02-19-2009, 15:23 | #1 |
Nevşehir Genel Bilgi
Nevşehir Genel Bilgi
İç Anadolu Bölgesi’nde yer alan Nevşehir, doğusunda Kayseri, güney ve güneybatısında Niğde, kuzeybatısında Kırşehir, kuzey ve kuzeydoğuda Yozgat ili ile çevrilidir. İl, doğudan batıya doğru çukurluğu artan Kızılırmak Vadisinin ikiye ayırdığı, güney ve kuzey bölgelerine gidildikçe yükselen bir konumdadır. İl topraklarını orta yükseklikte dalgalı düzlüklerden oluşan bir plato kaplamaktadır. Akarsu vadileri ile yarılmış olan bu plato, il sınırları dışındaki Erciyes Dağı ile Melendiz-Hasan Dağlarından çıkan lav ve tüflerin yığılması ile oluşmuştur. Volkanik arazinin çeşitli biçimlerde aşınması ile peribacaları ortaya çıkmıştır. Platonun kuzeyinde Kızıldağ (1.768 m.), güneydoğusunda Hodul Dağı (1.949 m.), güneyinde de Erdaş Dağı (1.982 m.) yer aşır. Oylu Dağı (1.680 m.), Gülşehir Hırka Tepesi (1.684 m.), Avanos’ta İsmail Sivrisi (1.768 m.), ve İdiş Tepesi (1.339 m.) ilin diğer yükseltileridir. İldeki başlıca düzlükler Kızılırmak boyunda yer alan ovalar ile Derinkuyu Ovasıdır. Nevşehir’in en büyük ovası olan Derinkuyu ovası, güneye doğru eğimli ve çok sayıda küçük akarsuyun taşıdığı alüvyonlarla kaplanmıştır. Nevşehir’de bu ovalar dışında kimi taban topraklarda ve platolar arasında, çok sayıda küçük düzlük vardır. Ova sayılabilecek kadar geniş olmamalarına karşın, son yıllarda tarımda modern araçların kullanımının artmasıyla, bu alanların önemi artmaya başlamıştır. Nevşehir’de yeryüzü şekilleri açısından vadiler çok önemlidir. Volkanik lav tüflerden oluşan kesimlerde, akarsular dar oluklar açmıştır. Vadiler dar ve dik olduğundan verimli ovalar pek azdır.İlin en önemli vadisi Kızılırmak vadisi olup Göreme vadisi, Karacaören vadisi, Damsa vadileri bu vadiye dikey inen vadilerdir. Türkiye’nin en uzun ve önemli vadilerinden biri olan Kızılırmak vadisinin Nevşehir’deki bölümü geniş değildir. Yalnızca Avanos ve Gülşehir yörelerinde yer yer genişleyen vadide dar ovalar oluşmuştur. Kızılırmak vadisine kuzeyden ve güneyden çok sayıda yan vadi açılır. İlin başlıca akarsuyu Kızılırmak olup,çok derinden aktığı için de sulama ve diğer şekillerde yararlanılamamaktadır. İlin kuzey kesiminden kaynaklanan küçük akarsular Delice Irmağı’nın başlangıç kollarını oluştururlar. İl toprak ve jeolojik yapısının sonucu olarak akarsu bakımından yoksuldur. İlde Tatlarin ve Damsa barajları ardında suların toplanması ile oluşan yapay göller bulunmaktadır. Doğal göl yoktur. Deniz seviyesinden ortalama 1.150 m. yükseklikteki ilin yüzölçümü 5.467 km2 olup, toplam nüfusu 309.914’tür. Jeolojik dönemlerde aktif birer volkan olan Erciyes, Hasan Dağı ve Göllüdağ Nevşehir yöresinde, püskürmeler ile platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150 m. kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakalarını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen’den başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almış ve peribacalarının oluşumunu sağlamıştır. Daha çok Ürgüp civarında bulunan peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloğu bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Kapadokya Bölgesi’nde erozyunun oluşturduğu peribacası tipleri; şapkalı, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardır. Peribacaları, Ürgüp-Uçhisar-Avanos üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp-Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime Köyü civarında bulunmaktadır. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi, lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar Uçhisar, Çavuşin-Güllüdere, göreme-Meskendir, Ortahisar Kızılçukur ve Pancarlı vadilerinde bulunmaktadır. İlin bitki örtüsü (Bozkır) Step özelliği gösterir. Nevşehir ilinde geniş ve verimli nitelikte ormanlar olmamasına rağmen ilin çeşitli yörelerinde orman olarak kabul edilen bitki toplulukları görülür. Bu bitkilerin başında meşe yanında ardıç türleri, alıçlar, ahlatlar, yabani erikler, cehriler gelmektedir. Hodul Dağı eteklerinde az da olsa çok yaşlı ve soyu tükenmekte olan karaçam ağaçlarına rastlanmaktadır. Ayrıca