07-08-2008, 00:31 | #1 |
SevgiLiyi ÖzLemek..
1.kronik bir hastalık gibidir. öyleki sürekli hissedersin, ama bazen sancısı öyle bir vurur ki; kıvranırsın. hiçbirşey yapmak istemezsin. önünde bekleyen tüm işler gözünde büyür, gözlerin ağırlaşır, ruhun daralır, uzanıp uyumak istersin yatağa kavuşamazsın. yatağa kavuşursun uyuyamazsın.
zordur, b.ktandır, ama keyiflidir genede. 2.onunla konuşmak istersin; telefon yetmez ya da gönderdiğin mesajlar...o'nu görmek istersin yanında, imkansızdır, daha çok zaman vardır. göresin gelir, içine atmak zorunda kalırsın. içine attığın sürece bağırmak istersin, bağırırsın, kimse duymaz, sadece o hisseder. tam da o an telefonunun ışığı yanıp söner; 1 mesaj alındı ibaresini görürsün. o'ndan gelen mesajla yetinmeye çalışırsın. yazıyla duygular ne kadar anlatılırsa o kadar anlatmaya çalışırsın, bir şeyler yarım kalır hep. susmak zorunda kalırsın. budur işte o'nu özlemek... özleyeceğini bile bile her yeni güne uyanmak. tek tesellisi o'nun varlığıdır. ben özlemedim ki seni kendi özledi dersin veya ne dersen de bahanesi yoktur, özlemişsindir. 3.allah aşkı ile yaşamaya çalışanların, ölene kadar yaşayacağı his. "ölsem de kurtulsam" der bunlar içten içe. 4.berbat bir histir.yanında olmadığını bilmek bir tarafa ona ulaşmak istediğinde ulaşamayacağını düşünmek durumu daha da kötüleştirir.sonra kendi kendinle oyun oynamaya başlarsın- "haydi bakalım bu ayrılıktan nasıl güzel dersler çıkarabileceğim?", "sabrımın sınırları ne?" vs. vs. ancak şu bir gerçek ki, özlem beraberinde yeni şeylerin farkedilmesine veya bilinen duygulardan emin olmaya neden oluyor. 5.içinin acıması...çaresiz kalmak.çaresiz olmaktan dahada canının acıması.dokunmak istemek.her şeyiyle yanında olmasını istemek.acı çekmek,nefes alamamak elinden hiçbir şey gelmemesi.hasret şarkıları dinleyip en içten , en saf halinle deliler gibi ağlamak. gerçek yalnızlığı yaşamak. 6.bazen yanınızdayken bile özlersiniz.. yakın zamanda uzaklara gidecekse,kısa bi süreliğine gelmişse yanınıza özleminiz hiç bitmeden onun geri gitmesiyle devam eder..o yanınızdayken aklınıza göremiceğiniz zamanlar gelip durup durup sarılırsınız..o bu davranışlarınıza bi anlam veremese de hiç önemli değildir.içimden geldi dersiniz..kötüdür..fenadır..dayanılmazdır.. 7.insan sağlığına zarar bir durum... dün gece ben uyurken düşümde benimleydin fütursuzca... ... ... bu sabah annem uyandırdı diye beni ağladım saatlerce... nerdeyiz şimdi? 8.acı veren bi hadisedir. öle bi acı verirki etrafdında mutlu olucak onca şey varken sadece bunu düşünmekten ve özlemden insan kendi kendini yer. 9.özlemin şerrinden kaçamamak. sarılmayı öpmeyi geçip ''uzaktan bir kere görsem yeter'' der bazen insan. telefona olan mahkumiyet yüzünden tiksinir insan teknolojiden de, sevgisinden de, sevgilisinden de. böyle ayrı gayrı mı geçecek zaman? evet. beklemekle geçecek zaman, göremeden, sarılamadan, göz göze gelip kopamadan, bakışamadan,öpemeden ve yapamadağınız bir sürü şeyin sadece özlemini çekerek geçecek zaman. ben kötü değilim, durum bu. beklemek kolay mı sanki. 10.8-9 gün göremeyince bünyeye zarar verir bu eylem yaptıklarınıza sizde anlam veremezsiniz birde yanındayken bile özlemek vardır o da sapkınlık derecesinde sevgiden ötürü birşeydir (sürekli sarılmak öpmek istemek) 11.mesafeyle ilgili değildir, sevginizin kat sayısıyla alakalıdır. bazen akşama göreceğiniz sevdiğinize duyduğunuz özlem, kmlerce uzaklıktaki sevdiğinize duyulan özlemi kat kat bastırabilir. 12.yaşamayı özlemek, elini tutup hiç bırakmamayı özlemek, sesinin hep kulağında olmasını özlemek, gözlerini özlemek, konuşmayı özlemek delicesine, belki de saatlerce gözlerine bakıp hiçbirşey söylememeyi özlemek, hiç konuşmadan anlaşabilmeyi özlemek, ağlamak istediğin zaman omzunu özlemek, o yumuşacık sesini özlemek.... sen 'i özlemek, kaybetmemeyi özlemek... 