02-25-2009, 03:41 | #1 |
Niçin müslüman oldular?
Niçin Müslüman oldular ? Sandra La Bianca, çocukluğunda kanguru, inek ve koyun yetiştiren bir köylü kızı. İşte kendi dilinden Sandra'nın İslam'a giriş hikâyesi: Tavşan ve tilki avlamaya giderdim. Büyüdüğüm ortamda pek dini mevzular bilinmezdi ama ben tanrıya inanırdım ve geleneksel İtalyan edebiyle büyüdüm. Geleneksel İtalyan ailesinde kızlara çok dikkat edilir ve kızlar muhafaza edilir. Her Pazar ailemle kiliseye giderdim ama bu yüzeysel bir şeydi; gerçekten ne için yapıldığını anlamazdım. Hz İsa ve Meryem sadece kilisede yer alan heykeldi benim için. Saf bir köylü kızı İslam ve Araplarla alakalı hiçbir bilgim yoktu.16 yaşıma gelene kadar şehir bile görmedim. Saf ve toydum. Bu, benim açık sözlü ve doğal olmama vesile idi. Hislerimi açık açık ifade edebiliyordum. Şehir insanlarında gördüğüm bu konudaki eksiklikleriydi, diğer taraftan köy insanı, diğer insanları olduğu gibi kabul ediyordu. Köyde erkekler genelde tarlada ve köy hayatının tadını çıkarıyor. Traktörler, motorsikletler, atlar, avlanmalar, köy hayatı tam anlamıyla erkekler için bir cennet gibiydi. Genç kadınlar daha çok şehir hayatındaki parıltılı hayatı istiyordu. 16 yaşında parlak şehir hayatına olan ilgim dolayısıyla köyden ayrıldım. İtalya'nın Avustralya'da yaşayan en geniş ailelerinden birinin çocuğu olduğum için, şehirde hiçbir şekilde kalacak yer problemim yoktu. İlk Müslüman arkadaş ve Ramazan İlk olarak resepsiyonda işe başladım ve orada Güney Afrikalı Müslüman bir kızla tanıştım. Adı Tasneem idi. Başörtülü değildi ama her zaman helal yiyip, helal içmeye çalışıyordu. Ramazanı ilk olarak ondan öğrendim. Müslümanlardan çok etkilendim. Onların içtenliği, kibarlık ve sevecenliği beni cezbetti. Kendi dünyalarında içten ve rahat tavırları beni o kadar çok hoşnut etti ki. Özellikle de Afrikalıların tavırları çok sıcak ve içtendi. Avrupalılar sürekli olarak ilişkilerinde setler koyuyorlar, ırkçı davranıp kendilerini üstün görüyorlar. Evlendikten sonra gelen İslami hayat Müslümanlarla kaynaştıkça günde beş kez namaz kıldıklarını gördüm. Ama kocamla evlenene kadar tam olarak İslam'ın ne demek olduğunu bilmiyordum. Kocamla tanıştıktan sonra hemen beni anne ve babasına götürdü. Ciddi bir şekilde benimle evlenmeyi düşünüyordu ve sonunda evlendik. İslam diniyle alakalı derslere başladım ve giyiniş tarzımı değiştirdim. Uzun etekler ve bol gömlekler giymeye başladım. Rahman olan Allah'la alakalı şeyler öğrendikçe hayatın tadının, güzelliklerin ve uyumun daha da arttığını gördüm. Benim yetiştirildiğim Katolik inancında insanlar ne yaparlarsa yapsınlar, Hz. İsa'nın onların bu günahlarını örteceğine inanılırdı. En büyük imtihanım başörtüsüydü Herkesin ayrı bir imtihanı var. Benim en büyük imtihanım da başörtüsünden oldu. Benim imajımı çok değiştirdi. Evde, köyde, işte, tarlada, her yerde insanlar niye başörtüsü taktığımı soruyordu. Uzun kıyafetler giyiyordum ve başörtüsü takıyordum. İlkin babam, arkadaşlarımı rahatsız edecek şeklide giyindiğim zaman onlara saygısızlık yaptığımı düşünüyordu. Onun, saygısızlık yapıyormuşum gibi düşünmesinden çok rahat oldum. Ama Allah'ın