın? Dudakların değse dudaklarıma, bırakmasan beni!.. Farkında mısın her ayrılık anı acısında yüreklerimiz bir birine daha da akıyor..! Daha da sıkı sıkı kenetleniyor aşka, aşk;sen..! Çocukça çırpınıyor içimde buruk düşlerim. Ayağa kalkıp son bir gayret diyor… Hadi tut ellerimden bırakmamacasına! Uzatıyorum elimi hayaline… Bir ten duyumsamak istediğim! Ama yok, yoksun işte! Hayaline uyuyorum şimdi… Hayalin geliyor; aşk bakıyorum sevda bakışlarına! Gözlerinin girdabında aşk oluyorum, sen oluyorum, yok oluyorum!.. Adı üstünde hayal, düş, rüya… Ne dersen artık; yokluğunun yoksunluğunda gözüme iliştirdiğim anı parçalarının bütünü… İlk defa denizden hiç keyif almamıştım yılların ardından gelen o akşamüstünde! Yanı başında duran sulara atıp boğuverecek gibiydi yüreğim kendini!.. Deniz gözlerinin mavisi sahip olmuştu sanki bana benden çok uzak olan nefesim kadar yakın sende!.. Değişmişti çocuksu bakışlarının özlemi!.. Daha ilk göz ucu temasında hissetmişti sevda yüreğim bunu!.. Ne denilebilirdi ki ya da ne diyebilirdim ki!.. Giden sen; biten ben… Hadi kapat gözlerini! Usulca bırak kendini gecenin koynuna. Renk renk ışık cümbüşünün beyazı ol, kirlenmeye nazır. Zor değilsin bu gece! Sende istiyorsun karanlığı. Heyecan sandığın, tatmak istediğin yok oluşun başlangıcı aslında! Sonun ilki bir nevi! Çok geç senin için. Döndün sen o son dönemeci, gidilmemesi gereken bir yol seninkisi! Ama gidiyorsun işte! Cebinde kum tanelerin, sanki beni çağırırmışcasına saçıyorsun kayalıklara. Kanmıyorum bu sefer deniz kokan kum tanelerine iliştirdiğin yalanlarına! Ama içimi kıpırdatıyor deniz kokusu, vurgun yemek istemiyorum aynı zaman da da… Hayır’ı kullanamadığım tek varlıksın, ‘’hayır’’ diyemediğim tek varlık, tek olgusun çünkü! Beni büyüleyen o gece ayazı gözlerin mi yoksa, yoksa deniz tınısı sesin mi… Bilmiyorum, bilemiyorum ama ruhum akıyor yalanlarına yön verirmişcesine peşin sıra… Ansızın duruyorsun, dönüp arkana aşk sandığım bakışlarınla bakıyorsun en alaycı gözlerinle!.. Işık büyüsünün ardından elini uzatıyorsun bana ve ‘’Haydi!’’ diyorsun usulca… Elini tutmamla bambaşka bir dünyaya uzanıveriyorum. Siyah bir dünya… Yok oluşuna ortak ediyorsun bedenimi; ruhumu yok ettiğin gibi!.. Acıtmıyor canımı, zehrinin koynuna bırakıyorum kendimi… Son bir nefes alıyorum sen kokan!.. Sen kokan son ve derin bir nefes, büyü gibi!.. Ve sen yok oluyorum. |
|
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|