13.yürek yakar, iç acıtır, fena bi hadisedir. görmek istersin resmi yetmez hasretini dindirmeye, telefonda derman olmaz. alışılmış bi koku gelir yürürken birden burnuna, sürpriz yapmak için erken geldi o burda deyip heyecanla etrafına bakarsın, yoktur.. bazen nefes almak bile ağır gelir uyuyarak geçirmek istersin onsuz zamanını, göğsüne yatıp uyumayı hayal edersin, o gelene kadar böyle geçirirsin zamanı.. 14.dayanılmaz seviyedeyse eğer yer zaman düşünmeksizin böğüre böğüre ağlatabilecek durumdur.sokakta "o"nun kokusunu duyunca bile çılgına döner insan.keşke keşke burda olsa birkerecik dokunsam birkerecik baksam diye sabaha kadar uyutmayan durum.kimseciklerin yaşamasını istemediğim gönül yakan durum. 15.12000 km uzaklıktaki sevgiliyi özlemek en kötüsüdür, en acil durumda yanında olamayacağını bilmek öldürür, özleminden hergün ağlamak hayata bile küstürür. hayatının tekrar tekrar oynayan 5 saniyelik bir sahnede takılı kalmasını dilersin, onu tekrar tekrar öpebilmek için. 16.ÇARESİZLİK 17.diğer özlemlerden farklıdır, diğerlerinden daha sıkı sarılmak istemek, koklayip öpmek istemek, gözlerinin içine bakarak, kavuşacağımızı biliyordum diye haykırma zamanını beklemektir. ilişkilerin en güzel zamanlarıdır belki de, heyecan katar, farklıdır.. 18.yanina gitmek istediğinizde almayacaklarsa sizi sınır kapılarından, geçebilmek için "başımıza kalmayacağını ispatla" diye bir sürü işlem yaptırmanı isteyeceklerse, siz uçak biletinin parasını bile zorla denkleştirebilirken bir sürü ıvır zıvır masraf çıkaracaklarsa, bulamayacaksanız o parayı, gidemeyecekseniz, gidebilseniz de ya da o gelebilse de kavuşma birkaç gün olabilecekse ve bu kavuşma günleri her zaman önünde ve arkasında hasret dolu aylar bulunduracaksa ve hiçbir zaman doyamayacaksanız apayrı özlenir sevgili.. ayrı ayrı özlenir.. sürekli özlenir.. 19."nerdesin ey güzel sevgilim neredesin ey benim canım canan'ım, gözümün bebeği ey gönlümün sultanı, baharım, çiçeğim…. anlamadın mı olmaz bu beden sensiz yürümez bu vücut ruhsuz neye yarar boyle yasamak gel artık gell yoksa sönüp gidecek bu ruhsuz beden sensiz!!!" mısralarını sevgilinin gözlerinden yaslar getirerek söyletebilecek hadise. 20.zordur aslında sevgiliyi özlemek. "beni özledin mi?" sorusuna "evet" demek o kadar da kolay değildir. özlersin ama bu özlem her zaman duyduğun sevgili kişisinin bedensel özlemi değildir. özlersin çünkü onun yanındayken kalbin bir başka atar, özlersin çünkü onun yanındayken zamanın nasıl geçtiğini anlamaz ve zaman hep hızlı aksın istersin, özlersin çünkü sen bir anda sevdiceğin olmuşundur ( birbirlerini tamamlayan çiftler ruh ikizidirler). özlemek kolaydır ama bir o kadar da zordur. her insan "özledim seni" der ama o iki kelimeyi ağzınızdan çıkartmak kadar zor bir kelime hemen hemen yoktur ( seni seviyorum dışında). sevgiliyi özlemek özeldir, sevgiliyi özlemek çölde su aramaya benzer çünkü karşınızda bir anda onu görünce bir bebeğin eline verilmiş lolipop gibi neşelendirir. (seni çok özledim) |
|
|
|
07-08-2008, 00:32 | #2 |
21."ozlemek" sözcüğünün yetersiz kaldığı durumdur. 1 saat içinde en az 59 dakikayı sevdiğinizi düşünerek geçirirsiniz. zamanla kavga etmeye başlarsınız. düşünürsünüz "bir tek sizinle midir alıp veremediği bu zaman denilen şeyin? sevdiğiniz yanındayken bu kadar çabuk geçiyor da, neden o yokken yavaşlıyordur ki? hem bu haksızlık değil midir? zaten o'nun nefesi sizinkine değmeyince nefes almak bile zorlaşmaktadır. yok, kesin sizinledir derdi."
