|
Köşe Yazıları Beğendiğimiz yada kendi yazdığımız köşe yazılarını paylaşabiliriz. |
Seçenekler | Stil |
08-12-2008, 12:26 | #1 |
Cevap ver Doğru Necati: Gaz sızıntısı bilimden midir, dinden mi?
Gecen hafta, "Köpek tıynetli 'din' âlimi" tabir olunan "Allah ile aldatanın önde gideni" hakkında dilimizin döndüğünce konuşmuş; firavunlara "dinî" oryantasyon sağlamak için vahyi ağızlarıyla eğip bükmeye çalışan "bel'am"ların Allah ile aldatmaya karşı durmak kisvesi altında yediği herzelere değinmiştik.
Peki, Allah ile aldatmak olur da, "Bilim ile aldatmak" olmaz mı? Hiç olmaz olur mu; bal gibi olur. Kendi aralarında aktif ve pasif olmak üzere ikiye ayrılan bilimperestler böyledir. Aktif olanları çok tehlikelidir. İnsanları bilim ile aldatmak uğruna her yola başvururlar. Pasif bilimperestler ise zararsızdır. Bilimle sadece kendilerini kandırır, malak gibi yatarlar. Hele yattıkları yer bir üniversitenin rektörlük binasıysa, keyiflerine diyecek yoktur… Bilime tapanlar familyası, bilimle bilimselciliği karıştıranlardan mürekkeptir. Bilimselcilik de, Garaudy'nin demesine bakacak olursak, bilimin entegrizminden ibarettir. Üstadın bu konularda ne dediğine bakmakta fayda var. Hem bu konularda epey kafa yormuş, hem "kartezyen felsefe"nin anayurdundan ses veriyor, hem de müktesebatı itibariyle Vatan gazetesinin köşe yazarı Doğru Necati'yle karşılaştırılamaz. Doğrusunu isterseniz, entegrizm gibi revnaklı kavramlar işin fiyangosu. İşin aslı: Bilimselcilik, bilimin hikmetinden sual olunmaz, demektir. Halbuki bilim dedikleri zamazingo sual sormadan yola koyulmaz. İman ihtiyaçlarını bilimle gideren bilimperestler, bilimin bile gözünün yaşına bakmaksızın sual soran Kuhn'dan Popper'e kadar herkesi "deccal" mesabesinde görürler. Bunların gelmiş geçmiş en büyük "deccal"leri de Nietzsche'dir. Dünyalarını başlarına geçirmiş, medeniyetlerini topyekûn "dekadans" ve "nihilizm" tesmiye etmiştir. Hazır söz açılmışken, Nietzsche'nin "Putların Alacakaranlığında" ve "Deccal – Sahte İsa" gibi eserlerini Türkçeye adamakıllı kazandıran Külliyat Yayınları'na ve editörü Yusuf Kaplan'a selam çakmayı unutmayalım. Geldi sıra, bugünkü köşe yazısı yolculuğumuzun esbab-ı mucibesine. Biliyorsunuz, aklı eren, ermeyen birçok köşe yazarı, Konya'daki Kur'an Kursu'nda meydana gelen patlama sonucunda yaşanan faciaya dadanmış durumda. Doğru Necati de bunlardan biri. Cumhuriyet savcılığının tahkikat açmamasını haklı olarak eleştiriyor. Fırsat bu fırsat dercesine, "17 kız çocuğu öldü, 'tarikat için savcılık soruşturması açmaya' yürekleri yok, oy kaçar diye korkuyorlardır…" gibi ifadelerle de siyasi iktidara aklınca muhalefet ediyor. Etsin; bu kadar elim bir faciadan "yağ" çıkarmaya çalışmak nihayetinde cibilliyetine kalmış bir şey. Gelgelelim burada durmuyor ki! Şu cümlesine dikkat isterim: "Öğretmeni imamın, bilimi dinin önüne geçiremezsek, gaz tankını ve otomatik gaz kesici olmamasını suçlu ilan eder, rahatlarlar…" Ne şimdi bu? Öğretmeni imamın yerine koymakla, imamı öğretmenin yerine koymak, birbirlerinin tersyüz edilmiş hali değil mi? Tıpkı çağdaş yobazla ham yobazın "ruh ikizi" olduğu gibi. Hem ne demek; "bilimi dinin önüne geçiremezsek…"? Bilim niçin dinin önüne geçsin? Bilim ve din arasında, bilim önde din arkada duracak, yollu bir protokol kuralı hangi din veya hangi bilimde var? Din de, bilim de kendi yerinde dursa olmaz mı? Ah, ne kadar tuhafsın, bir bilsen Doğru Necati? Bir binadaki patlamayı, patlama nedeniyle değil, binadaki müfredatla ilişkilendirmeye çalışmakla bilimi öne geçirdiğini mi sanıyorsun? "Bilimle aldatmak" gayreti gözlerini kör etmiş de, haberin yok! "Dinci" ve "yobaz" dediğiniz Vakit gazetesi facia nedenini, bilimin faaliyet alanı içindeki bir nedene; "gaz tankını ve otomatik gaz kesici olmamasına" bağlayınca dini öne almış oluyor; sen ve senin gibiler binadaki faciayı eğitimin (hikmetine) bağlayınca bilimi öne almış oluyor, öyle mi? Vay be! Bizdeki bilimperest köşe yazarı insanlarının bilimden de, dinden de anladığı bu demek ki! Salih TUNA yeni şafak |
|
|
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|