06-18-2009, 17:28 | #11 |
Kırk Yılda Bir Gibisin / Duygusuz sevişmeler taciri Artık çok iyi anlıyorum. Aşk varsa; o asıl, sevişmeden sonra başlayandır... Peki başlamıyorsa; bir uçurum açılıyor ve orada, seviştikten önce ve sonra yitirilenler özleniyorsa... Seni yargıladığımı düşünme; ama hissediyorum, görüyorum ve buna engel olamıyorum ne yazık ki... Ve gördüklerim acı veriyor bana... Çünkü buraya geldiğinden beri benimle sevişmeyi aklından geç irdiğin için, bana öylesine uzak ve öylesine yabancısın ki... Hem nasıl da aceleci, hoyrat, nasıl da dikkatsizsin... Söylediklerimin hiçbiri geçmiyor sana... Bana değil, sanki benden çok uzaktaki garip bir boşluğa bakıyorsun... Orada bütün yitirdiklerini, ertelediklerini, isteyip de elinden kaçan bütün fırsatları görüyorsun sanki... Fırın gibi sımsıcak bir odada, başsız, kolsuz, ayaksız bedenler hayal ediyorsun sanki... Tarihsiz, itaatkâr, kimliksiz, kimliksiz olduğu için sonsuz cömert, sonsuz dilsiz bedenler... Bana ya da bir başkasına ait olup olmadığı bile önemli olmayan bedenler... Şu an abartılı, zorlama bir yakınlığın var bana karşı... Beni tarihsiz, kimliksiz ve ruhu olmayan bir beden olarak düşünürken aslında kendini de öyle hissetmeye zorluyorsun... Benimle, kaybettiğin benliğini yeniden bulmak için sevişmek istediğine inandırıyorsun kendini... Oysa şu an beni duymadığın, beni geçiştirdiğin gibi, kendini de duymuyor, kendini de geçiştiriyorsun... Ve kendine bunu nasıl yapabildiğini düşünmek bile istemiyorsun şimdi... Bir yanın yaşımı, göğüslerimi düşünürken; bir yanın bana sonsuza dek âşık olmayı, ruhumda erimeyi, bütün bu arayışların ve savrulmaların son bulmasını istiyor... Aşkı istiyorsun, ama bunun koşulu güzelliğim, gençliğim, diriliğim oluyor yine de... Hep, ama hep ayırıyorsun ruhumu bedenimden... Ruhumu güzelliğimden, gençliğimden... Beni imkânsız bir şekilde ikiye bölüyorsun; beni umutsuz bir şekilde benden kopartıyorsun... Ruhum üşüyor; üşüyor, çünkü sen sadece bedenimle ilgileniyorsun... Sana heyecan veren, gözünü karartan, ruhum, duygularım değil, bedenim... Düşüncelerim değil güzelliğim... Düşlerim değil gençliğim, çekiciliğim... Beni bedenime, güzelliğime, gençliğime rakip kılıyorsun... İkimizin arasına giriyor bedenim, gençliğim, diriliğim... Seni tanımakta, anlamakta zorlanıyorum... Beni gerçekten sevip sevmediğini anlamakta zorlanıyorum... Çünkü güzelliğim seni iki yüzlü bir köle yapıyor... Hazlar ve duygusuz sevişmeler taciri yapıyor... Seni böyle hoyrat, seni böyle maskeli görmeye dayanamıyorum. Ruhumdan böyle uzak... Kayboluşunu kanıksamış... Niye böyle susuz ve niye böyle düşkün olduğunu unutmuş görmeye dayanamıyorum... Seni şu an, hiç sevişmeden, gerçek sen olarak görmek için yüzlerce yıl yaşlanmak ve nasıl oluyorsa, işte öyle çirkinleşmek isterdim... Bedenim, güzelliğim değil, sadece ruhum, o dinmeyen özlemim, o öksüz acım sana acı versin, seni duygulandırsın isterdim... Ama olmayacak biliyorum. Olmayacak ve birazdan sevişeceğiz... Sana karşı koymayacağım; çünkü seni yitirmekten korkuyorum. Her şeye rağmen korkuyorum... Bunu düşünmenin seni sonsuza dek yitirmek olduğunu bile bile korkuyorum bundan.... Biliyorum, sevişmemiz bittikten sonra o yapay nezaketin, o zorlama coşkun yerini hoyrat bir suskunluğa ve kayıtsızlığa bırakacak... Zaten başından beri aramızda var olan o derin uçurumun bu defa üstü açılacak... Bu oyunu hep oynadık biz... Sen, sana verilmesini çok istediğin aşkla karşılaşmaktan çok korktuğun için; ben, seni