sevgiliyi özlersiniz; çünkü o yanınızda yokken boş hissedersiniz; evet kalbiniz onun sevgi ve aşkıyla doludur; durup dinlenmeden aklınız neyle meşgul olursanız olsun onu düşünüyordur; ama... şurada, yanınızda olsa; elinizi tutsa, sadece ona uzun uzun bakabilseniz bile yetmez mi size? yeter, yetmeli aslında... fiziksel bir özlemin daha fazlasıdır sevgili özlemek; insanın çok yoğun bir biçimde sevip, yokluğunda bile yanındaymış gibi hissetmesidir. nereye baksanız onu görmek, her şeyi onunla ilişkilendirmektir... onu göreceğiniz günleri iple çekmek, sanki kavga edince zamanla daha çabuk geçip size öfkeleneceğini ve daha bir hızlı akıp gideceğini, sizi sevdiğinize daha çabuk kavuşturacağı gibi anlamsız bir yanılsamaya düşmektir her seferinde bıkıp usanmadan... en az yanında olduğunuz kadar yakınlaşmaktır sevdiceğinize düşüncelerinizde ve yüreğinizde... 22.yoktur sevgiliniz yanınızda. nerede olduğunun bir önemi yoktur. yanınızda olmamasıdır tek önemli olan o sırada. siz neredeyse dakikada bir bakarsınız saate. yalnızsınızdır; vakit geçmiyordur; sevgiliniz sizden çok uzaktadır. adını koyamadığınız; hani o hep "gelip boğanızda düğümlenen bir şeyler" vardır ya, nasılsa bu gerçeklik oyununda yerini almıştır ilk sırada. nefes alırsınız; dersiniz "bak bir nefes daha tükettim, demek ki vakit geçiyor." gecenin bir yarısı, hadi doğrucu olalım biraz daha, sabaha karşı o anda okumayacağını bilseniz dahi mesaj atarsınız ona. onu öyle çok özlersiniz ki; onun yanında olmadığınız için kendinize mi yoksa sizin yanında olmadığı için ona mı kızmanız gerektiğini bilemezsiniz bile. umrunuzda da değildir hani. insanın içini acıtır bazen sevgiliyi özlemek, öyle tatlı ve derinden bir acıdır ki bu; varlığı için bile mutlu olursunuz. onu size o anda, o tarif edemediğiniz özleminize eşlik eden, onunla birlikte çıkagelen acı hissettiyor olsa da; sevdiğiniz için mutlu olursunuz onu; şu ya da bu şekilde zaman geçtiği ve kavuşmanızın geri sayımı yapıldığı için-zamanın kendisinin bile haberi yoktur belki bundan- gözlerinizi yummadan önce şükredersiniz sessizce... daha az bekleyeceğiniz için ona sarılabilmek için, kum saatindeki kayan kumların sayısı azaldığı için... 23.okurların da başlarına gelen durum olsa gerek; sevgili özlemi "hayır aglamaklı cümleler kurmuyorum sadece sözlerime toz kaçtı..." 