lütfu ile şunu gördüm ki; Allah'ı hoşnut etmek, kulu hoşnut etmekten daha da önemliydi. Taviz yok Kendi kendime hiç taviz vermemem gerektiğini söylüyordum. Çünkü yaptığım şeyin doğru olduğunu biliyordum. Uzlaşma yolunu seçersem İslam adına elimde hiçbir şeyin kalamayacağını biliyordum. Başlangıçtaki yaşadığım başörtü sıkıntısı bana, başörtüsüyle alakalı daha da hassas olmam gerektiğini öğretti. Artık erkekler bana yaklaşmıyordu ve daha da saygı gösteriyorlardı. Bunu tüm kalbimle hissediyordum. Kadınların bir hazine olduğu ve onu sadece ehline vermek gerektiğiyle alakalı görüş benim çok hoşuma gidiyor. Kocam ve ailesinin desteği Bir grup arkadaşımın çalıştığı şirkette ilk olarak Şahadet getirdim. İslam'ın gerçek olduğunu hissediyordum ve İslam'a açtım. Kocam ve onun ailesi benim başörtülü olmamı destekliyordu ama tam anlamıyla başörtüsü takmam vakit aldı. Benim Müslüman olmama Müslüman topluluk ilk önce çok sıcak baktı. Ama zamanla, büyük bir bölümü Arap ve Türk olan etrafımdaki Müslümanlar, kendi kültürlerine uygun bir şekilde bazı şeyleri yansıtmadığımdan dolayı beni eleştirmeye başlamıştı. Müslüman olduktan sonra, son üç yıl içinde bir grup samimi Müslüman arkadaşım var. Ama Müslüman kadınlar kendilerinden farklı olan insanların Müslümanlığına alışmada zorlanıyorlar. İnşallah Müslüman kadınlar, kendi kültürlerinden farklı olan yeni Müslümanlara daha hoş görülü, anlayışlı ve sabırlı davranırlar. |
|
|
|
02-26-2009, 23:24 | #2 |
NİÇİN MÜSLÜMAN OLDULAR?
Başlıktan anlaşıldığı gibi bu bölümde başka dinden oldukları halde islamiyeti kabul edenlerin ibret dolu hayatlarını bulacaksınız.Bunları okuduğunuzda dinimizin yüceliğini bir kere daha kalplerinizde hissedeceksiniz...Bernard Shaw bile:"Dünya için bir tek din seçmek gerekirse,bu muhakkak İslam dini olacaktır."demiştir.Allah izin verirse elimden geldiği kadarıyla 15 günde bir veya ayda bir farklı kişilerin hayatlarını sizlere aktarmaya çalışacağım.Allah'a emanet olun... 1-Catherine Delorme 2-Yusuf İslam 3-Muhammed Alexander Russel Webb 4-Malcolm X 5-Albay Donald Rockwell Catherine Delorme(Sicilyalı) Sicilyalı heykeltraş bir babanın çocuğu olarak 1901'de doğdu.Çocukluğu Cezayir'de geçti.1.Dünya Savaşı sırasında Fransız bir doktorla evlendi.Eşinin tayini üzerine Tunus'a gitti.Müslüman olduktan sonra Hidayetullah ismini aldı. Tunus'ta iken İslamiyete duyduğum alakadan dolayı müslüman ailelerle yakınlık kurdum.Fakat İslamiyetle ilgili sorduklarıma tatminkar cevaplar alamadım.Birgün dostluk yaptığım fakir müslüman bir ailenin kızı bana islami kadın kıyafeti giydirdi.Aynaya baktım,kıyafetimi çok beğendim.O gece rüyamda Kabe'ye gittiğimi gördüm.Rüyamı tabir eden müslüman hanım;"Bir gün mutlaka hacca gideceksin"dedi. Birgün küçük bir sokaktaki mütevazi dükkanında,sanki bu dünyaya ait biri değilmiş gibi duran,derin bir düşünceyle huzur bulmuş nur yüzlü bir zat gördüm.Başındaki beyaz takkesiyle siyah sakalı hoş bir görüntü teşkil eden bu adam,kapalı gözleriyle ve elindeki tesbihiyle bana değişik geldi.Sanki tanıdık bir simaydı.Gözlerimi ondan ayıramıyordum.Bakışımı hissetmiş gibi gözlerini açarak tatlı bir tebessümle