yol kenarlarında akasya ve akça ağaçlar bulunur. Vadi boylarında görülen söğüt, kavak, ceviz gibi ağaç türleri ile geniş alanlara yayılmış kayısı, badem, elma, armut gibi ağaç türleri de bunları tamamlamaktadır. Nevşehir’de karasal iklim hüküm sürmekte olup, yazları sıcak ve kurak, kışlar sert, soğuk ve yağışlı geçer. İlin ekonomisi turizm, tarım, hayvancılık, ormancılık ve sanayie dayalıdır. Yetiştirilen başlıca tarımsal ürünler, patates, buğday, şeker pancarı, arpa, üzüm, çavdar, soğan, nohut, elma, karpuz, domates, kavundur. Az miktarda fiğ, korunga, mısır ve yonca ve başta kayısı, armut, kiraz olmak üzere çeşitli meyve de üretilmektedir . Mera alanlarının azlığı nedeni ile hayvancılık genelde ahır hayvancılığı şeklinde olup, aile tüketimine yöneliktir. Kızılırmak ve Damsa Baraj Gölünde su ürünleri üretim tesisleri bulunmaktadır. Ayrıca ilin çeşitli köylerinde el tezgahlarında halı ve kilim dokumacılığı yapılmaktadır. Yer altı kaynakları bakımından zengin olan ilin Acıgöl ve Derinkuyu yörelerinde perlit; Avanos’ta kaolin, Gülşehir’de barit, tuz ve linyit, Ürgüp’te çimento hammaddesi ve ponza taşı hammaddesi bulunmaktadır. Hacıbektaş ilçesindeki yataklardan çıkarılan ve bir tür albatr türü olan hacıbektaştaşı hediyelik eşya yapımında kullanılmaktadır. İl toprakları yer altı suları bakımından da zengin olup, Kozaklı Kaplıcaları’ndan çıkan sıcak sular, Türkiye’de radyoaktivitesi en yüksek madensuyudur. İlin doğusunda yer alan Göreme Vadisi ve Ürgüp zengin doğal ve tarihsel yapısı ile ülkenin başlıca turistik yerlerinden olup, son yıllarda ilin ekonomisinde en büyük etken olmaktadır. Göreme Milli Parkı’nın bulunduğu yörede birçok konaklama tesisi bulunmaktadır. İlin sanayisi tarım ürünlerinin işlenmesiyle sınırlıdır. Ticaret ve ulaştırma ekonomisinde etkilidir. Önemli karayollarının kavşak noktasında yer alan Nevşehir’in kuzeydoğusundan Ankara-Kayseri demiryolu geçer. Sümerbank Nevşehir Pamuklu Sanayii Müessesesi, çeşitli şarap fabrikaları, un, dokuma, meyve suyu, pekmez, tarım araçları, tuğla ve kiremit fabrikaları ilin başlıca sanayi kuruluşlarıdır. Nevşehir (Muşkara) ilinin en eski yerleşim yeri Gülşehir ilçesi Civelek Mağarası’nda görülür. Avanos’un Sarılar beldesi yakınlarındaki Zank Höyük’te DTCF Öğretim üyelerinden Doç. Dr. Hüseyin Sever’in başkanlığında yapılan kazılar sonucunda Eski Tunç Çağı’na (M.Ö.3000-2000) ve Assur Ticaret Kolonileri Çağı’na (M.Ö.2000-1750) ait eserler ele geçmiştir. Nevşehir civarında bulunan çok sayıdaki höyüklerde özellikle Eski Tunç Çağı’na ait kalıntılar tespit edilmiştir. Hititler döneminde Kahve Dağı eteklerinde kurulan Nyssa bugünkü Nevşehir’dir. Burada yapılan kazılardan ele geçen kalıntı ve buluntulardan Nyssa’nın MÖ.3000 yıllara kadar uzanan bir tarihi olduğu anlaşılmaktadır. Bu bölge tarih öncesi çağlardan beri yerleşmeye sahne olmuş ve “Kapadokya” olarak tanımlanmaktadır. Hititlerden sonra Kimmerler’in Frig egemenliğine son vermesi sonucu yörede Medler (M.Ö.585), daha sonra da Persler (M.Ö.547) hakimiyet kurmuşlardır. Persler bölgeyi ‘Satrap’ adını verdikleri valilerce yönetmişlerdir. Persler, Kapadokya’dan geçerek başkentlerini Ege’ye bağlayan, ‘Kral Yolu’nu geliştirmişlerdir. Makedonya Kralı İskender M.Ö.334 ve 332’de Pers ordularını arka arkaya bozguna uğratarak bu büyük İmparatorluğu yıkmıştır. Büyük İskender, komutanlarından Sabiktas’ı bölgeyi denetim altına almakla görevlendirince, halk buna karşı çıkmış ve eski Pers soylularından Ariarathes’i kral ilan etmişlerdir. I.Ariarathes (M.Ö.332-322) Kapadokya Krallığı’nın sınırlarını oldukça genişletmiştir. İskender’in ölümüne kadar barış içinde yaşayan Kapadokya Krallığı, Roma’nın bir eyaleti olduğu M.S 17 yılına kadar varlığını korumak için Makedonyalılarla, Pontuslularla, Galatlarla, Romalılarla mücadele etmiştir. M.S.17’de Tiberius Kapadokya’yı Roma’ya bağlayarak bölgedeki kargaşaya son vermiştir. Romalılar bölgeyi ele geçirdikten sonra batıya bir yol yaparak Ege’ye ulaşımı sağlamış, bu yol askeri ve ticari bakımdan çok önem taşımıştır. İmparator Septimus Severius Dönemi’nde ekonomik bakımdan oldukça canlanan Kapadokya’nın merkezi Kayseri daha sonraki yıllarda İran’dan gelen Sasaniler’in saldırılarına uğramış, III. Gordianus bu saldırılara karşı şehrin etrafını surlarla çevirtmiştir. Bu dönemde Anadolu’da yayılmaya başlayan ilk Hıristiyanların bir kısmı büyük şehirlerden köylere göç etmeğe başlamışlar, Kayseri’nin önemli bir din merkezi haline geldiği IV. yüzyılda, Göreme ve çevresini gelen Hıristiyanlar, Kayseri Piskoposu da olan Aziz Basil’in dünya görüşünü benimseyerek kayalar içinde manastırlar kurmuşlardır. Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle Kapadokya Doğu Roma İmparatorluğu’nun (Bizans) hakimiyetine geçmiştir. VII.yüzyılın ilk yıllarında Kapadokya’da Sasanilerle Bizanslılar arasında yoğun savaşlar olmuş, Sasaniler bölgeyi 6-7 yıl kadar ellerinde tutmuşlardır. 651’de Halife Osman Sasanileri yıkınca bölge bu kez Arap-Emevi güçlerinin akınlarına uğramıştır. Uzun süredir devam eden mezhep çatışmaları III.Leon’un Müslümanlıktan etkilenerek ikonaları yasaklamasıyla doruk noktasına ulaştı. Bu durum karşısında bazı Hıristiyan ikon yanlısı keşişler Kapadokya’ya sığınmaya başladılar. İkonoklasm hareketi yüz yıldan fazla sürmüştür (726-843). XIII.yüzyılda Horasan’dan gelen Türk düşünürü Hacı Bektas-i Veli’nin çalışmaları sonucunda Türkler bölgede egemenliklerini kurmuşlardır. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra, 1077’de Anadolu Selçuklu Devleti kurulunca, bu topraklar da Orta Asya’dan gelen Türk egemenliğine girmiştir. Kapadokya yöresi 1071’den önce VII.ve VIII.yüzyıllarda doğudan İran-Sasani, güneyden gelen Arap-İslam akınlarına hedef olmuştur. Hititler döneminden kalma yörede bulunan 200’e yakın yeraltı şehri bu akınlar zamanında geliştirilmiştir. 1308 yılında Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Moğol istilasına uğramıştır. Anadolu Selçuklu Devleti yıkılınca Timur’un daha sonra da Eratna Bey’in hakimiyetine giren Nevşehir, 1381’de Kadı Burhanettin tarafından ele geçirildiyse de 1397’de yöreye Karamanoğulları egemen olmuşlardır. 1397’de Yıldırım Beyazıt Karaman ilini topraklarına katınca Nevşehir (Muşkara) de Osmanlı topraklarına dahil olmuştur. Yıldırım Beyazıt 1402 Ankara Savaşında Timur’a yenilince yeniden Karamanlı Beyliği yörede egemen olmuştur. II. Beyazıt’ın Karaman Beyliği’ne son vermesi ile 1466’da Muşkara (Nevşehir) kesin olarak Osmanlı topraklarına katılmıştır. Antik dönemde adı ’’Nyssa’’ olan Nevşehir’in Osmanlı İmparatorluğu zamanındaki adı ’’Muşkara’’ idi. Osmanlı Padişahı III.Ahmet’in damadı ve sadrazamı olan İbrahim paşa ( 1660-1730 ) doğup büyüdüğü yer olan Nevşehir’e ilgi göstermiş, Ürgüp’e bağlı 18 haneli küçük bir köy olan Muşkara’da camiler, çeşmeler, okullar, imaretler, hanlar ve hamamlar yaptırmış ve adını, yeni şehir anlamına gelen ’Nevşehir’ olarak değiştirmiştir. Celali Ayaklanmalarına da sahne olan Nevşehir yöresi XIX.yüzyıl sonlarında Konya Vilayetinin Niğde Sancağına bağlı bir kaza olarak yönetiliyordu. Cumhuriyetin ilanından sonra yapılan yeni idari yapılanmada Niğde iline bağlı bir ilçe olmuş, 1954’de de il konumuna getirilmiştir. Nevşehir’de günümüze gelebilen tarihi eserler arasında; Nevşehir Kalesi (XII.yüzyıl), Uçhisar Kalesi, Durmuş Kadir Kilisesi, Yusuf Koç Kilisesi, El Nazar Kilisesi, Saklı Kilise, Meryem Ana Kilisesi, Kılıçlar Kilisesi, Göreme Açık Hava Müzesi, Göreme Kilise Mimarisi, Tokalı Kilise, Rahibeler ve Rahipler Manastırı, Aziz Basil Şapeli, Elmalı Kilise, Azize Barbara Şapeli, Yılanlı (Aziz Onuphrius) Kilise, Karanlık Kilise, Azize Catherine Şapeli, Çarıklı Kilise, Çavuşin Kilisesi, Balıklı ve Üzümlü Kilise, Paşabağları ve Aziz Simeon Hücresi, Aziz Theodore (Tağar) Kilisesi, Pancarlık Kilisesi, Üzümlü Kilise, Aziz Basil Şapeli, Tatlarin Kilisesi, Aziz Jean (Karşı) Kilisesi, Aziz George (Kırkdamaltı) Kilisesi, Ağaçaltı Kilisesi, Kokar Kilise, Yılanlı Kilise, Karabaş Kilisesi, Kubbeli Kilise, Azize Barbara (Tahtalı) Kilisesi, İbrahim Paşa Külliyesi, Kaya Camisi (1715), Avanos Alaaddin camisi (XIII.yüzyıl), Ürgüp Taşkınpaşa Camisi, Hacıbektaş Veli Türbe ve Müzesi, Balım Sultan Türbesi, Beylik Hanı (1726) bulunmaktadır. Göreme Vadisi, Ballıkaya, Kadirah Deresi, Üzengi Deresi, Çakırcan, Gülşehir Karayolları Dinlenme Parkı, Kızılırmak Vadisi, Kozaklı Kaplıcası, Gümüşkent Kaplıcası, Üzengiçay İçmesi, Karakaya İçmesi, Bahçeli İçmesi, Çorak İçmesi, Ürgüp İçme ve Kaplıcası ilin doğal oluşumları olup başlıca mesire yerleridir. |