yitirmemek için, her şeyi görmezlikten geldiğim için hep oynadık bu oyunu... Ve her defasında önümüzde o karanlık uçurum açıldı... Her defasında çok sarsılsam da, yabancısı değilim bu duygunun, bu uçurumun... Masken düştü şimdi... Yolunu tamamen kaybettin... Kendinlesin şimdi... Benimse, senin için bedenim bitti... Bitti güzelliğim, bitti seni benden uzaklaştıran her şey... Ama biliyor musun bu halini, bu pişmanlığını seviyorum senin... Çünkü sensin bu... Çıplak, mahcup, yenik ve en dipte... Bana şimdi nasıl davranacağını bilemiyorsun... Ansızın, şu an, içinde bir ateş yansa ve keşke böyle anlarda hiç olmadığın kadar cesur olsan ve bana neden o çok özlediğin aşkından bu denli korktuğunu anlatabilsen. Bu korkunun sende nasıl bir inançsızlığa yol açtığını tanımlayabilsen... Nasılsa çok seversem karşılık göremem, kırılırım; çok seversem, bu aşka layık olmadığım, bana benden çok güçlü biri tarafından bir gün mutlaka söylenir, diye sadece fiziksel güzelliğe tapınmayı, içindeki o sonsuz aşk özlemine rağmen nasıl sürdürebildiğini bana itiraf edebilsen... O zaman, ben de seni yitirmemek için seninle her seviştiğimde, seni nasıl yitirdiğimi itiraf ederim... Ve neden senin şu anki pişmanlığının ve düştüğün boşluğun sebebinin benim o bin yıllık korkularımdan ve alışkanlıklarımdan kaynaklandığını anlatırım sana... Biliyorum, bir an önce giyinip evinden gitmemi istiyorsun... Bir an önce içindeki dramla, içindeki kırgınlıkla yapayalnız kalmak istiyorsun. Birazdan, çekip kapıyı çıkacağım evinden... Biliyorum, birazdan, ben gidince, işte asıl o zaman beni gerçekten düşünmeye başlayacaksın... Bütün geceyi... Ve bütün hayatını. Ruhumu değil, sadece bedenimi ele geçirerek kaybolduğun çölde, yolunu bulacağını sanırken nasıl da yanıldığını... Ve kimse acı çekmesin derken ve bu yüzden aşktan kaçarken, ikimizi de nasıl sonsuz bir yalnızlığa ve sonsuz bir üşümeye terk ettiğini ürpererek düşüneceksin... Her sevişmemizden sonra, sefaleti bir kez daha kanıtlanan birlikteliğimizi bütün o sahipsiz yüzleriyle düşüneceksin... Ve şimdilik, ben seni en çok böyle anların için seveceğim... Böyle anların için özleyeceğim... Başka tutunacak bir şeyim yok bu hayatta... Beni, en çok ben yanında yokken özleyişini özleyeceğim... Cezmi Ersöz |
|
06-18-2009, 17:28 | #12 |
EROTİKA Öp beni... ölüm gibi usul usul ve sessizce... yaksın bedenimi dudakların cehennem ateşi gibi. seviş benimle çılgınca, cennet kokularını getir teninde, yasak meyveyi tadalım gecelerde, gün doğsun çırılçıplak bedenlerimize... bu gece ve her gece seviş benimle... delice... |
|
06-18-2009, 17:31 | #13 |
|
|
06-18-2009, 18:22 | #14 |
Kararır gökyüzü ansızın, Çarpar bulutlar kahrederek, Ve bir ateş yanar Bulutlar yanar, Yürek yanar Sonra tek tek düşer damlalar, Toprak kokar, Yağmur kokar Bir ateş yanar rüzgârında, Bin ateş söner Ben yağmurum gününe ve gecene yağan Kararırsa bulutların ansızın, Ve şimşekler çakarsa özünde, Bak gözündeyim Sabahları dağılırken bulutlar Yürüyorsan sokaklarda Düşünüyorsan nisan yağmurlarını Havayı kokla O, benim Estirme hüzün rüzgârlarını Kov sahilinden deli dalgaları Sakin serin pınarlarda çağlar damlalarım Dağlardan esen meltemlerde, Akan çeşmende benim Yıka yüreğini temiz sularımda, Gönlünde melankoli kalmasın Şifalıdır damlalarım, Ben yağmurum, Yağmur; Benim öp,kokla ,sar sarmala beni |
|
06-18-2009, 19:06 | #15 |
bizim forumda nekadar sevişgenmiş canımmm peh peh peh
|
|
06-19-2009, 02:41 | #16 |
ben bu konunun müdavini olurum..