yaklaşmamı işaret etti.Oturmam için bir sandalye gösterdi ve;"Sana verebileceğim bir şey var mı?"diye sordu.Ondan elindeki tesbihi ve okuduğu duayı öğretmesini istedim.O zat şaşkın halde;"Tesbihi memnuniyetle veririm ama duayı neden istiyorsun?"deyince,"Evet ama senin yaptığın duayı benim de yapmama engel değil ki..Senin Rabbin benim de Rabbim değil mi?"dedim.O da;"Doğru.Fakat bu zikir müslümanların temel inancıdır.Allah başka bütün ilahları reddeder."La ilahe illallah"şehadetin 1.kısmıdır.Kalbden söylendiğinde İslamiyete girilmiş olunur."dedi.Bunun üzerine ben;"Şu halde diyebilirim ki,ben her zaman müslümanmışım.Çünkü daima tek Allah'a inandım."dedim.O zat devamla;"Şehadetin 2.kısmı yalnız İslama mahsustur.O da ;"Muhammed(s.a.v) Allah'ın Resulüdür.Hz.Muhammed'in peygamberliğine inanmak,Allah'ın birliğine inanmayı gerektirir.Bu zikri 2 kısmıyla birlikte,istersen öğretebilirim."dedi."Tek Allah'a nasıl inanıyorsam,O'nun peygamberlerine ve Hz.Muhammed'in onlardan biri olduğuna inanıyorum."dedim. Daha sonra o zat bana abdestve guslün şartlarını öğretti.Telaffuzunu öğrettiği zikri 300.000 kere çekmemi söyleyerek tesbihini verdi.Bu görevi ancak 3 ayda tamamladım.Sonra o nur yüzlü zatın yanına gittim.Tesbihini alıp,dualar okuyarak kokular sürdü ve bana geri vererek;"Bugün güzelce abdest alarak yat ve bu tesbiği yastığının altına koy,bir rüya göreceksin ve ben tabir edeceğim."dedi. O gece rüyamda,cami gibi bir yerde Peygamberimizi gördüm.Ben perişan,aç,sefil bir vaziyetteydim.Beni elini uzatıp yanına çağırdı.Yanına gidince birden değiştim.Şahane,pırıl pırıl bir elbiseye bürünmüştüm.O'nun kalbime telkin ettiği fikirle,benim pek az görülen bir lütfa mazhar olduğumu anladım.Ertesi gün o zatın dükkanına gidip,rüyamı anlattım.Zatın gözlerinden yaşlar boşandı.Heyecandan güçlükle konuşarak,"Biz atadan müslümanız.Gençliğimden beri bu zikre devam ediyorum.Fakat bir türlü tamamlayamıyorum.Hep yeniden başlıyorum.Dünyada herşeyden çok Resulullah'ı görmek istiyorum.Bu lütfa henüz nail olamadım.Sen bir yabancıyken ve dinimiz hakkında hiç birşey bilmezken bu lütfa mazhar oldun."dedi. Bir süre sonra üstüme başıma özen göstermediğimden dolayı beyim"Yeter artık,tanrınla benim aramda bir tercih yapmalısın!"deyince çok üzüldüm.Dini bilgimi,eşime farkettirmeden arttırmaya devam ettim.1950'de Fas'tayken kadıya giderek resmen müslüman olmak istediğimi bildirdim.Kadı İslam hakkında bilmem gerekenleri bildirdi.Fakat bana resmi bir belge vermekten kaçındı.Zira o zaman Fas,Fransız himayesindeydi ve ben Fransız askeri doktorunun dul eşiydim.Hacca gidebilmek ve ölünce müslüman mezarlığına gömülmek için resmi belgeyi almayı arzuluyordum.Bu isteğime kavuştum.1951 senesinde Müslümanlığımı resmen tescil ettirdiğim sırada Fransız sömürge idaresi beni sorgulamadan geçirdi ve niçin müslüman olduğumu sordu.Ben de;"20 seneden beri islam dinine girmek istiyordum.O tarihten beri çeşitli dinler üzerinde çok ciddi araştırmalar yaparak bu karara vardım.Uzun süre çeşitli engeller sebebiyle kararımı tatbik edemedim.Hem islam dinine inanıp,hem de ibadetlerini yaparken hala hristiyan sıfatını taşımak ikiyüzlülük olurdu.