24.söversin 8 saat uzaklığı, onsuz geçen zamanı, yolları.... özlersin ellerini, gözlerini, nefesini, güldüğü zaman yüzündeki çocuğu özlersin onu göreceğin için artan kalp atışlarını, keşke dersin hep keşke yanımda olsa kızdırsam onu hatta kavga etsek ama yanımda olsa, sarılsam sıkı sıkı bırakmasam keşke göğsüne yatsam elini tutsam bırakmasam keşke boynuna atlasam öpsem herkes görse onu nasıl sevdiğimi keşke keşke.... yolda yürürken bir koku gelir burnuna dönüp bakarsın sevdiğinin kokusunu çalan insana.onunla geçtiğin yollar hesap sorar sanki canın acır, ne söyleyecek kelimen ne verecek cevabın olur.yanakların acır aşk gözlerinden yanaklarına akarken canını acıtır.kimse bilmez, kimse anlamaz.gece olur başını yalnız koyarsın yastığa özlersin.bir şarkı duyarsın gözlerin dolar ardından bir tane daha canın acır. elele aşıklar görürsün yüzünü çevirisin onunla aynı şehirde nefes almayı özlersin, zaman boğar, zaman acıtır, zor gelir nefes almak, zor gelir sensiz yaşamak, zor gelir sadece sesini duymak, zor gelir heran karşılaşıcakmış gibi bakmak etrafa....... seni özlemek, sendeki beni özlemek seni özlemek, sendeki çocuğu özlemek....... zor gelir 25.SEVMEYİ SEVİLMEYİ ÖZLEMEK 26.normalde dinlemediğiniz, duyduğunuzda burun kıvırdığınız bir slow şarkıda bile onu hatırlamaktır. içinizden bin tane düşünce geçer ve bunları söylemek isterken boğazınızda düğümlenir ama yutkunursunuz. özlemek kişiden kişiye değişir ama sevgili kişisi uzaktaysa daha bir koyar adama. 1 saatin 59 dakikası onu düşünmektir, acaba ne yapıyor diye kafayı yemektir ve en sonunda da tırlatmaktır. 27.bu his sarmaya başlayınca bünyeyi tüm imkanların seferber edilebileceği durum. örneğin sevgili artık gözünüzde tütüyor ve hayali bir şekilde muhtelif yerlerde onu görebiliyorsanız saat 19.00 da otobüse binip gece yarısı yanında olup, 1 saat kokusunu duyup, tekrar otobüse binip aynen işe geri dönebilirsiniz. 28.uyanırsınız, bakarsınız eliniz, kolunuz kısacası vücudunuz tamam ve sapasağlam, nedense yine de bir şeylerin yokluğunu hissedersiniz, temeli oluşturan bir şeylerin. kendinizi mumya gibi görürsünüz, tüm organlarınız güzelce kavonozlara konulmuştur falan. sonra eliniz mütemadiyen sızlayan kalbinizin üstüne gider, kalp atışlarını duyarsınız; ama o kalbin attığı kişinin çok uzakta olduğunu bilirsiniz. onun yanına gidince tamamlanacaktır her şey, sabahları eksik uyanıp gece yumoşa sarılınıp uyunmayacaktır. (bu sabahların bir anlamı olmalı) nefes alırken, bir şeyler yaparken hep beyninizin onu düşünmesi, alakasız bir kelimenin onu çağrıştırması, özleminizin sevginizi katlaması. 29.bazen yaşanılan herşeyin özlemden olduğunu bilirsin.sabah kalkarsın ,sevinçle uzanırsın telefona sesini duymak için, konuşmaya başlarsın sanki birazdan yanına gidecekmişsin gibi sevinirsin.sonra zaman hatırlatır herşeyi ,o senden çok uzakta , hiç tanımadığın,bilmediğin bir şehirde yaş***** devam etmektedir.bu yüzden değilmidir tüm sorunlar , özlemin verdiği büyük sancıdan gelmezmi acı? onu iliklerine kadar özlersin , içinde sanki o akar kan yerine..çok özlersin , ağlarsın çoğu zaman.çünkü o yokken hep bir yanın ek******.bir zaman sonra özlem kırgınlığa dönüşür .sevdiğin anlamaz senin hallerini , sen özlersin hemde nefes almak gibi! |
