Selçuklularda Hükümdar
Hükümdar
Töre ve müesseselerin tanıdığı haklarla devletin tek hakimidir. Sultan ünvanlı hükümdârlara umûmiyetle Sultânülâzam denilirdi. Türklerdeki Hâkan veya Kağan, batıdaki imparator kelimelerinin karşılığıdır. Sultan, Türkçe adının yanında İslâmî ad da taşırdı. Halîfe tarafından künye ve lakab da verilirdi. Sultan merkezde oturur, ülke toprakları hânedan mensuplarınca idâre edilirdi. Merkeze bağlı beylik ve atabeglikler vardı. Sultanın hâkim olduğu ülkelerde adına hutbe okunur ve para basılırdı. Fermanlara ve dîvânın kararlarına büyük sultanın imzâsı yerine tuğra çekilip, tevkiî (nişan) yazılır ve emir ondan sonra yürürlüğe girerdi. Harplerde ve devlet ileri gelenleriyle yaptığı seyahatlerde, hâkimiyet işâreti olarak başının üstünde atlastan veya altın sırmalı kadifeden yapılmış çetr (hükümdar şemsiyesi) tutulurdu. Çetre, sultanın ok ve yaydan meydana gelen armaları işlenirdi. Hükümdarlık sarayının kapısında veya saltanat çadırının önünde, namaz vakitlerinde, günde beş defâ nevbet (mehter) çalınırdı. Sultan, haftanın belirli günlerinde devlet ileri gelenleriyle yüksek mevkili memur ve kumandanları huzûruna kabul edip, memleket meselelerini görüşür ve ahâlinin hâlinden haberdâr olurdu.
|