İslamı,ruhi ihtiyaçlarıma daha uygun buluyorum."Aradıklarımı,daha önce mensubu olduğum dinde bulamadım." Yusuf İslam(Cat Stevens) Londra'da doğdu.gençliğinde müziği seçti.cat stevens ismi ile kısa sürede ünü dünyayı tutan pop şarkıcısı oldu.1977 senesinde müslüman oldu. Annem İsveçli bir budist,babam ise Kıbrıslı bir rum ortodokstu.Evimizde azçok hristiyanlık havası vardı.Londra'nın merkezinde katolik okuluna gönderildim.Orada Allah'a inanmamızı öğrettiler.Allah'a giden tek yolun İsa aracılığıyla olduğunu söylediler.11 yaşındayken karışık dinlerden öğrencilerin olduğu bir okula gittiğimde hemen hemen kiliseden ayrılmıştım.Ama İsa'nın üzerimdeki etkisi,teslis ne manaya geldiğini düşünmeden devam ediyordu.Müziğe başladığımda dini daha ciddi almam gerektiğine dair duyguya sahip olmama rağmen sözde hristiyan haline geldim.Pazar günleri günah işleyenlerin affedilmeleri bana ikiyüzlülük gibi geldi.Bu düşünce kiliseden uzaklaşmama yol açtı. Bir ara Doğu'nun dini felsefeleriyle ilgilenmeye başladım.Hippilik döneminde tutku haline geldi.Budizm hakkında kitaplar okumaya başladım.Budizmi kilise öğretilerinden daha doyurucu buldum.Bu Hristiyan din anlayışına karşı ilginç alternatifti.ancak pratiği güçtü.Ailemin rum kökenine doğru gittim.Pisogorosu ve herşeyi matematik formülle sonuçlanabileceğini öğrendim.Ancak bununda pratiğide mümkün değildi. 1975'te abim Kudüs'e gitmişti.ziyaretinde MESCİD-İ AKSA'da bulunuyordu.Camiye girer girmez içimde barışçı, doyurucu hisler belirince bana İslamdan bahseden bir kart attı.Londra'ya döndüğünde bana KURAN'IN aslıyla,ingilizce tercümesini hediye etti.KURAN'ın ve Müslümanların inancı hakkında dikrim yoktu.bazen Müslümanlara MUHAMMEDİLER diyorlardı.Bu tıpkı Hristiyanların gibi müslümanlarında Hz.Muhammed'e taptıkları intibaını veriyordu.Kuran'ı okumadan önce böyle düşünüyordum ve İslamın Avrupadaki görüntüsü hastalık ve felakete benziyordu.Daha sonra onu okumadan hakkında hüküm vermemeye karar verdim.Kuran'la karşılaşıncaya kadar hayatın amacı bir sırdı benim için,hayatı herşeyi düzenleyen bir hakimin varlığına inanıyordum,kimdi bu görünmeyen sanatkar? Pek çok manevi-ruhi yollardan geçmiştim,fakat hiçbiri beni doyurmamıştı.Kuran'ı okumaya başladığımda hayretim arttı.Gittikçe huzura dalıyordum.Çünkü o alemlere hakim olan tek bir Allah'ın adıyla başlıyordu.okudukça KURAN'ın herhangi başka kitaplardan farklı olduğunu anlamaya başladım.her kitabın bir yazarı olur bu kitabı kimin yazdığını merak ettim.Tabii ki Kuran beşeri bir yazarın yazabileceğinden yüksek seviyedeydi.1,5 seneden fazla durmadan okudum ve bu süre içinde hiçbir müslümanla karşılaşmadım.KURAN'ın mesajı içinde boğulup kalmıştım ve şu karara vardım:"önümde 2 tercih vardı:ya kendimi tamamen teslim edecektim veya kendi müzikli yolumda yürüyecektim.benim için birtek seçim yolunun müslüman olmak olduğunu anladım"iş bukadar kolay değildi.çünkü yükümlü olduğum esaslar ve hükümler hakkında daha fazla bilgiye muhtaçtım.geçiş dönemi diye adlandırdığım 1,5 yıllık bir süre aktı.Bu dönemde İslam hakkında daha fazla bilgi sahibi olmaya gayret ettim.O sıralarda Londra Reqent's parkta bir caminin varlığını duydum.