|
07-08-2008, 00:32 | #3 |
31.havasız yaşar mı insan?ya susuz? mümkün mü sevgisiz yaşamak?ya özlemek?o da hayatın bir parçası işte.sevmenin bir parçası... her an aklındadır o zaten.her saniye özlersin hatta yanındayken bile.gözlerine bakarsın,dudaklarına bakmayı özlersin.ellerini tutarsın,yanaklarına dokunmayı özlersin. konuşursun,susmayı özlersin, susarsın,sesini özlersin.yanında olup da dokunmadığın her an hem sana hem ona zulüm gibidir.yanında yokkense daha acıdır özlemeler.durursun düşünürsün.aklına onunla geçirdiğin güzel bir an gelir.gülümsersin.günün hep onunla geçer,hep gülümsersin. insanların şaşkın bakışlarına aldırmadan,kulağında kulaklık,otobüste etrafına bakınarak gülümsersin.her yerde onu görürsün alakasız bile olsa o vardır her yerde.çünkü o dünyandır.o ailendir.o sendedir ve sendir. için ürperir otobüsteki soğuk demiri tutarken. 'yanımda olsa beni sarardı belimden,o demiri tutturmazdı bana' dersin.sonra elele oturan bir çift takılır gözüne.bedenin sarsılır.ruhun sarsılır sessizce,kimse bilmez, bilemez o duyguyu senden başka. özlersin,o mükemmel gülümseyişi gelir gözünün önüne, dizlerinin bağı çözülür sanki onu görmüşsün gibi.yerinde duramazsın.heyecan basar içini dışını kaplar o duygu.delice seviyorum seni dersin içinden.onun seni duyduğunu bilirsin.derin bir nefes çekersin içine.sanki o dolmuş gibi olur içine. onun soluğuyla can bulduğun, o ilk tanıştığınız günü hatırlarsın. gözlerine bakamadığın,titrediğin, korktuğun, heyecanlandığın o unutulmaz günü. yaptığı her hareket,giydikleri,duruşu, her şeyiyle aklındadır.gözünün önüne geldikçe heyecanın artar.daha çok özlersin.ah bi görsem, tek bir saniye...yaşadığımı hissetsem yüreğinde,gözlerinde aşkımızın kıvılcımını tatsam şimdi, dudaklarının kızılına dokunsam... içiniz dolup taşar onunla...onunda aynı şeyleri hissettiğini bilmek mutluluk verir size.bir mesaj atmak için alırsınız telefonu elinize.tam yazacakken ondan mesaj gelir.yazacağınız şeyleri yazmıştır.içiniz daha bir şenlenir.aranızdaki duygusal bağdan duyduğunuz hoşnutluk sizi ona daha da bağlar. benliğinizde duyumsarsınız onun deli sevdasını.her gece yatarken onu hayal edersiniz.kalktığınızda eliniz telefona gider.günaydın der uyandırırsınız.ilk sizin sesinizi duymalıdır,sizinle uyanmalıdır.sizi de onu da mutlu edicek olan budur çünkü...sevgiliyi özlemek, sevgiliyi sevmek,sahiplenmek ve ona bağlanmaktır aslında.onun yüreğindeki cennete girmektir bir nevi. 'o' olmaktır...