|
|
|
02-19-2009, 15:23 | #2 |
Nevşehir Gezgin Gözüyle
Avanos: Nevşehir'in 18 km kuzeyinde olan Avanos'un antik dönemdeki adı Venessa'dır. Çok sayıda çanak çömlek atölyesi bulunan ilçede seramik yapım geleneği Hititlerden beri süregelmektedir. Kızılırmak'ın getirdiği kırmızı toprak ve milden elde edilen seramik çamuru, Avanoslu seramik sanatçılarının elinde şekil almaktadır. Avanos'ta da Hititler'den beri çarkla çanak-çömlek yapıldığı bilinmektedir.Bu el sanatı kavimden kavime,babadan oğula geçerek günümüze kadar gelmiştir. Avanos'un dağlarından ve Kızılırmak'ın eski yataklarından yumuşak ve yağlı kil topraklar elenir ve iyice yoğurularak çamur haline getirilir.Çark adı verilen ve ayakla döndürülen tezgah üzerindeki çamurun maharetle şekillendirilmesiyle istenilen çanak yapılmış olur.İşlik denilen atölyelerde üretilen çanaklar önce güneşte,daha sonra da gölgede kurutulduktan sonra,saman ve talaşla yakılan fırınlarda 800 dereceden başlayıp 1200 derece sıcaklık arasında özenle pişirilir. Yörede yemek kapları,su testileri,kışlık yiyecek saklamak için çömlekler ve küpler,su kükleri tanınan çanak ürünleridir. Avanos,günümüzde "Kapadokya'nın el sanatları ve alış-veriş merkezi"olarak tanınmaktadır. Ürgüp: Nevşehir'in 20 km doğusunda olan Ürgüp Kapadokya Bölgesinin en önemli merkezlerindendir. Göreme'de olduğu gibi tarihsel süreç içerisinde çok sayıda isme sahip olmuştur. Bizans Döneminde Osiana (Assiana), Hagios Prokopios; Selçuklular Dönemi'nde Başhisar; Osmanlılar zamanında Burgut kalesi; Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren de Ürgüp adıyla anılmıştır. Hacıbektaş: Nevşehir-Kırşehir yolu üzerinde Nevşehir'e 45 km uzaklıkta olan Hacı Bektaş, ilçe merkezinde yapılan kazılar sonucunda Eski Tunç Çağı, Hitit, Frig, Hellenistik ve Roma Dönemi'ne ait ele geçen eserler, Hacıbektaş Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Hacı Bektaş yakınlarındaki Karaburna köyü yakınlarında Topada ve Sivasa'da olduğu gibi Geç Hitit Dönemi'ne ait Hitit hiyeroflifi ile yazılmış Karaburna kaya anıtı bulunmaktadır. Bektaş Efendi Türbesi M.1603 yılında ölmüş olan Bektaş Efendi ile ilgili pek bir bilgi iyoktur. Kubbesi ve duvarları kalem işi bezemelerle süslü olan türbe, Selçuklu Kümbet Mimarisi tarzında inşa edilmiştir. Bektaşlar İlçenin 5 km. kadar kuzeyinde; Çivril Köyü yakınlarında bulunmaktadır. Jeolojik bakımdan önem taşıyan, beş adet dev boyutlu taş vardır. Taşların efsanesi, Velayetname’de ayrıntılı olarak anlatılır. Camiler Alaaddin Camii Avanos’ta 13.yüzyıl Selçuklu dönemi’ne tarihlenen Saruhan Kervansarayı ve Alaaddin Camii bulunmaktadır. Ürgüp - Taşkınpaşa Camii Nevşehir, Ürgüp ilçesinin, Damsa köyü merkezinde yer alan Taşkınpaşa Camii, Karamanlılar Dönemi’ne aittir. Bugün beyaz badana ile boyanması nedeniyle çirkinleştirilmiş portali geometrik bezeli bordürlerle süslüdür. Kesme taştan inşa edilmiş Cami, kıble yönünde 3 nefli, onbir tonozla örtülüdür. Kemerler mermer başlıklı payaler üzerine oturur. Camii’nin üzeri ise düz toprak damdır. Halen Ankara Etnografya Müzesi’nde sergilenen cevizden kakma tekniğinde yapılmış mihrabı bugüne kadar kalan tek ahşap örnek olması nedeniyle önemlidir. Mihrabın etrafındaki iki sıra bordür arabeks süsleme ve ayetlerle süslenmiştir. Niğde - Sungur Bey Camii İlhanlı Sultanı Ebusaid’in hükümdarlığı zamanında Seyfeddin Sungur Ağa tarafından 1335 yılında yaptırılmıştır. Kesme taştan yapılmış, dikdörtgen planlı Sungur Bey Camii, doğu ve güney portalleri ile mihrabının taş süslemeleri Selçuklu Devri özelliklerini arz eder. Süslemelerde kıvrık dallar arasında arslan, griffon başları, yırtıcı kuşlar, at ceylan tasvirleri dikkat çekmektedir. Ayrıca güney portalinde, kapı kemerinin üzerinde