İmamı ile tanışarak kelime-i şahadet getirdim,namaz,oruç ve zekat vecibelerimi yerine getirmeye başladım.Londra'daki müslüman kardeşlerimin arasına katıldım.Her türlü müzik aletinin haram olduğunu öğrenince,müziği bıraktım.Şimdi İSLAM'I yaşıyorum ve huzur içindeyim MUHAMMED ALEXANDER RUSSEL WEBB(Amerikalı) 1846'da Amerika Hudson şehrinde doğdu.New-York Üniversitesinde okudu.Kısa zamanda çok sevilen ve çok takdir edilen bir fıkra muharriri oldu.St.Joseph Gazett ve Missouri Rapublican isimlerinde mecmualar neşretti.1887'de Filipinlerde Amerika konsolosu oldu.Müslüman olduktan sonra kendini tamamiyle İslamiyeti neşretmeye vakfetti ve Amerika'daki teşkilatın başına geçti.1916'da vefat etti. Bana,ahalisinin pek çoğu Hristiyan olan Amerika'da doğan,büyüyünceye kadar mütemadiyen Hristiyan papazların yaptıkları vaazları,daha doğrusu saçmalıkları dinleyen;benim gibi bir insanın,niçin dinini değiştirerek müslüman olduğunu soranlar çok oldu.Ben de onlara,müslümanlığı niçin hayat rehberi olarak seçtiğimi,kısaca şöyle anlattım: Müslüman oldum!Çünkü,yaptığım incelemeler,insanların ruhi ihtiyaçlarının ancak müslümanlığın koyduğu sağlam esaslarla temin edileceğini gösterdi.Ben daha çocukken bile,Hristiyanlığa bir türlü iki elle sarılamamıştım.20 yaşıma geldiğim ve artık reşit oldğum zaman,kilisenin her şeyi günah sayan,garib ve can sıkıcı terbiyesine tamamen isyan etmiştim.Yavaş yavaş kiliseden ayrıldım ve bir daha dönmedim.Benim araştırıcı,meraklı bir ahlakım(karakterim) vardı.Herşeyin sebebini ve maksadını arıyordum.Bunlar için mantıki cevaplar bekliyordum.Halbuki,rahiplerin ve diğer Hristiyan din adamlarının bana verdiği cevaplar beni tatmin etmiyordu.Onlar,çok kereler suallerime tatmin verecekleri yerde;"Bunları biz anlayamayız.Bunlar ilahi sırlardır."diyorlar veya"Bunu bizim aklımız kavramaz."gibi kaçamaklı bir cevap veriyorlardı. Bunun üzerine,bir yandan şark dinlerini,diğer taraftan meşhur filozofların eserlerini incelemeye karar verdim.Filozoflardan Mill,Locke,Kant,Hegel,Fichte,Huxleyin ve diğerlerinin eserlerini okudum.Bu filozofların eserlerinde,hep protoplazmadan,atomlardan,moleküllerden,tanecikler den bahsolunuyor,fakat"İnsanın ruhu ne oluyor,öldükten sonra nereye gidiyor,bu dünyada ruhun nasıl terbiye edileceği"hakkında bir fikir bulunmuyordu.Halbuki İslam dini,insanın bedeni yanında,ruhu ile meşgul oluyor ve bizi aydınlatıyordu.Bunun içindir ki,ben ne yolumu şaşırdığımdan,ne de Hristiyanlara kızdığımdan veya ani bir karara kapıldığımdan dolayı değil,tam aksine inceden inceye tedkik ettikten,büyüklüğünü,ulviyetini,ciddiyetini,mükemm elliğini iyice anladıktan sonra müslüman oldum. İslamiyette esas,Allahü Teala'nın var ve bir olduğuna inanmak,O'na kendini teslim etmek ve O'na ibadet ederek lütuflarına şükretmektir.İslamiyet,Bütün insanlara kardeşliği,iyiliği,sevgiyi emreder.Onlardan ruh,beden,dil ve amel(iş)temizliğidir.