01-04-2009, 01:59 | #1 |
nefesim değil benim hayatım!
eylülü andıran, sarı sonbahar yapraklarıyla kaplı yollarındayım hayatın. öyle hoş ki bakar bana yollar ve bir o kadar da boş ki üzer beni caddeler. ben uyak yapmak derdinde olmayan kahraman misali, yollardan kayıyorum sadece olması gerektiği gibi... önüme çıkanı üzmüyor, bastığım yerdeki yaprağın çıtırtısından kaçmıyorum.
ayak izimin bana aitliğinde, gölgemin bensizliğindeyim. hiç mi hiç geri dönmedim yolumda... arkama bakıp geldiğim yolları, bastığım yaprakları, battığım çamurları hala görebiliyorum. onlar hep orada kalacaklar. çocukken düşüp kafamı yardığım oyun parkının yanından geçmesemde, onu da arkamı dönüp baktığımda görebiliyorum... düşüp dizimi kanattığım, dikeninden kolumu çizdiğim gül ağaçları arasında oynayışlarım, bisiklete binişlerim, saklambaç oynayışlarım; lisede cafelerde nargile içtiğim günler ve bugün hayatın içinde kendimi varedebilmişliğim; gerçeklerimdir. nefes alış verişlerimdeki anlamlılığı hissediyorum ve sözcüklere ne kadarını sığdırabilirim bilmiyorum. nefesimin nefsime yenilmeyişi gururum, adımın ve soyadım onurum bedenimse sadece benim silüetimdir. bugün ben, ben olmayı hala öğrenmiş değilim. hayat bu, bi kullanım kılavuzu yok ki oradan okuyasın ya da ben başkası değilimki ben, başkasının nefesini nefesime yansıtayım... bana küçükken bir yazının üç bölümden oluşacağı söylendi. giriş yapılırmış, geliştirilirmiş ve sonra sonuç yazılırmış... ben gökyüzündeki bulutların şekilsizliklerine özenen, kalıpların dışına taşan, gökkuşağında 8. ve daha başka renklerin habercisi.. [Alıntıdır] |
|
|
|
Konuyu Toplam 2 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 2 Misafir) | |
|
|