32.sevdiği yemeği pişirip yiyememektir, diş fırçasını hala banyoda tutmaktır, koca şehirde yalnız hissetmektir kendini. sevgiliyi özlemek hüzündür, kendinin yarısı yok gibidir. işte böyle birşeydir sevgiliyi özlemek, beklemektir. cansuyudur damarlardan akan ılık ılık. tüller arasında hayal meyal hatıralar, dans ediyor güneşin ışığında. hüzün, sevda yumağımda ilmek ilmek, özlüyorum içimi acıtan sevdan ağır, kapıda bıraktığın busen, kadehte son şarap, hasretin okları, yüreğime saplanırken. ölüm yokluktur. sen cansuyum, damarlarımda dolaşan. çiçek bahçemdeki rüzgar, hayata tutunmak isteyen ben, rüzgara ne kadar dayanabilir. 33.mide ağrısı gibi bir şey. içinizde sürekli kımıldayan karıncalar ordan oraya saniyeleri, dakikaları, saatleri ve hatta günleri taşırlar; sabaha, öğleye, akşama, yarına... sevgilinizi özlerken zamanın neden izafi bir kavram olduğunu anlarsınız. karıncaların aslında sanıldığı kadar hızlı hareket etmediğini de... 34.her gün görmeye alıştığın için bir hafta istanbul'a gitmesinin insanda boşluk yarattığı hadise. ben de bu arada ankara' da ki seminere katılarak aradaki boşluğu gidermeye çalıştım. neyse ki günler geçti ve yarın burada. ilginçtir ki her gün konuşmana rağman yanında olmanın hazzını alamıyor insan. alışkanlık mıdır? başka birşey midir? bilinmez... 35.işyerinde laptopunun arka planında ikinizin resmini görünce içinin bir hoş olması demek. onu biraz önce aradığını unutup tekrar aramaya yeltenmek demek. ankara'ya arkadaşınla gidip dışarıya çıkmak yerine öğretmen evinin barında canlı müzik dinleyip bir bira içmek demek. 36.eğer şimdi ayrılmamış olsaydık özlerdim diyeceğim olgu... 37.o zamanlar yolların verdiği acıya alışmak,,varlık içinde yokluk çekmek,, yanına gitmek için her fırsatı değerlendirmek,, yanına gittiğinde bile sanki hep uzaktaymış gibi sanmak,,kısıtlı anların çabucak tükenmesi ,,bir ömrü birlikte geçirmek istemek,, sonrasında geride kalan gözü yaşlı sevgili ve dönmek zorunda olduğunuz hiçbir zaman sevemeyeceğiniz bir şehir.. şimdiyse yılların acı vermesi,,ayrılığı kabullenmemek,, yokluğuna alışamamak,, her telefon çalışında o sanmak,, her gece ağlamak,, yollarını gözlemek,, özlenmeyi özlemek,, kokusunu özlemek,, kavgaları özlemek,, hiçbir şey yapamamak,, isyan etmek,, beklemek dönünceye kadar beklemek,, aşkın gücüne inanmak,, sozsuza dek sevmek.. 38.tam olarak şuan hissettiğim şeydir..kendisi sözlükte çaylak olmaktan sıkıldığı için kendi sözlük sitesini kurmakla meşguldür,dünden beri bununla uğraşıyoo..alacağın olsun sözlükk..alacağın olsun sevgili.. (deliler gibi özledim) 39.bir şeyler ölüp durur içimde... 40.o* yokken nefes almanın, onun kalpteki bedelini anlamanın yegane sebebi. 41.uzaklık yakınlıkla, özü, mesafeyle ilgili gibi görünse de bu mesele, kazın ayağı öyle değildir. bazen gözlerinin içine baktığında bile özler insan sevdiğini, karşısındayken, elleri ellerini okşarken bile özler.. (öyle de bir şey) |
|
07-08-2008, 00:32 | #4 |
42.beni bekleme diyen sevgiliyi özlemek kadar acısı yoktur sanırım. ben daha kötüsünü görmedim.