İslam dini,şimdiye kadar insanların bildiği dinlerin muhakkak en mükemmeli,en üstünü ve sonuncusudur. Malcolm X 19 Mayıs 1925'de Omaha Nebraska'da Baptist papazının oğlu olarak doğdu.6 yaşındayken beyaz Amerikalı tedhişçilerin teşkilatı olan Ku KLUX Klan tarafından evleri yakılmıştı.Malcolm'un isyan duyguları o olayla kabarmıştı.Ticaretle uğraşan babası kötü ve feci bir kazanın kurbanı edilmişti.Bu olay Malcolm'un kardeşleriyle sokakta kalmasına sebep olmuştu.Karınlarını doyurmak için hırsızlık yapıyorlardıalcolm bir ıslah yurduna sevk edildi.Bu yurtta sevgi ve şefkat gördü.Birkaç zenci arkadaşı vardı.Beyazların çocukları onlara işkence,küfür ve eziyet ediyorlardı.Bu yüzden beyazlara cephe almışlardı.Malcolm himayesine sığındığı rahibenin sayesinde ıslah yurdunun yanındaki ortaokula tek zenci talebe olarak girdi.Çalışkanlığıyla sınıfının birincisi oldu.Okulun son sınıfında ne olmak istediği sorulduğunda avukat olmak istediğini söylüyordu.Alay konusu oluyordu.Beyazlarca avukatlığın bir zenci için uygun olmadığını marangozluk yapabileceğini söylüyorlardı.Malcolm bu yanlış saplantılar karşısında istediği mesleği seçemeyeceğini anlayarak okulu bıraktı.Newyork'a gitti.Kötü işlerle uğraşan insanlarla tanıştı.Onlara zeka ve becerisini gösterdi.Bu adamların güvenine sahip oldu.18 yaşına geldiğinde kendisine bu iş sahasında"Koca Kızıl"lakabıyla hatırı sayılır bir isim yaptı. Afyon,eroin gibi malları satmakla iyi para kazanıyordu.Hırsızlık suçuyla hapse girdi.1947'de mahkumiyetini çekmeye başladı.Hapiste hayatının yönünü değiştirecek olaylar yaşadı.Kardeşi Reginalt'ın tavsiyeleriyle başlayan ilgi,sonunda"Siyah adamın tabii dini" olan islama girmesine sebep oldu.Müslüman olunca"Vaktiyle beyazların buyruğu altında kör,sağır ve dilsiz bir insandım,hüviyetim artık maziye karışmıştır.Yeniden doğmuş gibi ayrı bir insanım" manasını taşıyan X sembolünü kullanmaya başladı.Amerika'da müslümanlığın yayılmasında üstün başarılar gösterir ve son nefesine kadar tebliğ yaptı.1964'de Müslüman Camisinin kurulacağını ilan etti.Haziran 1964 Afro-Amerikan Birliği Organizasyonu'nun ilk kamu mitingini yaptı.1964 Kasım ayında Afrika'ya gezi yaptı. 14 Şubat 1965 Malcolm'un evi bir ateş bombası ile tahrip edildi. 21 Şubat 1965 öldürülüceğini bile bile gittiği konferansta şehit edildi.. ALBAY DONALD ROCKWELL (AMERİKALI) Müslümanlığı niçin kabul ettim? Müslümanlığın çok mantıki ve sade oluşu,camilerin insanı kendine çeken cazibesi,bu dine mensub olanların,dinlerine büyük bir ciddiyet ve muhabbet ile bağlanmış olması,bütün dünyada,müslümanların günde beş defa aynı saatte büyük bir saygı ve ihlas ile secdeye kapanışı,benim üzerimde çoktan beri büyük bir tesir yapmıştı.Fakat bunlar benim müslüman olmaklığım için kafi gelmedi.Ben ancak,İslam dinini iyice tedkikten ve onda güzel,faideli bir çok hususlar bulduktan sonra müslüman oldum.Hayata ciddiyet,fakat aynı zamanda tatlılıkla bağlı olmak(ki Muhammed(a.s)'ın kendi hareket tarzıdır),işlerde müşavere etmek,insanlara daima merhamet ve şefkat ile muamele etmek,yoksullara yardım etmek,ilk defa olarak kadınlara da mal sahibi olma hakkını vermek gibi,o zamana göre en muazzam medeni inkilaplar,Muhammed(a.s)'ın kısa ve veciz sözleriyle ne güzel ifade edilmiştir.Muhammed(a.s) aynı zamanda;"Allahu Teala'ya tevekkül,itimad et,fakat deveni bağlamayı unutma!"sözleriyle insanlara,Allah'ın kullarından evvela,her türlü tedbire başvurmalarını,icab edeni yapmalarını ve ancak ondan sonra,Allah'a tevekkül etmelerini emrettiğini bildirmektedir.O halde,Avrupalıların iddia ettiği gibi,İslam dini,hiçbir iş yapmadan,her şeyi Allah'tan bekleyen miskinlerin dini değildir.