çift başlı kartal tasviri ve her iki portalde yer alan gotik tarzındaki süslemeler ilginçtir. Camii, orijinalde üçer basık kemerle destekli ve üç nefliydi. Daha geniş olan orta nef üç kubbe, yan nefler ise üçer çapraz tonozla örtülüydü. Camii, 18.yüzyılda yandığından dolayı üst örtü ağaç direklerle desteklenmiş orijinal durumunu kaybetmiştir. Halen Niğde Dışarı Camii’nde bulunan sedef kakmalı ahşap minberinin kitabesinde, camiinin Büyük Sultan Ebusaid zamanında, Seyfeddin Sungur Bey’in emriyle, usta Hoca Ebubekir tarafından yapıldığı yazılıdır. Sungur Bey Camii’nin çift minareli portalinin olması gotik ve islam sanatının birlikte görülmesi nedeniyle ayrı bir özelliğe sahiptir. Niğde - Alaaddin Camii Klasik Selçuklu mimarisinin erken örneklerinden biri olan Niğde Alaaddin Camii, Alaaddin Keykubat zamanında, Abdullah Bin Beşare tarafından 1223 yılında yaptırılmıştır. Mimarı, Sıddık Bin Mahmut ile kardeşi Gazi’dir. Doğu cephesinde bulunan ve duvar yüksekliğini aşan portali, bezemelerin en yoğun olduğu yerdir. Pek az boşluk kalacak kadar geometrik (yarım daire, yarım yıldız, sekiz kollu yıldız vs.) motiflerle işlenmiştir. Portal nişi 7 sıra mukarnaslıdır. Niş üzerindeki 3 satırlık kitabe camiinin kim tarafından ve ne zaman yapıldığı hakkında bilgiler içermektedir. Kitabenin iki yanında bulunan iki kabartma araştırmacılar tarafından kadın başı ya da arslan başı olarak yorumlanmaktadır. Basık kemerli giriş kapısının kemer taşlarının uçları testere dişi biçimindedir. Kuzeydoğu köşesindeki minarenin yanında, daha küçük ikinci bir portal daha bulunmaktadır. Camii kareye yakın dikdörtgen planlıdır. Yapı iki sıradan dörder ayakla üç nefe ayrılır. Diğerlerine nazaran daha geniş olan orta nefin tavanı dört mukarnas sırası ile örülmüş ve burada aydınlık feneri bulunur. Mihrap önü tavanı yan yana üç kubbe ile örtülüdür. Batıdaki kubbe sekiz bölümlü mukanaslı tromplara sahiptir. Doğudaki kubbe ise iki pandandif ve iki tromp üzerine oturur. Mihrap nişi beş köşeli ve mukarnaslıdır. Yan bordürlerde geometrik motifler yoğunluktadır. Alaaddin Camii, taş işçiliği, orijinal minaresi, iç mekandaki kubbe sayısının artışı ve aydınlık feneriyle Anadolu Selçuklu camilerinin en iyi örneklerindendir. Kiliseler Durmuş Kadir Kilisesi Yusuf Koç Kilisesi El Nazar Kilisesi Saklı Kilise Meryem Ana Kilisesi Kılıçlar Kilisesi Göreme Açık Hava Müzesi Göreme Kilise Mimarisi Tokalı Kilise Rahibeler ve Rahipler Manastırı Aziz Basil Şapeli Elmalı Kilise Azize Barbara Şapeli Yılanlı (Aziz Onuphrius) Kilise Kiler/Mutfak/Yemekhane Karanlık Kilise Azize Catherine Şapeli Çarıklı Kilise Çavuşin Kilisesi Balıklı ve Üzümlü Kilise Paşabağları ve Aziz Simeon Hücresi Aziz Theodore (Tağar) Kilisesi Pancarlık Kilisesi Üzümlü Kilise Aziz Basil Şapeli Tatlarin Kilisesi Aziz Jean (Karşı) Kilisesi Aziz George (Kırkdamaltı) Kilisesi Ağaçaltı Kilisesi Kokar Kilise Yılanlı Kilise Soğanlı Vadisi Karabaş Kilisesi Kubbeli Kilise Azize Barbara (Tahtalı) Kilisesi Kaleler NEVŞEHİR KALESİ Selçuklular dönemine tarihlenen Nevşehir Kalesi Nevşehir’in kurucusu Damat İbrahimpaşa tarafından onarılmış ve l979 yılında da yeniden restore edilerek tahrip olmaktan kurtarılmıştır. UÇHİSAR KALESİ Yerden yüksekliği 179 metreye kadar ulaşan Uçhisar Kalesi, Kapadokya bölgesinin en önemli seyir noktalarından birisidir. Bizanslılar tarafından Şato olarak kullanıldığı ifade edilen tarihi kale ilk çağın doğal gökdelenleri olarak da belirtilmektedir. Uç hisar kalesinin zirvesi aynı zamanda bölgenin panaromik seyir noktasıdır. kale içerisinde bulunan çok sayıdaki odalar birbirlerine merdivenler, tüneller ve koridorlarla bağlanmıştır. Kapadokya’nın Konumu Roma İmparatoru Augustus zamanında Antik Dönem yazarlarından Strabon 17 kitaplık ‘Geographika’ adlı kitabında (Anadolu XII, XIII, XIV) Kapadokya Bölgesi’nin sınırlarını güneyde Toros Dağları, batıda Aksaray, doğuda Malatya ve kuzeyde Doğu Karadeniz kıyılarına kadar uzanan geniş bir bölge olarak belirtir. Bugünkü Kapadokya Bölgesi Nevşehir, Aksaray, Niğde, Kayseri ve Kırşehir illerinin kapladığı alandır. Daha dar bir alan