|
|
06-19-2009, 18:06 | #17 |
Seviş Benimle . Bir merhaba bir nasılsın yok, sadece sevişmeler... Doğru haklısın, ben sana tapuluyum, başka ne gerek? Yanıldığını hiç bilmeyeceksin sen. Sahip olduğun bedenim, ruhum değil, ''ben'' hiç değilim... * Sen "Ben'i hiç tanımadın, varlığını görmedin. Varsa, yoksa çıkarların, benden koparacaklarındı bende bulduğun... Ve aldın işte bende ne varsa, ruhumdan başka... * O nu mu? Güldürme beni; insan görmediğini, hissetmediğini alabilir mi, isteyebilir mi? Ne hayallerle koşmuştum sana gerçek seni bilemeden... Nelerden vazgeçmiştim senin için bir bilsen.. Pişman mıyım? Olamamam... * Kimse zorlamadı beni, bu seçim benimdi.. Delisiye bir sevgiyle oluşan bir tutkuydu benimki. Bilirsin, varolan aklımı kullanmayı bilmeyen biriyimdir, sevdiğimde. Söylenenleri de takmayan. Kaç kişi demişti, kaç kişi anlatmıştı seni bana bilir misin? Ancak gözlerimi kör etmişti deli sevdam, mantık denen şey gölgelenmiş, çoğu kez de yitmişti. * Hadi gel, yine sahipmişce seviş benimle ruhumu görmeden, dinlemeden.. Seninim ya, bedeli, ölçüsü hiç olan bir varlık. * Bir kez senindim ben, sadece bir kez, gerçek seni görmeden. O gün tüm benliğimle, bende varolan herşeyimle koşmuştum sana. Ya sen? Bedenimi gördün, çılgınca arzularını paylaştın benimle... Ve o gün, belalı o gün anlamıştım seni... Ancak çok geçti. Dönebileceğim kucaklar, sığınacağım limanlar bana kapanmıştı seni tercihim yüzünden.. * Şimdi mi? Hiç, sadece koca bir hiç.. Kimsenin sahip olmayacağı bir hiç, varolmayacak bir hiç.. Sen kanıma, iliklerime dek emdin yok ettin ya.. * 'Kiminsin? ' demen de yersiz. Sayende sahipsiz biri kalacağım, dolaşacağım kimsesizlikler içinde. Savunma kendini, sen kendince hep haklısın, en iyisi sus, sus birşey söyleme. . Nesrin Göçmen |
|
06-19-2009, 18:09 | #18 |
Yaz bitmeden gel Yapraklarım solmadan Narlar olmadan gel Gün devrilmeden Yeşil erik beyaz örtüye konmadan gel Doya doya seviş benimle hadi Açık saçık konuş benimle hadi Buram buram yaseminler tüterken Alev alev tutuş benimle hadi Yaşarız bu tende bu heves oldukça yarim Coşarız ayın şavkı aşka vurdukça yarim Aşığız sarıştık sarmaşıklar misali Gel gör ki geçti geçiyor bu yazlar ne hain Söz hiç incitmem ipek şal gibi akarım omuzlarından Sen uyurken ben bir sevinç olur geçerim rüyalarından |
|
06-27-2009, 16:41 | #19 |
|
|
06-27-2009, 16:43 | #20 |
Atesim var öp beni..
Çırılçıplak soyunduğum harflerin/üst üste getirdiği/bir ayrılıktayım ve farkındayım/üşüyor sözlerim sensiz/sar bikere cümlemi Ateşim var öp beni...Yani sen gibi Yani sen… Sevişen acıların uygunsuz yakalanışı kalbime Sar… Yaram berem kan ağlar… Yani sen… İklimlerden sonbahar Avluda saklambaç mevsimini geçtim yar Onyedinci sayfanın içine katlanmış bir aşka Sarı yapraklarımı döküyorsam Ellerim dikiş izlerinden tanıyorsa hayatın takma kollarından kaçışlarımı Birikmiş özlemlerim vuruyorsa yüzüme Kıstığım bir yerde yeniden başlıyorsa seslenmeler Anlattım işte git demeni bekliyor acılarımın çapraz dikiş yerleri Ama önce “gelmeni” ıslatılmış bir düşün ağzı sulanıyor bu yalvarışa Yalıtılmış gözlerimde ne bir bulut ne bir yağmur var Kapatıp/Açtığım Beklediğim zamanlar Sadece sen… Yani sen… Birde Ayrı kalmalar ay(ı) rılmalar (kimse bilmiyor gittiğini aslında benim kadar) Burnu beş karış havada bir tahammülsün İlik yerleri genişlemiş düğmeler açılırken Daha kolay soyunur ayrılıklar Bu kadar… Ah bi değse tenin ayakuçlarıma Göçte bi yalnızlık var Bende olmayanı istiyorum Alkışları yükseliyor vedalarımın . . Senden bir eksik Benden bir fazla Bu kadar Yani sen Ayrılık gibi Vedalar gibi Sonbahar gibi En çok sevdiğim gibi Aynı anı yaşamak gibi Gitmekle kalmak gibi . Hepsi kitaplarda var Bende olmayanı istiyorum Yani sende var . Anlattım işte git demeni bekliyor acılarımın çapraz dikiş yerleri Ama önce “gelmeni” bu kadar Çırılçıplak soyunduğum harflerin/üst üste getirdiği/bir ayrılıktayım ve farkındayım/üşüyor sözlerim sensiz/sar bikere cümlemi Ateşim var öp beni...Yani sen gibi... |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|