43.en manalısı yanındayken özlemektir.güseldir, çünki kavuşmak eldedir. 44.çok zor bi durum olması yanında bilimsel olarak açıklanmış sağlığı tehdit edici yanları vardır.(ör:kalp krizi,depresyona girme) o kadar çok özlemişsindirki;herkesten çok herşeyden çoktur özlemin.ne anne ne baba ne kardeş düşünürsün.göstermez vefasız yüzünü bir kere 45.anlatmaya kelimelerin yetmediği durumdur. bazen mecburiyetten görüşemezsiniz ya hani yapmaya mecbur olduğunuz şeyler vardır işte o zorunlu işler ilişkinin baş düşmanıdır.yaşadığınız kutsaldır! hiç bir şeyin, hiç bir insanın bu kutsallığı bozmaya hakkı yoktur.bozmak bir yana o'na en ufak bir zarar wermeye hakkı yoktur! elimizde olmayan bu ve türevi şeyler ilişkiyi aksatır ya da aksatır gibi görünür.görüşemezsin, sesini duyarsun bir tek.ve bu sana yetmez, yettiremezsin ki ruhuna.. mutsuzsundur, yemek yiyemezsin, içinden hiç bir şey yapmak gelmez, her an'ında o vardır, aklından çıkartmazsın.aklından çıkartmak da istemezsin ki zaten.o'nu göreceğin anın hayaliyle yaşarsın.ona sımsıkı sarılacak ve bir daha izin vermeyeceksindir gitmesine. ama bilrsin ki gitmek zorunda.işte o zaman buruk bir şevinç kaplar içini. tamam gördün, sarıldın, sewdin, bitirdin içindeki özlemini! peki şimdi? bak yine gidiyor.bak yine gideceksin. sevgiliyi özlemek güzeldir.ağlatır, acıtır.ama o'nu özlüyor olmak bile mutlu olmak için yeter zaten sana.tedavisi olmayan bir hastalıktır.herkes yaşamalı, herkes yaşatmalıdır. o'nu her gün daha çok özlersin, sıkılmak ne kelime o'na her gün bir daha bir daha aşık olursun...o'na sımsıkı sarılır ve bir daha bırakamazsın.. ö z l e d i m !! 46.nefessiz kalmak 47.daha gideli 20 gün olmasına rağmen havadaki meltemde onun kokusunu duymak ona benzeyen ufak bir kıza bakıp metroda ağlamak olur olmadık şeylere kızıp etrafınızdaki insanları gereksiz yere kırmak işin kötüsü kimse sizin ne yaşadığınızı bilmez sadece bu şekilde bi yerlere itiraf olarak yazarsınız belki bu rahatlatır diye beraberken sıradan dakikaların bile ne kadar değerli olduğunu anlarsınız elleriniz üşür gece yattığınızda özlemin yanında bir de baş ağrısının verdiği uykusuzluğu tadarsınız ağlayarak sevgiliye uzun uzun mailler yazarsınız içinde bir sürü bozuk cümleler anlam kargaşaları olabilir bunların hiç bir önemi yoktur (bunun içinde de olabilir) yaşadığınız yerde eksikliğin o değil de fazlalığın siz olduğunu düşünürsünüz hiç bi işe yaramadığınızı hiç bişi yapmak istemediğinizi farkedersiniz günleri satyarsınız ama biteceği yoktur tekrar buluşacağınız günü beklersiniz saatlerce sarılacaksınızdır çok özledim çoook !! dedirten durumdur 48.ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir... beynimi uyuşturuyor özlemin... çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum.. yokluğun, hatırlandıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp sürekli bir boşluğa dönüşüyor. sabahlara seni okşayarak başlamaları, akşamları her işi bir kenara koyup seninle baş başa karşılamaları özlüyorum; oynaşmalarımızı, yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü... nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne yumuşak, bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken... ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken... hasta olduğunda, o korkunç kriz gecelerinde günler, geceler boyu nöbet tuttuk başında... o şen kahkahalarına yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek... "atlattı" müjdesini kutlarken yorgun bedenindeki yaraları okşayarak, doktorun böldü sevincimizi: "yaşayamaz artık bu evde... yüksek binalar ve beton duvarların gri kentinde" dedi, "o gitmeli... ve kendine yeni bir hayat çizmeli..." bilsen ne zor, gitmen gerektiğini bile bile "kal" demek sana... ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unutmandan geçtiğini bilmek... gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğumuzu görmek ve sana bunları söyleyemeden "git artık" demek... "beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın mutluluğa" demek sana ne zor... sesimi, kokumu çekip alıvermek beyninden, sesin, kokun hala beynimdeyken... seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden... yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek... ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın arka koltuğuna, birlikte güneşlendiğimiz onca yazı, yan yana titreştiğimiz onca kışı, paylaştığımız bunca acıyı, onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına, arkadan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor... ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "hızla uzaklaş buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek... yokluğunu beklemek, ne zor... bunları düşündükçe, şu anda uzaklarda bir yerlerde üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. bütün engelleri aşıp, terk edilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları, yalnız bulvarları arşınlayarak sana ulaşmak, sessizce başını okşamak, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak ve yavaşça üzerini örtmek geliyor içimden... paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe dönüşmesinden hicran duyuyorum. gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde, terk etmişlere özgü bir terk edilme korkusunu da yüreğimin derinliklerinde duyarak sana koşmak, yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek ve "dön bebeğim" demek istiyorum: "geri dön... kulüben seni bekliyor..." 49.her şeyi değiştirdin bende ama zorlandığın nokta şu melankolim oldu değil mi ?? kalbim beynime oranla daha büyük ve duygularım da düşüncelerimle birleşip tüm ruhumu sarıyor. ben memnunum bundan çünkü hayatı somut maddesel şeylere bağlamaya korkarım, diğerleri gibi olmaya korkarım. farklı olmaya çalışmak, absürd şeylerle kendimi tatmin etmek değil benim amacım, "onlar" olmamak. sokaktaki adamdan zayıf olayım, aşağıda olayım, ondan alçak olayım, bir hiç olmayı bile kabul ediyorum ama "o" olmak istemem. hassasım, fazlaca duygusalım ama bunun bir sınırı bir limiti olamaz ki... en büyük fiziksel darbeleri bile sindiririm çünkü vücudumu sevmiyorum ve beş para etmediğini düşünüyorum. ama en ufak sözlere bile günlerce, aylarca takılırım çünkü ruhumu seviyorum ve her ağladığımda hala bir ruha sahip olduğumu görüyorum. aile önemli elbet. dediğin gibi geçer gider bu kavgalar, belki de arkamda durmak isterler ama beni yükseltemezler. çünkü onlar benim ailem, beni dünyaya getirdiler ve bu şekilde fiziksel bir bağ var. ben bana ruh bağıyla gelecek insanı istiyorum. ben ağladığımda sevdiğim adamın bana sıcacık sarılıp tüm kokusunu bulaştırmasını, benimle bütünleşmesini istiyorum. madem bugüne kadar adil olmayan, boğazına kadar yalana ve pisliğe batmış çürük bir hayatı sürdük, ona uyduk....... ....... artık o bize uysun, o bizi sürsün. her şeye uyum sağlayabilen, herkesle ilgilenmeye çalışan ve yardımına ihtiyaç duyulan bir kız olmuştum. ben bir yandan yanıyor, bir yandan herkese yardım ediyordum.kimsenin kusurlarıyla ilgilenmedim, açıklarını görmezden geldim, eksiklerini gidermeye çalıştım.koca bir boşluk olmama rağmen çevremdekileri doldurmaya çalıştım.ama artık nefret ediyorum gördüğüm her şeyden, bildiğim her boktan.beni rahatsız ediyorlar, huzursuz ediyorlar. güçlü olsan neye yarar ki, hayatı yenemezsin. ama şöyle bir şey var ; Bukowski nin dediği gibi "ben hayata göre değilim, hayat bana göre değil" diye düşünüp hayata uyacağımıza hayatı bize uydurmaya çalışmak lazım. bir yandan kürek çekip bir yandan kafalarına kafalarına vurmak lazım, yan kesicilere kafa atmak lazım, köşe başında hainlik düşünen her pisliği canlı canlı yakmak, kızgın közlere atmak lazım. insanları izleyip yedikleri haltlara sessizce nefret duymak, kötü olan her şey karşısında köşeye sinip sessizce ağlamak kar etmiyor. ateşe ateşle karşılık vermek gibi bir mantıktan da nefret ediyorum, asla onlar gibi yapamam ben, kendi yöntemlerimle, kendi çekmişliklerimle yakmak isterim hepsini. diri diri gömmek isterim onları ait oldukları bok çukuruna. hayata karşı sadece senin elini tutmak istiyorum ben. yakacağımı yakıp göçüp gitmek de istemem buradan, senin kokunu duymak istiyorum ben. çünkü dünyanın en güzel kokusu, en hoş büyüsü, en tatlı ruhu sende var. ve kalbine inanıyorum, bedenine tapıyorum. senin içinde yaşamak ve düşündüğün, gördüğün tek ve daimi insan olmak istiyorum. ya hayat bana uyar ya da resti çeker ama ben ruhlarımıza karışıp sonsuza dek yaşayacağımı biliyorum. seni çok seviyorum gel öp beni, gözlerimi kapadım.. (artık çok uzakta olan sevgiliye) 50.kokusunu alamayacağım kadar uzaklaştığı an da hissettiğim duygu... |
|
07-08-2008, 01:15 | #5 |
ewt sevgi herseyden degerli bence paha bicilmez....
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|