olan kayalık Kapadokya Bölgesi ise Uçhisar, Göreme, Avanos, Ürgüp, Derinkuyu, Kaymaklı, Ihlara ve çevresinden ibarettir. VOLKANLARIN PATLAMASI VE JEOLOJİK OLUŞUM Kaya Yapısı Kapadokya Bölgesi’ndeki Erciyes, Hasandağı ve Göllüdağ jeolojik devirlerde aktif birer volkandı. Bu volkanla birlikte diğer çok sayıdaki volkanların püskürmeleri Üst Miyosen’de (10 milyon yıl önce) başlayıp, Holosen’e (Günümüz) kadar sürmüştür. Neojen gölleri altındaki yanardağlardan çıkan lavlar, platoda, göller ve akarsular üzerinde 100-150 m. kalınlığında farklı sertlikte tüf tabakasını oluşturmuştur. Bu tabakanın bünyesinde tüften başka tüffit, ignimbirit tüf, lahar, volkan külü, kil, kumtaşı, marn aglomera ve bazalt gibi jeolojik kayaçlar bulunmaktadır. Ana volkanlardan püsküren maddelerle şekillenen plato, şiddeti daha az küçük volkanların püskürmeleriyle sürekli değişime uğramıştır. Üst Pliosen’en başlayarak başta Kızılırmak olmak üzere akarsu ve göllerin bu tüf tabakasını aşındırmaları nedeniyle bölge bugünkü halini almıştır. Peribacalarının Oluşumu : Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla ‘Peribacası’ adı verilen ilginç oluşumlar ortaya çıkmıştır. Sel sularının dik yamaçlarda kendine yol bulması, sert kayaların çatlamasına ve kopmasına neden olmuştur. Alt kısımlarda bulunan ve daha kolay aşınan malzemenin derin bir şekilde oyulması ile yamaç gerilemiş, böylece üst kısımlarda yer alan şapka ile aşınmadan korunan konik biçimli gövdeler ortaya çıkmıştır. Daha çok Ürgüp civarında bulunan şapkalı peribacaları konik gövdeli olup, tepe kısımlarında bir kaya bloku bulunmaktadır. Gövde tüf, tüffit ve volkan külünden oluşmuş kayaçtan; şapka kısmı ise lahar ve ignimbirit gibi sert kayaçlardan oluşmaktadır. Yani şapkayı oluşturan kaya türü, gövdeyi oluşturan kaya topluluğuna oranla daha dayanıklıdır. Bu peribacasının oluşumu için ilk koşuldur. Şapkadaki kayanın direncine bağlı olarak, peribacaları uzun veya kısa ömürlü olmaktadır. Kapadokya Bölgesi’nde erozyunun oluşturduğu peribacası tipleri; şapkalı, konili, mantar biçimli, sütunlu ve sivri kayalardır. Peribacaları en yoğun şekilde Ürgüp-Uçhisar-Avanos üçgeni arasında kalan vadilerde, Ürgüp-Şahinefendi arasındaki bölgede Nevşehir Çat kasabası civarında, Kayseri Soğanlı vadisinde ve Aksaray Selime köyü civarında bulunmaktadır. Peribacalarının dışında vadi yamaçlarında yağmur sularının oluşturduğu ilginç kıvrımlar bölgeye ayrı bir özellik katmaktadır. Bazı yamaçlarda görülen renk armonisi, lav tabakalarının ısı farkından dolayıdır. Bu oluşumlar Uçhisar, Çavuşin-Güllüdere, göreme-Meskendir, Ortahisar Kızılçukur ve Pancarlı vadilerinde gözlenir. Arkeoloji ve Etnoğrafya Müzesi Şehir merkezinde ve Hacıbektaş-ı Veli Müzesi’nin 100 m. kadar batısındadır. Sulucakarahöyük’te, 1967-1976 yılları arasında yapılmış olan bilimsel kazılarda ortaya çıkan arkeolojik buluntular sergilenmektedir. Tek höyükten çıkan eserlerin sergilenmesi bakımından önemli bir müzedir. Pazartesi günü dışında hergün açıktır. Kadıncık Ana Evi Velayetname’de adı geçen ve Bektaşilik’te önemli sayılan bir kişinin ikamet ettiği evdir. Müze Müdürlüğü’ne başvurulması halinde görevli sağlanarak ziyaret edilebilir. Bektaş Efendi Türbesi M.1603 yılında ölmüş olan Bektaş Efendi ile ilgili pek bir bilgi yoktur. Kubbesi ve duvarları kalem işi bezemelerle süslü olan türbe, Selçuklu Kümbet Mimarisi tarzında inşaa edilmiştir. Çilehane-Deliklitaş İlçenin 3km. doğusundaki Arafat Dağı’nda bulunan mağaradır. Hacı Bektaş-ı Veli’nin bu mekanda halvette bulunduğuna inanılır. Ayrıca, bu delikten geçenlerin günahlarından arındığı yönünde bir inanç da vardır. Zemzem çeşmesi, Hacı Bektaş-ı Veli, Yunus Emre ve Ozanlar Anıtları ile 5.000 kişilik modern amfitiyatro bu tepede bulunmaktadır. Beştaşlar İlçenin 5 km kadar kuzeyinde; Çivril Köyü yakınlarında bulunmaktadır. Jeolojik bakımdan önem taşıyan, beş adet dev boyutlu taş vardır. Taşların efsanesi, Velayetname’de ayrıntılı olarak anlatılır. Atatürk Evi İlçe merkezinde bulunan evde; M. Kemal Atatürk, 22-23 Aralık 1919 tarihlerinde konuk edilmiştir. XIX. yüzyılda