İslam dini,herkese,önce elinden gelen herşeyi yapmasını ve ancak ondan sonra Allah'a tevekkül etmesini emreder. İslam dininin,diğer dinlerdeki insanlara karşı gösterdiği adalet de,benim üzerimde çok büyük tesir yapmıştı. Muhammed(a.s)müslümanların hristiyanlara ve yahudilere karşı iyi muamele etmeleini emrediyor.Kuran-ı Kerim ise,Adem(a.s)'dan başlayarak,Musa ve İsa(a.s)'ın Peygamberliğini kabul ediyordu.Bu,hiçbir başka dinde olmayan yüce sadakattir.İslamiyetin en güzel hususiyetlerinden biri de,onun kendini putlardan tamamiyle kurtarmış olmasıdır.Hristiyanlıkta hala resimlere,heykellere tapılırken,İslamiyette hiç böyle birşey yoktur.Bu da,İslamiyetin ne kadar saf,temiz olduğunu gösteriyor. Beni müslüman olmaya götüren sebeplerden sonuncusu,İslamiyette bulduğum ****net ve irade gücü oldu.İslamiyette yalnız ruhun değil,aynı zamanda bedenin de temiz olması emrediliyordu.yemek yerken,tıka basamideyi doldurmamak,senede bir ay oruç tutmak,herşeyde ölçülü hareket etmek,harcama yaparken,ne fazla ne eksik sarf etmek gibi.Değil bugün,yarın da,bütün insanlara rehberlik edecek hususlar,insanlara en güzel bir tarzda telkin olunuyordu.Ben,müslüma nmemleketlerinin hemen hemen hepsini ziyaret ettim.İstanbul'da,Şam'da,Kudüs'te,Kahire'de,Cezayi r'de,Fas'ta vs.müslüman şehirlerinde,bütün hakiki müslümanların bu kaidelere riayet ettiklerini ve bundan dolayı hayatta huzura kavuştuklarını bizatihi gördüm.Onların,Allah'ın yoluna girmek için süslere,resimlere,heykellere,mumlara,müziğe ve benzeri şeylere ihtiyaçları yoktu.Allah'ın kulu olduklarını hissetmeleri ve kendilerini O'na teslim etmeleri onlara en büyük manevi huzur ve saadeti,lezzeti veriyordu. İslam dinindeki hürriyet ve müsavat(eşitlik)beni daima dine çekmiştir.Müslümanlar arasında,en yüksek bir mevki sahibiyle en fakir bir kimse,Allah'ın huzurunda müsavidir(eşittir)ve birbirinin kardeşi sayılır.Camide,müslümanlar yanyana ibadet ederler.Mevki sahibi olanlar için ayrılmış özel yerler yoktur.Müslümanlar Allah ile kul arasında hiçbir kimsenin bulunmadığına iman ederler.Müslümanlıkta ibadet,Allah ile kul arasında yapılır.Günahlarını affettirmek için din adamlarına başvurmazlar.Her müslüman kendi hareketinden ancak kendisi mesuldür. Müslümanlar arasındaki kardeşlik bana hayatta çok kereler yardımcı oldu.Bu din kardeşliği de,beni müslümanlığa götüren amillerden biridir.Nereye gitsem bir müslüman kardeşimin bana yardım edeceğini ve üzüntülerimi benimle paylaşacağını biliyorum.Dünyada ırk,renk ve siyasi düşünceleri birbirinden farklı olan bütün müslümanlar,birbirinin kardeşidir ve birbirlerine yardım etmeyi kendilerine borç bilirler. İşte,beni müslüman yapan sebepler bunlardır.Acaba bunlardan daha güzel ve ulvi(yüce)bir sebep düşünülebilir mi? "NİÇİN MÜSLÜMAN OLDULAR"KİTABINDAN ALINMIŞTIR.BASKI :İHLAS GAZETECİLİK HOLDİNG A.Ş |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|