sonforum.org

Anasayfa Facebook Bugünki Mesajlar Forumları Okundu Kabul Et
Geri git   sonforum.org > TARİH - KÜLTÜR ve SANAT > Şiirler ve Yazılar > Hayata Dair Yazılar
Kayıt ol Google Üye Listesi Market Girişi


Yeni Konu aç  Cevapla
Seçenekler Stil
Okunmamış 01-22-2009, 04:08   #1
Kullanıcı Adı
Hasret
Standart Mutluluğun efendisi bilinciniz mi zihniniz mi?

Çocukluktan başlar gelecekte neler olacağı düşüncesi. “Bunu büyüyünce yapabilirsin”, “Bunu büyüyünce anlayabilirsin” gibi ifadelerle yada “Büyüyünce ne olacaksın?” gibi sorularla şartlandırılırız.



Önce büyüyünce ne olacağını merak eder çocuk. Sonra yapmak istediği pek çok şeyi yapabilmesi için büyümesi gerektiğini öğrenir. Geleceğe odaklı yaşamaya şartlanmanın temelleri o zamanlardan atılır. Ve zanneder ki istediği pek çok şeyi büyüyünce elde edecektir. Kendilerinden daha iyi şartlarda yaşamasını istedikleri çocuklarına anne babaları ellerinden gelen tüm imkanları vermeye çalışırlar. Ancak çocuk biraz daha büyüyüp yaşı gereği de, ailesiyle yada çevresiyle birtakım problemler yaşamaya başlayınca, bu kez aile yada çevresinden birileri “sen hayatın toz pembe olduğunu mu zannediyordun ki!” şeklinde ifadelerle ona hayatın zor olduğunu anlatmaya çalışırlar.





Çocuk büyür, ancak geleceğe odaklı yaşamak alışkanlık haline gelmiştir artık. İyi bir iş ister, çünkü daha fazla parayla daha mutlu olacağı öğretilmiştir. Mutluluk için beklemesi gerekmektedir. Öğrenimi sırasında gerçekten seveceği birini tanır, ama iş sahibi olmadan onunla birlikte olamayacaktır. Sevgiyi de geleceğe ertelemeyi öğrenir. Huzur zaten asla bu ortamda bulabileceği bir şey değildir. Huzurun da gelecekte iyi bir iş, güzel bir ev, bir araba sahibi olup, evleneceği ve evinde çocuklarıyla birlikte oyun oynayacağı yada ayaklarını uzatıp oturacağı gün (tabi hali kalırsa) geleceğini zanneder. Çocuklarının evlendiğini görünce mutlu olacağı umudu, torunlarını kucağına alınca huzur duyacağı umudu yada daha pek çok şey.



Üzgünüm ama, ne huzur, ne mutluluk, ne de sevgi bu şartlarda hiçbir zaman gelmeyecektir. Her şey ama her şey akıp gitmiştir. Hayat tüm bu yaşananların kendisi değil midir zaten? Hayat sadece ve sadece bir yolculuk ve sizin bu yolculukta nasıl davrandığınız ve olanları algılayış biçiminize göre öyle yada böyledir. Elinizdekiler sizi şu anda mutlu etmeye yetmiyorsa emin olun ki o hep beklediğiniz (ev, araba, çocuklarınızın büyümesi yada her ne ise beklediğiniz) onları elde edince de mutluluk gelmeyecektir.



Umut olmalıdır elbette, hayaller de, amaçlar da. Amaçsız bir yaşam düşünülemez. Ancak bu “her şeyi geleceğe erteleme” davranışına dönüşüyorsa tehlikelidir. Mutsuzluğunuzun mimarı olmaya başlıyorsunuz demektir.



Benzer bir biçimde mutluluğu, huzuru yada sevgiyi geçmişte de arayabilir insanlar. Adına “nostalji” der ve bir de bunu yüceltirler. Hatta bu bir kazanç kapısı haline dönüştürülmüştür. Bunun bize mutluluk verdiğini zannederiz. Halbuki bu sahte bir mutluluktur. Geçmişe dönüp pişmanlıklar içinde yaşamak kadar, yine geçmişe dönüp mutluluğu, huzur ve sevgiyi orada aramak da en az onun kadar yanlış ve tehlikelidir.



Mutluluğu neler getireceği belli olmayan bir geleceğe ertelemek de, geçmişe dönüp mutluluğu aramak da bizim yaşam yolculuğumuzun farkına varamamamızdır. Tıpkı bir yere gitmek için seyahate çıktığımızda gideceğimiz yere odaklanarak oraya gidince mutlu olacağımızı, dinleneceğimizi hayal etmek yada dönüp arkamıza bakarak kayıp gittikten sonra fark ettiğimiz bir görüntünün güzelliğini tekrar görmek istemek gibidir. Halbuki arkamıza döndüğümüzde yine şu an olanları kaçıyoruzdur.



Olması gereken zamanı yakalamaya çalışarak, yapılması gereken işleri alelacele yetiştirmek, bir an önce eşimizle, çocuklarımızla yada sevdiklerimizle birlikte olabilmek için kendimizi parçalamak ve stres yaratmak da değil. Zamanı yakalamaya çalışmayın, sadece onunla birlikte hareket edin. Yapılması gereken tek şey şu anda her ne yapıyorsanız yaptığınız o şeyin ne olduğunun farkına varmak. Zihninizi ona odaklamak, zihnin kendi başına kalmasına izin vermemek. Çünkü bütün bunlar zihnin bilinciniz tarafından başıboş bırakılmasından kaynaklanıyor. İpler zihnin elindeyken bunların yaşanması gayet doğal bir durumdur.



Yaşam yolculuğunuzda varacağınız yeri mi, geçtiğiniz yerleri mi düşünmek istiyorsunuz, yoksa sadece “an”ı yaşamak ve gerçek huzuru, gerçek mutluluğu ve gerçek sevgiyi mi deneyimlemek istiyorsunuz elbette buna siz karar vereceksiniz.



Eğer efendinin kim olduğunu hatırlarsanız (zihniniz mi, yoksa bilinciniz mi) işte o zaman mutluluk, huzur ve sevginin her anınızda zaten sizinle olduğunuzu göreceksiniz.





Tüm yüreğimle hepinizin gerçek sevgiyi, huzuru ve mutluluğu bulmanızı diliyorum.
Hasret isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Sonforum'un önerileri

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yetkileriniz
Yeni Mesaj yazma yetkiniz aktif değil dir.
Mesajlara Cevap verme yetkiniz aktif değil dir.
Eklenti ekleme yetkiniz aktif değil dir.
Kendi Mesajınızı değiştirme yetkiniz aktif değil dir.

Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-KodlarıKapalı


Saat: 22:30


lisanslı Powered by vBulletin®
Copyright ©2000 - 2022, Jelsoft Enterprises Ltd.
Forum SEO by Zoints
SonForum.org 2007-2023

2007-2023 © SonForum lisanslı bir markadır tüm içerik hakları saklıdır ve izinsiz kopyalanamaz, dağıtılamaz.

Sitemiz bir forum sitesi olduğu için kullanıcılar her türlü görüşlerini önceden onay olmadan anında siteye yazabilmektedir.
5651 sayılı yasaya göre bu yazılardan dolayı doğabilecek her türlü sorumluluk yazan kullanıcılara aittir.
5651 sayılı yasaya göre sitemiz mesajları kontrolle yükümlü olmayıp, şikayetlerinizi ve görüşlerinizi " İletişim " kısmından bize gönderirseniz, gerekli işlemler yapılacaktır.



Bulut Sunucu Hosting ve Alan adı
webmaster blog