inşaa olunan ev, restore edildikten sonra, Müze-Ev olarak halkın ziyaretine açılacaktır. Nevşehir Müzesi 1967 yılında Damat İbrahim Paşa Külliyesi’nin bir kompleksi olan medrese binasında ve imarethanesinde ziyarete açılmış, 1987 yılında Kültür Merkezi’ndeki yeni binasına taşınmıştır. Eserler arkeolojik ve etnografik iki seksiyonda teşhir edilmektedir. Arkeolojik seksiyon Neolitik, Kalkolitik, Tunç Çağları, Frig, Urartu, Hellenistik, Roma ve Bizans’tan ibarettir. Ayrıca, İran, Mezopotamya, ve Kıbrıs kökenli eserler de sergilenmektedir. Etnoğrafik seksiyonda ise Osmanlı ve Cumhuriyet Dönemine ait aydınlatma araçları, yazma eserler, silahlar, yöresel giysiler, el işleri, halı ve kilimler, erkek ve kadın takıları ile mutfak eşyaları bulunmaktadır. Ayrıca Nevşehir Müze Müdürlüğü’ne bağlı ören yerleri Göreme’de Açık Hava Müzesi, Avanos’ta Zelve Ören Yeri ve Çavuşin Kilisesi, Özkonak’ta Yeraltı Şehri, Gülşehir’de St. Jean Kilisesi ve Açıksaray Harabeleri, Derinkuyu Yeraltı Şehri, Kaymaklı Yeraltı Şehri, Acıgöl yakınlarındaki Tatlarin’de Tatlarin Kilisesi ve Yeraltı Şehri, Ürgüp yakınlarındaki Mazı Yeraltı Şehri’dir. Çilehâne - (Deliklitaş) İlçenin 3 km. doğusundaki Arafat Dağı’nda bulunan mağaradır. Hacı Bektaş-ı Veli’nin bu mekanda halvette bulunduğuna inanılır. Ayrıca, halk arasında bu delikten geçenlerin günahlarından arındığı yönünde bir inanç da vardır. Zemzem çeşmesi, Hacı Bektş-ı Veli, Yunus Emre ve Ozanlar Anıtları ile 5000 kişilik tiyatro bu tepede bulunmaktadır. Mesire Yerleri Göreme Vadisi İl merkezine 14 km uzaklıkta, Kızılırmak’a güneyden açılan bir vadidir. Vadi boyunca asfalt bir yol uzanmaktadır. Göreme vadisinin yamaçlarında çok sayıda peribacaları vardır. Peribacaları içine oyulmuş mağara ve kiliseler tarihsel değerleri de olan anıtlardır. Vadi tabanı, zengin su kaynakları ve büyük bitki örtüsüyle, ilgi gören dinlenme yerlerindendir. Peribacaları ile tarihsel yerleri görmeye gelenler, buralarda dinlenebilmektedir. Kadirah Deresi İl merkezine 3 km uzaklıktaki bu dinlenme yeri, Narköy sınırları içinde kalmaktadır. Burada Nevşehir çayının bazalt kayalarını yararak açtığı çok sayıda delik ve çağlayanlar vardır. Jeolojik yapısı ve jeomorfolojik oluşumuyla yörenin ilgi çeken mesire yerlerinden olan Kadirah deresine asfalt bir yolla ulaşılabilmektedir. Ballıkaya İl merkezine 5 km uzaklıktaki bu dinlenme yeri, özellikle manzarası nedeniyle ilgi toplar. Göre kasabasının güneyinde bir bazalt tepesi üzerinde yer alan Ballıkaya, geniş alanların kolayca görülebildiği bir yerdir. Üzengi Deresi Ortahisar’ın güneyinden başlayarak Ürgüp yakınlarından Damsa çayı vadisine açılan Üzengi deresi boyu, sıkça gidilen dinlenme yerlerindendir. Duvar gibi yükselen vadi yamaçlarıyla, tabanda birbirini izleyen meyve bahçeleri ve mineral bakımdan zengin maden sularıyla ilgi çeken bir dinlenme yeridir. Bu yöre il merkezine 14 km’lik asfalt bir yolla bağlıdır. Kızılırmak Kıyıları Kızılırmak vadisi, Avanos ve Gülşehir yörelerinde genişleyerek, doğal kumsallar ve ağaçlık dinlenme yerleri ortaya çıkmıştır. Avanos’ta, özellikle akarsuyun güney kıyıları, günü birlik gidilen yöredir. Dinlenme yerlerinin bulunduğu yöre, yaklaşık 19 km’lik asfalt bir yolla merkeze bağlıdır. Gülşehir’de, Kızılırmak kıyısında kimi yerler mesire yeri olarak ayrılmış, buralarda gerekli alt yapı tesisi kurulmuştur. Gülşehir Karayolları Dinlenme Parkı Gülşehir ilçesinde Kızılırmak nehri kenarında, piknik ve mesire yeri olarak alt yapısı ve çevre düzenlemesi yapılmış, günü birlik kullanıma açık bir mesire yeridir. İl merkezine uzaklığı 20 km’dir. Çakırcan Gülşehir ilçesi Tuzköy kasabasında Kızılırmak nehri kenarındadır. Kaynak sularının bol olduğu ve zengin bitki örtüsüne sahip olan bu yerde alabalık üretim tesisleri de mevcuttur. Günü birlik piknik ve mesire yeri olarak alt yapı ve çevre düzenlenmesi yapılmıştır. İl merkezine uzaklığı 28 km’dir. Dedebağı Hacıbektaş ilçesine Kırşehir yolu doğrultusunda ilçeye 3 km uzaklıkta bulunan Dedebağı, dergaha bağlanmış olup, tekkenin açık olduğu zamanlarda önemli ocaklardan birisi idi. Koruma altına alınan bu yerde Şekerpınar’ı ile Hacı Melek Baba’nın mezarlarını kapsayan bir türbe vardır. Yeşillikler içinde bol suyu olan bu yer, mesire yeri olarak alt yapısı mevcuttur. İçmeler-Kaplıcalar Nevşehir’de çok sayıda içme ve kaplıca vardır. İlde kaplıca denince akla Kozaklı kaplıcaları gelmektedir. Nevşehir’deki içme ve kaplıcaların büyük bölümü gelişen turizme paralel olarak değerlendirilmeye başlanmış, bu alanda önemli sayılabilecek gelişmeler olmuştur. Kozaklı Kaplıcaları Kozaklı’nın güneyindeki dere yatağı boyunca çok sayıda sıcak su kaynağı vardır. Toplam debisi 30 lt/sn’yeye ulaşan bu suların bir bölümü dereye karışmakta, bir bölümü ise, bir süre açıkta aktıktan sonra yeniden yeraltına çekilmektedir. Kozaklı’nın doğusunda, Özel İdare’nin eski Kozoğlu hamamı vardır. Günümüzde bu hamam havuz taşları dışında bütünüyle yıkılmış durumdadır. Suyu az olmakla birlikte, Türkiye’nin radyoaktif olma özelliği bakımından en yüksek kaplıcalarından biridir. Sondajla toplanan suyun bir bölümü yeni yapılan turistik motellerde kullanılmaktadır. Üç ayrı havuzdan birbirine akıtılarak soğutulan su, banyolara ve dairelere verilmektedir. İlçedeki eski Belediye hamamının sıcak su gereksinimi de bu kaynaklardan karşılanmaktadır. Hamamın kadın ve erkek bölümlerine iki ayrı kaynaktan su gelmektedir. Kozaklı’daki Uyuz kaynağı, suyu en soğuk (27 ºC) olanıdır. Radyoaktif olan bu sudan, öbür suların soğutulmasında yararlanılmaktadır. Kozaklı’daki sondaj kuyusu, Kozoğlu hamamı, Belediye hamamı ve Uyuz hamamının suları, kloro-bikarbonate ve sülfatlı alkalik, toprak alkalik karışık sulardır. Ağrılı rahatsızlıklarla romatizmada yararlı olan bu sular, iç salgı bezlerinin rahatsızlıklarında da kullanılmaktadır. Gümüşkent (Salanda) Kaplıcası Hem kaplıca hem de içmece özelliği taşıyan Gümüşkent kaplıcası, Gülşehir’in Gümüşkent bucağının kuzeyindedir. Gülşehir Hacıbektaş karayolundan 3 km içerde kalan bu içmenin düzenli bir yolu yoktur. Su, yarısı doğal betonlaşmış bir havuzun içerisinden kaynamaktadır. İkinci bir havuzda toplanan su, bahçe sulamasında yararlanılmakta, saniyede yaklaşık 1 litre kaynayan su, yöre halkınca, deri hastalıklarında banyo yoluyla kullanılmaktadır. Gümüşkent İçmesi, toprak alkali bikarbonatlı ve bol karbondioksitli bir maden suyudur. İçme olarak değerlendirildiğinde ****bolizma hastalıklarında, karaciğer ve safra kesesi yetersizliklerinde yararlı olmaktadır. Üzengiçay İçmesi Ürgüp’ün 3 km kadar güneyinde, Üzengiçay’ın yatağının iki yanında kaynamaktadır. Yüzeye çıkarken pirit parçaları da sürükleyen bu içmenin debisi 0,55 lt/sn’dir. Kuzeydeki kaynağın suyu ise daha soğuk ve miktarı biraz daha fazladır. Her iki kaynak hafif kükürtlü hidrojen kokuludur. Yöre halkı, çevresi ağaçlık olan bu içmeleri, genelde mesire yeri olarak kullanmaktadır. İçme olarak değerlendirildiğinde, karaciğer ve safra kesesi yetersizliklerinde yararlı olmaktadır. Çorak İçmesi Nevşehir-Avanos karayolu üzerindeki bu içme 2000 Evler mahallesindedir. Bu içmenin alt yapı tesisleri yapılmıştır. Gelenler günü birlik yararlanabilmektedir. Geceleme imkanı yoktur. Alkali, tuzlu ve bikarbonatlı olan çorak madensuyu, içme olarak değerlendirildiğinde sindirimi kolaylaştırıcı, salgıyı artırıcı etki yapmaktadır. Karakaya İçmesi Nevşehir-Avanos karayolu üzerinde, il merkezine 13 km uzaklıktadır. Alt yapı tesisi yoktur ve gelenler günü birlik faydalanabilmektedir.Sodyum bikarbonatlı ve alkalik sulardan olan Karakaya İçmesi, mide ve bağırsak rahatsızlıklarında yararlı olmaktadır. Ürgüp İçme ve Kaplıcası Kaynak ilçe merkezinin 5 km doğusundadır. Suyun sıcaklığı 140 ºC’dir. Tuzlu, kokusuz, gazsız sular grubundadır. Deri hastalıklarında su banyosunda ve kaynağın az ilerisindeki kükürtlü çamurdan yarar sağlanır. Bahçeli İçmesi Kaynak Ürgüp’e bağlı Bahçeli köyünün kuzeybatısındadır. Suyu 18 ºC olan bu içme fazla gazlı, kokusuz, bikarbonatlı safra suları ihtiva eder. Hazmı kolaylaştıran ve böbrekleri temizleyen bu su aynı zamanda safra suyu olarak da kullanılır. |
|
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
|
|